14 Nisan 2019 Pazar

Sokrates


Sokrates
Hayatı (M.Ö.470-399)

Ahlak Felsefesinin kurucusu sayılan Yunanlı  filozof Sokrates Milattan Önce 470 yılında Atina da doğmuş; şehir devletleri döneminde, Atina’ nın altın yılları denen yıllarda yaşamış.  Kendinden evvelki Yunan felsefesini incelemiş. Pre- Sokratik felsefeciler o zamana kadar doğayı incelemişler. Sokratın bu felsefecilerle ilgili görüşü şöyle olmuş:
 Her birinin farklı düşüncede ve düşüncelerinin birbiriyle tezat halinde olduğunu görmüş. Bu görüşlerden birini, diğerine tercih etmek isterse insan; bunun için yeterli bir kanıt bulamıyormuş ( hangisinin iyi olduğuna dair.) Çünkü o çağda düşünürlerin bilimsel metodları yoktu. “Kesin olarak ileri sürelen fikirlerin hangisinin doğru olduğu bulunamaz” demiş.
İkinci itirazı; “ eğer tam ve doğruyu bulmuş olsak da; bu bize ne fayda sağlayacak? Mesela dünyayla güneş arasındaki mesafeyi bilsek ne olur bilmesek ne olur? Dünyanın büyüklüğü güneşin büyüklüğü gibi konular bizim günlük yaşamımıza, hareket tarzımıza tesir etmez” diyor.
Ona göre felsefenin konusu: “ Doğru olan nedir? Adil olan nedir?”soruları. Bunların cevabını bilirsek; işte o zaman hayatımızı etkileyecek bilgilere ulaşmış oluruz.
Kendisini en akıllı kişi ilan ettiklerinde; “ Ben sadece ne bilmediğimi biliyorum” demiş. O dönemde daha bilim emekleme aşamasında.
Soru-cevap yöntemiyle kendisini dinleyenlere bir şeyler öğretmeye çalışıyor. Özellikler gençlerden oluşan öğrencileri veya dinleyicileri var. Ahlak felsefesini ve siyasi konuları konuşuyor. Kitap yazmamış; kitap yazmaya önem de vermemiş, sözlü olarak fikirlerini anlatıyor.


Soru - Cevap Yöntemi

-Arkadaşlık dostluk nedir?
-Cesaret nedir?
-Dindarlık nedir?
Bu gibi sorularla tartışmayı açıyor; verilen cevaplara göre, tekrar başka sorular sorarak, esasında o kavramı tarif etmeye çalışıyor. Çünkü, ilk cevap irdelendiğinde, o kavrama dahil olması gereken ve gerekmeyen detaylar ortaya çıkıyor.
Hemen her seferinde, ilk verilen cevapta “eksiklikler veya yanlışlıklar” olduğu ortaya çıkıyor. Bu yöntemle aslında bildiğimiz zannettiğimiz şeyleri, “o kadar iyi bilmediğimiz veya bilsek de, o kadar iyi tarif edemediğimiz” anlaşılıyor.
Bu yöntemin bir diğer faydası da; insanları felsefi konular üzerinde kafa yormaya teşvik etmesi.
Kendisi de “sorunun cevap budur veya siz bilemediniz ben biliyorum” diye iddia etmiyor. Devamlı sorgulamayı sürdürüyor.
Bu yöntemle, kişilere felsefi sorunları çözmenin, aslında düşünülenden zor olduğunu gösteriyor.
Mesela “Adalet” konusunu sorduğu zaman kendisine verilen cevaplardan neye “Adil” dendiğini inceleyerek; sonunda ortak bir kavrama varmaya çalışıyor. Tek, tek, “ somut” olaylardan yola çıkarak, “soyut” kavrama varıyor.

Bu noktadan hareketle, öğrencisi Plato,  “Formlar- Idealler” teorisini geliştirmiş. Dünya gelip, geçici ama soyut kavramlar bozulmadan, bir yerde muhafaza ediliyor ve varlığını sürdürüyor.
Sokrates herşeyi sorguluyor. Bu soru- cevap yöntemiyle herkesin de “bilgisizliğini” açığa çıkarmış oluyor. Esasında bir kişiyi hedef alarak değil ama bu yöntemler o devrin yöneticilerini fazlasıyla rahatsız etmeye başlamış. Insanları “uyandırıyor” bir başka deyişle ve kamu otoritesi bundan hoşlanmıyor.
Meşhur oluyor. Bazıları onu çok severken, bazıları da nefret ediyor. Hatta bir tiyatro oyununda kendisiyle alay ediliyor. ( O devrin “ algı yönetimi” olsa gerek.)
 Sonunda otoriteye verdiği rahatsızlık baskın geliyor, tutuklanıyor. “Gençlerin ahlakını bozuyorsun; bu şehrin TANRI’ larına inanmıyorsun” diyorlar. Dava açılıyor yargılanıyor ve ölüme mahkum ediliyor. Öldürme yöntemi zehirlenme. Zehiri kendi içerek ölecek. Çok acı bir yöntem.
Öldürüyorlar, öldürmesine ama Batı dünyasının felsefe tarihinin de Sokrat’ la başlamasına engel olamıyorlar. Onun sorgulama yöntemi, “hiçbir şeyi sorgulamadan doğru kabul etmeme yöntemi” felsefenin temeli kabul ediliyor.
Benim size öğretecek birşeyim yok; sadece sorularım var” diyor. Tabii sorduğu sorulardan, “neye” önem verdiği anlaşılıyor.
“Esas olan ruhumuzdur” diyor. Bedene herşey olabilir; hastalanabilirsin, kaza geçirebilirsin, hapse atılabilirsin, malına- mülküne el konulabilir, maddi varlıklarını kaybedebilirsin, öldürülebilirsin ama kendi değerlerine sahip çıkarsan, ruhuna kimse birşey yapamaz. Eğer ruhun sağlam kalırsa, diğer kayıplar önemli değildir” diyor.
“Esas sorun ruhun çürümesidir; mazlum değil, zalim esas zararı görür işkenceden, kötülüklerden; çünkü zalimin ruhu çürür” diyor. “Esas acınası olan zalimdir Adaleti çiğneyendir.”
Onun bu görüşleri daha sonraki devirlerde Stoic felsefeyede yön vermiş.
Bir başka görüşü de, kimsenin aslında bilerek kötülük yapmayacağı. “ Eğer kötü olduğunu anlarsan yapmazsın” diyor.
Bundan varılan sonuç: “ Erdemin Bilgi’ye bağlı olduğu”.
“Adaletin ne olduğunu bilirsek; adil oluruz” diyor.
“Bilmek, öğrenmek isteğiyle, erdem aynı şey” oluyor bu görüşe göre.
Kendine karşı sorumluluklar
“Önce kendine karşı sorumlusun.
Tanrılara karşı değil.
 kanuna karşı değil .
 Otoriteye karşı değil.” diyor.
Kendine saygın önemli.
Inancını sonuna kadar savunmuş; ölüm korkusu altında yolundan vazgeçmemiş;
 Kaçmamış.
Herşeyin sorulabileceği, her fikrin sorgulanabileceğini söylemiş
Dialektik
“Hiç bir şeyin kesin cevabı yoktur; çünkü cevap da sorgulanır” demiş.
Bu düşüncesi Dialektik metodun temeli olmuş. Soru cevap yöntemiyle doğruyu bulma. Buna Sokrat Yöntemi deniyor.
Gadfly – Atsineği
Sokrat’ a Gadfly-Atsineği diyorlar. Arı gibi  sokan ve atın hemen hareket etmesini yerinden zıplamasına yol açan sinek. Bu sosyal bir terim haline gelmiş. Alışılmış düzeni bozan, bir karşı hareket başlatan kişiler için söyleniyor.
Son sözleri
“Crito, Aspesios’ a bir horoz borcumuz var; öde ihmal etme” olmuş.

Sokrat'ın ölümü Ressam: Jaques Louis David


Kaçmayı Reddetmesi
Onun takipçileri gardiyanlara rüşvet teklif ederek; Sokratı kaçırmaya çalışmışlar, fakat Sokrat kaçmayı reddetmiş.
-Ölümden korkmadığı, çünkühiç bir filozofun ölümden korkmayacağı;
-Atina’dan başka bir yere kaçsa, gittiği yerde de aynı yöntemleri uygulayıp, aynı sonuçlarla karşılaşacağı;
-Şehir devletiyle, vatandaş arasında Toplumsal Sözleşme (Social Contract) olduğu, eğer kaçarsa kanuna aykırı davranmış olacağı;
-Kendisine yardım edenleri zor durumda bırakmak istememesi...
 gibi sebeplerle bu durumu açıklamışlar öğrencileri. Bu konuyu Plato, Crito adlı eserinde yazmış. (Sokrates’in Crito isminde bir zengin adamla olan dialoğu.)

Sokrates evli ve üç çocuğu varmış.
  
Selçukluların Sokrat tasviri 13.yy.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder