Chios
Χίος
Sakız adası Çeşme’nin
karşısında, Türk sahillerine oldukça yakın olan bir adadır.Bir sene gidip, gezmiştik, oldukça güzel bir yer, insanları kibar, yemekleri lezzetli. Sabah, Çeşmeden feribot kalkıyor yarım saatte gidiliyor.
Tarihi enteresan.
İsminden de belli olduğu gibi çam sakızı ekonomisinde önemli bir yer oynamış,
doğal antiseptik, ağız sağlığı için değerli bir madde. Bu ağacı başka yerlerde
yetiştirmek isteyenler olmuşsa da, kolay kolay başka yerde yetişmiyormuş. Ayrıca eski çağlardan beri şarabı da meşhur.
Adanın ortasında
Bizans Imparatoru 9. Konstantin’in yaptırmış olduğu Nea Moni Manastırı UNESCO Dünya
mirası listesinde.
Eski çağlarda, MÖ
546 da, Pers Imparatorluğu idaresine geçmiş, daha sonra Büyük İskender' in
Anadolu'yu almasıyla, MÖ 333 yılında, tekrar Yunan yönetimine geçmiş.
Daha sonra, Roma
yönetimine geçiyor. Hrıstıyanlığın gelişiyle birlikte Aziz Paul ve diğer bazı
havarilerin de tebliğ yapmak için buradan geçtiğine inanılıyor.
Batı Roma’nın
sona ermesiyle beraber, 395 yılından itibaren Doğu Roma’nın idaresinde ve Istanbul’a
giden ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle stratejik öneme sahip.
1090- 97 arasında
Çaka Bey yönetiminde Türkler ele geçiriyor adayı. Fakat haçlı seferleriyle yine
Hrıstiyanlara geçiyor.
Tam Bizans
yönetimine geçti derken bu seferde 4. Haçlı seferiyle Latin istilası başlıyor
ve ada Venedik Cumhuriyeti idaresine veriliyor.
Sanatkarları çok
meşhur, gene Latin istilasında, Istanbul Hipodromundan Venedik Saint Marco
kilisesine götürülen meşhur at heykellerinin, Chios’lu ustalar tarafından
yapıldığına inanılıyor. Ya adada yapılıp Istanbul’a götürülmüş, ya da bu
ustalar Istanbul’da yapmışlar.
1300 lu yıllarda
Türkler ele geçirmek istiyor, Fransızlar, Cenevizliler ele geçirmek istiyor. Korsan saldırılarına uğruyor. Papalık kendisine bağlamak istiyor; halk ortodoks
ve Bizans’a bağlı kalmak istiyor, çalkantılı bir dönemden geçiyorlar.
1346 da hem Sakız
adasını hem de Foça’yı Cenevizliler ele geçiriyor Giustinai ailesi idare
ediyor. Zeytinyağı şarap kumaş tuz ve diğer maddelerin ticareti, bu malların
Venedik’e gönderilmesi önem taşıyor bu dönemde.
İki yüz yıl
sonra, 1566’da Osmanlılar Cenevizlilerin elinden adayı alıyorlar. 12000 Yunan
2500 Ceneviz nufusu var adada o zaman. Bir miktar da Yahudiler. Onlar, Roma
zamanında, 1046 da gelmişler, daha sonra Ispanya' dan kaçan ve Kanuni zamanında
ülkeye kabul edilen Yahudiler de gelmiş.
Osmanlılar için, en çok gelir getiren, değerli sancaklardan biri olmuş. Halkı, Yunanca, Italyanca
ve Türkçe konuşuyormuş. Saraya gelen tercümanların bir kısmı Sakız adalı.
Ekonomik bakımdan
herşey iyi giderken, 1822’de Yunan Bağımsızlık savaşı çıkıyor, Önce sakız adası
halkı buna katılmıyor, düzenlerinin bozulmasını istemiyorlar. Ama, Samos’ tan
gelen ihtilalciler, Türklere karşı isyan başlatıp, halkı da kışkırtıyor.
Nasuh Ali Paşa'nın gemisine Yunan ateşi -Nikiphoros Litras
Türklerin
öldürülmesi üzerine, adanın talihi tersine döner, büyük bir kuvvetle gelen
Osmanlı isyanı bastırır ve ne yazık ki bu, Batı’da tarihe Chios Katliamı olarak
geçer.
Yunan
ayaklanmasına kadar batı’da bir Türk modası varken, gelip Istanbul’dan
alışveriş edenler, evlerini Türk halıları ve dekoratif eşyalarla döşeyenler,
Türk giysileri giyip kendi resimlerini yaptıran asilzadeler, Türkiye'den üzeri
mücevherli kılıç, atları için süsler üzengiler v.s. ısmarlayan kral ve prensler, Osmanlının aleyhine döner.
Bu modanın
etkisiyle Osmanlı topraklarına gelen, hatta müslüman olmayı bile düşünen Lord
Byron, Yunan sempatizanı olur.
Eugene Delacroix
Eugene Delacroix,
Chios katliamı adını verdiği resmi yapar, o zaman Avrupa da çok konuşulan bu olayın resmini yaparak, dikkatleri üzerine çekmek istediğini bir mektubunda yazar.
Gerek bu resim gerekse Lord Byron ve Victor Hugo’nun yazıları Avrupa’da aleyhimizde büyük bir kamuoyu oluşmasına neden olur.
Batı'da Türk'e bakış açısından, denilebilir ki, Chios Katliamı olarak adlandırdıkları bu savaş ve bu resim, bir dönüm noktasıdır. Artık doğu romantizmi sona ermiştir.
Gerek bu resim gerekse Lord Byron ve Victor Hugo’nun yazıları Avrupa’da aleyhimizde büyük bir kamuoyu oluşmasına neden olur.
Batı'da Türk'e bakış açısından, denilebilir ki, Chios Katliamı olarak adlandırdıkları bu savaş ve bu resim, bir dönüm noktasıdır. Artık doğu romantizmi sona ermiştir.
Chios’luların
bazıları esir düşer, bazıları sürgüne yollanır, bazıları ölür.
Chios yeni
kurulan Yunan devletine dahil olmaz, gene Osmanlı idaresinde kalır.
1881 de bir
deprem olur, çok bina yıkılır ve beş ile on bin arasında tahmin edilen, can
kaybı olur.
19. yüzyılda,
bütün bunlara rağmen önemli bir denizdilik merkezi haline gelir çok gemi
yapılır, çok gemici yetiştirilir, deniz ticaretiyle ilgili sigortacılık ve
bankacılık faaliyetleri artar bu konuda iş yapan şirketler kurulur.
Yelkenli bırakılır, buharlı gemiye
geçilir, gemicilik okulu açılır, Istanbul’daki ve Londra’daki önemli finans
merkezleriyle irtibat artar.
Chios, 1912 Balkan
Savaşları’nın ardından Yunanistan’a bağlanır.
Birinci Dünya Savaşında
İzmir’e yakınlığı dolayısıyla stratejik önemi olduğu için, İngilizler işgal
eder.
Mübadele’de
Türkiye’den gönderilen Rumlar, eski Türk mahallelerine yerleştirilir.
1946- 49 arasında
Yunan iç savaşından etkilenir, ada halkı da birbirine düşman olur.
Zamanında, Rus ve
Osmanlı donanmaları arasındaki Çeşme deniz savaşını da (1770) uzaktan seyretmiş olan
Ada halkının, değişik bir tarihi var.
Bugün biz Çeşme’den
onların ışıklarını seyrediyoruz, onlar da sahillerinden bizim ışıklarımızı
seyrediyor.
Her iki tarafa da
barış ve huzur dilerim.