Musa Makamı Kudus
Araf ın ilk Kantosunda ruhlar Mısırdan Çıkış “İn Exitu Israel de Aegytp” ilahisini söylüyorlardı Latince olarak. Bu olay İncil in Exodus bölümünde yer aldığı gibi Kuran ın Araf suresinde de yer almaktadır.
7/A'RÂF-137: Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik.
7/A'RÂF-138: İsrailoğullarına denizi geçirttik. Özel putlarına tapan bir topluluğa rastladılar. Bunun üzerine: "Ey Musa, dediler, bunların ilahları olduğu gibi sen de bize bir ilah belirle." Musa dedi: "Siz cahilliği sürdürmekte olan bir toplumsunuz."
7/A'RÂF-139: "Şu gördüklerinizin, içinde bulundukları din çökmüştür. Yapmakta oldukları da boşa çıkacaktır."
7/A'RÂF-140: Şunu da söyledi: "Size Allah'tan başka bir ilah mı arayayım? O sizi alemlere üstün kılmıştır."
7/A'RÂF-141: Şunu da hatırlayın: Sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsüyle işkence ediyorlardı: Oğlanlarınızı katlediyor, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden gelmiş büyük bir imtihan vardı.
7/A'RÂF-142: Musa ile otuz gece için vaatleştik. Ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: "Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol, bozguncuların yolunu izleme."
7/A'RÂF-143: Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: "Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben."
7/A'RÂF-144: Allah buyurdu: "Ey Musa! Ben, gönderdiğim vahiylerle, konuşmamla seni seçip yücelttim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol."
7/A'RÂF-145: Biz Musa için levhalarla herşeyi yazdık: Öğüt olarak, herşeyin ayrıntısı olarak. "Kuvvetle tut bunları ve emret toplumuna da onları en güzel şekliyle tutsunlar. Fasıklar yurdunu göstereceğim size."
7/A'RÂF-146: Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım: Onlar hangi mucizeyi görseler ona inanmazlar. Doğruya varan yolu görseler, onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar ayetlerimizi yalanladılar ve onlara karşı kayıtsız kaldılar.
7/A'RÂF-147: Ayetlerimizi ve ahirete varılacağını yalan sayanların tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Bulacakları karşılık, yapıp ürettiklerinden başkası olmayacaktır.
7/A'RÂF-148: Musa'nın kavmi, onun Allah'la konuşmaya gidişinden sonra, süs eşyalarından oluşmuş, böğürebilen bir buzağı heykelini ilah edinmişti. Görmediler mi ki, o onlarla ne konuşabiliyor ne de kendilerine yol gösterebiliyor? Onu benimsediler ve zalimler haline geldiler.
7/A'RÂF-149: Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."
7/A'RÂF-150: Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi? Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."
7/A'RÂF-151: Musa şöyle yakardı: "Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Rahmetine sok bizi. Sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin."
7/A'RÂF-152: Buzağıyı ilah edinenler var ya, yakında onlara Rablerinden bir öfke ve dünya hayatında bir zillet ulaşacaktır. İftiracıları böyle cezalandırırız biz.
7/A'RÂF-153: Günahlar işlendikten sonra tövbe ile iman edenlere gelince, o tövbe imandan sonra Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.
7/A'RÂF-154: Öfke, Musa'yı rahat bırakınca, levhaları aldı. Onlardaki yazıda, yalnız Rableri karşısında ürperenler için bir rahmet ve bir kılavuz vardı.
Moses breaking the tablets of law by Rembrant
Musa Peygamberin levhaları yere atması Rembrant tarafından resmedilmiş
Mısır' da kölelikten kurtarılan toplum, denizi geçip; "emin" yere geldikten sonra, cahilliklerinden dolayı tekrar eski alışkanlıklarına dönmek istiyor. Musa Peygamber yeni kurulacak şehirlerinde, yeni kurulacak devletlerinde geçerli olacak yasaları "on emri" almak üzere dağa çıktığında, Allah tan gelecek vahiyleri beklediğinde, bu toplum başlarında Musa peygamberin kardeşi Harun olduğu halde; gene kendilerini lidersiz ve kaybolmuş hissediyor.
Çölde yol yok; iz yok! Yönlerini hem fiziki anlamda, hem ruhsal anlamda belirliyemiyorlar. Onlar da zamanımızın mültecileri gibi memleketlerini bırakmışlar ve bir bilinmeze doğru yol alıyorlar.
O esnada ( 40 günlük sürede) yol da alamıyorlar beklemek durumundalar.
Bu durum bu yönünü bulamama, inanmışken tekrar şaşırma, öğrenmişken unutma veya 'zoru' görünce direncin kırılması; tekrar -kölelikte olsa- Mısır' a geri dönme; alışılmışa sığınma insanın hiç bir zaman hiç bir yerde tam anlamıyla kendisini güvende hissedememesi Araf' ın konusunu oluşturuyor.
Açılış kantosunda bu hikayenin anılmasıyla; Araf'la çöl arasında; Musa Peygamberin 40 günlük yokluğu arasında bir bağ kuruluyor.
Bir başka önemli dini motif 'te "Cennet bahçesi".
Hazreti Adem cennet bahçesindeyken kendisine herşey serbest yalnız "bu ağaca dokunma" denmişken; koskoca Cennet' te gene o bir tek ağacı buluyorlar ve onun meyvesini yiyorlar eşiyle beraber. Bu Adem ve Havva nın Cennet ten kovulup, dünyaya gönderilmelerine sebep oluyor.
Yani insan oğlu( ve de kızı )Cennet' te bile başını derde sokmanın yolunu bulmuş.
Dünya bir yerde Araf; bu Cennet bahçesi örneğiyle şu söylenmek isteniyor; insanlara:
" En iyi durumdayken, kendine en çok güvendiğin durumdayken bile dikkat et!
Yine ayağın kayabilir!"
Psalm 113 - In Exitu Israel
1. When Israel went out of Egypt, the house of Jacob from a barbarous people:
2. Judea made his sanctuary, Israel his dominion.
3. The sea saw and fled: Jordan was turned back.
4. The mountains skipped like rams, and the hills like the lambs of the flock.
5. What ailed thee, O thou sea, that thou didst flee: and thou, O Jordan, that thou wast turned back?
6. Ye mountains, that ye skipped like rams, and ye hills, like lambs of the flock?
7. At the presence of the Lord the earth was moved, at the presence of the God of Jacob:
8. Who turned the rock into pools of water, and the stony hill into fountains of waters.
9. Not to us, O Lord, not to us; but to thy name give glory.
10. For thy mercy, and for thy truth's sake: lest the gentiles should say: Where is their God?
11. But our God is in heaven: he hath done all things whatsoever he would.
12. The idols of the gentiles are silver and gold, the works of the hands of men.
13. They have mouths and speak not: they have eyes and see not.
14. They have ears and hear not: they have noses and smell not.
15. They have hands and feel not: they have feet and walk not: neither shall they cry out through their throat.
16. Let them that make them become like unto them: and all such as trust in them.
17. The house of Israel hath hoped in the Lord: he is their helper and their protector.
18. The house of Aaron hath hoped in the Lord: he is their helper and their protector.
19. They that fear the Lord hath hoped in the Lord: he is their helper and their protector.
20. The Lord hath been mindful of us, and hath blessed us. He hath blessed the house of Israel: he hath blessed the house of Aaron.
21. He hath blessed all that fear the Lord, both little and great.
22. May the Lord add blessings upon you: upon you, and upon your children.
23. Blessed be you of the Lord, who made heaven and earth.
24. The heaven of heaven is the Lord's: but the earth he has given to the children of men.
25. The dead shall not praise thee, O Lord: nor any of them that go down to hell.
26. But we that live bless the Lord: from this time now and for ever.
1. When Israel went out of Egypt, the house of Jacob from a barbarous people:
2. Judea made his sanctuary, Israel his dominion.
3. The sea saw and fled: Jordan was turned back.
4. The mountains skipped like rams, and the hills like the lambs of the flock.
5. What ailed thee, O thou sea, that thou didst flee: and thou, O Jordan, that thou wast turned back?
6. Ye mountains, that ye skipped like rams, and ye hills, like lambs of the flock?
7. At the presence of the Lord the earth was moved, at the presence of the God of Jacob:
8. Who turned the rock into pools of water, and the stony hill into fountains of waters.
9. Not to us, O Lord, not to us; but to thy name give glory.
10. For thy mercy, and for thy truth's sake: lest the gentiles should say: Where is their God?
11. But our God is in heaven: he hath done all things whatsoever he would.
12. The idols of the gentiles are silver and gold, the works of the hands of men.
13. They have mouths and speak not: they have eyes and see not.
14. They have ears and hear not: they have noses and smell not.
15. They have hands and feel not: they have feet and walk not: neither shall they cry out through their throat.
16. Let them that make them become like unto them: and all such as trust in them.
17. The house of Israel hath hoped in the Lord: he is their helper and their protector.
18. The house of Aaron hath hoped in the Lord: he is their helper and their protector.
19. They that fear the Lord hath hoped in the Lord: he is their helper and their protector.
20. The Lord hath been mindful of us, and hath blessed us. He hath blessed the house of Israel: he hath blessed the house of Aaron.
21. He hath blessed all that fear the Lord, both little and great.
22. May the Lord add blessings upon you: upon you, and upon your children.
23. Blessed be you of the Lord, who made heaven and earth.
24. The heaven of heaven is the Lord's: but the earth he has given to the children of men.
25. The dead shall not praise thee, O Lord: nor any of them that go down to hell.
26. But we that live bless the Lord: from this time now and for ever.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder