29 Ekim 2016 Cumartesi

Kanto 19 Din ve Menfaat İlişkisi


Din ve Menfaat İlişkisi

Kanto 19
Yorumlar
Elif Mat Erkmen

Simoniac'lar


Pala-d-ora St Mark's Basilica Venice


Dante ve Virgil, Sekizinci bölgede günah çukurlarından, üçüncüsüne gelirler. Burada dini kullanarak kendisine şahsi menfaat sağlayanlar cezalandırılmaktadır. Buradakiler büyücü Simon’un isminden yola çıkılarak “Simoniac” olarak adlandırılıyorlar.
Hazreti Isa zamanında ortaya çıkan Simon; Isa’nın havarilerine rüşvet teklif eder; karşılığında "Kutsal Ruh"tan yani Vahiy meleği Cebrail’den birşeyler öğrenmek ister. Onun kuvvetlerinden bir kısmına kendisi de sahip olmayı arzu eder. Kısacası bu yeni dinden, insanların inancından kendisine bir pay çıkartmayı hesap eder ve tabii reddedilir. Klise değerleri, kutsal dini inanışlar satılık değildir.
Ama sonraki yüzyıllarda,  kendilerine tevdi edilen makamları kötüye kullananlar; kliseye ait kutsal eşyayı satanlar, bir takım  dini makamları rüşvet vererek elde edenler  olmuştur. Bizde de kadılık makamı dahil olmak üzere, bazı mevkiler Osmanlı zamanında rüşvetle elde edilmiş; iş "Selam verdim, rüşvet değil diye almadılar" noktasına gelmiştir. (Fuzuli)

Venedikte San Marco Klisesi "Altin Klise" deniyor (Chiesa D'oro)


Bu kanto Dante’nin Simon’a seslenmesiyle açılıyor:  Senin izinden gidenler sevgi ve doğruluk yerine, hırsızlığı seçtiler diyor.

Dante ve Virgil bir taş köprünün üzerinden üçüncü çukura bakarlarken, insanların başaşağı vaziyette gömüldüklerini, dışarıda sadece ayak ve bacaklarının kaldığını, alevlerin de onların tabanlarını yaladığını görüyorlar. Dante zamanında katiller böyle başaşağı  çukura sarkıtılarak canlı olarak gömülürmüş... İçlerinden biri acıyla bacaklarını sağa sola savuruyor.
Dante bunların içlerinde bulundukları çukurları Floransa'daki San Giovanni klisesinin vaftizhanesindeki havuza benzetiyor.
Virgil’e bu acıyla çırpınan ruhun kim olduğunu soruyor. O da "istersen seni çukura indireyim, kendin konuş; kim olduğunu öğren" diyor. Kayalıklardan aşağıya iniyorlar
Dante bu ruha sesleniyor; "Her kimsen ve konuşabilecek durumdaysan benimle konuş" diyor.
Burada Dante kendisini Floransa'da başaşağı canlı olarak gömülmek üzere çukura sarkıtılan katillere son duasını yaptırmak üzere gelen ve çukura doğru eğilerek konuşan papazlara benzetiyor... Yani roller tersine dönmüş; gerçek hayatta papazlar insanlara günah çıkartıp itiraflarını dinlerken; burada Dante ruhban sınıfına dahil olmayan laik yapıda bir insan olarak, bir din adamına  suçunu soruyor itirafini dinliyor.
Papa Boniface

Adam Dante'yi yanlışlıkla Papa Boniface zannediyor:
"Neden zamanında önce geldin? Altınları gümüşleri hazineleri yığdın; Meryem Anaya sırtını dönüp kandırdın, şimdi buraya  düştün!" diyor.
Dante şaşkınlık içinde olduğu yerde kalakalıyor. Virgil  "Ben senin zannettiğin kişi değilim" diyerek kendisini tanitmasini soyluyor.

Ruh gene acıyla bacaklarını hareket ettiriyor ve sızlanarak, "O zaman benden ne istiyorsun?" diye soruyor. "Buraya kadar gelip, bana bu soruyu sorduğuna göre, ben de cevap vereyim, ben  cüppelilerdendim" diyor. Buradaki en büyük suçlu olan ruhun Papa Nicolas III olduğu anlaşılıyor.
Papa Nicolas'ın aile adı "Orsini" yani ayı yavrusu'ymus. "Ben yavrularımı kolladım, etrafıma menfaat temin ettim, yukarda büyük bir servet depolamayı ve burada da çukurun dibini boylamayı başardım" diyor: "Benim altımda çukura gömülü olanlar benden evvelki papalardır; benden sonraki gelince de ben daha dibe batacağım görünmez olacağım" 
 Hayattayken nasıl bir sonraki papa işbaşına gelince önceki unutuluyor, görünmez oluyorsa bu çukurda da, yeni papa gelince eskisi tamamen derine taşın içine batıyor sadece sonraki papanın ayakları dışarıda kalıyor.

 "Bu bizim kutsal değerleri alıp satmamızın cezasıdır" diyerek sözlerini sürdürüyor ve geçmişte özellikle Fransız Krallarla yaptıkları anlaşmaları, dinle politikayı ortak menfaat uğruna karıştırmalarını anlatıyor.
Dante, bu cezayı ona layık görüyor "klisenin, yani inancın anahtarları elinizdeydi, ama siz Isa nın havarileri gibi dürüst olmadınız,* parayı tercih ettiniz; ben size daha çok şeyler derdim ama kliseye saygımdan fazla ağır konuşmuyorum" diyor. Diyor  ama devam etmekten de kendisini alamıyor; "Siz Allah'a değil; altın ve gümüşe taptınız, sizden evvelki paganlardan ne farkınız var?"
Imparator Konstantin

Sonra  lafı Konstantin'e getiriyor ilk Hristiyan Roma İmparatoru olupta Roma pagan sembollerle dolu olduğu için, imparatorluğun merkezini Roma'dan İstanbul'a taşıyan ve Constantinople adıyla yeni bir şehir kuran Konstantin…  İmparator Roma dan ayrılıp Istanbul’a gidince, papalar üzerindeki devlet otoritesi azalıyor, onlar istedikleri gibi zenginleşip, güçlerini arttırıyorlar ve dinden sapıyorlar.

 Dante nin kendisine söylediklerinden sonra ruh, daha beter çırpınmaya başlıyor ve Virgil Dante nin bu anlattıklarında memnun kalarak onu kucaklayıp çukurdan çıkarıyor tekrar taş köprünün üzerine çıkıyorlar. Virgil her zamanki gibi Dante nin doğru tespitlerini felsefi gelişimini memnuniyetle karşılıyor...

*Isa'nin havarilerinden biri dısında hepsi dürüst ama o biri para için Isa nın yerini düşmanlarına bildiriyor... 

-Tabii bu altın gümüş tutkusu sırf Hristiyanlara özgü değil; Fuzuli örneğinden başka, bu bölümde, Muhittin Arabi'de aklıma geldi. "Sizin taptığınız, benim ayağımın altında" deyince, kendisini hemen oracıkta öldürmüşler. Halbuki daha sonra Yavuz Sultan Selim Şam'ı aldığında, Muhittin Arabinin ayağını vurduğu yeri kazdırmis ve oradan bir küp altın çıkar...



23 Ekim 2016 Pazar

Kanto 18 Günah Çukurları


Kanto 18
Günah Çukurları
Malebolges

Inferno Yorumlar
Elif Mat 

Thais and Alexander- Carracci



Sekizinci halkaya gelindiklerinde, şairler artık Cehennemin diplerine iyice yaklaşmışlardır.Burada günahlar ağırlaşır, Dante nin bu ruhlara duyduğu acıma duygusu da onunla birlikte azalır. Daha evvelki bölümlerde ruhlar, Dante’yle konusup Dünyadan haber sormak istiyorlardı; kendi hallerini yolcuya anlatıp, dünyaya haber göndermek istiyorlardı; halbuki burada başları önde; hallerinden utanıyorlar, çok konuşmak görülmek istemiyorlar.
Bir kısmı insanların cinsel zaaflarından yararlanarak, kadınları mal gibi alıp satanlar, kendi menfaatleri için kullananlar; insan haysiyetini ayaklar altına alanlar; bir kısmı da gene kendi çikarları için, dürüst olmayan abartılı övgüler yapanlar. Zaten bu çukularda para keselerine benziyor, hepsinin de burada bulunmlarının sebebi menfaat.

Dante, aynı zamanda bir mimar gibi Inferno’yu (bütün Komedya’yı düşünürsek; Cennet Cehennem ve Araf olmak üzere ahireti) kafasında planlayıp eserini ona göre yazmış. Geryon’un kendilerini uçurumun dibine indirmesiyle, sekizinci halkaya geliyorlar. Burada da bir anfitiyatronun  merdivenleri gibi dik bir şekilde aşağıya inen bir manzara var. Her basamakta büyük çukurlar içinde, günahlarına göre oraya mahkum edilmiş ruhlar var. Çukurların üzerinden geçen bir taş yoldan gecerek aşağının pisliğine batmadan uzaktan seyrediyor ve gözlemlerine devam ediyorlar.


Roma da 1300 yılı zamanin Papası tarafından  jubile yılı olarak ilan edilmiş; o sene Hrısytiyanlar,  haç vazifesini ifa etmek için Roma’ya akın etmiş; bütün kliseleri, kutsal mekanları gezmişler, Köprülerin üzerinde gidip gelenler birbirine çarpmasın diye yol ortadan ikiye bölünmüş, sağlı sollu büyük bir hareketlilik yaşanmış. Dante’de sürgüne 1302 yılında gidiyor ve şiirini 1300 yılında başlattıyor.

Jason

 Bu bölümde sekizinci halkaya vardıklarında karşılarına çıkan manzara aynen Romanın köpülerinde olduğu gibi karşılıklı yoğun bir trafik. Bir tarafta yağcılar bir tarafta  insanları kandıranlar akın akın geliyor. Bunların durmaları yasak; etraflarındaki Zebaniler onları sürekli kırbaçlıyor. Kırbaçı yiyenler yerinden zıplıyor.
Dante’nin gözü birine takılıyor, “Ben onu tanıyorum” diyor. Adam hemen başını öne eğip, yüzünü saklamaya çalışıyor. Dante ona “yanılmıyorsam sen Venedico’sun. Ne işin var burada?” diyor. Venedico “Ben seninle konuşmak istemezdim ama sesin bana dünyadaki güzel hatıraları anımsattı. Ben buraya mahkum edildim çünkü güzel kızkardeşim Jezabeli Marki’ye ben yolladım; asilzadeden bir menfaat elde etmek için kızkardeşimi kullandım; maalesef bu kötü hikaye hala daha anlatılıyor Floransa’da… Burada olan tek Bolonyalı ben değilim bizim lehçemizle konuşan pek çok ruh var. Para  hırsımızın cezasını çekiyoruz!” diyor. O tam bunları söylerken sırında bir kırbaç şaklıyor: “Yürü P…… burada satacağın bir kadın yok! Yoluna devam et!” diyor Zebaniler.

Dante beklemekte olan Virgil’in yanına dönüyor ve yollarına devam ediyorlar. Bir sonraki bölüme geldiklerinde taş köprünün üzerinden bakıp Jason’ı görüyorlar; hala çok gururlu, kuvvetli, dimdik yürüyor… Jason da mitolojideki Yunan kahramanlarından biri; kadınları kandırıp, hamile bırakıp, arkasını dönüp giden çapkınlardan. O da bu çukura layık görülmüş kuyruğu dik tutmaya çalışıyor.Şairler şaşırıyor hala daha kral gibi yürüyor diyorlar
Bir sonraki çukurdan çok kötü kokular geliyor burası yağcıların yeri. Menfaat için iş başındakilere yağcılık yapanlardan Dante öyle bir nefret etmiş olmalı ki; bunları tamamen pisliğe batırmış; tırnak diplerinden saç diplerine kadar pislik içindeler..
Dante gene birini tanıyor. Adam “ne bakıyorsun?” diye ona bağırıyor. Şair “Ben seni daha önce görmüştüm! Lucca’lı Alessio’sun” diyor. Alessio, “Evet bu bataklığa yağcılık yüzünden düştüm, o konuda benim dilim pek mahirdir” diyor…

En son Virgil Dante’ye antik zamanların tanınmış kortizanlarından Thaisi gösteriyor kendisine köle armağan eden müşterisine övgüler yollayan Thais…




Sekizinci Halka- Boticelli

16 Ekim 2016 Pazar

They told me he was a Unionist!


It was a sunny February day, but dark clouds started to gather with a faint wind. It was as if the clouds were covering the body that was lying in the middle of the field.
Neriman let out a whimper. Jamil looked at her in surprise. Then he realised that he was holding her arm too tight. He let go of his grip, sat on the divan and smiled weakly at Neriman as if to apologize. He unloaded the gun and stared at it as if seeing it for the first time. He was nervous and suddenly became chilled. His old wound from the shrapnel embedded in his left shoulder began to ache. He lit a cigarette from the fire on the heater. He inhaled deeply.

Abdulhamit inspecting his soldiers


“Jamil, who could that man be?”
“I don’t know”
“Shall I go out to investigate?”
 Neriman went outside without even waiting for his answer. Jamil rubbed his face. Then he looked outside. They had covered the body with some matting, however the wind was blowing it away and the snow was drifting on top of him. Because of that, the large mound with a pile of snow on it started to look like a grave from far away. Jamil thought, “This is crazy. Why did they let him go out of his safe house in the daytime? Does the Unionist think they are still in power? This can’t be Dr.Rashid. Omer the Patriot should know better than that.”
He forgot his cigarette on his lips while he was mindlessly taking the cartridge in and out of his gun. He was lost in thought.
Neriman’s son Enver entered the room. He was breathless.
“Uncle Jamil, that guy is dead. He shot himself. Did you see what happened?”
“No, I didn’t see.”
“I saw him. His lips were blue from the cold. His black eyes were bright. They told me that he was a Unionist!*
Jamil didn’t pay attention at first, but then he was surprised by Enver talking about Unionists. He asked, “What do you know about the Unionists?”
“I don’t know. They say because of Unionists we lost the war, they are Traitors...Infidels...”
“Who says Unionists are Infidels? Where did you hear that from?”
“The Grocer Haji was talking about it.”
That Grocer once worked in the palace as Abdulhamid’s cook. He had his white turban on and took an active part in the demonstrations against Unionists on March 31st. Even though he was one of the reactionaries he was able to hide his identity. After March 31st, he went into hiding and waited for the clashes to end between the supporters of the Unionists and reactionaries. Then when everything returned to normal he moved to this neighborhood, pretending he had nothing to do with the unrest and opened up a shop here. He said that he was returning from Mecca, from his pilgrimage and he was not living in Istanbul during the unrest. He had connections in the Food Rationing Department and he knew some rich Greek wholesalers. That’s how he got rich during war years.
“Was Haji pleased that the man shot himself?”
“He was very pleased. He said that it was only just. Committing suicide is a sin; he would die as an infidel. Is that true Uncle Jamil? Will he go straight to hell?”
Then the child saw the gun and asked: “What is that? Can I play with it? Please let me have a look!”
“No, it is not a toy”

“I know what those are .They are bullets.  Bullets for a pistol. Did you use those during the wartime Uncle Jamil? Did you kill any infidels?  Did you ever kill any Unionists?
“Go to your mom son, your socks are wet you will catch a cold. Go change”
Enver left the room unwillingly. Jamil stared at the picture on the wall.
 Jamil became a member of the Commitee of Union and Progress when Patriot urged him. It was 1906. They were in Monastir Macedonia; and they were walking towards their destination on a rainy night. When they reached the corner; Omer the Patriot apologized and said he needed to blindfold him. Holding his arm he guided Jamil through the muddy streets. Upon arriving at their destination; he rang the door bell three times. Someone on the other side of the door said first, “Muin” then “Hilal” three times each. Patriot answered, by saying ‘Hilal’ three times “Muin” only once. Then he removed Jamil’s blindfold and Jamil saw three people in red gowns and black masks. There was a table and on it there was a book and a pistol. He heard a voice that he recognized. It was Eyub Sabri’s voice saying, “Have you decided to join the Commitee? Have you given this a lot of thought? Are you sure?”
Jamil said, “Yes”.
“Do you understand that if you do not follow the rules you will be executed?”
“Yes Sir, I understand the rules.”
He had to take an oath to be a member of the committee for life, thus making him member number: 9-2

If things turned out for the worse, he could have ended up in exile in a place like Fezzan, Taif or Yemen for life. At the time men who would take this road, would forget about getting married to Royal Princesses, being military envoy to important Capitals, or getting promoted to higher ranks. They would have to give up a bright future. But if they were successful; it would mean Freedom for the country. So what would this Freedom look like?  He imagined it as being able to do anything he wanted. But how would this be compatible with the current strict military rules?
Jamil reminded himself that they didn’t have to debate such details, because within just two years, by sending a couple of telegrams they achieved their goal. They brought Freedom to the country.

Jamil was still gazing at the picture on the wall. Nazmi died defending Edirne which was under siege. He didn’t have time to learn that their party was ruling the country now. They were controlling the vast Empire from Danube to Basra; from Sinop to Libya. Nazmi died when he was twenty six. He died hungry, sick and desperate...
Monastir-Bitola Macedonia 1911


* Unionist: Member of Committee of Union and Progress
Ittihat ve Terakki Cemiyeti uyesi...

From the Book The Tired Warrior
by KemalTahir
Transated by 
Elif Mat Erkmen


14 Ekim 2016 Cuma

ICARUS


ICARUS


Mitolojide bir Icarus varmış yüksekten uçmaya meraklı;
Girit adasından kaçmak için kanat takıp uçmak istemiş.
Babası kendisine kanat yapıp balmumuyla sırtına omuzlarına yapıştırmış ve "çok alçaktan uçma, denizin neminden etkilenir;
çok yüksekten de uçma güneşin ısısyla erir" demiş.
Icarus havalanmış; babası ne kadar bağırdıysa,
"çok yükselme, düşersin" dediyse de dinlememiş;
"Kartallar yüksek uçar" demiş;
Uçtukça uçmuş; güneşe erişmek istemiş;
ama netice iyi olmamış güneşin ısısyla balmumu erimiş
ve Ege denizine çakılmış...
Çok yüksekten uçanlara kıssadan hisse...


Joos de Momper
Fall of Icarus

7 Ekim 2016 Cuma

Kanto 17 Alavere, Dalavere

Kanto 17

Alavere Dalavere



Geçen bölümün sonunda gördüğümüz gibi, Virgil’in kordonu uçuruma atmasıyla beraber, Cehennemin dibinden korkunç bir yaratık olan Geryon havalanarak gelir ve uçurumun kenarına konar. Onun gelmesiyle etrafı kötü bir koku kaplar. Geryon’un dağları aşacak büyük kanatları;  önüne çıkacak bütün silahları ve  bütün duvarları devirecek, parçalayacak gücü vardır. 

Geryon sahtekarlığı hile- hurdayı temsil eder. Yüzü masum bir insan yüzüdür, güzeldir; çünkü sahtekarlar  gülümseyen güzel yüzleriyle insanları kandırırlar. Ama aslan pençeleri vardır gereğinde saldırabilir; göğsünü kaplayan şatafatlı bir kumaş vardır; insanları zenginliğiyle de kandırır. Kumaş o kadar güzeldir ki Dante "Ne bir Turk, ne de bir Tatar böylesini dokumamıştır" der. O zaman Türklerin ve Tatarların dokumaları kumaşları Avrupa da çok kıymetliymiş.

Canavarın kuyruğu, akrep kuyruğu gibi kıvrık ve zehirlidir; kuyruğu uçurumdan aşağıya kah sallanır; kah  yukarı doğru kıvrılır; Dante yi korkutur. Virgil "Biraz uzağından geçelim" der. Orada başka günahkarlara rastlarlar. Virgil, Dante'ye gidip Cehennemin bu bölümündeki sahtekarlara ve tefecilere bakmasını, fakat fazla oyalanmadan konuşmayı kısa kesmesini söyler; o arada ben de Canavarla konuşup bizi sırtında taşımasını isteyeceğim der.

Buradaki günahkarlar kızgın kumdan üzerlerine yağan ateşten korunmaya çalışmaktadırlar; gözleri çektikleri çileler yüzünden yaşlıdır. Artık buradakilere Dante acımaz; onlara pirelenmiş köpeklere bakar gibi bakar. Bunların hepsi birbirine benzer; para hırsından dolayı aynı cins olmuşlardır; ha biri ha öteki farketmez. Dante onların yüzlerine baksa da hiç birini tanımaz; isimlerini anıp ta eserinde ölümsüzleştirmeye değer bulmaz. Yalnız boyunlara asılı torbalarda aile armaları vardır ;o armaları tanır. Para çantası (yani borsa); bu para keselerinin üzeri Floransanın zengin ailelerinin armalarıyla süslenmiştir. 

Bu para düşkünü sahtekarların boyunlarına para çantaları asılmıştır ve hala Cehenneme de düşmüş olsalar bile oz vaziyette gene önlerine bakarlarş gözleri o para çantalarının içindedir; iflah olmazlar.
İçlerinden biri Dante'ye "sen yaşayan birisin, niye geldin buraya? Git başımızdan!" der. Dante, Virgil' in kendisini niye uyardığını anlar ve "en iyisi bu ziyareti kısa keseyim" diyerek döner. Döndüğünde Virgil'i canavarın sırtına binmiş halde bulur. Çok korkmasına rağmen Virgil'in "sen öne bin; kuyruğuna sakın değme" demesiyle O da canavarın sırtına biner .Virgil Dante'yi düşmesin diye sıkıca kavrar ve Geryon'a "bak şimdi dikkatli ol, üzerinde yeni bir ağırlık var- Dante yaşadığı için ağırlığı var- bizi yavaşça geniş daireler çizerek Cehennemin dibine indir;  konarken de usulca kon" der.

 Canavar söz dinler geri geriye yavaşça kendisini uçurumdan aşağıya bırakır.
Dante, "mitolojik kahramanlar Icarus ve Phaeton benim kadar korkmamıştır" diye düşünür. Bu canavarın sırtında uçuş tecrübesi müthiş bir şeydir! Yüzlerinde rüzgar; altlarında Cehennemin alevleri vardır. Sağ taraftan çığlık sesleri gelmekte ve Dante alevlere düşmekten korkmaktadır. Havada bir şahin gibi daireler çizerek inerler. Yere konmaları ve şairlerin Canavarın sırtından inmeleriyle beraber yükünden kurtulan Geryon; yayından kurtulan bir ok gibi fırlayarak hemen Cehennemin semalarına yeniden yükselir...





Dante Ilahi Komedya
Inferno
Kanto 17

5 Ekim 2016 Çarşamba

Kanto 16 Şelale

Kanto 16

Şelale
Elif Mat


Dante ve Virgil yollarına devam ederler ve yedinci bölgenin sonuna geldiklerinde, su sesi ve arı vızıltısı gibi uğultular duyarlar; bir bölümden ötekine şelaleler akar. Burada da yanlarına bazı ruhlar yanaşır; Dante’yi kıyafetinden tanıyarak seslenirler: “Bizim belalı şehrimizin elbiselerini giymişsin” derler.
Dante onların yaralar içinde kıvranır vaziyetteki hallerini görünce üzülür. Virgil “bunlar çok değerli insanlardı saygı göstermemiz gerekir; konuş onlarla” der.

Durmak yasak olduğu için, bu ruhlar daireler çizerek yürümeye devam ederek konuşurlar şairlerle. Dante’ nin kim olduğunu merak etmişlerdir; “yaşayan biri olduğun halde, burada kendinden emin vaziyette nasıl dolaşıyorsun” diye sorarak, kendilerini tanıtırlar. Hepsi de Floransa’da yaşamış tanınmış kişilerdir. Dante onları tanıdığını ve hepsinin değerli kişiler olduğunu bildiğini söyler. Benim üstadım beni Cennet bahçesine götürmeye söz verdi, ama öncelikle buradan geçmeliyiz” diyerek durumunu açıklar.

Ruhlar Dante’ye Floransadan haber sorarlar. “Eskiden kibarlık ve görgü vardı; şimdi durum nasıl?“  derler. Duyduğumuza göre yeni gelenler ve kolay kazanç şehre şımarıklık ve kibir getirmiş her şeyde aşırılık varmış derler (Nereyi hatırlattı?)

Dante başını acıyla göğe kaldırır, ruhlar durumu anlarlar ve ona eğer bu kadar açıklıkla düşüncelerini ifade edebiliyorsan ne mutlu seninle konuşana. Şimdi bu karanlıktan çıkar da yıldızlara kavuşabilirsen dünyaya döndüğünde kafanı gökyüzüne çevirip, ben oradaydım diyeceksin; o zaman bizi hatırla ve dünyadakilere bizden bahset derler. Bu sözlerden sonra hemen ortadan kaybolurlar.

Dante ve Virgil yollarına devam eder şelaleye yaklaştıkça su sesinden birbirlerinin söylediklerini duyamaz olurlar. Şelaleden boşalan siyah suların gürültüsü sağır edici niteliktedir.
Bu siyah akan şelalenin tarifi gene Floransa ve çevresinin coğrafyasından esinlenerek verilmiş Şelale o fazlalığı israfı yeni zenginlerin şımarıklığını sembolize ediyor.

Dante nin elbisesinin üzerinde bir kordon bulunmaktadır belki karşısına bir leopar çıkarsa ona karşı kullanmak onu yakalayabilmek için taşımaktadır (Leopar şiirde kötülük ve sahtekarlığı sembolize ediyor) Virgil in isteği üzerine kordonu çıkararak düğümlenmiş bir şekilde üstadına verir. Virgil kordonu önlerindeki uçuruma doğru fırlatır. Dante bir şey soramaz, ama “bu harekete, bir yerden, bir karşılık gelecek herhalde” diye düşünür.

Her zamanki gibi Virgil Dante nin düşüncelerini okur ve “Düşündüğün gibi birisi gelecek”der…
Birdenbire uçurumun dibinden korkunç bir yaratık kanatlanarak büyük bir hızla füze gibi fırlayarak önlerine çıkar.

Dante burada okuyucusuna diyor ki; “Akıllı bir adam inanılmayacak bir durumla karşılaştığında, ağzını tutmasını bilir. Kendi doğru bildiği bir şeyi, herkes yalan zannedecekse susar. Ama  değerli okuyucu; ben susamayacağım; söyleyeceğim; bütün yazdığım ve yazacağım eserler üzerine yemin ederim ki bu canavar gerçekti!”

Not: Bu bölümde anlatılanlar halen daha aynı bölgede oldukları için durmaları yasak olan her an hareket halınde olmaya mahkum edilmiş olan gayler. Şairlere yaklaşıp konuşanlar, hayattayken Floransa da önemli mevkileri olan tanınmış insanlar…Artik Inferno da geçirdiği süre uzadıkça burada karşılaştığı insanlara ve mahkum oldukları cezalara şaşırmaz oluyor yolcumuz.


Kanto 16
Inferno
Dante Alighieri
Yorumlar
Elif Mat Erkmen