Merdiveni
tırmandık ve ikinci
teresa vardık.
Burada
artık resim- heykel, çeşit çeşit renkler
yoktu.
Yol çıplaktı, sadece kayanın rengi hakimdi.
Nereye gideceğimiz belli değildi.
Şair, “ burada durup da birinin gelip bize yol
göstermesini beklersek gecikeceğiz” dedi ve gözlerini güneşe çevirdi:
“Bize doğru
yolu göster güzel ışık; çünkü burada bir rehbere ihtiyacımız var
Daha üst bir
kuvvetten başka bir emir gelmezse
Senin ışığın
yol gösterir bize
Sen dünyayı
ısıtır ve aydınlatırsın”
Çok istekli olarak yol aldığımız için çabuk
gelmiştik buraya,
Göremediğimiz ama varlıklarını hissettiğimiz ruhlar etrafta uçuşup bizi ilahi aşka davet
ediyorlardı:
İlk ses, “ Vinum
non habent- Şarapları yok” dedi.
Arkada ses yankılandı, bu gurup ruh geçince bir
başkası;
“I’
sono Oreste
-Ben Orestes” dedi
“Bu sesler nedir?” diye sordum Virgil’e.
Üçüncü bir ses daha duyuldu:
Amate da cui male aveste
“Düşmanını
sev”
Virgil:
“Burada
kıskançlık cezalandırılıyor
Ruhlar bu
günahtan arınırken, onları aşka sevgiye davet eden ruhlar gelmiş;
Sevgi
mesajlarıyla yüreklendiriyor.
Buradan
sonra, kıskançlık seslerini duyacaksın; o sesler değişiktir;
Af kapısına
gelene kadar duyulacaktır.
Şimdi
gözlerini dört aç!
Bu sisin
arasında taş terasın üzerine oturmuş ruhlar göreceksin.” dedi.
Açtım gözümü, iyice baktım;
Evet, önümüzde ruhlar vardı.
Üztlerinde toprak rengi pelerinler;
Biraz
ilerleyince seslerini duyduk:
“Meryem
Ana bize dua et”
Diğerleri
Michael, Peter, bütün azizler... diye yakarıyor, şefaat
diliyorlardı.
Acınacak
haldeydiler;
Dünyada
bu ruhların halini görüpte, merhamet etmeyecek
bir insan olamazdı;
Gözlerimden
yaşlar aktı.
Bunların
üzerindeki giysiler keçedendi;
Çıplak
tenlerine giymişlerdi;
Tenlerini
acıtıyor, derilerini yüzüyordu.
Birbirlerinden destek alarak, bir bütün halinde,
Kayaya dayanmışlardı.
Gözleri kapalı sesin geldiği yönü bulmak için,
yüzlerini o yöne doğru çeviren kutsal günlerde dilenmeye gelen kör dilenciler
gibiydiler...
Yalnız kelimelerle değil, halleriyle de aman
dilemekteydiler.
Körler nasıl güneşi göremezse, bu ruhlar da
Cennetin ışığını göremiyorlardı
Yeni yakalanan şahinler gibi göz kapakları iğne iplikle
dikilmişti.
Onlar beni göremezken, benim onları görerek
konuşmam çok ayıp olacaktı, bana öyle geldi.
Ne yapacağımı sormak için rehberime döndüm; anladı hemen halimi ben daha birşey söyleden;
"Konuş ama
kısa kes, hemen sadede gel" dedi. Kendisi uçurum kenarındaydı, korkuluk da yoktu.
Ruhlar öbür tarafta, kayanın dibinde gözleri kapalı olmasına rağmen, yanaklarından
yaşlar süzülerek bekleşmekteydi,
Onlara hitaben:
"Merak
etmeyin siz de ışığa kavuşacaksınız;
Bütün kötülüklerden arınacaksınız;
gönlünüzün ırmağı temiz akacak ve
unuttuğunuzu hatırlayacaksınız.
Bana söyleyin aranızda Italyan
var mı?
Varsa, belki ona yardım
edebilirim…"
"Kardeşim, biz burada hep aynı kutsal şehrin vatandaşlarıyız. Sen dünyadayken demek istiyorsun. Orada ki yolculuğunda Italyan
olan vardı, evet..."
Ses daha ilerden bir yerden geliyordu o yöne
doğru hareket ettim; Çenesini ileri doğru uzatmış birini gördüm:
"Ben Siena' lıydım,
Buradakilerle
beraber ağlamaktayım,
Dünyad
yaşadığım eğri hayatı burada düzeltmekteyim,
Beni Yaratan a dua etmekteyim.
İsmim “Sapia” idi, ama “Sapiant”
(Bilge) değildim.
Kendi iyiliğimden çok. başkalarının kötülüğüne sevinirdim.
Olgunluk çağımda iyice yoldan
çıktım.
Yurttaşlarım Colle yakınlarında
düşmanla karşılaştıklarında
Ben kendi tarafımın savaşta
kaybetmesi için dua edenlerdendim.
Allah' ın dediği oldu.
Hakikaten Siena savaşta kaybetti.
Onlar savaştan yenilmiş bitmiş
tükenmiş acılar içinde geri dönerken
Ben tarifsiz bir sevinç içindeydim
Utanmazcasına başımı göğe
kaldırdım
Artık senden
de korkmuyorum dedim Tanrıya
Ölmeden önce
imana geldim tövbe ettim
Bana bir tek
Pier Pettinao dua eder şimdilerde
Çok
merhametlidir
Onun duasıda
olmasa kurtulamazdım Cehennemden
Ama sen
kimsin ne den bizim halimizi soruyorsun?
Senin
gözlerin açık ve anladığım kadarıyla nefes alıyorsun!" diye sordu.
Colle di Val
"Benim gözlerim açık sanırım bir daha buraya
geldiğimde yine açık olacak,
Kapanırsa kısa bir süre kapanacak,
Ben daha çok aşağıdaki cezadan
korkuyorum* (kibir günahından)
İlk terasın ağırlığını hissettim
Ruhum endişeli
Peki seni kim buraya getirdi
Madem döneceğini ümit ediyorsun
Yanımda sessizce bekleyen dedim
Ben yaşıyorum halen istersen
dünyaya döndüğümde senin için birşey yapabilirim?" dedim Sapia' ya.
"Bu çok garip;
Ama anlaşılıyor ki Allah'ın
sevgili kulusun sen.
Bana dua et…
En çok arzu ettiğin şey aşkına
sana yalvarırım
Eğer Toscana' ya dönecek olursan;
Hısım akrabaya benim için iyi
şeyler söyle, adımı temize çıkart;
Onları Talamone’ ye ümit bağlamış olanlar arasında bulabilirsin,
Diana’yı bulmak için harcadıkları
paradan fazlasına mal olacak,
Ama en çok amiraller kaybedecek…
Burada kanto nun
başında üç örnek iyilik üzerine veriliyor.
-Birincisi Meryem
Ana'nın sözü Cana da bir düğüne davet edildiklerinde - yedi gün süren bir Yahudi
düğünü, bütün halk davetli- yenip içilirken şarap bitiyor ve Meryem Ana, Isa
peygamberin kulağına eğilip "şarap bitti" diyor. Hem herkese yetsin, hem ev sahibi
mahçup olmasın diye endişe ediyor. Isa daha vakti gelmedi diyor. Sonrasında
servis yapan gençlere Meryem Ana "o ne derse yapın" diyor ve su testilerinden
şarap akıyor. Bu" suyu şaraba döndürme" mucizesi, o zamana kadar Musevi olan
toplumun Hrıstıyanlığa geçişini temsil ediyor. "O ne derse yapın"sözü de gelecek
nesillere bir yol gösterme anlamında yorumlanıyor.
Oreste
-İkinci örnek Cicero nun Dostluk üzerine yazdığı bir
kitaptan ( De Amictia)
Oreste ile Pylades arkadaşlar. Orestes idama mahkum edildiğinde Pylades "Ben Oreste' yim" diyerek arkadaşının yerini almaya çalışıyor. Orestes 'de gelip kendisini tanıtıyor; iki arkadaş birbirlerini kurtarmaya çalışıyor.
Oreste ile Pylades arkadaşlar. Orestes idama mahkum edildiğinde Pylades "Ben Oreste' yim" diyerek arkadaşının yerini almaya çalışıyor. Orestes 'de gelip kendisini tanıtıyor; iki arkadaş birbirlerini kurtarmaya çalışıyor.
-Üçüncü örnek Hazreti
Isa nın verdiği vaazdan düşmanlarınızı sevin diyor
Sapia daha önce
gördüğümüz kahraman Salvanti nin halası iktidar mücadelesinde yeğeni fazla
başarı kazanmasın kendi kocası öne geçsin diye kıskançlıkla onun yenilmesi için dua ediyor.
Kıskançlık suçuna
ceza olarak da madem kötü gözle baktınız gözleriniz tümden kapatılsın aklınız
başınıza gelene kadar denmiş.
Talamone, Siena' lıların deniz kenarında yer alarak yaptıkları liman; daha evvel de şehre su geçirmek
için çok masraf yapmışlar. Şiirde bunlar "çılgın projeler, delicesine işler"olarak görülüyor.
O dönemlerde de Sienalılarla alay edilmiş bu yüzden.
O dönemlerde de Sienalılarla alay edilmiş bu yüzden.
Araf
Kanto 13
Yorumlar
Elif Mat
Talamone
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder