28 Kasım 2016 Pazartesi

Ithaka



C. P. Cavafy, (1863-1933)
 a Greek poet, wrote this beautiful poem for the Greek island Ithaca
a poem about journey...

As you set out for Ithaka
hope the voyage is a long one,
full of adventure, full of discovery.
Laistrygonians and Cyclops,
angry Poseidon—don’t be afraid of them:
you’ll never find things like that on your way
as long as you keep your thoughts raised high,
as long as a rare excitement
stirs your spirit and your body.
Laistrygonians and Cyclops,
wild Poseidon—you won’t encounter them
unless you bring them along inside your soul,
unless your soul sets them up in front of you.
Hope the voyage is a long one.
May there be many a summer morning when,
with what pleasure, what joy,
you come into harbors seen for the first time;
may you stop at Phoenician trading stations
to buy fine things,
mother of pearl and coral, amber and ebony,
sensual perfume of every kind—
as many sensual perfumes as you can;
and may you visit many Egyptian cities
to gather stores of knowledge from their scholars.
Keep Ithaka always in your mind.
Arriving there is what you are destined for.
But do not hurry the journey at all.
Better if it lasts for years,
so you are old by the time you reach the island,
wealthy with all you have gained on the way,
not expecting Ithaka to make you rich.
Ithaka gave you the marvelous journey.
Without her you would not have set out.
She has nothing left to give you now.
And if you find her poor, Ithaka won’t have fooled you.
Wise as you will have become,so full of experience,
you will have understood by then what these Ithakas mean.
C. P. Cavafy

26 Kasım 2016 Cumartesi

Bir küçüğün ölümü


Bir küçüğün ölümü



Bu kör karanlığı yırtarak giden atlı da kim?
Baba ve oğul, çok kıymetli oğul…
Baba sımsıkı tutmuş çocuğunu, sıcacık,
Kötülüklerden emin,
Onu herşeyden korumak isteyerek..

"Ama oğlum niye yüzünü benden saklarsın?
Neden korkarsın?"

"Bak baba Azrail gelmiş, yanımızdan yürür..
Görmez misin, iste tacı işte tahtı!"

"Yavrum o sistir buluttur; korkulacak bir şey değildir…"
Azrail

“Gel yavrum gel benimle,
Benim seninle oynayacak çok oyunlarım var,
Gösterecek güzel sahiller, yeni açmış gonca güller var,
Senin üzerine giydireceğimiz sırma kaftanlar var…"

“Baba, baba duymaz mısın?
Azrail kulağıma üfler nefesini.”

“Sakin ol yavrum canım yavrum
O yaprakların hışırtısıdır rüzgardır”

Azrail:
“Haydi geliyor musun benimle güzel çocuk?
Benim kızlarım var sana iyi bakarlar,
Seni eğlendirirler,
Dans ederler şarkılar ninniler söylerler,
Seni kollarında uyuturlar.”


“Baba baba görmüyor musun?
Bak Azrail'in kızları gelmiş dans ederler!”


“Oğlum, canım oğlum,
Onlar ay ışığında parlayan söğüt dallarıdır”

Azrail:
“Gel benimle seni çok seviyorum, güzel çocuk;
Senin burada olduğunu hissettim, kokunu aldım, peşinden geldim...
Bak gönlünle gelmezsen, zorla götürürüm..."

"Baba, baba sonunda yetişti bana;
Sonunda yakaladı…"

At fırlar çılgıncasına bir hızla
Delicesine kaçar Azrailden
Adam titreyen oğlunu sıkıca kavrar bütün gücüyle evlerine,
çiftliklerine yetiştirmeye çalışır,

Avluya girdiklerinde tükenmiştir baba
Dehşetle bakar kollarındaki hareketsiz yatan yavruya…

Goethe'nin Erlkönig şiirinden esinlenerek...
Elif Mat Erkmen

Der Erlkönig 

Wer reitet so spät durch Nacht und Wind?
Es ist der Vater mit seinem Kind;
Er hat den Knaben wohl in dem Arm,
Er faßt ihn sicher, er hält ihn warm.

"Mein Sohn, was birgst du so bang dein Gesicht?" –
"Siehst, Vater, du den Erlkönig nicht?
Den Erlenkönig mit Kron und Schweif?" –
"Mein Sohn, es ist ein Nebelstreif."

"Du liebes Kind, komm, geh mit mir!
Gar schöne Spiele spiel' ich mit dir;
Manch' bunte Blumen sind an dem Strand,
Meine Mutter hat manch gülden Gewand." –

"Mein Vater, mein Vater, und hörest du nicht,
Was Erlenkönig mir leise verspricht?" –
"Sei ruhig, bleibe ruhig, mein Kind;
In dürren Blättern säuselt der Wind." –

"Willst, feiner Knabe, du mit mir gehn?
Meine Töchter sollen dich warten schön;
Meine Töchter führen den nächtlichen Reihn,
Und wiegen und tanzen und singen dich ein." –

"Mein Vater, mein Vater, und siehst du nicht dort
Erlkönigs Töchter am düstern Ort?" –
"Mein Sohn, mein Sohn, ich seh' es genau:
Es scheinen die alten Weiden so grau. –"

"Ich liebe dich, mich reizt deine schöne Gestalt;
Und bist du nicht willig, so brauch' ich Gewalt." –
"Mein Vater, mein Vater, jetzt faßt er mich an!
Erlkönig hat mir ein Leids getan!" –

Dem Vater grauset's, er reitet geschwind,
Er hält in Armen das ächzende Kind,
Erreicht den Hof mit Müh' und Not;
In seinen Armen das Kind war tot.

https://www.youtube.com/watch?v=jZxzz-N3oxM

20 Kasım 2016 Pazar

Kanto 25 Hem suçlu hem güçlü…

Kanto 25
Hem suçlu hem güçlü…

Vanni, o bölümde görülmekten ve hırsızlığının tescillenip, şiirde yer almasından dolayı duyduğu öfkeye gem vuramaz. Dante’ye “senin ileride başına gelecekler var” diye gelecekten haber verir ve “bunu seni üzmek amacıyla yapıyorum” der. Gerçekten de  Dante Floransa daki yaşamında kendi tuttuğu partinin yenilgiye uğramasıyla sürgüne gönderiliyor.
(Dante şiirde böyle bir teknik kullanmış; tabii Ilahi Komedya sürgünde yazılıyor ama şiirde geçen olaylar tarih olarak 1300 yılından başlatılıyor ve oradaki ruhlar gelecekten haber veriyor Dante zamanı geriye alıp yaşadığı olayları ileride yaşanacakmış gibi veriyor)
Vanni sadece Dante ye bağırmak ve hakaret etmekle kalmıyor iki elini de gökyüzüne doğru uzatıp Italyanların Incir işareti dediği bizimde çok iyi bildiğimiz sokaklarda çocukların kavga ederken yaptığı işareti yaparak bütün kutsal değerlere küfrediyor.

Daha o sözünü bitirmeden bütün yılanlar üzerine saldırıp onu susturuyor. Daha önce gördüğümüz yarı at yarı insan  Centaurlar ve ağzından alev çıkan ejderhalar gelip Vanni’yi oradan uzaklaştırıyor.
Hırsızlık çukurunda yılanlar günahkarları sokuyor; insanlar sürüngenlere, sürüngenler insanlara dönüyor, sürekli bir metamorfoz yaşanıyor.
Hırsızların Cehennem’de hiç bir şahsi eşyaları, üzerlerinde kıyafetleri yok. Tamamen çıplaklar. Tek sahibi oldukları şey bedenleri; ona da sahip olamıyorlar; sürekli olarak sürüngenler bedenlerini kendilerinden çaliyor. Yilan oluyor,ejderha oluyor, kertenkele oluyorlar; kimin bedeni kime ait belli olmuyor.
Bu kantonun özelliği hep karanlık ve sürüngenlere yer vermesi, çünkü hırsızlıkta sinsice karanlıkta yapılan bir iş...
Floransa’nın diğer namlı hırsızları da bu kargaşa içinde yer almış. Siyaset ve iş dünyasının iç içe geçtiği hangi paraların nerelere gittiği bunun soruşturulmasından da iş başındakilerin rahatsız olup öfke krizine girdiği zaman zaman görülüyor.
Hem yetim hakkı yiyip hem de halk nezdinde o yüksek mevkilerin verdiği saygınlığı sürdürmek mümkün olmuyor.Olmayınca da ciğerinin yettiği kadar bağırmaya kalıyor iş.
Ben bu kantoyu yorumlarken hırsızlığı sadece adi hırsızlık para pul meselesi,siyaset-iş ilişkisi olarak görmedim son zamanlarda ki gündemi meşgul eden önergeler nedeniyle aynı zamanda çoluk çocuğa göz dikenler, gençliklerini, çocukluklarını, mutluluklarını, ümitlerini, bedenlerini çalanlar da geldi aklıma. Onlar için de bu cezalar, kendi bedenlerinin çalınması  sürüngenlere dönüşmeleri uygun olmuş…


Kanto 25
Ilahi Komedya
Yorumlar
Elif Mat Erkmen


Man doing the gesture of the fica, anonymous, 
circle of Bartolomeo Manfredi (around 1615-1625), oil on canvas.

19 Kasım 2016 Cumartesi

Kanto 24 / Hırsızlar

Kanto 24
Hırsızlar

Inferno
Dante Ilahi Komedya
Yorumlar
Elif Mat Erkmen



Geçen bölümde şeytanların kendisini kandırmaya çalışması, Virgil'i çok öfkelendirir ve
Virgil' in morali bozulur bu duruma yolcumuz Dante'de çok üzülür ve kendisini çaresiz hisseder. Orada her yönden Virgil in kendisine yol göstermesini istemektedir buna muhtaçtır Virgil olmadan yolculuğa devam edemez.

 Fakat sonra Virgil dönüp Dante'ye baktığında; Dante ilk başta,  karanlık ormanda karşılaştıkları anı hatırlar ve ustası Virgil'in gene eskisi gibi kendisine rehberlik etmeye devam edeceğini anlar.

Virgil aklı, mantığı ve felsefeyi temsil etmektedir, ama bir insan ne kadar akıllı ve iyi niyetli olursa olsun, bazan kötü niyetli kişilerce kandırılabimektedir. Fakat bu moral bozukluğunu çabuk atlatırlar, çünkü Virgil yine duygularıyla değil, aklıyla haraket etmeyi seçmiştir.


Evet şeytanlar "Köprü depremde yıkıldı, bir sonraki bölüme gidemezsiniz; ancak biz sizi buradan çıkarabiliriz, sırtımızda taşırız" demişlerdi ama Dante ve Virgil oradaki diğer ruhlardan, kayalara tırmanarak bu bölümden çıkabileceklerini öğrendiler (Şeytanla işbirliği yapmadan önce bir defa daha sorup, çare aramanın faydasını gördüler. Bu arada "iki yüzlüler" bu defa doğruyu söylemiş oldu.

Diğer ruhların-yani ikiyüzlülerin- kıyafatlerinin içinde taşıdıkları ağırlık (veya vicdanlarındaki ağırlık) nedeniyle bu kayalıkları tırmanıp bu çukurdan çıkabilmeleri imkansızdı ama Virgil ve Dante çıkacaklar.

Virgil günahsız bir ağırlığı yok o zorluk çekmiyor. Dante hala yaşamakta olduğu için dünyadaki normal ağırlıyla yürüyor ve çok yoruluyor. Virgil ona diyor ki, "Bastığın yere dikkat et,  taşın senin ağırlığını taşıyıp taşıyamacağını hesap et; yoksa çukura yuvarlanırsın"

Sonunda güç bela tepeye varıyorlar. Dante bir kayaya yaslanıp, soluklanmak istiyor. Virgil, "Hayır devam edeceğiz, başarının bedeli ağırdır, durup dinlenemezsin, kalk!" diyor.

Yüksekten bakınca bir sonraki çukur görünüyor, burası karanlık ve yılanlarla dolu bir yer...Hırsızların çukuru.

Şairler bu sefer, hırsızlık çukurunu daha iyi görmek için aşağıya doğru inmeye başlıyorlar.
İniş çıkıştan daha kolay (felsefi anlamda aynı zamanda, ahlaken doğruyu yapmak kötülükten uzaklaşmak daha üstün bir amaç izlemek zor; kötüyü seçip aşağıya yuvarlanmak kolay)

Burada hırsızların çıplak vücutlarına yılanlar dolanmış elleri kolları yılanlarla bağlı eliyle hırsızlık yapamasın diye sımsıkı bağlanmış.

Yılanlar bunlara saldırıyor bir tanesi yılanın ısırmasıyla birden alev alıyor anında yanıp kül oluyor sonra birden yeniden küllerinden doğuyor ve işkence tekrar başlıyor.

Bu ruh artık çılgına dönüyor, sara nöbeti gibi bir nöbete tutuluyor. Dante bunun kim olduğunu merak ediyor, yanına yaklaşıp soruyor. İsmi Vanni Fucci imiş. "Ben Toscana da yaşadım, canavarın tekiydim"  diyor. Dante hatırlıyor; bu çok tehlikeli,  şiddet yanlısı, öfkeli bir adamdı; acaba neden buraya attılar da, öfkelilerin bölümüne atmadılar, diye hayret ediyor. Vanii'ye bunu sorduğunda, adam iyice kızıyor ve kendisinin burada hırsızlar arasında olasından ve bu çektiği azaptan çok, burada Dante tarafından görülmeye üzüldüğünü söylüyor; o öfkeyle Dante ve Floransa hakkında kehanetlerde bulunuyor.
 Biraz üstü kapalı olarak "senin mensubu bulunduğun parti fena yenilecek" diyor ve "bunu da seni üzmek için söyledim" demeyi de ihmal etmiyor.

O zamanlar Floransa'nın kliseleri çok zengin; altın gümüş dolu. Bu Vanni klisenin hazinelerini çalmış; ortadan kaybolmuş; yalnız, onun yerine bir başkası haksız yere mahkum edilmiş ve bir sene hapis yatmış. Sonunda durum anlaşılmış ama Vanni kaçıp kurtulmuş ama ortakları yakalanıp cezalarını çekmişler.

Vanni de dünyada çekmediği cezanın daha ağırını Cehennem de çekiyor...

14 Kasım 2016 Pazartesi

Kanto 23 İkiyüzlüler

Kanto 23
İkiyüzlüler


Bu kantonun başında Dante fare ile kurbağanın hikayesini hatırlıyor. Kurbağa nasıl fareyi karsı kıyıya geçirmeyi vaad etmiş ve fare de buna kanmışsa; bu bölümde de kendi çıkarı için başkalarını kandıranlar var. Kurbağanın asıl maksadı iyilik yapmak değil fareyi su da boğup yemekti ama çırpınmakta olan fareyi gören bir şahin ikisini de yedi. Önceki bölümde gördürdüğümüz gibi Infernonun shatekarlar bölümünde ruhlar hem birbirlerini, hem etraflarındaki şeytanları kandırmaya çalışmaktadırlar Aynı şekilde şeytanlarda hem birbirlerini hem de Dante ve Virgili kandırmaya çalışırlar.

Bu çukura yukarıdan baktıklarında, şairler çok ağır ağır ilerlemekte olan ruhları görürler sanki çok ağır bir yük taşımaktadırlar Bunların üzerlerindeki cüppe ve pelerinler altın yaldızlı parıl parıl parlamaktadır ama cüppelerin içleri kurşunla kaplıdır yani taşıdıkları yük kurşun gibi ağırdır.

Burada ki ikiyüzlüler daha çok din adamı görünümü altında insanları kandıranlar.
Cehennemin diplerine geldikce suçlar ağırlaşıyor, sahtekarlar, iki yüzlüler onun için özellikle buradalar. Çünkü Allah'ın insana verdiği en büyük hazine akıl. Bu sahtekarlar, insan aklıyla dalga geçiyor; iki yüzlülükleriyle insanları kandırmaya çalışıyor. Dıştan (tabii kandırmak için) altın yaldızlı ve pırıltılılar ama taşıdıkları yük vicdanen çok ağır olduğu için cüppelerin içi kurşun ağırlığında; yürüken dik yürüyemiyorlar; dışarıdan bakıldığında mütevazi şekilde hafif öne eğik vaziyette yürüyormuş gibi görünüyorlar.

Onlara göre suçsuz olan ve ağırlık taşımayan Dante ve Virgil'in yürüyüşü çok daha hızlı. Dante bu ruhlarla konuşmak istediği için Virgil'den yavaşlamasını rica eder. Konuşacak birisini ararlarken, bir ruh Dante'nin Toscana aksanını tanıyarak kendisine seslenir ve "beni bekle" der.
 İki ruh yanlarına yaklaşır; konuşmazlar; Dante ve Virgil'i bir süre gözlemledikten sonra Dante nin yaşayan biri olduğunu anlarlar; konuşurken boğazının nasıl hareket ettiğine dikkat ederler ve Dante'ye niye ikiyüzlülerin vadisine geldiğini sorarlar.
Dante kendisini tanıtır ve ruhlara kim olduklarını; niye acı çekmekte olduklarını sorar. Bunlar Floransa'nın barış halinde yaşamasından sorumlu iki rahiptir. Göreve beraberce atanmışlardır ve oradaki çok karmaşık iş, siyaset ve dini hayatı bir arada barış içinde yürütmekle görevlendirilmişlerdir. Floransa da birbirine düşman iki siyasi parti çok zengin bir ticaret hayatı ve politilkacılar çok içli dişlı olan din adamları vardır.
Dante bunlarla kızgınlıkla konuşur çünkü fakirlerin haklarını korumaları gerekirken korumamış kendileri zengin olmuşlardır. Bu bölümde iki yüzlüleri anlatırken Dante'nin en çok kızdığı kişiler, din adına insanları kandıranlar. Floransalı iki rahipte dirlik düzeni sağlamak için iki ayrı parti tarafından beraber çalışmak ve Floransa yı beraber yönetmek için atanmış ama devirlerinde o kadar kan akmış ki işlerine son verilmiş.

Bu rahiplerle konusmaktayken yerde çarmıha gerilmiş olarak yatan birini görürler; biraz ileride biri daha vardır aynı şekilde yatan. Bunlar Hz. Isa zamanında dost gibi görünen ama ona kötülük yapan *Farisiler'den iki kişidir.

Isa peygamber geldiği zaman Kutsal topraklardaki halk, hem  yahudi idareciler tarafından çok fazla baskı görüyor ,hem de çok fazla vergi ödemek zorunda kalıyordu. Aynı şekilde, o topraklar Roma Imparatorluğuna baglı olduğu için, bir de Roma'ya vergi veriyorlardı. Isa bunlarla mücadele etmek, yoksul halkı korumak isterken, bir çok düşman edindi ve sonunda kendisine ihanet edenler barışı korumak adına "İsa ölsün" diyerek, onu çarmıha yolladılar. Farisilerin Konseyi, kendi otoritelerine Hz. Isa nın karşı çıkmasına tahammül edemedi.

 Buradakiler yüksek rahip Caiaphas ve onun kayın pederi Annas, "Farisi Konsey"ine, "İsa' nın ölümü, barışı korumak adına iyi olacaktır" diyen iki kişi…

Dolayısıyla Cehennemdeki cezaları da suçlarına uygun olmuş; her ikisi de çarmıha gerilmiş... Ama dik vaziyette değiller yere serilmişler ve onlar bu vaziyette yol üzerinde yatar ve acı çekerken, Cehennem halkı da üstlerinden yürüyüp geçiyor…


Virgil Isa'nın doğumundan önce yaşamış bir kişi olduğu için bu manzarayı ilk defa görüyor ve çarmıha gerilmiş adamlara bir süre bakakalıyor.

Sonra dönüp daha evvel konuşmakta oldukları rahibe buralarda geçebilecekleri bir köprü olup olmadığını soruyor o da bir yer tarif ediyor. Yollarına devam ediyorlar.


*Farisiler- Pharisees ikinci tapınak döneminde  (y. M.Ö. 515 - M.S. 70) İsrailoğulları içinde doğan bir Yahudi toplumsal hareketi, düşünce okulu ve siyasi grubudur.

13 Kasım 2016 Pazar

Kanto 22 Görevi Kötüye Kullananlar

Kanto 22
Görevi Kötüye Kullananlar
Inferno
Ilahı Komedya. Dante
Yorumlar
Elif Mat Erkmen


Dante, bugüne kadar ki hayatında atlıları, askerleri, savaşları, ordunun yürüyüşünü ve hücumlarını görmüştür ama buradaki şeytanların yürüyüşü gibi bir şeyi hiç görmemiştir.  Bu bölümde şeytanlar Dante ve Virgil’le beraber yürümektedirler.
Dante, arada uçurumdan aşağıya bakmaktan kendisini alamaz. Aşağıda kaynayan ziftin içinde mahkumlar el ve ayaklarını çıkarmaya çalışmaktadırlar; bazıları sığ yerlerde saklanıp gözlerden uzak olmaya çalışmaktadır ama bir şeytan yaklaşırsa gene korkuyla ziftin içine atlamaktadırlar.
Dante bu şeytan alayına hayretle bakar. Cehennemin dünyadan ne kadar farklı olduğunu düşünür.
Şeytanlardan biri kancasıyla günahkarı saçlarından yakalar ve çukurdan çıkarır. Diğer şeytanlar onu parçalamak isterler. Dante Virgil’e bu kişinin kim olduğunu sorar. Virgil de bilemez ve günahkarin kendisine sormaya karar veri;  Navarette ( Ispanya’da  )doğumlu olduğunu öğrenir.

Cehennemin derinlerine indikce cezalar ağırlaşır ve şeytanlar daha da şeytanlaşır. Hem Cehennem ehlini parçalarlar; hem de kendi aralarında ‘kim parçalayacak’ diye kavga ederler. Enteresan olan bu kadar acı ve sıkıntının içinde, günahkarların yine de Virgil ve Dante’yle konuşarak, kendi hikayelerini anlatmak istemeleridir.

Virgil Navareli ruha, “ burada başka Italyanlar var mı?” diye sorar ve ruh da “evet”, diyerek bazılarından örnek verir
Bu kadar felsefi ve derin bir yolculuk yapmaktadırlar ama şairler daha çok gene kendi memleketleri Italya yı düşünmekte ve Italyanların öbür dünyadaki akıbetlerini merak etmektedirler. Herhalde diğerleri ne yaparsa yapsın diyorlar…

Bu arada günahkar ruhlar kaçmaya uğraşmakta; büyük bir kargaşa içinde şeytanlar onları kovalamakta;  kovalayayım derken, birbirleriyle kavga etmekte; kavga ederken de şeytanlardan ikisi kuyuya düşmektedir.

Bu kadar acı ve ıstıraptan sonra, şairler böyle komik hadiselere de şahit olurlar.
 Eninde sonunda ruhlar, şeytanlardan kurtulur ama yine ziftin içine düşüp cezaların çekmekten kurtulamazlar.
Burada da daha önceki kanto da olduğu gibi yüksek mevkilerde bulunup ta görevi kötüye kullanan rüşvet yiyen haksız kazanç sağlayanlar cezalandırılmaktadır…



12 Kasım 2016 Cumartesi

Fare


Bir varmış bir yokmuş;

Bahçelerden birinde, bir ürkek fare yaşarmış, biraz da kararsız, ‘oraya mı gitsem buraya mı gitsem’ derken, kendisini bir su kenarında bulmuş. “Şöyle bir girip yüzsem mi, bilmem ki nasıl olur” derken hemen bir açıkgöz kurbağa yanaşmış yanına; “ne yapıyorsun burada?” demiş. “Eee, biraz suya girip serinlemek istiyorum ama korkuyorum ya boğulursam” demiş fare.
“Yok boğulmazsın, ben seni yüzdüreyim” demiş kurbaga.
“ Ama nasıl olur?” falan derken,
Gel korkma senin kuyruğunu benim ayağıma bağlarız, sen benimle beraber yüzersin demiş kurbağa Maksadı fareyi suda boğup yemek...  öyle yapmışlar ayaktan bağlanıp yüzmeğe başlamışlar.

 Fare önce halinden memnun, sonra açıldıkça bir korku almış fareyi, hadi dönelim demiş ama kurbağa dinler mi? Açıldıkça açılmış, sonra suya dalmış fare çırpınmaya başlamış, o çırpınırken yukarıda uçmakta olan bir şahinin dikkatini çekmişler. Bakmış hazır yem var, şahin bir dalıp fareyi kapmış tabii fareyle birlikte kurbağa da şahine yem olmuş...




Ne diyeyim fare? Takılma kurbağanın peşine o batıp çıkmaya alışık ama ava giden avlanır bazan...

10 Kasım 2016 Perşembe

Kanto 21 Rüşvetciler


Kanto 21
Rüşvetciler

Inferno
Dante Ilahi Komedya
Yorumlar
Elif Mat Erkmen

Venedik Arsenal

Dante ve Virgil beşinci çukura geldiklerinde; bu bölümün her yerden daha karanlık olduğunu farkederler; aşağıda kaynayan bir zift vardır. Bu görüntü Dante’ye Venedik tersanesini (Arsenal) hatırlatır. O dönemde dünyanın en güzel gemileri Venedikte yapılmaktadır. Venedikler gemicilikte çok ustadır ve tersaneleri cok meşhurdur (günümüzde sanat merkezi olarak kullanılıyor)Eskiyen gemiler kışın tersaneye çekilir ve gemilerin altı su almasın diye ziftle sıvanır. Dante aklından bunları geçirirken birden bir yaratık belirir ve Virgil’in “saklan” demesiyle Dante kendisini bir kayanın arkasına atar. Diyeceksiniz ki “Dante niye saklandı?” çünkü o da vaktiyle Floransa da yüksek bir mevki sahibiydi ve o da bazı suçlarla suçlanmış en sonunda orayı terketmek zorunda kalmıştı Sonradan suçsuz olduğu anlaşılsa bile ne olur ne olmaz diye tedbir alıyor.

 Bu korkunç Zebani; sırtında rüşvetçiliğiyle meşhur eski bir devlet adamını taşımaktadır uçurumun kenarına geldiğinde onu aşağıya ziftin içine fırlatır. Bu çukur rüşvetçilerin, mevkilerini kötüye kullananların, vazifeyi suiistimal edenlerin yeridir. Zebani bu adamı cukura attıktan sonra, hemen başkalarını getirmek üzere geri döner. Bu kutulara servet yığanlar taşı taşı bitmez…

 Diğer Zebaniler günahkarlara “ziftin içerisine gir, orada saklan gözükme” derler. Çünkü etrafta başka şeytanlar vardır ve bu rüşvetçiler nasıl milletin cebindeki paralara musallat olmuşsa o şeytanlarda uzun kancalarla uzaktan bunların üstüne saldırıp etlerinden et koparmaktadırlar.

Virgil Dante’nin saklandığından emin olduktan sonra, oradaki diğer Zebanilerle konuşup buradan geçmekte olduklarını söylemek istiyor; fakat bunlar çok tehlikeli ve vahşiler; anlaşamayacaklarını anlayinca,Virgil onlara “Reisiniz kimse o gelsin” diyor.

 "Malecoda" diye birisi geliyor; ismi de "Kötü Kuyruk" demek; aynen dizilerdeki ağalar gibi şöyle bir şişinip, izin veriyor geçmelerine, ‘başlarına bir şey gelmesin’ diye  yanlarına on kadar şeytan katmayı da ihmal etmiyor:

 “Burada deprem oldu, köprüler çöktü bir sonraki köprüden geçeceksiniz” diyor.“Deprem oldu” demelerinin sebebi, Hz. Isa öldüğünde öbür dünyada deprem olmuş Cehennemin bazı yerleri yıkılmış. (Ortacagdaki Hristiyan inanışınca)

Dante gene bu şeytanlardan korkuyor; “Bunlar bizimle gelmesin” diyor ama Virgil onu ikna ediyor:  "Sen daha ölmedin sana dokunamazlar" diyor; ve böylelikle yollarına devam ediyorlar...

Dante şiirinin bu bölümünü daha çok komedi tarzı bir uslupta yazmış ve diğer bölümlerden farklı olarak kullandığı kelimeler kaba saba; sahne kah çok korkutucu; kah komik; adeta bu hayatta o yüksek mevkilerdeyken çok kasılıp küçük dağlari ben yarattım diyen tiplerle bu arada kendisiyle de dalga geçer gibi.

Hem ortam karanlık; hem de günahkarlar ziftin içinde. Onlara oradan çıkmamaları, gözlerini açmamaları söyleniyor, çünkü dünyada da bu rüşvet alıp vermeler, ihale pazarlıkları, hesaba para aktarmalar falan gizlilik içerisinde ve gözlerden uzak yerlerde oluyor.

Kantonun sonunda bu günahkarlardan biri gene dünyadaki gibi bir uyanıklık yapıyor ben ıslık çalayım diğer rüşvetcilerde buraya toplansın onları didiklersiniz diye Zebanileri kandirarak kacmak istiyor ve kaçıyor bunu gören Zebaniler hemen onun peşine koşturunca o kargasa da Danteyle Virgil de oradan uzaklaşma imkanı buluyorlar...


7 Kasım 2016 Pazartesi

Kanto 20 Falcılar ve Büyücüler



Falcılar ve Büyücüler

Dante 
Ilahi Komedya
Inferno
Kanto 20
Elif Mat Erkmen
George la Tour- the Fortune Teller

Şairler  bu bölüme geldiğinde yüksekçe bir yerden aşağıya bakar orada bir ayinde yavaşca ilerleyen rahibelerin ve din adamlarının ayin yürüyüşü gibi ağır adımlarla ilerleyen ruhları görür. Çok hüzünlü bir yürüyüştür bu; hiç durmadan bir daire çizerek dönerler.
Dante bu ilerleyen grubtaki ruhların kim olduklarını anlamak ister. Yüzlerine bakmak için eğildiğinde, dehşet içinde kalır; hepsinin başı boyunlarından ters dönmüştür, ileriye değil, geriye bakmaktadırlar. Başları önlerine eğik vaziyette ağlayarak yürümektedirler; çünkü bu kişiler hayattayken falcılık ve büyücülük yapmışlardır ve ahirette ileriye bakmaları yasaklanmıştır.
 Dünyada geleceği görmek gelecekten haber vermek bütün büyük dinlerce günah kabul edilmiş fakat falcılar bu işle uğraşmışlar, gelecekten haber vererek para kazanmışlardır; şimdi onlara önlerini görmek yasaklanmıştır. Önlerini göremedikleri için geri geriye yürümektedirler.

Dante bu geçit alayından çok etkilernir; “Bugüne kadar hiç böyle bir şey görmedim” der gözyaşlarını tutamaz ve bir kayaya yaslanarak ağlamaya başlar.
Virgil kızar; “Sen hala bunlar için mi ağlıyorsun? Burada (yani Cehennemde) kimseye acımak gerekmez; çünkü bunlar cezalarını hakketmiştir.  Geleceği görmek sadece Allah’ın işidir; gelecekten haber verme iddiasında bulunmak büyük bir kibirdir. Başını kaldır da Amphiarous’a bak! Thebes’lilere karşı savaşan yedi kraldan biriydi, sonra savaş esnasında kendi ölümünü görüp kaçmak istedi ama bu sefer de savaştan kaçarken depreme yakalandı ve açılan yarıktan düşerek yer altı dünyasına yuvarlandı.  şimdi o da diğerleri gibi geri geriye yürüyor” der.

Sonra büyücü Tireas’ ı gösterir; “o da önce erkekti büyü yaparak kadın olmaya karar verdi.Birbirine dolanmış iki yılana asasıyla dokundu kadın oldu yedi sene kadın olarak yaşadı ve sonra yine birbirine dolanmış yılanları gördü fikir değiştirdi ve asasıyla bu iki yılana vurarak tekrar erkek oldu” der.

Dante burada başka kimler olduğunu merak eder ve Virgil Romalı falcı Arun’u gösterir. O da Pompey'le Sezar ın savaşacağını, Sezar' ın galip gelicegini ve  Pompey’in öleceğini bilmiştir.

Böylece Virgil, Dante’ye antik çağdan pek çok örnekler verir, kendi memleketi Italya’nın “Mantua” bölgesini anlatır ve “bunları iyi öğren, kimse seni kandırmasın” der.

Bütün cadılar, büyücüler, bez bebeklere büyü yapan kadınlar, bir takım baharatları karıştırıp insanları büyüleyenler, gemilerin ne zaman sefere çıkması gerektiğini astrolojik olarak hesap eden astrologlar buradadır.

Mantua



İnsanlar her devirde gelecekten haber aramış ve bazıları günah olduğuna inansa da bundan vazgeçmemiştir. Günümüzde de astroloji ve fal merakı sürmektedir.