Yaratan'la Bir Olmak
Aziz Bernard Meryem Ana' ya dua eder:
"Bakire anne,
Oğlunun kızı,
Yaratılmışların içerisinde en
mütevazi olanı, en yücesi;
Kaderi önceden yazılmış olan;
Senin yüceliğin, ınsanoğluna
asalet verdi.
Isa senden doğdu.
Senin rahminde kıvılcımlanmış olan aşk,
Isısıyla, huzuruyla bu çiçeği (gülü)
büyüttü.
Sen dünyadakilerin de umut çeşmesisin.
Sen Kaynağa o kadar yakınsın ki;
Işığa yanaşmak için sana dua etmek,
senden geçmek gerekir.
Sadece sana dua edenlere yardım etmekle kalmaz,
çoğu zaman -senden yardım
istemeyenlere de- yardım edersin.
Merhamet, çömertlik, kalp
yumuşaklığı,
Bütün alemin mükemmelliği sende toplanmıştır.
Karanlığın dibinden gelmiş olan bu adam, (Dante) buralara kadar yükselmiş,
Üç yeri de görmüştür.
Sana yakarmaktadır,
kendisini tamamen iyileştirecek, en son ışığı görebilmek için.
Onun gözlerini güçlendir.
Ben de O‘nunla birlikte yakarıyorum sana
O‘nun günahlarını sil; arındır, bu ışığı görmeye layık hale getir.
Kraliçem, O‘ na ışığı gördükten
sonra da
Kendisinde zaten var olan erdemlerini koruma gücü ver.
Çamurdan yaratılmış olan İnsanın yanılgılarından koru.
Kendimden çok onun için dua ediyorum sana
O nun bu en yüce ışığı görebilmesi, en büyük sevince mazhar olabilmesi
için.
Bak; Beatrice ve diğer Azizler de ellerini kavuşturmuş,
bizimle birlikte
dua etmekteler.“
Tanrı' nın
sevdiği gözler bize baktı, ışıldadı memnuniyeti belirtircesine gülümsedi.
Sonra o
güzel gözler, Kutsal ışığa döndü
Ben gönlümün
muradına ermek üzereydim.
Heyecanım
yatıştı, huzur hissettim.
Bernard
gülümseyerek yukarı bakmamı işaret etti;
Ben o anda
zaten bakıyordum.
Ondan sonra
gördüklerimi hiç bir söz anlatamaz
O görüntü
karşısında dilimiz lal olur.
Hafıza
sallanır, sallanır, düşer;
yuvarlanır gider.
Nasıl
rüyadan uyanır da, rüyanın uyandırdığı tatlı duyguların etkisi altında kalırsak,
Ona rağmen, ne rüya gördüğümüzü hatırlamazsak;
Ben de o
haldeydim.
Ne gördüğümü
hatırlayamıyordum ama kalbimde o tatlılık iz bırakmıştı.
Karda ayak
izleri güneşi görünce kaybolur
Bir deli
rüzgar eser; Sybil' in üzerine fal yazdığı yaprakları savurur, atar.
"Ey yüce
Işık!
insanın görebileceyi mesafeden çok daha yukarıdasın!
Bana yine
bir kez olsun göster kendini.
Benim dilime
belagat gücü ver.
Benden sonra
gelenlere -senin yüceliğini- bir nebze olsun anlatabileyim.
Hafızamda
bir şey kalsın;
Dizelerimde
yazabileyim onu.
Senin
zaferini anlatayım.
Öyle kuvvetliydi
ki bana gelen ışınlar;
bir an gözümü çevirsem yolumu kaybedebilirdim.
Sonsuz
İyilikle birleşinceye kadar baktım.
Gözlerim O' na bakacak kadar güçlendirilmiş,
Benim
bakışımda- O'nun içinde- kaybolmuştu.
O ışığın
derinliklerinde, bütün herşeyin -bir kitapta - toplandığını gördüm.
AŞK la
birleştirilmişti.
Bütün
alemler o dağıtılmış sayfalardaydı.
Madde,tesadüf, kader - kaza ne varsa bütün hepsi birleşmiş
bir olmuştu.
Benim
söylediklerim, o görüntüye sadece kapı aralığından- kısacık
bir an- bakmak gibidir.
Kitabı bir
araya getireni gördüm sanıyorum.
O Evrensel
Formu.
Çünkü
bunları anlatırken, içimi bir sevinç kapladı, ruhum ısınd.
Neptune' un
hikayesinden sonra geçen yirmi beş asırda,
Insanlık
benim şu anda duyduğum hayreti ve heyecanı duymamıştır.
Transa geçen
varlığım hareketsiz o görüntüye saplandı, kaldı.
Görmenin
üzerinde gördü!
O ışınların
etkisi altında kalınca; artık ondan
kendini çekmeyi
-düşünmek
bile- imkansız oldu
Irademizin
asıl emeli olan, iyilik bu ışıkta
eridi.
Iyi olmayan, ne varsa benliğimden sıyrıldı gitti.
Onun mükemmelliğinde
kayboldu.
Bundan
sonrasını anlatmakta benim dilim -Bebek dili -gibi kalır.
O yaşayan
ışık hiç değişmez hep aynıdır,
Ezelden
Ebede kadar.
Ama ben onu
görmeye daha layık hale gelebilirim.
Ona daha çok
baktıkça; bendeki her değişikliği, O nda da görür oldum.
O ışığın
sonsuz derinliğinde, üç halka belirdi;
Üç renk, bir çember.
Ikinci, birinciden doğmuş;
Gökkuşağı, üzerine gökkuşağı;
Üçüncüsü saf ateş; Diğer ikisinin nefesiyle üfürülüyor.
Anladığımı, anlatamıyorum;
Gördüğümü, anlamıyorum;
Ne desem
yetersiz kalıyor.
Sonsuz ışık
yalnızca kendinden kaynaklanır;
Kendinden
parıldar.
Ancak
kendisi, kendini bilir.
Ancak
kendisi tarafından anlaşılabilir.
İkinci
parlaklık, birincisinden di.
Kendi
renginin üzerinde, kendi rengiyle boyanmıştı,
Ben baktıkça - insan
suretinde -göründü.
Bu akıl almaz
sahneye gözlerim takılı kalmıştı.
Nasıl
matematikçi daireyi kare yapamazsa,
Ben de öyle
bir halde, bakıyordum,
Nasıl -bizim
suretimizin- bu imaja dahil olduğuna;
Bu çember
içinde görülebileceğine...
Ama benim
kanatlarım, bu uçuşa yetmez.
Birden öğrenmek
istediğim şey bir anda zihnimde şimşek gibi çaktı.
Hakikat
şimşeği beynime, Kutsal Işık tarafından gönderildi.
Artık
gücümün sınırı- fantazi aleminin de -sonuna geldi;
Tükendi.
Ama bütün
alemleri harekete getiren güç tarafından
benim istek ve iradem de Aşk ile dönüştürüldü.
Aşk ile dönüştürüldü.
Dante Alighieri
Ilahi Komedya
Cennet 33
Son
Çeviri ve Yorumlar: Elif Mat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder