Kanto 29
Bu Kanto inanılmaz güzellikteki uzay resimlerini akla
getiriyor. Dante ilhamını kutsal kitaplardan, Tevrat' taki Hezekiel (Book of Ezekiel) bölümünden almış.
Ezekiel, Irak' ta, Fırat kıyısında yaşamış, bir eski zaman
peygamberiymiş. Bir gün kuzey tarafında, gökyüzünde fırtınalar çıkıyor ve gök
yarılıyor, kendisine öteki alem gösteriliyor ve peygamberlik vazifesi veriliyor. Daha sonraki yıllarda kavmini putperstlikten kurtarmak ve Allahın birliğine
inandırmak için çalısıyor.
Tevrat'ta anlatılan bize görünmeyen alemlerin tasvirinden
yola çıkarak, Dante bu kantoda temsili olarak anlattığı imajlarla, Tevrata, Incil'e, peygamberlere, din adamlarına; din ve felsefe yoluyla öğretilen
insanlık değerlerine bir selam gönderiyor.
Dante' nin yaşadığı çağda, sinema yoktu ama şiirde
anlatılan bazı hikayeler 'fantastik sinema' örneği gibi; hareketi de sesi de
görüntüyü de bir arada yansitiyor. Daha önce
dağdaki resimler bölümünde de böyle kuvvetli bir tasvir görmüştük.
Burada anlatılan herşey temsili onun için açıklamaları parantez içerisinde yapacağım.
Bir önceki bölümde Matildayla karşılaşmıştı, ırmağın karşı
kıyısından onu takip etmeye devam ediyor.
Matilda anlatacaklarını bitirdiğinde şarkısını söylemeye
başladı;
Beati quorum tecta sunt peccata
"Allah günahları örter, günahları örtülmüş olanlar
kutsanmıştır"
Ormanda gezen, kimi gölgeye çekilen, kimi güneş arayan
periler gibi,
Matilda ırmak kıyısından yürüyüşüne devam ediyordu.
Bende karşı kıyıdan onu takip ediyordum.
Onun minik adımlarına uymak için yavaşlamıştım.
Irmak doğuya doğru kıvrıldığında, bana döndü: "Bak dinle" dedi
Birden etrafı bir aydınlık kapladı; önce, şimşek çaktı
sandım.
Ama öyle olsa, etkisi kısa sürer gelir geçerdi.
Bu aydınlık artarak bize doğru yaklaştı.
"Bu nedir?" dedim kendi kendime
Yaklaştıkça ortaya güzel bir melodi yayıldı.
Nasıl oldu da Havva Anamız böylesine bir Cenenti
bırakabilmişti?
Nasıl kendisine verilen örtüyü kaldırmış söz dinlememişti.
İlk insanın yaşadığı yer, gördüğü ağaçlar, tattığı
meyvalar hepsi buradaydı.
Cennet'te, sonsuz mutluluk ve zevk vardı.
Meryem Ana' yı andım,
ilham perilerini yardıma çağırdım bu manzarayi anlatabilmek için.
Uzaktan 7 altın meşale göründü
Yaklaşında yedi meşale olduğu anlaşıldı
(Hazreti Musa ya dağda verilen yedi mumlu şamdan)
Hosana ilahisi söyleniyordu
(Zeytindağında Hazrei Isa' ya okunan ilahi- Davud' un oğlu
diye karşılanıyor)
Mumlar yedi tane ay gibi parılıyordu.
Döndüm Virgil' e baktım; o da aynen benim gibi hayran
kalmıştı bu manzara karşısında.
Tören alayı ağır ilerlemekteydi, bir hanım;
"Niye sadece ışığa bakıyorsun, arkadan gelenlere de bak" dedi.
Arkadan beyazlar giymiş bir gurup geliyordu,
Yanımızda ırmak ayna gibi parlıyor, içinde aksim yansıyordu.
Suya iyice yanaştm, daha iyi görmek için durdum.
Meşaleler arkasında ressam fırçasından çıkmışcasına,
güzel çeşitli
renkler bırakarak ilerliyordu.
Alayın sonu gözükmüyor, alabildiğine ilerliyordu.
Biraz sonra 24 yaşlı bilge adam göründü
(Tevratın 24 kitabını temsilen)
Hepsinin başında çiçekten barış simgesi tac vardı.
"Ademin kızları kutsanmıştır" diyorlardı
Arkadan dört at göründü
(İncildeki dört kısım: Matthew, Mark, Luke ve John)
Ezekiel Peygamber -Louvre Muzesi - Peter Paul Rubens
Okuyucu; burayı daha iyi anlamak istersen 'Ezekiel kitabını' okumalısın;
Nasıl fırtınanın içinden göründüklerini.
Arkada bir atların çektiği araba sürücüsü bir kanatlı
kartal;
Kanadını açınca her yeri kuşatır.
(Hazreti Isa' yı ve kliseyi temsilen)
Roma böyle bir zafer alayı görmemiştir.
Gökteki samanyolu gibi
Sonra dans eden kızlar göründü
(Sevgi, Iman ve Umut)
Biri yakut rengi, diğeri zümrüt, öbürü karbeyazı;
Bir beyaz öne geçip dans eder, bir diğeri.
Arkada mor giyimliler; ilham perileri dört tane.
(Bilgelik; Adalet; Direnç, Mutedil-ölçülü olma yani felsefi degerler)
Arkada iki bilge:
(Luke ve Paul- Incildeki iki bölümün yazarları)
Luke Hipokratın öğrencisi, yanındaki AzizPaul
Keskin kılıcı kınından çıkartmış, (şehitleri temsil ediyor)
Kılıç öyle bir parlıyor ki; ırmağın karşı kıyısından
korkutuyor beni.
Arkada bir ihtiyar, uykuda gibi geliyor agir agir,
ama yüzü sert ve kararlı (John)
Hepsi de hep beyaz giyinmiş; başlarında kırmızı güller
Tam önüme geldiklerinde birden bire gökgürlemesiyle
bütün alay aynı
anda durdu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder