1 Aralık 2021 Çarşamba

KARMAKARIŞIK

 

Bir okla yaralı kalbim,

Boyacının sandığında;

Güvercinim kâğıt helvasında;

Sevgilim kayığın burnunda;

Yarısı balık,

Yarısı insan;

İn miyim?

Cin miyim?

Ben neyim?

 

Orhan Veli


 


Ben kimin sorusu edebiyatın temel sorularından biri. Ben kimim? Eskiden kimdim? Şimdi kim oldum?

Hayat değişiyor. Hayat değişirken biz de aynı kalmıyoruz.  Biz de sürekli değişim halindeyiz. Değişmeyen tek şey değişimin kendisi.

Bu dünyadaki halimizi anlamaya çalışırken, bir yerden de acaba geçmişte başka hayatlar yaşadık mı? Reenkarnasyon diye bir şey var mı? diye merak ediyoruz.

Acaba eskiden neler yaşadık? Hangi dilleri konuştuk? Neredeydik? Yanımızda, yakınımızda kimler vardı?

Sevgilimiz kimdi?

Şimdi niye buradayız?

Şu anda yanımızda olan insanlar neden yanımızdalar? Bizi birbirimize bağlayan ne?

Kader mi?

 

 

Irmak

Niye yürümeyi seviyorum? Niye su kenarı, ırmağın akışı, ağaçların rüzgardan sallanışı, sonbaharda yaprak döküşü, kışın inceden yağan kar beni bu kadar etkiliyor?

Evlerimizden çıkıp doğayla bütünleştiğimizde nasıl değişiyor başka biri oluyoruz. Düşünceler duygular birbirini kovalıyor. Sanki yürürken beynimiz kendisini reset ediyor. İnsan kendisine geliyor.

“Kendine gelmek.”  Bu lafı seviyorum. Evet, herşeyi bırakıp arada kendimize gelmeliyiz. “Nerede kalmıştık?” diye sormalıyız.

Ev hayvanları da bizi etkiliyor. Onların yanımızda olması, başlarını okşamamız stresimizi atıyor, yüksek tansiyona çare oluyor.

 

Sevgilim kayığın burnunda...

Bir zamanlar o sevgili bendim. Moda ‘da sandala binip gezmiştik. Benim üzerimde pembe etek, pembe ceket,  bebe yakalı bluz, çok romantik bir kıyafet vardı. Onda beyaz pantolon açık renk gömlek, kürekleri gayet güzel çekiyordu. Sanki her zaman yaptığı işmiş gibi.  İkimizde sessizdik doğayla bütünleşmiştik.

 

Taş

Niye evlenirken illaki taşlı yüzük verilir? Ya tektaş ya da pırlantalı alyans. Sonsuzluğu simgelediği için olmalı. Malum, biz gidiyoruz, tabak çanak, bu arada tek taş yüzük kalıyor geriye. İnsanlar kendi ölümlülüklerinin farkında oldukları için hep sonsuzluk peşindeler. Bitmeyecek bozulmayacak, bitmeyecek şeyler istiyorlar. Oysa gıdamız bile hemen çürüyor. Bize asıl gerekli olan şeyler çürüyor, bozuluyor, gidiyor, bitiyor...

Sanki o taşı parmağına takınca hiçbir şey bozulmadan kalacakmış gibi. Oysa gerçekte öyle olmuyor. Taş parmaktan çıkıyor, geriye anılar kalıyor.

Unuttum desende bir gün, bir yerden,  mesela bir şiir mısraından çıkıp gelip gene karşına dikiliyor....

 

Haftalık yazı çalışmalarından, rastgele kelimelerin ve tabii Orhan Veli'nin Karmakarışık  adlı şiirinin verdiği ilhamla...


Elif Mat