O ikisinin
üzüntüsü benim aklımı karıştırmıştı;
Kendime
geldiğimde yeni fırtınalar;
Fırtınaya
tutulmuş yeni ruhlar gördüm.
Ben hareket
ettikçe onlar da etrafımda dönüyorlardı.
Baktığım
her yerde onlar vardı;
Böylece
üçüncü halkaya gelmiştik.
Ağır bir
yağmur hiç durmaksızın yağıyordu;
Soğuk,
belalı,
Hiç
değişmeden, hiç azalmadan;
Hiç
çoğalmadan yağıyordu...
Kocaman
dolu parçaları ve yağmur pis sudan;
Kar, pis
havadan oluşuyordu.
Toprak kötü
kokuyor, ıslandıkça daha beter oluyordu.
Cerberus,
acaip yaratık,
Zalimce üç
ağzından birden,
-Yerde
sürünen çamura batmış ruhlara doğru-
Kurt gibi
uluyordu.
Kırmızı
gözleri, siyah yağlı sakalı vardı;
Karnı şiş, pençeleri kocamandı.
Onu gören
kaçıyordu.
Yağmur
altında ruhlar da hayvanlar gibi sesler çıkarıyor;
Yağıştan
kurtulmak için birbirlerini siper almaya çalışıyor,
Dönüp
duruyorlardı.
Cerberus,
pis solucan, bizi görünce üç ağızından birden sövmeye başladı.
Her yeri
nefretle titriyordu
Liderim
ellerini açtı kocaman, yerden bolca çamur alarak,
Canavarın
ağızlarına doğru fırlattı.
Kemik için
havlayan köpeğin istediği verilince,
hemen sakinleşip kemiğe yumulması gibi
Susup
yemeğe başladı.
Onun
susması ruhları mutlu etti;
“Sağır olsak da bunu duymasak” diyorlardı.
Ağır yağmurun
altında, hepsi yerde sürünen ruhlar arasında yürüyorduk
Et kemik insan
şeklinde ama hiçbirşeydiler...
İçlerinden
sadece biri bizi görür görmez,
doğrularak
oturur duruma geldi.
“Inferno’ dan geçmekte olan ruh, lutfen döndüğünde
benden bahset;
Ben daha oradayken doğmuştun sen” dedi bana.
“Çekmekte olduğun acıdan olacak tanıyamadım seni” dedim;
“Sanki hiç birbirimizi tanımıyor gibiyiz.
Ama bana kendini tanıt ve niye burada olduğunu; bu
acıyı çekmekte olduğunu anlat!
Bundan beteri varsa da bu kadar iğrenç değildir.”
“Güneşin altında yaşarken o şehirde kıskançlık
hüküm sürüyordu;
Senin şehrin aynı zamanda benim şehrimdi.
Orada bana Ciacco (Domuz) derlerdi.
Oburluk cezası çekmekteyim
Dertli bir ruhum ama yalnız değilim
Buradakilerin hepsi aynı dertten muzdarip,
Benimle aynı suçun cezasını çekmekteler.”
Daha fazla
birşey demedi. Ben sordum;
“Ciacco, o kadar perişan haldesin ki; senin haline
ağlıyorum,
Ama söyle bana; eğer söyleyebilirsen
Ne olacak o bölünmüş şehrin hali?
Orada adil kimse var mı?
Niye bu kadar bölündü o şehir?”
“Pek çok kavga olacak ve çok kan dökülecek
Kırsaldaki parti (Beyazlar- Dante’nin partisi)
Diğerini (Siyahlar) atmak için şiddete başvuracak.
Ama sonra hakimiyeti kaybedecek.
Üç sene içinde öbür parti muzaffer olacak.
O tarafsız gözükenin sayesinde. (Papa Boniface)
Bu parti (siyahlar) diğerini yere batıracak.
Kendi kafası da göklerde olacak.
Suçlamalar olacak.
Senelerce şikayet edecekler.
‘Bir iki iyi’ var aralarında, ama o kadar.
İsmini duymazsın bile onların.
Kıskançlık, Aç gözlülük ve Kibir, üç günahı o
şehrin
Yangının nedeni.”
Böyle
bitirdi sözlerini.
Dedim ki; “ Biraz daha bilgi alabilir miyim senden?
Ne oldu iki onurlu adama; Farinata ve Tegghiaio’ ya
Jacopa ve Rusticcucci’ ye; Arrigo ve Mosca’ ya?
Ve iyi olmaya kararlı olanlara?
Şimdi neredeler?
Belki görürüz onları.”
Cennetteler
mi, Cehennemdeler mi öğrenmek istiyordum.
“En karanlık ruhların arasındalar.
Değişik günahlardan dolayı, Cehennemin dibini
boyladılar.
Eğer o kadar derine inersen görürsün onları.
Ama o tatlı dünyaya geri dönersen yalvarırım sana,
insanlara benden bahset.
Artık daha birşey söylemem, boşuna sorma.”
Şaşı gözlerinin biriyle baktı bir müddet,
Sonra
başını eğip, yüzüstü gene çamura yattı.
Diğer
körlerin arasına...
“Artık kalkmaz;” dedi Virgil;
“Taa ki Sur’a üfleninceye ve karşı çıkılmaz
Otorite gelip de, herkes ete kemiğe bürünene kadar.
O zaman gömüldükleri yeri bulurlar.
Ve son hüküm okunur.”
Bu yapışkan
çamurdan geçtik.
Ruhların
çamura bulandığı yerden;
Yavaşça
yürüyorduk,
Ona sordum:
“Efendim hesap günü gelip de, son hüküm verilince
ne olacak?
Bunların durumu daha iyi mi olacak, daha kötü mü?
Ya da aynı mı kalacak?”
“Biliyorsun sen bunları; ‘Ilmini hatırla!” dedi.
“Bir şey mükemmel halini alınca, acı da, haz da
artar.
Bunlar günahkardır; hiç bir zaman mükemmelliğe
eremezler, ama yaklaşacaklar.”*
O halkayı
dönmeye devam ettik.
Pek çok şey
anlattı bana.
Tekrar inişe geçilen yere geldik sonunda,
Ve **Pluto’
yu, büyük düşmanı gördük.
*ete kemiğe
bürününce
**Pluto
Mitolojide Zenginlik Tanrısı
İncil de
Timoty bölümünde 6:10
“Para aşkı bütün kötülüklerin temelidir”dendiği
için; Şeytan gibi Pluto’ da büyük düşman olarak
tanıtılıyor.
Filozof
Platon ile karıştırılmasın.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder