Oscar Wilde 1854 İrlanda doğumlu bir şair Dublin de entellektül
bir ailenin oğlu olarak dünyaya geliyor. Çocuk yaşta iyi derece Fransızca ve
Almanca öğreniyor. Üniversite de klasik diller ve edebiyat okuyor. Eski Yunanca,
Latince felsefe tarih ve sanat
konularını seviyor.Okul hayatında çok başarılı oluyor. Estetism denen (sanat
sanat içindir, sosyal ve siyasi konuları derinlemesine incelem ek için değil
güzellikler yaratmak içindir) diye özetleyebileceğimiz düşüncenin önde gelen
isimlerinden oluyor. Hem Dublin hem de Oxford da eğitim gördükten sonra Londra’
ya taşınıyor Orada üst sınıf içerisinde sosyal
ve kültürel hayatta yer alıyor
Kanada ve ABD de “İngiliz Rönesansı” konulu konferanslar veriyor;
giyim kuşamıyla kıvrak zekası ve konuşma konusundaki maharetiyle o dönemde çok
meşhur oluyor.Döndüğünde Ingiltere de gazete yazarlığı yapıyor
“The
Picture of Dorian Gray” romanı ve deneme
türünde pek çok yazılar yazıyor. Daha sonra “Salome” adlı tiyatro eserini
Fransızca olarak kaleme alıyor, çünkü İncil de adı geçen kişilerin tiyatro
oyununa konu olması kesinlikle yasaklanmış Ingilterede.
Bundan başka çok başarı kazanan komedi eserler yazıyor;
tiyatrolarda oyunları oynanıyor. Ününün doruğundayken sosyeteden bir gençle aşk
yaşamaya başlıyor
Bu gencin babasıyla aralarında ciddi bir kavga oluyor. Baba “Marki”
ünvanını taşıyan birisi. Oscar Wilde; Markiye hakaret davası açtığında büyük
bir hata yapmış oluyor. Dava esnasında kavgaya neden olan olaylar ortaya çıkıyor; İngiltere de o
zamnalar homoseksüellik hapisle cezalandırılan bir suç olduğu için bu ilişki
ortaya çıkinca Oscar Wilde hakkında ceza davası açılıyor.
En ağır hadden ceza veriliyor iki sene ağır çalıştırmalı şartla
hapis cezası alıyor
Hapiste De Profundis (Derinlikler) adlı mektup tarzında bir yazı kaleme alıyor Bu
mahkumiyette kendi ruhsal yolculuğunu anlatıyor. Bu kitap o öldükten sonra
basılıyor.
Hapisten çıktıktan sonra Fransa ya gidip yoksul olarak yaşıyor.
Yukarıda değindiğimiz gibi Oscar Wilde’ ın o tarihte evli ve iki
çocuk babası bir adam olmasına rağmen; Lord
Alfred Douglas adında bir gençle ilişki yaşaması; yalnız onunla değil
başkalarıyla da adının çıkması nedeniyle, bir dava sonucu 1895 te hapse atılmış
ve iki sene ağır koşullarda çalışmaya mahkum edilmiş. Bu herhangi bir hapis
cezasından daha ağır bir durum.
Hakim verilecek en ağır cezayı veriyor, ama gene de “bu ceza
hafif kalır” diyor.
“Ama ben bir şey söyleyemeyecek miyim?” dediğinde mahkeme
salonunda bulunanlar “utan” deyip susturuyorlar.
Hapiste ya saatlerce değirmende çalışacak -öğütecek bir şey
olmasa da boşa döndürecek- ya da eski gemi halatlarının iplerini ayrıştıracak,
elleri kanayana kadar bu işi yaptırıyorlar. Kitap okumak izne tabii sadece “İncil” veya “The Pilgrims Progress” (
Yolcunun Tekamülü) adlı dini kitaba müsade var.Diğer mahkumlarla konuşması
yasak.
Mahkumların birbirini tanıyıp konuşmalarının önüne geçmek için
hücre hapsi var. Hücreden çıktıklarında başlarına bir kep geçirmeleri ve yüzlerini
de peçe gibi bir bezle kapamaları gerekiyor.
Ayrıca hapisteyken parasına el konuluyor. Kendisinden iflas
ettiğini beyan etmesi isteniyor bütün malını kitap ve el yazması eserlerinin
üzerindeki haklarını kayediyor.
Reading hapishanesinde C koğuşunda 3. katta kalıyor 3. kattaki 3.
odada
Burada kimliğini kaybediyor kendisine “C.3.3.” diye hitap
ediyorlar Oradaki adet bu mahkumlara isimleriyle seslenilmiyor
Wilde Readding hapishanesindeyken oraya Charles Thomas Woolrıdge
isminde bir mahkum getiriliyor. Beraber
yaşadığı kadını öldürmüş ve hemen polise teslim olarak, suçunu itiraf etmiş.
Atlı birliklerde asker kendisi.
Şiirin başında “sometimes trooper” deniyor demek ki; zaman zaman
askerlik yapıyor.
Mahkeme Thomas’in idamına
karar veriyor ve Reading hapishanesine idam cezasının infazı için geri gönderiliyorç 1896 da idam ediliyor. Uzunca bir süre -18 yıl- o bölgede kimse idam edilmemiş o
yüzden bu olay çok ilgi topluyor.
1897 de Oscar Wilde hapis cezasini tamamladiğında hiç Ingiltere de kalmadan, doğru Fransa’ ya gidiyor ve ömrünün sonuna
kadar orada kalıyor.
46 yaşındaken 1900 senesinde ölüyor
Hapishanedeki hücresi
Artık parası kalmadığı için karısından para istiyor ve kendisine
hafta 3 pound gönderiliyor Daha evvel oyunları sahnelenirken haftada 100 pound
kazandığı oluyordu
Ona özellikle az para gönderiyorlar ki fazla parayla o zevk
sefaya eski hayatına dönmesin...
O hayat onun mahfına sebep olmuştu
Tekrar para kazanmak için işte bu şiiri Fransa' da yazıyor. O
sırada hep şiiri genişletmek ve yeniden düzenlemeler yapmak hangi tüp yazı
formatıyla basılacağıyla uğraşıyor Basım aşamasında devamlı basımeviyle bu
görüşmeleri yapıyor çünkü hem basmaya
korkuyorlar bu şiiri hem de bundan kazanacağı parayla geçineceği için çok özen
gösteriyor.
"Thomas Gray' in" Elegy" şiirinden beri Hiç bir şiirle bu kadar
uğraşılmamıştır, bu kadar parlatılmamıştır." diyorlar Şiirde adı geçen doktor bile
dava açabilir diye korkuyorlar (ağzı bozuk doktor diye bir ifade kullanmıştı)
Bu şiir kitabı acaba
satılacak mı basım parasını
karşılayabilecek mi diye çok endişe ediyor ama ondan sonra 4 sene daha yaşıyor
ve bu kitapla kendisini idame ettirecek geliri sağlıyor.
Bu şiirde hapishane hayatını anlatıyor; mahkumların hapse düşmesine
neden olan kanunların eleştirisini yapmıyor.
Yazım dili olarak halkın anlayabileceği bir dil kullanıyor ve "Reynold' s Magazin" de yayınlanmasını istiyor "çünkü bu dergiyi benim şimdi ait
bulunduğum suçlu sınıflar okuyor; bu da
benim için yeni bir tecrübe olacak" diyor. Basıldığında yazar ismi olarak C.3.3 kullanılıyor
Şiir çok uzun olduğu daha sonraki baskılarda kısaltılıyor.
Acaba neden "Yet each man kills the thing he loves Her adam sevdiği şeyleri öldürür" dedi?
Niye herkes sevdiğini öldürsün?
Belki kendi yaşadıkları karısına ve çocuklarına yaşattıkları acılar;
Beraber olduğu bu genç adamı da kendisini de mahvetmesi;
Her iki tarafın da ailelerinin zarar görmesi üzüntü konusu olması.
Daha evvel çocukluğunda babasının çapkınlıkları; başka kadınlardan çocukları olması, o çocuklara akrabaların bakması, babanın anneyi anneleri ve bütün o çocukları üzmesi.
Bunlar kendi hayatındaki gerçekler, en çok da kendi kendisini mahvetmesi.
İnsanın sevdiğine zarar vermesi denince, Hristiyanlık dünyasında en çok Hazreti Isa'nın çarmıha gerilmesi olayı edebiyatlarında önem kazanıyor onun ihanete uğraması şiirde Caphias' a yer verilmesiyle hatırlatılıyor.
Dante' nin sürgüne gönderildiğinde çektiği zorluklarla "ilahi komedya" eserini yazması gibi Wilde' ın hapishane deneyiminden de bu şiir ortaya çıkmış 'Dante' nin Cehennemi' gibi şiirde de hapishanenin korkunç insanın ruhunu daraltan havası yansıtılmış.
Bu şiirin ilk bölümü
Bu şiirin ilk bölümü
(In memoriam
C. T. W.
Sometime trooper of the Royal Horse Guards
obiit H.M. prison, Reading, Berkshire
July 7, 1896)
I
He did not wear his scarlet coat,
For blood and wine are red,
And blood and wine were on his hands
When they found him with the dead,
The poor dead woman whom he loved,
And murdered in her bed.
C. T. W.
Sometime trooper of the Royal Horse Guards
obiit H.M. prison, Reading, Berkshire
July 7, 1896)
I
He did not wear his scarlet coat,
For blood and wine are red,
And blood and wine were on his hands
When they found him with the dead,
The poor dead woman whom he loved,
And murdered in her bed.
He walked amongst the
Trial Men
In a suit of shabby grey;
A cricket cap was on his head,
And his step seemed light and gay;
But I never saw a man who looked
So wistfully at the day.
In a suit of shabby grey;
A cricket cap was on his head,
And his step seemed light and gay;
But I never saw a man who looked
So wistfully at the day.
I never saw a man who looked
With such a wistful eye
Upon that little tent of blue
Which prisoners call the sky,
And at every drifting cloud that went
With sails of silver by.
With such a wistful eye
Upon that little tent of blue
Which prisoners call the sky,
And at every drifting cloud that went
With sails of silver by.
I walked, with other souls
in pain,
Within another ring,
And was wondering if the man had done
A great or little thing,
When a voice behind me whispered low,
'THAT FELLOW'S GOT TO SWING.'
Within another ring,
And was wondering if the man had done
A great or little thing,
When a voice behind me whispered low,
'THAT FELLOW'S GOT TO SWING.'
Dear Christ! the very
prison walls
Suddenly seemed to reel,
And the sky above my head became
Like a casque of scorching steel;
And, though I was a soul in pain,
My pain I could not feel.
Suddenly seemed to reel,
And the sky above my head became
Like a casque of scorching steel;
And, though I was a soul in pain,
My pain I could not feel.
I only knew what hunted
thought
Quickened his step, and why
He looked upon the garish day
With such a wistful eye;
The man had killed the thing he loved,
And so he had to die.
Quickened his step, and why
He looked upon the garish day
With such a wistful eye;
The man had killed the thing he loved,
And so he had to die.
Yet each man kills the
thing he loves,
By each let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss,
The brave man with a sword!
By each let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss,
The brave man with a sword!
Some kill their love when
they are young,
And some when they are old;
Some strangle with the hands of Lust,
Some with the hands of Gold:
The kindest use a knife, because
The dead so soon grow cold.
And some when they are old;
Some strangle with the hands of Lust,
Some with the hands of Gold:
The kindest use a knife, because
The dead so soon grow cold.
Some love too little, some
too long,
Some sell, and others buy;
Some do the deed with many tears,
And some without a sigh:
For each man kills the thing he loves,
Yet each man does not die.
Some sell, and others buy;
Some do the deed with many tears,
And some without a sigh:
For each man kills the thing he loves,
Yet each man does not die.
He does not die a death of
shame
On a day of dark disgrace,
Nor have a noose about his neck,
Nor a cloth upon his face,
Nor drop feet foremost through the floor
Into an empty space.
On a day of dark disgrace,
Nor have a noose about his neck,
Nor a cloth upon his face,
Nor drop feet foremost through the floor
Into an empty space.
He does not sit with
silent men
Who watch him night and day;
Who watch him when he tries to weep,
Who watch him night and day;
Who watch him when he tries to weep,
And when he tries to pray;
Who watch him lest himself should rob
The prison of its prey.
Who watch him lest himself should rob
The prison of its prey.
He does not wake at dawn to see
Dread figures throng his room,
The shivering Chaplain robed in white,
The Sheriff stern with gloom,
And the Governor all in shiny black,
With the yellow face of Doom.
Dread figures throng his room,
The shivering Chaplain robed in white,
The Sheriff stern with gloom,
And the Governor all in shiny black,
With the yellow face of Doom.
He does not rise in
piteous haste
To put on convict-clothes,
While some coarse-mouthed Doctor gloats,
and notes
Each new and nerve-twitched pose,
Fingering a watch whose little ticks
To put on convict-clothes,
While some coarse-mouthed Doctor gloats,
and notes
Each new and nerve-twitched pose,
Fingering a watch whose little ticks
He does not know that sickening thirst
That sands one's throat, before
The hangman with his gardener's gloves
Slips through the padded door,
And binds one with three leathern thongs,
That the throat may thirst no more.
That sands one's throat, before
The hangman with his gardener's gloves
Slips through the padded door,
And binds one with three leathern thongs,
That the throat may thirst no more.
He does not bend his head
to hear
The Burial Office read,
Nor, while the terror of his soul
Tells him he is not dead,
Cross his own coffin, as he moves
Into the hideous shed.
The Burial Office read,
Nor, while the terror of his soul
Tells him he is not dead,
Cross his own coffin, as he moves
Into the hideous shed.
He does not stare upon the
air
Through a little roof of glass:
He does not pray with lips of clay
For his agony to pass;
Nor feel upon his shuddering cheek
The kiss of Caiaphas.
Through a little roof of glass:
He does not pray with lips of clay
For his agony to pass;
Nor feel upon his shuddering cheek
The kiss of Caiaphas.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder