Sokrates
Hayatı (M.Ö.470-399)
Ahlak
Felsefesinin kurucusu sayılan Yunanlı
filozof Sokrates Milattan Önce 470 yılında Atina da doğmuş; şehir
devletleri döneminde, Atina’ nın altın yılları denen yıllarda yaşamış. Kendinden evvelki Yunan felsefesini
incelemiş. Pre- Sokratik felsefeciler o zamana kadar doğayı incelemişler. Sokratın
bu felsefecilerle ilgili görüşü şöyle olmuş:
Her birinin farklı düşüncede ve düşüncelerinin
birbiriyle tezat halinde olduğunu görmüş. Bu görüşlerden birini, diğerine
tercih etmek isterse insan; bunun için yeterli bir kanıt bulamıyormuş (
hangisinin iyi olduğuna dair.) Çünkü o çağda düşünürlerin bilimsel metodları yoktu.
“Kesin olarak ileri sürelen fikirlerin hangisinin doğru olduğu bulunamaz”
demiş.
İkinci itirazı; “
eğer tam ve doğruyu bulmuş olsak da; bu bize ne fayda sağlayacak? Mesela
dünyayla güneş arasındaki mesafeyi bilsek ne olur bilmesek ne olur? Dünyanın
büyüklüğü güneşin büyüklüğü gibi konular bizim günlük yaşamımıza, hareket
tarzımıza tesir etmez” diyor.
Ona göre
felsefenin konusu: “ Doğru olan nedir? Adil olan nedir?”soruları. Bunların
cevabını bilirsek; işte o zaman hayatımızı etkileyecek bilgilere ulaşmış
oluruz.
Kendisini en
akıllı kişi ilan ettiklerinde; “ Ben sadece ne bilmediğimi biliyorum” demiş. O
dönemde daha bilim emekleme aşamasında.
Soru-cevap
yöntemiyle kendisini dinleyenlere bir şeyler öğretmeye çalışıyor. Özellikler
gençlerden oluşan öğrencileri veya dinleyicileri var. Ahlak felsefesini ve
siyasi konuları konuşuyor. Kitap yazmamış; kitap yazmaya önem de vermemiş,
sözlü olarak fikirlerini anlatıyor.
Soru - Cevap Yöntemi
-Arkadaşlık
dostluk nedir?
-Cesaret nedir?
-Dindarlık nedir?
Bu gibi sorularla
tartışmayı açıyor; verilen cevaplara göre, tekrar başka sorular sorarak,
esasında o kavramı tarif etmeye çalışıyor. Çünkü, ilk cevap irdelendiğinde, o
kavrama dahil olması gereken ve gerekmeyen detaylar ortaya çıkıyor.
Hemen her
seferinde, ilk verilen cevapta “eksiklikler
veya yanlışlıklar” olduğu ortaya çıkıyor. Bu yöntemle aslında bildiğimiz
zannettiğimiz şeyleri, “o kadar iyi
bilmediğimiz veya bilsek de, o kadar iyi tarif edemediğimiz” anlaşılıyor.
Bu yöntemin bir
diğer faydası da; insanları felsefi konular üzerinde kafa yormaya teşvik
etmesi.
Kendisi de “sorunun cevap budur veya siz bilemediniz ben
biliyorum” diye iddia etmiyor. Devamlı sorgulamayı sürdürüyor.
Bu yöntemle,
kişilere felsefi sorunları çözmenin, aslında düşünülenden zor olduğunu
gösteriyor.
Mesela “Adalet”
konusunu sorduğu zaman kendisine verilen cevaplardan neye “Adil” dendiğini
inceleyerek; sonunda ortak bir kavrama varmaya çalışıyor. Tek, tek, “ somut”
olaylardan yola çıkarak, “soyut” kavrama varıyor.
Bu noktadan
hareketle, öğrencisi Plato, “Formlar-
Idealler” teorisini geliştirmiş. Dünya gelip, geçici ama soyut kavramlar
bozulmadan, bir yerde muhafaza ediliyor ve varlığını sürdürüyor.
Sokrates herşeyi
sorguluyor. Bu soru- cevap yöntemiyle herkesin de “bilgisizliğini” açığa
çıkarmış oluyor. Esasında bir kişiyi hedef alarak değil ama bu yöntemler o
devrin yöneticilerini fazlasıyla rahatsız etmeye başlamış. Insanları “uyandırıyor”
bir başka deyişle ve kamu otoritesi bundan hoşlanmıyor.
Meşhur oluyor.
Bazıları onu çok severken, bazıları da nefret ediyor. Hatta bir tiyatro
oyununda kendisiyle alay ediliyor. ( O devrin “ algı yönetimi” olsa gerek.)
Sonunda otoriteye verdiği rahatsızlık baskın
geliyor, tutuklanıyor. “Gençlerin ahlakını bozuyorsun; bu şehrin TANRI’ larına
inanmıyorsun” diyorlar. Dava açılıyor yargılanıyor ve ölüme mahkum ediliyor.
Öldürme yöntemi zehirlenme. Zehiri kendi içerek ölecek. Çok acı bir yöntem.
Öldürüyorlar,
öldürmesine ama Batı dünyasının felsefe tarihinin de Sokrat’ la başlamasına
engel olamıyorlar. Onun sorgulama yöntemi, “hiçbir şeyi sorgulamadan doğru
kabul etmeme yöntemi” felsefenin temeli kabul ediliyor.
“Benim size öğretecek birşeyim yok; sadece
sorularım var” diyor. Tabii sorduğu sorulardan, “neye” önem verdiği
anlaşılıyor.
“Esas olan
ruhumuzdur” diyor. Bedene herşey olabilir; hastalanabilirsin, kaza
geçirebilirsin, hapse atılabilirsin, malına- mülküne el konulabilir, maddi
varlıklarını kaybedebilirsin, öldürülebilirsin ama kendi değerlerine sahip
çıkarsan, ruhuna kimse birşey yapamaz. Eğer ruhun sağlam kalırsa, diğer
kayıplar önemli değildir” diyor.
“Esas sorun ruhun
çürümesidir; mazlum değil, zalim esas zararı görür işkenceden, kötülüklerden;
çünkü zalimin ruhu çürür” diyor. “Esas
acınası olan zalimdir Adaleti çiğneyendir.”
Onun bu görüşleri
daha sonraki devirlerde Stoic felsefeyede yön vermiş.
Bir başka görüşü de,
kimsenin aslında bilerek kötülük yapmayacağı. “ Eğer kötü olduğunu anlarsan
yapmazsın” diyor.
Bundan varılan
sonuç: “ Erdemin Bilgi’ye bağlı olduğu”.
“Adaletin ne
olduğunu bilirsek; adil oluruz” diyor.
“Bilmek, öğrenmek
isteğiyle, erdem aynı şey” oluyor bu görüşe göre.
Kendine karşı sorumluluklar
“Önce kendine
karşı sorumlusun.
Tanrılara karşı
değil.
kanuna karşı değil .
Otoriteye karşı değil.” diyor.
Kendine saygın
önemli.
Inancını sonuna
kadar savunmuş; ölüm korkusu altında yolundan vazgeçmemiş;
Kaçmamış.
Herşeyin
sorulabileceği, her fikrin sorgulanabileceğini söylemiş
Dialektik
“Hiç bir şeyin
kesin cevabı yoktur; çünkü cevap da sorgulanır” demiş.
Bu düşüncesi Dialektik metodun temeli olmuş. Soru
cevap yöntemiyle doğruyu bulma. Buna Sokrat Yöntemi deniyor.
Gadfly – Atsineği
Sokrat’ a Gadfly-Atsineği
diyorlar. Arı gibi sokan ve atın hemen
hareket etmesini yerinden zıplamasına yol açan sinek. Bu sosyal bir terim
haline gelmiş. Alışılmış düzeni bozan, bir karşı hareket başlatan kişiler için
söyleniyor.
Son sözleri
“Crito, Aspesios’ a bir horoz borcumuz var; öde ihmal
etme” olmuş.
Sokrat'ın ölümü Ressam: Jaques Louis David
Kaçmayı Reddetmesi
Onun takipçileri
gardiyanlara rüşvet teklif ederek; Sokratı kaçırmaya çalışmışlar, fakat Sokrat
kaçmayı reddetmiş.
-Ölümden korkmadığı, çünkühiç bir filozofun
ölümden korkmayacağı;
-Atina’dan başka
bir yere kaçsa, gittiği yerde de aynı yöntemleri uygulayıp, aynı sonuçlarla
karşılaşacağı;
-Şehir devletiyle,
vatandaş arasında Toplumsal Sözleşme (Social Contract) olduğu, eğer kaçarsa
kanuna aykırı davranmış olacağı;
-Kendisine yardım
edenleri zor durumda bırakmak istememesi...
gibi sebeplerle bu durumu açıklamışlar
öğrencileri. Bu konuyu Plato, Crito adlı eserinde yazmış. (Sokrates’in Crito isminde
bir zengin adamla olan dialoğu.)
Sokrates evli ve
üç çocuğu varmış.
Selçukluların Sokrat tasviri 13.yy.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder