1 Kasım 2018 Perşembe

Zebur 51

David şehri ve Zeytindağı (Medine Davud)

Davut peygamber konusuna devam:



Zebur şiir tarzında olduğu için Dante' de bazı bölümlerini İlahi komedya da kullanmış. İlk açılış kantosunda ormanda Virgil i görüp korkuyor miserere me diyordu.

Bu söz "bana acı merhamet et" anlamında Zebur un 51. bölümünden ve bu anlattığımız Bathsheba hadisesiyle alakalı:
 wHave mercy on me,1 O God,
according to your steadfast love;
according to your xabundant mercy
yblot out my transgressions.
  zWash me thoroughly from my iniquity,
and acleanse me from my sin!
  bFor I know my transgressions,
and my sin is ever before me.
  cAgainst you, you only, have I sinned
and done what is evil din your sight,
eso that you may be justified in your words
and blameless in your judgment.
  Behold, fI was brought forth in iniquity,
and in sin did my mother conceive me.
  Behold, you delight in truth in gthe inward being,
and you teach me wisdom in the secret heart.
  Purge me hwith hyssop, and I shall be clean;
zwash me, and I shall be iwhiter than snow.
  Let me hear joy and gladness;
jlet the bones kthat you have broken rejoice.
  lHide your face from my sins,
and yblot out all my iniquities.
 10  mCreate in me a nclean heart, O God,
and orenew a right2 spirit within me.
 11  pCast me not away from your presence,
and take not qyour Holy Spirit from me.
 12  Restore to me the joy of your salvation,
and uphold me with a willing spirit.
 13  Then I will teach transgressors your ways,
and sinners will rreturn to you.
 14  Deliver me from sbloodguiltiness, O God,
tGod of my salvation,
and umy tongue will sing aloud of your vrighteousness.
 15  O Lord, open my lips,
and my mouth will declare your praise.
 16  wFor you will not delight in sacrifice, or I would give it;
you will not be pleased with a burnt offering.
 17  The sacrifices of God are xa broken spirit;
a broken and contrite heart, O God, you will not despise.
 18  yDo good to Zion in your good pleasure;
zbuild up the walls of Jerusalem;
 19  then will you delight in aright sacrifices,
in burnt offerings and bwhole burnt offerings;
then bulls will be offered on your altar.



Türkçesi de Christian answers net sitesinde böyle verilmiş:



 Ey Tanrı, lütfet bana,
Sevgin uğruna;
Sil isyanlarımı,
Sınırsız merhametin uğruna.
2 Tümüyle yıka beni suçumdan,
Arıt beni günahımdan.
3 Çünkü biliyorum isyanlarımı,
Günahım sürekli karşımda.
4 Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim,
Senin gözünde kötü olanı yaptım.
Öyle ki, konuşurken haklı,
Yargılarken adil olasın.
5 Nitekim suç içinde doğdum ben,
Günah içinde anam bana hamile kaldı.
6 Madem sen gönülde sadakat istiyorsun,
Bilgelik öğret bana yüreğimin derinliklerinde.
7 Beni mercanköşkotuyla arıt, paklanayım,
Yıka beni, kardan beyaz olayım.
8 Neşe, sevinç sesini duyur bana,
Bayram etsin ezdiğin kemikler.
9 Bakma günahlarıma,
Sil bütün suçlarımı.
10 Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat,
Yeniden kararlı bir ruh var et içimde.
11 Beni huzurundan atma,
Kutsal Ruhun'u benden alma.
12 Geri ver bana sağladığın kurtuluş sevincini,
İstekli bir ruhla bana destek ol.
13 Başkaldıranlara senin yollarını öğreteyim,
Günahkârlar geri dönsün sana.
14 Kurtar beni kan dökme suçundan,
Ey Tanrı, beni kurtaran Tanrı,
Dilim senin doğruluğunu ilahilerle övsün.
15 Ya Rab, aç dudaklarımı,
Ağzım senin övgülerini duyursun.
16 Çünkü sen kurbandan hoşlanmazsın,
Yoksa sunardım sana,
Yakmalık sunudan hoşnut kalmazsın.
17 Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur,
Alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı.
18 Lütfet, Siyon'a iyilik yap,
Yeruşalim'in surlarını onar.
19 O zaman doğru sunulan kurbanlar,
Yakmalık sunular, tümüyle yakmalık sunular,
Seni hoşnut kılar;
O zaman sunağında boğalar sunulur.


Sad Suresi, Hazreti Davud ve 99 Koyun Hikayesi

Diyanet   Vakfı    
 Sad Suresi çevirisi  Diyanet Vakfı:   


  
Diyanet Vakfı
17. (Resûlüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.




18. Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.



19. Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.



20. Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.



21. (Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanmışlardı.




22.Davud'un yanına girmişlerdi de Dâvud onlardan korkmuştu. "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.



23. (Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni yendi.



24. Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.



25. Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.



26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.



27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!



28. Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?



29. (Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.



30. Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.



31. Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.



32. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.



33. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.



34. Andolsun biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.



35. Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.



36. Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

37. Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.



38. Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik.)



39.  "İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik.

40.    Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.




41. (Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.



42. Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik).



43. Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.

44. Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.


 Bu son resimde Hazreti Davut zamanından kalan şehrin surlarını görüyoruz. Inanışa göre devtinin en kuvvetli devletini kurmuş Alah'ın kendisine vermiş olduğu büyük kudret sahibiydi Güzel sesiyle Zebur dan dizeler okuyordu. Müziğe ve şiire büyük kabiliyeti vardı. Yalnız insanlar değil kuşlar da onu dinliyordu.
20. Ayette hikmet ve güzel konuşma yeteneği verildiği söyleniyor Söyledikleri iyi anlaşılabilen doğruyu yanlışı iyi ayırdedebilen ve güzel ifade eden manasında anlaşılması gerekiyor bu güzel konuşma yeteneğinin.Hükmettiği zaman "adaletle" hükmediyor.
Burada bir hakim görevi yapıyor.
Şehrin surları aşılmış sarayının duvarları aşılmış evin içene ibadet ettiği mabedine kadar girilmiş. Birden bu beklenmedik sahne karşısında korkuyor.
O sırada dünyanın en kuvvetli devletinin kralı kendisi kahramanlığıyla tanınan biri Calut' u öldürmüş Allahın peygamberi her hangi birinden normalde korkacak biri değil Ama o anda korkuyor.Öünkü insan ve bu beklenmedik akla hayale gelmeyecek bir olayla karşılaşıyor.
Gelenler "korkma biz davacıyız"diyorlar.

"Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.


Sonra içlerinden biri fakir olanı tek koyunu olan çoban durumu anlatıyor
Davut Peygamber hüküm veriyor bu tek koyunu olan çobanın haklı olduğunu söylüyor.

Sonra anlıyor birden tövbe edip af diliyor

Neyi anlıyor, niçin tövbe ediyor?
Sadece bu ayetlere bakarsak anlaşılan bir hakimin korku ve endişeliyken düşünmeden durumu yeterince değerlendirmeden yanlış hüküm verebileceği anlaşılıyor. Nitekim burada karşı tarafı, yani 99 koyun sahibi zengin çobanı hiç dinlemedi, acele etti. Acaba görevini hakkıyla yaptı mı?

Diğer yönden, daha evvel gördüğümüz, Tevrat'ta anlatılan Bathsheba ile olan ilişkisini düşünürsek, bu olayla o olay arasında bağlantı kurup, kendi hatasını hatırlayıp, af dilediğini düşünebiliriz.

"Kendisini denediğimizi sandı" diye çevirmişler;  aslında "anladi" da denebilir. Burada eğilip, secdeye kapanıp af diliyor. Bu ayet okunduğunda peygamberimiz de secde ediyormuş.

Ingilizcesi: And David understood that We had tried him; so he sought forgiveness from his Lord, fell down kneeling and repented.( bazı ayetler bir kaç değişik tercümeye bakınca daha iyi anlaşılıyor)

Acaba sadece bu davacıların olayı mı imtihandi? Yoksa Bathsheba hadisesinden beri hepsi mi imtihandi? bilemiyoruz.

Tevrat' ta da, Nathan' ın gelip, ona bu 99 koyun hadisesini anlatması var. Orada bu şekilde anlatılmıyor, King David hadiseyi Nathan 'dan öğreniyor ve kendisi Bathsheba olayıyla bağlantı kurup af diliyor.

- Daha sonra oğlu Hazreti Süleyman anlatılıyor önce mal sevgisiyle sınanıyor sonra tahtının üzerine bir ceset birakıldı deniyor. Acaba hakiki ceset miydi, insan mıydı, cin miydi, neydi bilmiyoruz bir bilgi yok. Yoksa, acaba dünya işini önemseyip, esas peygamberlik görevini unuttu da, kendisi mi tahtının üzerinde işe yaramaz ceset gibi oturuyordu? Sonra anladı durumu tövbe etti.

Sonraki çümle daha ilginç:

 Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, 

He then repented saying, "My Lord, forgive me and bestow a kingdom upon me such as shall not befit anyone after me. Truly though art the Bestower."

Önce af diliyor sonra kimseye verilmemiş bir hükümranlık istiyor.

Buna benzer şekilde Bakara Suresi 37 ayette de şöyle deniyor:

Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O 'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O evet O Tevvab'dır tövbeleri kabul eder, Rahim'dir rahmetini cömertçe sunar. ( Yaşar Nuri ÖztürK) çevirisi

Demek ki kelimeleri öğrendiğinde ilk iş, tövbe ediyor.

Başkasına verilmeyecek bir hükümranlık istiyor Hazreti Süleyman; çünkü o kadar yetki -rüzgara hükmetmek, cinlere, şeytanlara hükmetmek; onlara  binalar yaptırtmak; denizin dibinden cevherler çıkartmak- başkasına fazla gelir.