Kanto 30
Dante Ilahi Komedya
Çeviri: Elif Mat
Tören alayı,
her daim parıldayan, her yerden görünen;
hep yerinde
sabit olan, hiç kıpırdamayan,
insanlara hep yol gösteren gökteki yedili
( büyük ayı) gibi
Yedi meşalesiyle
birden durduğunda;
Hep bir
ağızdan:
Veni sponza de Libano
"Lubnan‘dan
benimle beraber gel gelinim" dediler.
Sonra yine
hep bir ağızdan
Halleluliah (Allah a övgü- Suphanallah- sözü yükseldi.)
Gelen kutsanmıştır ( İncil in Matthew bölümünden) dediler.
Sonra etrafa çiçekler saçarak: Manibus o date lilia plenis
"Etrafa
leylak dağıtın avuç avuç" (Virgil' in
kitabi Aeneid' den) dediler
Bazan güneş
doğudan yükselirken etrafı bir pempelik kaplar,
O rengin
dışında her yerde bir sakinlik huzur vardır.
Sonra güneş
görülür, göz kamaştırarak bakamazsın;
O çiçeklerin arasından işte tam da öyle;
güneş gibi
parıladayarak bir hanım çıktı, arabanın içerisinden;
Başında zeytin dalından tacı,
Işlemeli duvağı,
Yeşil
pelerini
Ve içinde ateş rengi elbisesi...
Ah ruhum!
Onu göreli kaç sene geçti?
Onu karşında en son ne zaman görüp titremiştin?
Kutsal ışığıyla büyülenmiştin;
Şimdi O burada, bütün
ihtişamıyla,
kutsallığıyla yukarıdan iniyor.
Benim ölümlü gözlerim onu görüyor.
Ebedi aşkın kudretini bir kez daha tadıyor gönlüm
Gençlikte görüp vurulmuştum, ruhumu sarsmıştı;
Bir daha vurdu!
Korktuğunda annesine dönen ve bulacağından,
Onun kendisini koruyacağından emin olan bir çocuk gibi,
Bu zayıf anımda dönüp Virgil' i aradım, sol omuzumun üzerinden bakarak...
"İliklerime kadar titredim
Ilk aşkım burada karşıma çıktı" demek için
Işığı bizden ayrılmıştı,
Virgil gitmişti!
Baba kadar sevdiğim,
Ruhumun kurtuluşu için kendimi emanet ettiğim,
ustam Virgil,
gitmişti...
Gözlerimden akan yaşı durdurmaya,
Cennetin bütün güzellikleri yetmezdi.
Yanaklarımı çok değil kısa bir zaman önce
Cehennemin kirinden, isinden
Virgil sabah
kırağısıyla temizlemişti.
"Dante ağlama!
Biliyorum Virgil gitti ama,
Ağlamanı gerektirecek başka şeyler var,
gözyaşlarını ona sakla."
Ismimi duyunca ona baktım;
Bir geminin üzerinde durup da,
Diğer gemilerini teftiş eden amiral gibi orada altın
arabanın yanında duruyordu.
Peçesinin altından, irmağın karşı kıyısından, gözleri
delercesine bana bakıyordu.
Yüzü saklı, tam
göremiyordum ama
Öldürücü darbenin geleceğini de seziyordum.
En zorunu en sona saklıyordu:
"Bana iyi
bak" dedi
İşte ben oyum, Beatrice!
Buraya
Cennete kadar gelip de ağlanır mı?
Bilmiyorsun
burası sonsuz mutluluk yeridir!"
Başımı
eğdim, ırmağa baktım,
Kendi
aksimi görünce mahçup olup, bakışlarımı çimenlere çevirdim.
Annesi
tarafından azarlanmış çocuk gibiydim.
Benim
iyiliğim için yapıyordu, biliyordum.
Sevgisinden
geliyordu bu sertlik.
Durdu.
Melekler;
In te Domine speravi " Allahım ancak sana
güveniriz" dediler.
İlahiyi pedes meos,
-ayakta duruyorsak senin sayendendir- kısmına kadar
söylediler
Italyan Alplerinin başındaki donmuş karlar gibi öylece buz
tutmuşken,
Bu sözler içimi
ısıttı,
Bana değer veriyorlardı, acımışlardı:
"Hanım bu adamı niye
böyle mahçup ediyorsun ?" dediler.
Buzlar eridi içimde, kendimi tutamadım, gözyaşı oldu aktı.
"Siz akşamı olmayan gündesiniz uykuya dalmazsınız
Siz dünya işine kanmazsınız
Ben bu karşıdaki adama ne söylemem gerektiğini
düşünüyorum
Tövbe etmeli, gözyaşları günahını silmeli,
Bazan en iyi toprakta bakılmazsa zararlı ot üretir
Bir müddet onunla kaldım,
Onu doğru yola yönelttim,
Ben dünyadan ayrılınca,
Hemen başkalarına baktı...
O dakikada değişti,
Başkaları, onun iradesine etkili oldu,
Ben bedenimden ayrılıp da
Daha büyük güzelliğe kavuşunca; o benden uzaklaştı, kıymetimi bilmedi.
Doğru yoldan ayrıldı,
Yanlışa yöneldi doğru sanarak
O yalancının vaadleri tutmadı
Ne kadar dua ettiysem, ne kadar ona ruyalarda göründüysem
kar etmedi.
Aldırmadı bile!
O kadar ümitsizliğe düşmüştü ki; onu kurtarmanın tek yolu,
Kaybolmuşların arasından geçirmekti.
Tek çare o kalmıştı.
Ben de ölüler arasından geçtim
ona liderlik
yapacak olanı bulup, yalvarıp yakardım.
Şimdi gelip Lethe' nin suyundan içmesi gerekiyor
Ama önce tövbe etmeli günah çıkartmalı
Gözyaşını akıtmalı..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder