28 Nisan 2019 Pazar

Inferno 5 Francesca ve Paolo



Inferno 5
Francesca ve Paolo



Böylece, ikinci halkaya indim.
Burada daha fazla hüzün ve daha fazla ağlama ve inleme  sesleri vardı.
Koca Minos dişlerini gıcırdatarak kapıda bekliyor;
 Gelenlerin günahlarını itiraf etmelerini istiyordu.
İtirafları dinledikten sonra gelenleri yargılıyor ve
Cehennemin hangi kısmına gönderileceklerine karar veriyordu.
Kaçıncı bölgeye gönderildiklerini anlamak için günahkarlar,
 Canavarın kuyruğuna bakıyorlardı.
Kuyruğu kaç kere kendi etrafına dolarsa,
 o sayıya göre gidecekleri seviyeyi anlıyorlardı.
Önünde daima toplanmış bir kalabalık vardı,
Herkes Minos’ a itirafta bulunmak için sırasını bekliyordu.
Minos beni görünce bu olağan üstü vazifesini bıraktı ve
“Hey sen!Bu azap ülkesine gelen!
Kapının genişliğine bakma,
Nasıl girdiğine dikkat et kimseye güvenme”

Virgil “Neye itiraz ediyorsun? Onun giriş izni var mani olma,
 yukarıdan -emri yerine getirilen kişiden- izin almış, daha fazla soru sorma bize” dedi
Şimdi artık iyice moralim bozulmaya başladı.
Burada bütün ışıklar karartılmıştı.
Önümüzde sanki karanlık bir deniz vardı,
Ve denizin üzerinde bitmez tükenmez bir fırtına.
Karşıt rüzgarlar hortumlar buna maruz kalan ruhları
Yerden yere savuruyordu.
Yukarı doğru atıldıklarında kayalara çarptıklarında,
Bu zavallılar felaket rüzgarlarına söyleniyorlardı.
Buraya düşenler şehvet tutkularının kurbanı olmuşlardı.
Akıllla değil duyguyla karar vermişlerdi.
Bir yukarı bir aşağı, bir sağa bir sola
Rüzgarlar onları yerden yere savuruyordu.
Bir anlık sukunete muhtaçtılar.
Biraz sakinliğe kavuşmak acıyı biraz daha az  hissetmek istiyorlardı,
Ama hiç ümitleri yoktu.


“Bu karanlıkta bu acıyı çekenler kimler üstad?”
“İlk gelen Semiramis' tir.
Bir zamanlar pek çok millete hükmeden bir imparatoriçeydi.
Meydana gelen skandalı örtmek için istediği gibi kanunlar çıkarttı.
Ninus’ un eşiydi, sonra varisi oldu.
Onun hükmettiği topraklara artık Sultan hükmediyor!

Arkadan Kleopatra geliyor;
Sonra Helen; onun yüzünden senelerce ızdırap yaşandı,
Biliyorsun Achille’in hikayesini
En son savaşta aşkı buldu.”

Virgil, ask meşk meseleri yüzünden buraya düşmüş olan daha yüzlerce ruhu gösterdi.
Bunların halini görünce içim acıdı.
Yine yolunu kaybetmiş bir adam gibi oldum!

“Söyle bana Şair, acaba ben  şu ilerde hafif bir rüzgarla
 buraya doğru savrulan ikiliyle konuşabilir miyim?”

“Onlar buraya gelene kadar bekle, sonra onlara aşkla hitap et.
Onlar aşka gitmişlerdi,
Aşkı duyunca gelirler.”

Yanımıza yaklaşınca onlara seslendim hemen;
“Bu ızdırapla hırpalanmış olan ruhlar,
Eğer yasak değilse benimle konuşur musunuz?”

Dido’ nun yanından ayrılarak yuvalarına kavuşmak isteyen güvercinler gibi
O kötü rüzgarla mücadele ederek yanıma geldiler.
Benim içten seslenişim onlara böyle bir etki yaptı.

“Yaşayan adam kibar ve iyi niyetli,
Bizi bu karanlıkta ziyarete geldin,
Bizim vücüdumuz dünyayı kanla lekelemişti,
Alemlerin yöneticisine kabul ederse yakaralım,
 Sana iyilik huzur versin.
Çünkü sen bizim halimize acıdın.
Şimdi rüzgar durmuşken ne istersen söyle,
 seninle konuşmak bizi de mutlu eder.
Po ırmağının Denize dökültüğü huzura kavuştuğu yerdeydik;
Aşk onun kalbini sardı;
Benim, benden alınan güzel vucudum yüzünden.
O felaket beni hala yaralamakta

Aşk aşığı bırakmaz, sevileni bırakmaz.
Beni öyle bir eline aldı ki; gördüğün gibi hala bırakmadı.
O aşk ki bizi ölüme götürdü...
Bizim hayatımızı elinden alanıysa Caina bekliyor.”

Onların sözleri bize ulaşınca başımı önüme eğdim.
Şair sordu:“Ne düşünürsün?”
“Of, of kimbilir ne hülyalar, ne güzel düşünceler onları bu hale getirdi.
Ne özlemler,ne sevda yaşadılar.”
Sonra tekrar bu çifte döndüm:
“Francesca anlattıkların beni hüzne gark etti; ağlattı.
Nasıl başladı bütün bunlar,anlat bana.”


En acısı mutsuz zamanlarda geriye dönüp bakmak ve mutlu zamanları hatırlamaktır
Bunu üstadın iyi bilir.
Aşkımızın nasıl başladığını bilmek istiyorsan,
 ben yine de anlatayım; hem ağlayayım, hem de anlatayım.
Bir gün birlikte zaman geçirmek için Lancelot’ un şiirlerini okuyorduk.
Onun nasıl aşka teslim olduğunu.
Yalnızdık ve hiç bir şeyden şüphelenmemiştik.
Okurken hep gözlerimiz birbirini buluyordu,
Yüzlerimiz sararıyordu.
Sadece bir an bizi mağlup etti.
Kızın güzel gülüşünü öpen hakiki sevdalıyı okuyunca bu yanımdaki,
 benden hiç ayrılmayacak olan bu yanımdaki;
Bütün vücudu titrerken, beni öptü dudaklarımdan.
Kitap ve kitabı yazan şaire ne demeli?
O gün artık kitabı bir daha okumadık.”

İki ruhtan biri bana bunları anlatırken öbürü ağlıyordu.
Bende de onların acısından o kadar etkilendim ki bayılmışım
 Bir anda ölü gibi yere yığılmışım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder