Korku
Dante ve Virgil
Cehennemin başşehri Dis’ e geldiler ve kapının açılmasını bekliyorlar ama kapı
onlara açılmıyor. Buradaki Zebaniler
Cennet’ ten Şeytan’ la birlikte kovulmuş İblisler. Açmıyorlar kapıyı ve yaşayan
bir adam olduğunu anladıkları Dante’ nin de geri dönmesini istiyorlar.
Onlarla konuştuktan
sonra Virgil, morali bozulmuş olarak geliyor Dante nin yanına. Dante’ nin de
korkudan yüzü sararmış vaziyette, geri dönmeyi istiyor. Virgil onun halini
görünce kendi korkusunu, kendi düşüncelerini içinde saklamak istiyor; kesik
kesik konuşuyor.
Bekledikleri bir
Melek var gelip kapıyı açacak.
Dante merak edip
soruyor: “Acaba Limbo’ dan buraya daha evvel gelen oldu mu?” Asıl merak ettiği;
“Acaba rehberi Virgil, gerçekten kendisini bu zorlu yolculukta, Cehennemin
dibine kadar gömötürebilecek mi? Bu yolculuğu tamamlayıp buradan çıkabilecekler
mi?”
Virgil daha önce
bir Cadı tarafından kandırılıp, Sezar
ile Pompey’in yaptığı savaşın sonucunu öğrenmek için geldiğini söylüyor.
Hem iç
ferahlatıcı bir bilgi bu; evet gelip bu yolculuğu yapmış ve geri dönebilmiş;
hem debir sorun var: kötü cadı tarafından kandırılmış. Cevap, başka soru
işaretini doğuruyor.
Bu arada diğer
cadılar gelip, ( Yunan mitolojisinden figürler bunlar tapınaklara zarar vermiş adam öldürme ve
başka günahlardan dolayı buradalar) Virgil’ le Dante’ yi tehdit ediyorlar. Medusa’
yı yardıma çağırıyorlar “gelsin, bunu taş etsin” diyorlar.
Medusa,
mitolojide çok güzel bir genç kız ve tapınak rahibesiyken tanrılardan birinin
tecavüzüne uğramış onu kıskanan bir Tanrıça Medusa’ yı canavar haline getirmiş;
saçları yılandan, erkekleri korkutan bir
karakter olmuş. Medusa, kendisine direkt olarak bakan erkekleri taş haline
getiriyor. Daha sonra Perseus kendisine verilen bir kalkanı ayna gibi
kullanarak Medusa’ nın direkt yüzüne bakmadan, aynadaki imajına bakarak onu
yenip, kafasını kesiyor.
Erkek
egemenliğine karşı çıkan güçlü kadının sonu.
Kadının gücü
karşısında adamın hareketsizliği, bir çeşit impotans hali sözkonusu. Öbür
taraftan aslında masum bir genç kız tapınak rahibesiyken bu tecavüz sonucu,
diğer kadının kendisini kıskanmasıyla, güç kazanan acımasız olan bir kadına
dönüşen Medusa.
Bu konudan pek
çok öyküler çıkabilir; psikolojik tahliller yapılabilir. Melek gibi kadındı ne
oldu diyen erkekler uzun uzun düşünebilir.
Dante’ nin de
daha evvel Donna Petra (Stone Lady Taş Kadın) isminde yazmış olduğu şiirler var. Burada hem güzel
kadının karşısında heyecandan hareketsiz kalmak, hem de kadının soğukluğu
tasvir ediliyor. En son kıtasında bütün güzelliğiyle yeşil bir elbise giymiş
olarak geliyor, onda da “yosun tutmuş bir taşa” benzetiliyor.
Kadının hem kendisi taş(veya taş kalpli de diyebiliriz), hem de kendisine bakan
adamı taşa çeviriyor.
Kanto’ ya dönecek
olursak, bu sahnede, evet meleğin gelip kapıyı açacağını biliyorlar ama gene de
korkuyorlar. Medusa çağırılıyor, gelmiyor ama gene de gelir, diye korkuyorlar;
yani aslında onları taşa çeviren, korkunun kendisi.
Bu Medusa’ nın
gelme ihtimaline karşı Virgil, Dante’ ye gözlerini kapamasını söylüyor ama yine
de güvenmeyip, kendi ellerini de Dante’nin gözlerini üzerine koyup, gözlerini
açmasına tamamen mani oluyor, taa ki tehlike geçene kadar.
İnsanın kendi
iradesine hakim olamaması, bakmayım derken gene parmaklarının arasında bakması
tehlikesi var.
En sonunda Melek,
hışımla geliyor asasıyla bir dokunuşta kapıyı açıyor; “ hala akıllanmadınız “ diye İblisleri azarlıyor; “ yukarıdan gelen
emrin her ne olursa olsun yerine getirileceğini” söylüyor. Meleği gören
iblisler kaçışıyor. Ama melek gelene kadar kötülüğe devam etmişlerdi. Virgil’
de akıl mantık yoluyla yaptığı konuşmasıyla onları ikna edememişti. Kötülere
karşı akıllı birinin yaptığı konuşmada tesir etmiyor meleğin gelişiyle, ancak
Tanrı tarafından verilen güçle kötü yenilmiş oluyor.
Kapıdan
geçtiklerinde eski Roma nekropolleri gibi bir mezarlığa geliyorlar.Mezarlardaki
ruhlar ahirete inanmayanlar, Kurandaki
tabirle “Biz bir yığın kemik olduğumuz un
ufak hale geldiğimiz zaman mı gerçekten biz o zaman mı yeni bir yaratılışla
diriltileceğiz?” diyenler.
Epiküryenler, sadece dünyadaki hayata inananlar; “yiyip,
içip eğlenelim, sonrasını düşünmeyelim” diyenler; dini alaya alanlar.
Bu kişilerin
cezası, “ hani ölümden sonrki hayata
inanmıyordunuz ya, tabutta herşeyin
biteceğini sanıyordunuz ya, şimdi
yaşayın tabutta!” demek olmuş.
Kor halindeki demirden
tabutların içindeler.
Dediler ki: "Biz, bir yığın kemik olduğumuz, un-ufak hale geldiğimiz
zaman mı, gerçekten biz o zaman mı yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"
Isra Suresi 49. Ayet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder