17 Şubat 2018 Cumartesi

Ruya


Sabaha karşı rüyamda kekeleyen bir kadın gördüm;
Gözleri şaşı, bacakları eğri;
Kolları çolak, yüzü renksiz, solgun.
Ona baktım,
 soğuktan donmuş bedenimizi güneşin ısıtması gibi,
Benim bakışım da onu canlandırdı, dilini çözdü.
Eli ayağı düzeldi.
aşkımla yüzüne renk geldi;
bakışımla güzelleşti, değişti.
Konuşması açılınca çok güzel bir sesle şarkı söylemeye başladı.
Artık ondan gözümü ayıramazdım.
“Ben” dedi, “ mutlu eden Siren”
Denizlerde gemicilere yolundan eden;
Sesimle onları mest eden;
Ulise' nin uzun bir yolu vardı gidecek
Ama bana öyle bir alıştı ki;
Yanımdan ayrılamadı.
Ben onu öyle memnun ettim...

The SirenEdward Armitage, 1888

Daha şarkısı bitmemişti,  dudaklarının hareketi durmamıştı ki;
Bir hanımefendi belirdi, dikkatli ve gercek bir azize;
Siren’i şaşkınlığa uğrattı gelişiyle.
"Virgil! Ey Virgil! kimdir bu?"dedi Virgil’ e azarlayarak.
Virgil geldi hemen bu asil hanıma dikkatle bakarak
Gözlerini bir an olsun ondan ayırmayarak,
Diğerini yakaladı, elini uzattı, üstünü başını yırtıp attı;
Bana kadının karnını gösterdi;
Karnından yükselen çürümüşlük kokusu
Midemi bulandırarak beni uyandırdı.

Gözlerimi çevirdim
Üstadım
“Üç defadır sesleniyorum sana!
Kalk, fırla!
Girişi bulalım.”
Kalktım, Kutsal dağın dönemeçleri
gün ışığıyla aydınlanmaya başlamıştı bile.
Sabah güneşi arkamızda, yola koyulduk…
Rehberimi izliyordum, kaşlarım düşmüş,
iki büklüm eğilmiş,
düşünceler ağır gelmiş vaziyette,
Birisi “Buraya gelin, geçit burada” dedi.
O kadar yumuşak bir sesle söylendi ki bu,
ölümlüler dünyasında olsak duyulmazdı bile.
Kuğu gibi bir melek, kanatlarını açmış bize yol gösteriyordu
Kayaların arasından yukarı çıkan yolu.
Kanatlarını çırparak bizi ferahlattı;
“Qui lugent’ affermando esser beati” 
 “yas tutanlara, üzülenlere merhamet var
Yukarıda ödülleri verilecektir onların” dedi.
Meleğin yanından geçipte, biraz tırmandıktan sonra;
Niye yere bakıp duruyorsun? Neyin var” dedi rehberim.
Endişe ruhumu kapladı.
 Gördüğüm bir rüya yüzünden Çok acaip bir rüyaydı, çok kötüydü.
Düşüncelerimi ondan alamıyorum”


“ Eski zaman cadısını mı gördün? onun için yukarıdakiler tövbe etmekte
Ondan nasıl kurtulacağını da gördün mü?
Bu rüya sana yukarı  tırmanman gerektiğini öğretsin.
Aklını Yukarıya, Cennet in geniş bahçelerine ver."

Bakıcısı tarafından yiyecek vadiyle çağrılan bir şahin gibi derhal
yemi düşünerek ileri atıldım; kayayı hevesle tırmandım.
Yukarı terasta yere yüzüstü yatmış, ağlamakta olan
Yüzleri toz toprak içinde kalmış ruhlar gördüm.
 Adhaesit pavimento anima mea,”
(My soul cleaves to dust)

 “Ruhum toprağa yapışmış” diye inliyorlardı mezarda ki bedenler gibi.
O kadar inleyerek söylüyorlardı ki bunu
Ne dedikleri tam anlaşılmıyordu.

Ey Seçilmiş ruhlar
! Çektiğiniz çile yakında bitecektir
ümidimiz ve adalet duygumuz bize böyle söyler.
 Bize geçiti gösterir misiniz?” dedi Virgil
“siz buraya geldiniz ama yere kapanmak zorunda değilseniz
ve yolu hemen bulmak isterseniz;
uçurumu sağınıza alın” dedi birisi
Ses biraz ilerimizden geliyordu.
Bu cevabı duyunca, adamın birşey saklamadığını anlamıştım
Dönüp rehberimin gözlerine baktım
Anlamıştı sevinerek onayladı düşüncemi
Ne yapmak istediğime onay vermişti
İlerledim, bize cevap veren ruha doğru eğildim;
Ağlamadan Tanrı ya varılmaz
Biraz durda benimle konuş
Söyle bana sen kimdin ve niye bu haldesin
Dünya ya döndüğümde senden bahsetmemi ister misin?"
Papa Adriano 5

"Sen de vakti geldiğinde öğreneceksin niye bu halde olduğumuzu ama önce
scias quod ego fui successor Petri -

Bil ki ben Peter' in halefiydim.
Sestri ve Chiavari arasında bir güzel ırmak akar;
Soyumuz oradan gelir.
Görev yaptığım bir aylık sürede- bir aydan bir kaç gün fazla-
öğrendim ki Papalığın yükü herşeyden daha ağırmış.
Onun yanında diğer bütün yükler kuş tüyü gibi hafif kalırmış
Tanrıya dönmem ne kadar geç oldu
 Romanın Çobanı Papa- olduğumda
Hayatın ne kadar boş olduğunu anladım.
Orada yüreğim huzur bulmadı.
Fitne' den kurtulamadı.
Gelebileceğim en yüksek mevkiye gelmiştim;
Hedefe ulaşmıştım.
İşte o anda ilahi aşkı anladım.
O zamana kadar tembellik etmişim
Tanrı' ya yakın olmamışım;
Aç gözlüydüm, görüyorsun günahım budur.
Onun cezasını çekmekteyim.
Aç gözlülüğün,  para hırsının cezası;
Allah yolundan dönenlerin cezası buradadır.
Bu dağda bundan daha ağır bir ceza yoktur.
 Gözümüzü yukarı Tanrı katına çevirmemiştik
Dünya malına bakıyorduk
Buranın adaleti bize gözümüzü yerden ayırmamamızı emretti
Para hırsından başka bir şey bilmedik, gerçek aşkı tanımadık.
O yüzden yaptığımız iyi işlerde yerini bulmadı
Burada onun için elimiz ayağımız yere yapışmış vaziyettedir
Cezamız bitene kadar, yere serilmiş vaziyette bekleyeceğiz hareketsiz."

Yere diz çöktüm onunla konuşabilmek için.
Sesimin tonundan ona saygı göstermek istediğimi,
ve onun için yere diz çöktüğümü anladı.
Niye eğildin?” dedi
Senin mevkiin ve asaletin beni etkiledi
Ayakta dik duramazdım artık” dedim.
Kalk kardeşim” dedi hata yapma
Benim senden bir farkım yok.
Biz hepimiz burada sadece tek Hakkın, tek Kudretin kullarıyız.


Incil de ‘ Neque nubent’ yazar okuduysan ne demek istediğimi anlarsın.
Şimdi yoluna git. Beni yalnız bırak.
Sen burada durdukça, ben tövbemi bölmüş oluyorum.
Gözyaşıyla yıkanacağım.
Son soruna gelince;
Dünyada bir yeğenim vardır adı Alagia
Nicola’ nın kızı.
Çok iyidir, bizi  örnek almazsa kalbinin iyiliğiyle
Cennet e kavuşacaktır.
Geride benden bir tek o kaldı...
Canto 19
Araf
Dante Ilahi Komedya
Çeviri Elif Mat

ruya tabiri yarına:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder