Dağlık geçit vermez arazideydik.
Öyle bir yıkılmışlık vardı ki hiç kimse görmese daha iyiydi.
Deprem sonrası Verona ve Trent şehirleri arasındaki
Adige ırmağının kıyılarına benziyordu.
Ya bir deprem ya fay hattının kırılması
Sonucu dağ ikiye yarılmış kayalar yuvarlanmıştı
Yukarıdan aşağıya doğru inmek pek güçtü
Pasiphae
Girit adası Canavarı oradaydı
boğayla yatan kraliçenin çocuğu
Bizi görünce kendi etini kemirdi hırsından
öfkesi burnundaydı
Üstadım alay etti onunla;
Ne oldu Atina Dükü’nü mü gördün
Defol git bu yanımdakini senin kardeşin göndermedi buraya,
Senin nasıl cezalandırıldığını
görmek için kendi iradesiyle geldi
Minatour bıçağın altında can
havliyle zincirlerini kıran
Son nefesini verirken kendisini sağa
sola atan bir boğa gibiydi.
Akıllı rehberim “bunun öfkesi gözünü
kör etmişken
hemen koş geçitten kendini karşıya at” dedi
Ben kayaların üzerinden atlarken taşlar
ağırlığımla hareket ediyor; yuvarlanıyorlardı.
Düşüncelere dalmış olarak ilerliyordum
Rehberim “buranın nasıl bu hale geldiğini merak ediyorsundur” dedi
“Zebaniyi gördün yukarıda.
Ben buraya ilk geldiğimde, daha bu dağ yuvarlanıp aşağıya inmemişti;
Hazreti Isa buraya gelip, bazılarını Cehennemden kurtardığında
Aşkla yer gök inledi!
Etrafa huzur yayıldı ama madde dünyası kaos’a sürüklendi.
O zaman Cehennemde dağlar devrildi, kayalar yarıldı;
Şimdi gözlerini vadiye çevir,
Kan kaynamakta dibinde.
Başkasının canına kıyanlar o kanın içinde boğulmakta.
Kör, cahil, kendini beğenmiş, zaten kısa olan hayatı yarıda kesmiş olan kim
varsa burada
Rehberimin söylediği gibi, Irmağın dibine baktım.
Bir gurup Centaur geldi,
ırmak kıyısıyla uçurumun arasında dört nala,
Ellerinde okları av peşinde koşuyorlardı.
Aynen dünyadaki gibiydi halleri.
Aşağı doğru inmekte olduğumuzu görünce,
Üç tanesi durdu; oklarını bize doğrultup, sordular:
“Karanlıktan niye aşağıya iniyorsunuz?
Kim yolladı sizi?
Olduğunuz yerde, kıpırdamadan cevap verin.
Yoksa çekerim yayı!
“Yanında duran Chiron’la konuşacağız
biz.
Öfkeniz dünyada da en kötü
kaderiniz olmuştu sizin.”
Sonra bana döndü rehberim;
“Oradaki Dejanira’ya saldırdığı
için ormanda öldürülen Nessus” dedi.
“Ölürken kanıyla kendi intikamını aldı
Ortada olan yere bakan koca Chiron’dur; Achille’ e yaralandığına yardım
eden.
Diğeri Pholus; hepsinden azgın.
Bu ırmak boyunca, binlercesi koşar; bekçilik yapar.
Kafasını kaldırana oku
yapıştırırlar.
Yanlarına yaklaştık;
Bir yandan okun sapıyla sakalını kenara atarak Chiron okunu çekti.
Sakalı çekilince geriye, koca dudakları göründü:
“Gördünüz mü?” dedi öbürlerine,
“Arkadaki yürüdükçe taşlar
hareket ediyor.
Bu ölü değil galiba.”
Canavarın yanına varmış olan rehberim;
“Doğru” dedi, “bu adam ölü
değildir
Kader onu buraya getirdi bende rehberlik yapıyorum.
Merakından gelmedi.
Haleluya’ nın söylendiği yerden izin verildi ona.
Çapulcu değiliz ne ben ne de o.
Cürüm de işlemiyoruz.
Şimdi O yukarıdaki Büyük Güç adına bir yardımcı ver.
Adamların bizi buradan geçirsin.
Biz de takip edelim.
Irmağı geçeceğimiz zaman, bu yaşayan adamı sırtında taşısın.
Çünkü o ruh değildir uçarak geçemez.
Chiron sağına döndü, Nessus’ a, “onlarla
git; rehberlik et,
Onların geçişine itiraz
eden olursa, icabına bak” dedi
Nessun’ un peşinde, kan ırmağının içinden gelen çığlıklar arasında yola
düzüldük.
Kimisi gözüne kadar kana batmıştı.
Centaur, “ bunlar yağmacı kan dökücü krallardır” dedi
“Azgınlıklarının yırtıcılıklarının cezasını çekmekteler
“İşte Büyük İskender; işte
Sicilyayı kana bulayan Dionysius.
Kara kaşlı olan Azzolino,
Sarışın Opizza da Esti
Gözünün nurunu söndüren üvey
oğlu olmuştu.”
Rehberime döndüm, ama o elini kaldırdı;
“Bırak O anlatsın, burada
öğretmen O” dedi
Biraz sonra Centaur, bir gurup ruhun yanında durdu;
Hepsi boğazlarına kadar kanın içindeydiler; birini işaret etti:
“Bu Guy de Montfort,
kilisede öldürdüğü adamın kalbi Londra’ ya gönderilmişti
Hala, Thames kıyısında
saygı görmekte o kalp.”
O sırada bazılarının kalkıp kendilerini göğüslerine kadar göstermelerine
müsade edildi.
Bir kısmını tanıdık geçerken.
Giderek ırkmaktaki kan seviyesi azaldı;
sığ bir yere geldiğimizde karşı
kıyıya geçebildik.
Buradan aşağısı Cehennemin dibine gidiyordu.
“Burası sığ ama ilerde
gene derin yerler var.
Onu bilin, bu ırmak
Cehennem boyunca akmakta” dedi Centaur.
Daha çok Tiranlar kaynar
kanın içinde pişmekte.
Sextus Ve Pyrrus oradaydı;
Tanrının kırbacı Atilla’
da.
Katillerin, uğursuzların,
yol kesenlerin yanında...”
Bunları söyledikten sonra döndü ırmağı geçti, gitti.
Dante
İnferno 12
Çeviri: Elif Mat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder