Hayatımızın ortasına geldiğimde,
kendimi gölgeli bir ormanda buldum.
Çünkü doğru yolu kaybetmiştim
Şimdi anlatması bile zor;
Balta girmemiş vahşi , zor orman;
Hatırlamak bile korkutuyor beni.
Öyle acı ki ; ölümden beter
Ama orada bulduğum iyiliği anlatmam için,
Önce başka şeyleri anlatmalıyım.
Ormana nasıl girdiğimi tam olarak söyleyemem.
Doğru yoldan ayrıldığımda öyle uykuluydum ki...
Ama tepeden indiğimde;
Vadinin dibinde birden karşıma çıkıverdi
Yüreğime indi
Yukarı baktığımda omuzlarının
Insanı bütün yollarda doğruya götüren
Gezegenin işığıyla parıldadığını gördüm.
Korkum biraz azaldı;
Geceyi korku içinde geçiren
Kalbim şu anda karşımda bulunan teröre tepki veriyordu
Denizde boğulmaktan yeni kurtulup da;
Kıyıya vardığında dönüp, nefes nefese,
gerideki tehlikeli dalgalara bakan biri gibi
Ruhum da hala kaçak, dönüp baktı,
Arkadan hiç kimseyi sağ bırakmayan geçite...
Yorgun vücudumu dinlenmeye bıraktım,
Sonra tekrar ıssız yokuşu tırmanmaya davrandım.
Yere sağlam basan ayağım, hep geride kalandı.
Tam tepenin başladığı yerde,
İşte orada;
Leopar, çevik yırtıcı
Sırtı desenli.
Gitmedi kaybolmadı, öylece durdu orada.
Yolumu kesmişti.
Döndüm geri çaresiz.
Şafak söküyordu,
Güneş kendisine eşlik eden diğer yıldızların arasından doğuyordu.
Bu saat, bu güzel mevsim, tam bana umut veriyordu ki;
Aslanı gördüm.
Umut korkuya mani olamadı.
Başı yukarda, karnı aç,
Etrafındaki hava bile titriyor.
Bana doğru gelecek.
Sonra dişi kurt
Zayıf ve aç;
bütün açlıkları yanında taşıyor.
bütün açlıkları yanında taşıyor.
Çok canlar yakmış bugüne kadar…
Onu görünce, artık bu dağı tırmanmanın
imkansız olduğunu anladım.
Beni gerisin geri
Gölgeye itti.
Daha aşağılara indikçe birden gözümün önünde biri belirdi:
Belli uzun süredir sessizdi
Solgun görünüyordu.
Onu uçsuz bucaksız doğanın içinde görünce
"Miserere di me"
"Miserere di me"
“Merhamet et” dedim
Adam mısın ruh musun, Herneysen.“
“Yaşayan bir insan değilim, bir zamanlar öyleydim
Anam babam Lombardiya’ dan geldi
Ikisinin de memleketi Mantua
Julius Sezar zamanında doğdum,
İyi Augustus zamanında Roma da yaşadım,
Mevsim yalan Tanrılar zamanıydı.
Şairdim Anchises'in oğlunu anlattım.
İlyum’ un gururu ateşe verilince, Truva'dan geleni…
Ama niye perişanlığa dönmek istersin;
Bu tatlı dağa her türlü neşe ve sevincin kaynağına tırmanmak varken?”
„Sen Virgil‘sin öyleyse,
Güzel sözlerin menbaı“ dedim utanarak
Şairlerin ışığı onuru
Uzun çalışmalarım derin sevgim,
Bana şimdi hizmet etsin
Sen benim ustam, şairimsin,
Benim kalemim soylu stilini senden almıştır,
Beni öyle tanırlar, dedim ve sordum,
"Beni kenara atan canavarı gördün mü?
Bilge adam bana yardım et!
Onun korkusu kanımı titretti.“
"Başka yoldan gitmelisin“ dedi gözyaşlarımı görünce;
"O canavar seni bırakmaz
Ne yapar eder, mani olur yoluna
Kötülüğü öyle fazladır ki;
açgözünü doyuramazsın onun hiçbir zaman.
Karnını doyurdukça yeniden acıkır
Herkesle çiftleşir; "daha" der.
Ta ki köpek gelip parçalayıp, onu öldürünceye kadar
Köpeğin istediği bilgelik ve sevgidir
Otlanmaz o.
Italya' yı eski haline getirecek.
Canavarı her şehrinden kovalayacak;
Sonunda alıp Cehenneme tıkacak
Ilk cezasını çekeceği günah kıskançlık olacak.
Sen en iyisi beni takip et!
Buradan geçirir, ebedi yere götürürüm seni.
Giderken ümitsizlik çığlıklarıı duyacaksın,
Eski ruhları acı çekerken göreceksin,
Her biri ikinci ölümü bekler,
Sonra alevlerin içinde, halinden memnun olanları göreceksin
Çünkü onlar, iyilere kavuşacakları zamanı beklemekte olacaklar.
Eğer dediğim yere kadar ulaşabilirsen,
Benden daha kıymetli biri sana rehberlik edecek,
Seni ona emanet edip gideceğim.
Çünkü göklerin hükümdarı beni almaz
kendi şehrine.
Onun kanununa uymadım vaktinde
Her yerin hakimidir ama oradan hükmeder
Orasıdır onun yurdu, başkenti
Ne mutlu o şehre girebilene
Tanrının izniyle”
Şair Allah rızası için sana yalvarırım
Beni bu Cehnennemden
ve sonraki daha korkunç olanlardan kurtar.
Dediğin yere götür;
Aziz Peter‘ in kapısını göreyim;
Acılar içindekileri de göreyim
O yola düzüldü, ben takip ettim.
İlahi Komedya’ nın açılış kantosu, Cehennem’ in ilk
bölümü, Dante’ nin kendisini ormanın kuytu bir köşesinde bulmasıyla, esrarengiz
bir biçimde başlıyor. Kaybolmuş, oraya nasıl geldiğini bilmiyor.Uykudan uyanmış
ve kendisini sabaha karşı bir ormanda bulmuş.
Şafak sökmek üzere, bir ümit, bulunduğu kuytu yerden,
yukarı ışığa doğru çıkmak istiyor. Orada hem aydınlıkta daha iyi görebilecek;
hem de yukarı çıktığı için görüş açısı genişleyecek, etrafta ne var görüp,
yönünü tayin edebilecek. Fakat ne kadar uğraşırsa, uğraşsın; bunu başaramıyor.
Tam tırmanacağı sırada, karşısına bir leopar çıkıyor ve yolunu kesiyor. Bir kez
daha deniyor bu sefer yırtıcı bir aslan.
Üçüncü seferinde bir dişi kurt.
Korku, umutsuzluk, çaresizlik, ne yapacağını, nereye
gideceğini bilememek. Koca dünyada
yapayalnız kalmak. Bazan insanın önüne koca bir duvar çıktığını hayal edip, ümitsizliğe kapılması gibi o da bu ormandan
nasıl çıkacağını düşünüyor.
Dante ve Virgil
Geçmişle gelecek arasında bir noktada sıkışıp kalmış.
Geçmiş, artık eski geçmiş değil; kaldığı yerden devam edemez. Gelecek ise, ne
olduğu, nerede olduğu bilinmeyen bir belirsizlik. Ne yapacak? Endişe içinde, hayatını nasıl
sürdüreceği endişesi varoluşu tehlikede.
Vahşi hayvanlar çeşitli günahları temsil ediyor. Hangisi, daha sonra göreceğimiz Cehennem katlarındaki, hangi günaha tekabül ediyor bu
yoruma açık.
O sırada ormanda bir kişinin daha olduğunu farkediyor. Bu
bir ruh. Büyük bir korkuya kapılarak “Miserere di me”diyor. “ Acı bana, merhamet et.” Ona kim olduğunu soruyor Roma’ nın en büyük
şairi Virgil olduğunu öğreniyor.
Virgil, kendisini
tanıtıyor, doğum yerini söylüyor. Mantua’ lı bir şair; en büyük eseri The Aeneid. Truva savaşında, Truvanın
yanıp yıkılmasından sonra, şehri babası ve oğluyla birlikte terk eden, yeni
yurt arayan kahraman Aeneas’ ın hikayesinin yazarı.
Dante, Virgil’ le karşılaşmaktan büyük bir mutluluk
duyuyor; öyle ki konuşmaları sırasında, kurt hala civarda olduğu halde, o bütün
ilgisini Vrigil’ e yöneltiyor. Ondan yardım istiyor. “Beni buradan kurtar”
diyor.
“Bir başka yoldan
gitmelisin” diyor Virgil.
Bence bu şiirdeki en güzel sözlerden biri.“Önüne bir
engel çıktığında, başka yol dene, depresyona girme; çare tükenmez bir yolu
bulunur” demek bu.
Bir de senin eski
yolların zaten iyi değildi. Seni bu hale düşürdü. Şimdi dikkatini başka yere
çevir. Sana yardım edecek olanlar var. Onun için soruyor “
Niye o perişanlığa geri dönmek
istiyorsun?”
Sonra söz, Italya’ ya geliyor. Italya’ nın perişan
haline. Biliyorsunuz o devirde Italya şehir devletleriyle yönetiliyor. Daha
birlik sağlanamamış. Tek bir devlet olarak yönetilmiyor ve şehir devletleri
arasında rekabet var. Bu rekabet zaman zaman iç savaş haline geliyor.
Dante’
nin memleketi Floransa’ da, iki parti
arasında büyük mücadele var. Virgil gelecekte bu
açgözlülüğü temsil eden Kurt’ un karşısına bir köpeğin
çıkacağını Onu gerisin geri geldiği Cehennem’ e yollayacağını ve Italya yı
kurtaracağını söylüyor. Bir kehanette bulunuyor.
Bu kim olabilir? Her hangi bir kurtarıcı olabilir gelecekte
Italya nın birliğini sağlayacak bir lider. Ama köpek denmesinden dolayı kimisi
Can Grande della Scala (1290 1329) olduğunu tahmin ediliyor. İsmi (Can- canin köpek;
Grande –büyük) Büyük Köpek denilen lider. Burada kötü manada kullanılmıyor
tabii; kuvvetli manasına kullanılıyor.
Bu kehanetten sonra Virgil; Dante’ ye bu yolculukta,
kendisine rehberlik edeceğini; Cehennemi göstereceğini; sonra Araf’ a beraber
tırmanacaklarını ve bir yere geldiklerinde, kendisinden daha değerli bir
rehberin görevi devralacağını anlatıyor.
Virgil önde, Dante arkada yola düzülüyorlar...
Floransa
Bu açılış kantosu Komedya’ yla yeni tanışan okuyucu için
oldukça karışık gelebilir. Bir defa iki Dante olduğu anlaşılıyor. Biri bu
yolculuğun kahramanı(Pilgrim-Yolcu) Dante; biri de gerçek hayattaki şair Dante.
Dante, Komedya’ yı bir defa okunup bitirilen bir kitap
değil, Cennet’ in sonuna gelince tekrar, başa dönüp, "yeniden okunacak bir kitap” gibi görüyor. Mevsimlerin
döngüsü gibi. Bitirmiş olduğu “öteki aleme olan yolculuğu” hatırlayıp, yazacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder