Inferno 1
kendimi gölgeli bir ormanda buldum.
Çünkü doğru yolu kaybetmiştim
Şimdi anlatması bile zor;
Balta girmemiş vahşi , zor orman;
Hatırlamak
bile korkutuyor beni.
Öyle acı ki
; ölümden beter
Ama orada bulduğum
iyiliği anlatmam için,
Önce başka şeyleri anlatmalıyım.
Ormana nasıl girdiğimi tam olarak söyleyemem.
Ama tepeden indiğimde;
Vadinin dibinde birden karşıma çıkıverdi
Yüreğime
indi
Yukarı
baktığımda omuzlarının
Insanı
bütün yollarda doğruya götüren
Gezegenin
işığıyla parıldadığını gördüm.
Korkum
biraz azaldı;
Geceyi
korku içinde geçiren
Kalbim şu
anda karşımda bulunan teröre tepki veriyordu
Denizde
boğulmaktan yeni kurtulup da;
Kıyıya
vardığında dönüp, nefes nefese,
gerideki tehlikeli dalgalara bakan biri gibi
Ruhum da hala kaçak, dönüp baktı,
Arkadan hiç kimseyi sağ bırakmayan geçite...
Yorgun vücudumu dinlenmeye bıraktım,
Sonra tekrar ıssız yokuşu tırmanmaya davrandım.
Yere sağlam basan ayağım, hep geride kalandı.
Tam tepenin başladığı yerde,
İşte orada;
Leopar, çevik yırtıcı
Sırtı
desenli.
Yolumu
kesmişti.
Döndüm geri
çaresiz.
Şafak söküyordu,
Güneş
kendisine eşlik eden diğer yıldızların
arasından doğuyordu.
Bu saat, bu güzel mevsim, tam bana umut veriyordu ki;
Aslanı gördüm.
Umut korkuya mani olamadı.
Başı yukarda, karnı aç,
Etrafındaki hava bile titriyor.
Bana doğru gelecek.
Sonra dişi kurt
Zayıf ve aç;
bütün açlıkları yanında taşıyor.
bütün açlıkları yanında taşıyor.
Çok canlar yakmış bugüne kadar…
Onu görünce, artık bu dağı tırmanmanın
imkansız olduğunu
anladım.
Beni gerisin geri
Gölgeye itti.
Daha aşağılara indikçe birden gözümün önünde biri belirdi:
Belli uzun süredir sessizdi
Solgun görünüyordu.
Onu uçsuz bucaksız doğanın içinde görünce
"Miserere di me"
"Miserere di me"
“Merhamet et” dedim
Adam mısın ruh musun, Herneysen.“
“Yaşayan bir insan değilim, bir
zamanlar öyleydim
Anam babam Lombardiya’
dan geldi
Ikisinin de memleketi Mantua
Julius Sezar zamanında doğdum,
İyi Augustus zamanında Roma da yaşadım,
Mevsim yalan Tanrılar zamanıydı.
Şairdim Anchises'in
oğlunu anlattım.
İlyum’ un
gururu ateşe verilince, Truva'dan geleni…
Ama niye perişanlığa
dönmek istersin;
Bu tatlı dağa her türlü neşe ve sevincin
kaynağına tırmanmak varken?”
„Sen Virgil‘sin
öyleyse,
Güzel sözlerin
menbaı“ dedim utanarak
Şairlerin ışığı
onuru
Uzun çalışmalarım
derin sevgim,
Bana şimdi hizmet etsin
Sen benim ustam,
şairimsin,
Benim kalemim soylu
stilini senden almıştır,
Beni öyle tanırlar, dedim ve sordum,
"Beni kenara atan
canavarı gördün mü?
Bilge adam bana
yardım et!
Onun korkusu kanımı
titretti.“
"Başka yoldan gitmelisin“ dedi gözyaşlarımı görünce;
"O canavar seni
bırakmaz
Ne yapar eder, mani olur yoluna
Kötülüğü öyle fazladır
ki;
açgözünü doyuramazsın onun hiçbir zaman.
Karnını doyurdukça yeniden acıkır
Herkesle çiftleşir; "daha" der.
Ta ki köpek gelip parçalayıp, onu öldürünceye
kadar
Köpeğin istediği bilgelik ve sevgidir
Otlanmaz o.
Italya' yı eski haline getirecek.
Canavarı her şehrinden kovalayacak;
Sonunda alıp Cehenneme tıkacak
Ilk cezasını çekeceği günah kıskançlık olacak.
Sen en iyisi beni takip et!
Buradan geçirir, ebedi yere götürürüm seni.
Giderken ümitsizlik çığlıklarıı
duyacaksın,
Eski ruhları acı çekerken göreceksin,
Her biri ikinci ölümü bekler,
Sonra alevlerin içinde, halinden memnun olanları göreceksin
Çünkü onlar, iyilere kavuşacakları zamanı
beklemekte olacaklar.
Eğer dediğim yere
kadar ulaşabilirsen,
Benden daha kıymetli
biri sana rehberlik edecek,
Seni ona emanet edip gideceğim.
Çünkü göklerin hükümdarı beni almaz
kendi şehrine.
Onun kanununa uymadım vaktinde
Her yerin hakimidir ama oradan hükmeder
Orasıdır onun yurdu, başkenti
Ne mutlu o şehre girebilene
Tanrının izniyle”
Şair Allah rızası için sana yalvarırım
Beni bu
Cehnennemden
ve sonraki daha korkunç olanlardan kurtar.
Dediğin yere götür;
Aziz Peter‘ in
kapısını göreyim;
Acılar içindekileri
de göreyim
O yola
düzüldü, ben takip ettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder