19 Şubat 2019 Salı

Satürn’e Çıkış


Cennet
Kanto 21
Dante
Saturn


Gözlerim, bir kez daha Sevgili Hanım’ ın yüzüne takılı kalmıştı.
Gözlerimle birlikte ruhum…
Ve ruhumdan,
 O’nun düşüncesi dışında her şey uçup gitmişti
Gülümsemedi,
“Gülümseseydim” dedi,
Küle dönerdin,
Jupiter’ in Tanrılık vasfını gören Semele gibi…
Çünkü benim güzelliğim- bildiğin gibi- her basamakta artmakta.
 daha da parıldamakta.
Dikkat etmezsen, senin gibi ölümlüyü -üstüne yıldırım düşmüş bir kuru-dal gibi- yakar, geçer.
Aslan burcunda olan, bir sonraki gezegene doğru havalandık.
Hem kendi ışığını hem de aslanın kudretini yansıtıyor ışıltıları
Aşağıdaki dünyaya hem kendi ışığını,
 hem de aslanın kudretini yansıtıyor ışıltıları.
Şimdi gözlerin bu ışıltının aynası olsun;
Gözlerinin arkasındaki beynin de bu çok dikkat etsin göreceklerine”
Saturn Tapınağı Roma


Onun gözlerimde bulduğum tahayyül edilemez güzelliğin
Daha fazlasını, onun emriyle dönüp baktığım yerde buldum
Ve büyük bir mutluluk ve kutsanmışlık hissiyle, bir o yana bir bu yana baktım
Bu kristal dünyanın içinde,
Dünyanın günahtan evvelki altın çağında
 Kralı olan, Satürn’ ün ismini taşıyan bu gezegende,
Güneşin parıltısının üzerine vurmuş olduğu
Göklere uzanan som altından bir merdiven gördüm,
Merdivenin nerelere kadar uzandığını göremiyordum
O merdivenden aşağı, ışıltılar iniyordu,
 Öyle ki, gökyüzünün bütün yıldızları bana doğru geliyor sandım.
Kuşların bir arada uçması gibiydi ruhların bu hali
Biri yanıma yaklaştı, benim için parıldadı
“Bana olan sevgini anladım” dedim,
Konuşayım mı, susayım mı bilemedim rehberime baktım,
Sessizdi.
Soru sormamam gerektiğini anladım,
Sonra kalp gözüyle gördü.
Gönlünün muradına kanat ver” dedi,
kendi parıltısı içerisinde gizlenmiş olan kutsal varlık” dedim ruha,
Büyük bir saygıyla hitap ettim ona.
Ben kıymetsiz biriyim ama bu güzel rehberimin hatırına bana cevap ver.
Niye bu kadar ruhun içinde sen aşağıya inip yanıma geldin?
Ve bana söyler misin niye her gittiğimiz yerde,
Allah’a duyulan hayranlığın bir ifadesi olarak,
 güzel müzik yükselirken göklere,
 burada niye sessizlik hakim?”
Gözlerin ölümlüdür. Kulakların değil mi?” diye sordu
“Beatrice gülümsemesini senden niye esirgediyse, biz de o sebepten sessiziz burada.
Seni sevdiğimiz için.
Senin ruhunu daha da mutlu etmek için geldim,
Söylediklerimle, üzerimde parıldayan ilahi nurla ve
İlahi aşkla…
O aşkla sema ediyoruz, dönüyoruz.
Aşk herkesin kalbinde,
bu parıldayan ruhlardan anlayabileceğin gibi,
O ilahi aşk,
O dünyanın Hakim’ine hizmet etmemizi söyler,
O Hakim, her birimizin kaderine hükmeder.”
Ey Kutsal ışık” dedim,
Bu yerde mutlu aşk,
 Tanrının rahmetine, (Providence)
Hiçbir emre gerek kalmadan itaat eder.
Ama yine de anlayamadığım bir şey var:
Beraber olduğun bütün bu ruhlar içinde niye sen bu göreve talip oldun?
Niye bu görev sana verildi?
Ben daha sözümü bitirmeden ruh, kendi ekseni üzerinde hızla döndü
Lambanın içindeki aşk cevap verdi:
Allahın gönderdiği ışınların, benim üzerime hedeflendiğini görüyorum;
O ışığın içindeyim ben.
O ışık benim ışığımla birleşti
Beni yücelere yükseltti
Kaynağına gittim ben.
O ışıkla kutsandım.
Görmeme müsaade edilen ihtişamı, kendi ışığımla beraber yansıtıyorum.
Bütün Cennet’ te kendisine en fazla ışık nasip edilen Serafim meleğidir
Tanrıya en yakın olan,
Ama o bile soruna cevap veremez.
Hakikat Gaiptedir
göklerin kanunlarındadır.
bütün yaratılmışların gözlerinden gizlidir.
Bunu döndüğüne dünyadakilere söyle;
Bu yolda hiçbir ölümlü yürüyemez!
Dünyada zihin dumandır;
Burada ateş.
Burada Cennet’in korosuna alınanların yapamadığını,
Dünyadakiler nasıl yapsın?”
Bu soruyu bıraktım artık.
Tevazu içinde ona kim olduğunu sordum.
“Senin doğduğun yerlerden pek de uzakta değil;
İtalya’nın iki sahili arasında,
Yüksek tepelerde,
Catria’nın eteklerinde bir zamanlar bir manastır vardı.
Oradakilerin tek düşüncesi Allah’a ibadet idi.
Allah aşkıyla hizmet için oradaydım;
Yiyeceğim bir kuru ekmek ve zeytinyağı idi.
Sıcakta soğukta şikayet etmeden yalınayak dolaşırdım.
Tefekkür ediyordum.
O düşünceyle mutlu oluyordum.
O manastırdan buraya bir zamanlar
Bölük, bölük ruhlar gelirdi;
Ama şimdi bütün çabaları,
Yaptıkları işler boşadır
Bunun böyle olduğunu yakında
Kutsal Adalet gösterecektir.
Haklı bir şekilde cezalandırılacaklar.
Orada Peter Damiano idim,
Adriyatik kıyısında (Ravenna)ise
Günahkar Peter,
Meryem Ana’nın ismini taşıyan manastırdaydım. (Santa Maria Pomposa)
Ömrümün sonunda bana -şimdilerde her seferinde kötünün kötüsüne geçmekte olan-
Kardinal başlığı nasip oldu…
Cephas (Aziz Peter) ve  Kutsal ruhun taşıyıcısı (Aziz Paul) zayıftılar
Yalınayak gezdiler, insanla arasında.
Sırası gelirse, kendilerine ikram eden olursa, yemek yiyebildiler.
Şimdi kilisenin başındakilerin karnı şişkindir,
Gösteriş içerisindedirler.
Yere yıkılmasınlar diye sağından solundan yardımcıları onlara destek olur.
Birisi önden gider,
Birisi arkadan gelir;
 cübbelerinin uzun kuyruklarını taşır.
O kadar uzun ve heybetlidir ki, bu cübbeler
Ata bindiklerinde atın da üstünü örter.
 iki hayvan bir görünür aynı postun altında.
Ya Sabır!
Tanrım daha ne kadar sabredeceksin bunlara?”
O bunları anlatırken, merdivenden aşağıya doğru inmekte olan daha başka parıltılar gördüm.
İndikçe daha da ışıldıyorlardı.
Peter’in etrafında toplanıp aşk için öyle bir içten çığlık attılar ki;
Dünyada böylesi duyulmamıştır.
Öyle duygulandım, Peter’in söylediklerinden o kadar etkilendim ki;
 ne dediklerini anlayamadım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder