28 Ocak 2017 Cumartesi

Kanto 34 Inferno Cehennemin Dibi

Kanto 34
 Inferno

 Cehennemin Dibi
Yorumlar

Elif Mat

The kiss of Judas by Giotto Bondone Judas Opucugu

Virgil bir ortaçağ şarkısı mırıldanarak, Dante'ye artık Şeytan'a yaklaşmakta olduklarını haber verir. "Orada uzakta Cehennemin Kralı’nın bayrağı dalgalanıyor, dikkat edersen görebilirsin" der.

Sisler içinde görünen değirmen büyüklüğünde bir canavardır. Daha önceki bölümlerde gördükleri devler şeytanın ancak kolu kadardır.

Korkunç yaratık hırsla kanatlarını çırpmakta; içine sıkışıp kaldığı buz kütlesinden kurtulmaya çalışmaktadır.

Daha önce bahsettiğimiz gibi, kalplerinde hiç bir sıcaklık insan sevgisi barındrımayanlar, Cehennemin dibinde, buzun içine hapsedilmiş vaziyettedirler.

Dante, burada okuyucusuna seslenir: "Siz benim, şu anda ne kadar korktuğumu tahmin edemezsiniz; sesim soluğum kesildi; şu anda ne ölüyüm ne de yaşayan biriyim." 


Bir yandan da şeytanın, bir gemi yelkeni büyüklüğünde olan kanatlarının çırpmasından dolayı, esen korkunç rüzgarlara maruz kalmaktadırlar.

Şeytan "kurtulayım" diye çırpındıkça, kendi yol açtığı rüzgarların etkisiyle hava daha da soğur; kendi kusuruyla düştüğü Cehennem'den, gene kendi hareketleri neticesinde kurtulamaz; gözlerinden kanlı yaşlar akar.
Üç yüzü vardır: biri kan kırmızısı, diğerleri, kötü bir sarı ve siyah. Her üç ağızında da birer adam çırpınmakta ve bu korkunç canavara yem olmaktadırlar.

Virgil, Dante' ye şeytanın ağzındaki adamlardan birini gösterir: "Bu önde olan ve Cehennem'de en çok azap çekmesi gereken Judas Iscarıot' tur" der. (Hazreti Isanın havarilerinden Yahuda Iskaryot)

 Isa peygamber zamanında, Israil bölgesi, Roma İmparatorluğu'na dahildi; insanlar hem Roma' ya hem de Yahudi rahiplere vergi veriyordu; peygamberin, insan haklarını koruma mücadelesinde, bazıları kendisine düşman oldu ve öldürme planları yaptılar. Her iki taraftan da baskı geldi ve Hz. Isa'nin, "Kutsal Mabetlerde ticaret yapmayın" demesi üzerine Yahudi rahipler, onun Romalı askerlere teslim edilmesini istediler.
Judas Iscariot Son Aksam yemeginden kaciyor Carl Bloch

İncilin, "Matthew" bahsinde anlatılan hikayeye göre; Judas rahiplerden rusvet olarak "30 gümüş dinar" alıyor ve önceden yapılan plana göre, Romalı askerler gelince, Hazreti Isa' yı operek, kimliğini belli ediyor. Böylece carmıha götürülme süreci başlıyor.
Daha sonra, yaptıklarında pişman olup, "30 gümüş dinarı" rahiplere geri vermek istiyor, rahipler kabul etmeyince, elindeki keseyi yere fırlatıyor ve bu paralar yere saçılıyor.
Judas returning silver pieces-Rembrant paralari geri vermek istiyor

Judas'ın sonu hakkında rivayetler muhtelif, kimisine göre intihar etmiş, kimine göre uçurumdan yuvarlanmış, her halukarda kötü bir sonla cezalandırılmış.

Bugün hala edebiyatta ve günlük kullanımda Judas ismi, Judas öpücüğü ve 30 gümüş para "ihanet" anlamında kullanılıyor.

Diğer iki ağızda Sezar' a ihanet eden Brütüs ve Cassius vardir.
Brutus

Sezar zamanında Roma Cumhuriyetti ve  Consüller idare ediyordu, çünkü daha evvel Tiran’ lar vardı ve Roma halkı, Tiranlardan kurtulmak için Cumhuriyette karar kılmış; tek adam olmasın, üç kişilik konsül olsun istemişlerdi.

Ama insan tabiyatı, bazıları tek başına lider olmak istiyor, Sezar ve Pompey arasındaki savaşlar sonrasında, Sezar tek başına iktidar olacak, Roma da Cumhuriyeti yıkacak, Imparatorluk kuracak, “tiranlık” geri gelecek korkusuyla, aslında Brütüs "Roma ‘yı kurtarmak için" bu işe girişiyor ve Cassius la beraber Sezar'ı öldürüyor.
 Buna rağmen, Dante bu işi devlete karşı islenmis bir suç olarak görüyor ve katilleri "ihanet" kısmında, Cehennemin dibinde, şeytanın ağzına vererek cezalandırıyor...

Judas, "peygambere" ve "dine" ihaneti temsil ederken; Brütüs ve Cassius, Sezar' ın kişiliğinde, "Roma'ya" ve "Devlet'e" ihaneti temsil ediyor.

Bunları gördükten sonra, Şair Virgil, "Artık herşeyi gördük; gün akşam oluyor, zamanımız doldu, gitmemiz gerek!" diyor.

Yalnız gidecek bir yol yok, şeytanın sırtına tırmanmaktan başka... Çaresiz şeytanın sırtını basamak yapıyorlar, çıkmaları gereken tepeye o sayede çıkıp, bir kaya oyuğundan geçerek ışığa doğru ilerliyorlar.

Dante yorulup bir kaya dibine oturuyor. Virgil, "Kalk", diyor, "ayaklarının üzerinde dur, yolumuz uzun ve meşakkatli, hem artık sabah olacak!"

Biraz önce akşam oluyordu, şimdi hemen nasıl sabah olacak? Biraz önce buzun içindeydik, şimdi buz kayboldu! Biraz önce şeytanın başını görmüştük, şimdi ayak kısmını görüyoruz, manzara değişti etraf yeşillikler içinde.

 Dante şaşırıyor, Virgil'e ne olduğunu soruyor.
Virgil, bu meşakkatli yolun sonuna geldiklerini, Cehennem'den çıkmak üzere olduklarını; Judeca bölümünün bittiğini; (Judas' ın ismiyle anılıyor) o kayanın derin oyuğundan geçtikten sonra feraha vardiklarini ve  aynı zamanda kuzey yarım küreden güney yarim kureye gectiklerini anlatiyor,

"Bu taraf suçsuzların yeridir; Şeytan Cennet' ten kovulupta Cehennem'e atıldığında, düşüşünün etkisiyle, bu yarık açılmıştı; oradan geçtik, biz buradan geçip gidiyoruz ama şeytan hep orada hapis kalacak" diyor.

Yani "her şerde bir hayır olaması" gibi; bu kötülükten de bir iyilik doğmuş. En kötünün olduğu yerde de; eninde sonunda "Hak'kın rahmeti" üstün geliyor; herşey iyiliğe tevil oluyor.

Geldikleri yerde ırmaklar akıyor; gizli dar bir yoldan ilerleyerek  tepeye tırmanıyorlar; Virgil önde Dante arkada yerin merkezine açılan bir cukurdan tekrar dünyanın yüzeyine  çıkıyorlar.


Ve… yeniden yıldızları görüyorlar!

Infernonun sonu; bir sonraki bölüm ARAF...



  

23 Ocak 2017 Pazartesi

Kanto 33 Açlık Kulesi


Açlık Kulesi
Kanto 33
Inferno
Dante Alighieri

Elif Mat

Yorumlar

Bu bölümde Dante Kont Ugolino ile karşılaşır. Cehennemein son bölümlerine geldikçe şairlerin;gördükleri manzaralar daha da ürkütücü olmuştur.
 Hainler bölümündeki ruhlar kalplerinde hiç bir sıcaklık barındırmadıkları için soğuğa mahkum edilmişler sadece başları görünecek şekilde buz kütlesinin içindeler. Soğuktan çeneleri birbirine çarpıyor gözlerinden akan yaşlar donuyor yaptıkları kötülüklere karşı istedikleri gibi ağlamalarına bile mani oluyor.
Kont Ugolino gerçek hayatta çok acı bir sonla karşılaşmış. O devirde Papalık ve Kutsal Roma Germen Imparatorluğu arasındaki mücadele Italya şehirleri arasında da iç savaşlara neden olmuş Kimin hangi taraftan olduğu belli değil bazıları hainlikle suçlanmış.
Ugolino da bu suçlananlardan biri çocular ve torunlarıyla beraber bir kuleye hapsediliyorlar 9 ay boyunca hapiste kalıyorlar ve bu sürenin sonuna gelindiğinde Archibishop Ruggeri'nin emriyle kulenin anahtarları ırmağa atılıyor ve mahkumlar aç susuz ölmeye terkediliyorlar.

Daha evvel ki bölümde Babil kulesini kibrin sembolü olarak görmüştük şimdi karşımıza bir açlık kulesi çıktı...

Dante Kont Ugolino'yu buzun içinde ve hemen yanındaki Achibishop Ruggolini' nin kafasının etine dişlerini geçirmiş vaziyette görür. Bu korkunç sahne çok acıkmış bir adamın, bulduğu ekmeğe yemesi gibidir. Şair, bu adamların yanına yaklaşır ve "Ben senin kim olduğunu ve öbürünün sana ne yaptığını biliyorum; istersen hikayeni bana anlat dünyaya geri döndüğümde ben de insanlara anlatayım" der.


Kont Ugolino Inferno dan esinlenen Rodin in heykeli



Kont başını kaldırır ve "Sen benden çok acı bir olayı hatırlamamı istiyorsun ama bu adamın bana neler yaptığını; niye burada komşum* olduğunu, ağlayarak da olsa sana anlatacağım. Buraya nasıl geldiğini bilmiyorum ama anladığım kadarıya Floransa'lısın.  Ben Kont Ugolino'ydum; bu da Archibishop Ruggolini'dir." der

Kendisini geçmiş zamanda tanıtıyor çünkü artık bitmiş gitmiş hayatının önemi yok ama düşmanını şimdiki zamanda tanıtıyor. O sonsuza kadar bu yaptığı kötülükle anılsın diye.

"Ben bu adam tarafından kandırılarak hapse atıldım" der; ve nasıl çocuklarının teker teker açlıktan öldüğünü anlatır.

Dante Pisa şehrine kızarak, bu kadar kötü birşeyi nasıl yapabildiklerini sorar; bu trajedide suçsuz günahsız ölen çocular için ağıt yakar.
Pisa

O sırada esen rüzgar Dante' yi şaşırtır, bunun nasıl mümkün olduğunu sorar Virgil' e. O da, " ileride kendin göreceksin" der.

Ugolino'nun yanından ayrıldıktan sonra, gözyaşları buz olup, gözlerini kapatmış olan, dik durmalarına rağmen, önlerini göremeyen ruhların yanına giderler.
 Ruhlardan biri, şaire buzu gözlerinden almasını rica eder; 
" gözümdeki perdeyi* kaldır" der.

Inferno nun ilk bölümlerinde Dante; Cehennemdeki ruhlara acıyor, onlar için ağlıyordu ve Virgil de onu uyarıyordu. Artık neredeyse Virgil hiç konuşmuyor;  Dante de Cehenneme mahkum edilen bu kişilerin cezayı hakkettiklerini düsünüyor ve ilerde göreceğimiz gibi adamın bu ricasını yerine getirmiyor.
 Onun gözlerindeki perdeyi kaldırmıyor ama kim olduğunu soruyor

Buradaki ruh "Papaz Albergio" imiş;  yaptığı kötülüklerin cezasını misliyle çektğini söylüyor.
Dante şaşırıyor: " Ne! Sen öldün mü?" 

Adam "Dünyadaki bedenimin yaşayıp yaşamadığı, umurumda değil; ama burası öyle bir yerdir ki; buraya bedenler ölmeden de ruhları düşebilir" diye durumunu açıklıyor.

 Bulundukları bölgenin adı Ptolomea misafirlerini öldürenlerin yeri
Macbeth' de olduğu gibi  misafire tuzak kuranlar var; eve davet edip öldürmüşler.
 Albergio, kardeşini öldüren birinden intikam almak için adami kandirarak çağırmışö evde yenilip içilmişö sonra "meyve getirin"demiş; bu adamlarına verilen bir işaret olmuş; adamları içeri girip, misafiri öldürmüş...
Dante bu duruma çok şaşar; Albergio " Biz ölmeden ruhlarımız Cehenneme düştü, yukarıdaki bedenimizi de kötü ruhlar işgal etti" der ve onunla aynı durumda olan Branca di Oria' yı gösterir.

Dante sorar: " Yani Branca şimdi dünyada, yiyip içiyor, yatağına yatıyor, uyuyor; ama ruhu burada öyle mi?"
Albergio, " Evet, bedenini şeytana teslim etti; beden mezara düşmeden, kendi ruhu Cehenneme düştü; şeytan dünyada bunun bedeniyle çeşitli kötülükler yapmaya devam ediyor" diye cevap verir.
  Branca'nın suçu da, Albergio gibi misafiri öldürmek; o da kayınpederini evine davet edip öldürmüş...
"Ama, şimdi artık benim gözümü aç" der, ruh.
Dante sözünü tutmaz, "buna verilmiş sözü tutmak  dogru olmaz" diye düşünür; "Böylesine iyilik yapılmaz"
Dante bu sefer Cenova  şehrine bağırır "Sizin aranızda bedenini şeytana teslim etmiş; ruhu Cehennemi boylamış adamlar var" ...
Cenova

*Komşu
"Komşuluk hukukuna" gönderme yapıyor, komşusuna, yakınındaki insanlara iyilik yapması gerekirken, bizi bu hallere düşürdü demek istiyor. Komşu sadece yanındaki komşu değil, bütün insanlık aslında...

 Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez...
Nisa Suresi 36. ayet

*Perde

Burada da günah işleyenlerin gözündeki perde ve açlık kulesindeki Ugolino' nun açlığın etkisiyle gözlerini görmez olması, gene perspektif konusunu gündeme getiriyor.


Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

Bakara Suresi 7 Ayet


14 Ocak 2017 Cumartesi

Kanto 32 Hainler

Kanto 32  Hainler

Inferno
Dante
Yorumlar
Elif Mat Erkmen


27 Onlara Ademin iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti "Seni mutlaka öldüreceğim" dedi. 
Öteki:" Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder" dedi
28"Beni öldürmek için elini bana uzatırsan  ben seni öldürmek için  elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki ben alemlerin Rabbi olan Allah tan korkarım"
29 "Ben istiyorum ki sen benim günahımı da senin günahını da yüklenip ateş halkından olasınç İşte budur zalimlerin cezası.
30 Nihayet nefsi onu kardeşini öldürneye ısındırdı o da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğramışlardan oldu.
31 Derken Allah kardeşinin cesedini nasıl saklayacağını ona göstermek icin yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O da dedi ki: " Vay be Şu karga kadar bile olamıyor muyum ki kardeşimin cesedini saklayayım" Bu arada pişmanlık duyanlardan olmuştu.


Maide Suresi 27 - 31


Caina Çukuru

Bu bölüme gelindiğinde Dante artık gördüğü dehşeti kelimelerle anlatıp anlatamayacağını düşünür.  
Bu artık Cehennemin son çukuru hainlerin yeridir; diğer bütün halkaları üzerinde taşımaktadır İnsanlık tarihindeki ilk günah Kabil in Habil i öldürmesi.Bu çukur da onun için ismini Habil ve Kabil in (Abel and Cain) hikayesinden alır, Caina çukuru  olarak adlandırılır.

Dante nin bilindiği gibi "Halkdiliyle Belagat" (De Vulgari Eloquentia ) adlı bir kitabı daha var.

O zamana kadar gerek bilimsel gerek edebi yazılar Latince yazılıyordu ve Avrupa da Latince entellektüellerin ortak diliydi. Bu kitabında Dante edebi eserlerin halk dilinde yazılmasını savunmuş ve Latinceyi ve Latince kökenli dilleri incelemiştir.

Sadece gramatik olarak dilleri değil aynı zamanda edebiyat tarzlarını da incelemiş: aşk şiiri, destanlar, kahramanlık şiirleri, ağıtlar, antik dönemdeki tragedya ve comedya tarzları eserine konu olmuştur.
İlahi Komedya da da değişik bölümlerde değişik tarzlar kullanmıştır.

Ama burada hangi tarzi kullanacaktir? Burası artik Cehennemin son çukuru; sözün bittiği yerdir.

Burada gördüklerini nasıl yazacağını şiirini nasıl formüle edeceğini düşünür, "elimizde bunu yazacak bir form yok" der. 
Bu hainlerin yaptıkları eski Yunan trajedilerindeki gibi yüksek bir dille anlatılamaz çünkü destan değil; aile içinde  samimi bir dille de anlatılamaz çünkü bu hainler en temel değere aileye ihanet etmişler o dilin sıcaklığı buraya uymaz diye düşünür ve "İlham Perileri"nden yardım ister. O ilham perileri ki taşları yerlerinden oynatıp mitolojide Amphion'a yardim etmislerdir.



Geçen bölümde gördüğümüz Dev Antaeus yavaşça eğilerek şairleri ayağının dibine buzun üzerine bırakır.
Burası karanlıktır ve sadece uçsuz bucaksız, buz tutmuş yüzeyi ile cam gibi parlamakta olan bir göl görünmektedir. Kalplerinde hiç bir sıcaklık taşımayan günahkarlar bu soğuğa mahkum edilmiştir buradaki ruhların vücutları suyun içerisinde başları dışındadır yüzleri soğuktan kızarmıştır.
Dante' ye bir ses dikkatli yürümesini ve kimsenin başına basmamasını söyler.  O sirada halen devin indirdiği yere yüksek duvarlara bakmakta olan şair duyduğu sözlere şaşırır. Dikkatle gölün üzerine  baktığında kafa kafaya vuran iki koç gibi birbirlerine çok yakın duran ikizleri görür o kadar yakındırlar ki saçları birbirine karışmıştır.
 Dante onlara "niye böyle göğüs göğüse olduklarını" sorar. İkizler ağlamaya başlarlar ama soğuktan gözyaşları donar.
Bir başkası seslenir ve bunların Alberto' nun çocukları olduğunu söyler. İkizlerin ismi şiirde verilmese de zengin bir adamın çocukları olarak yaşamış mal kavgası ve üyesi oldukları iki farklı parti yüzünden birbirlerini öldürmüş olan Napoleone ve Alessandro oldukları biliniyor. Birbirleriyle yaptıkları mücadele öbür dünyada da devam ediyor.
Dante bu şekilde aile üyerini öldüren ruhların yanından geçiyor... Ona bu bilgileri veren adam da "yetim hakkı yemekten" dolayı burada; kendisine teslim edilen yeğenini mirasına konmak için öldürmüş.
Aileye ihanet edenlerin yanından geçtikten sonra vatana ve davaya ihanet edenlerin yanına geliyorlar.
 Yürürken Dante'nin ifadesiyle ( "isteyerek mi yoksa kaza eseri mi" bilemiyorum diyor) ayağı bir adama çarpıyor; yani sertçe tekme atmış gibi oluyor adamın yüzüne. 
Ruh acıyla bağırarak "niye tekme atıyorsun, hem de yaşayan biri gibi kuvvetlisin" diyor. 13. bolumde gordugumuz agacin niye benim dalimi kiriyorsun demesi gibi...
Dante" yaşayan biri" olduğunu söylüyor ve adama kim olduğunu soruyor: " Bana kim olduğunu ve hikayeni anlat seni şiirimde yazayım, dünyaya gittiğimde senden bahsedeyim" 
 Ruh tersliyor:  "istemez git başımdan" 
Dante sinirlenip, adamın saçını yoluyor, kim olduğunu bilmek istiyor.
 Adam kararli:  "beynimi de oysan, cevap vermeyeceğim" 
Yanlarından bir başka ruh; Bocca'ya ismiyle sesleniyor; "kes sesini, zaten soğuktan çenen birbirine vuruyor, takırdısını devamlı işitiyoruz, bir de inlemelerini mi dinleyeceğiz?" 
Bunun üzerine Dante adamın kim olduğunu anlar: Bocca degli Abatti Floransa' ya ihanet etmiş ve kovulmuş bir askerdir. Savaşta kendi tarafının bayraktarının elini kesmiş, sancak yere düşünce,  çıkan kargaşadan istifade eden düşman Floransalıları yenmiştir.
"Tamam" diyor Dante öfkeyle, " kim olduğun anlaşıldı; artık daha fazla konuşmana lüzum yok, senin düştüğün durumu dünyaya gittiğimde anlatacağım"
"Ne anlatırsan anlat ama şuradakileri anlatmayı ihmal etme" diyor ruh ve kalenin kapısını açıp düşmanı içeri alan başka bir adamı gösteriyor...



7 Ocak 2017 Cumartesi

Kanto 31/ Devler

Kanto 31

Devler

Ilahi Komedya
Inferno
Kanto 31

Yorumlar


Virgil’in kendisini önce kavgayı seyrettiği için azarlamasıyla yüzü bembeyaz olan Dante; Virgil’ in “gel yolumuza devam edelim” diyerek gönlünü almasıyla rahatlar, yüzüne tekrar kan gelir.
 Bu durumu Achille’in hem yaralayan hem de tedavi eden sihirli mızrağına benzetir. Virgil sözleriyle Dante’ yi hem" boş atışmaları, luzumsuz kavgaları" seyretmemesi konuşunda ikaz etmiş hem de Dante nin utanmasıyla onun "yüksek ahlak sahibi"olduğunu anlayarak, gönlünü almıştır.
Şairler sahtekarlar çukurundan çıkıp, taş köprüyü hiç konuşmadan tırmanırlar ve bir sonraki çukura,  yani devler ülkesine doğru ilerlerler.
Gece değil, gündüz değil devlerin ülkesi sisler içinde ve alacakaranlıktır.
Dante gözlerini alacakaranlığa alıştırmaya çalışken, birden tiz bir trumpet sesi duyulur; o kadar yüksektir ki ses duyduğu en yüksek sesli gökgürültüsünden beter kulaklarını çınlatır.
Charlemagne savaşı kaybettiğinde yeğeni Rolandın bandosu bu kadar kederli çalmamıştır. 
(Roland ordunun arka bölümünde saldırıya uğruyor; Charlmagne’ a haber vermek için trompetleri üflüyorlar ama o dönüp gelene kadar iş işten geçmis oluyor.)
Sesin geldiği yöne bakınca, yolcu kuleler görür ve Virgil'e sorar; “ Hocam bu şehir neresidir?”

Virgil “Sen hala karanlıktasın ve çok uzaktan bakıyorsun gördüğün şeyin ne olduğunu anlamaman normal. Yakına gelince ne olduğunu göreceksin, adımlarını sıklaştır”  der. Sonra görecekleri manzaranın Dante’yi korkutacağını bildiği için elinden tutarak; “En iyisi ben seni göreceklerine, bu tuhaf gerçekliğe hazırlayayım” der.
Burada perspektife isaret ediliyor. İnsanın gördüğü şey; bakış açısına, nereden baktığına, görülen objeye ne kadar uzaklıkta olduğuna, o andaki ışık durumuna  günün hangi saati olduğuna göre değişiyor. Felsefi ve psikolojik açıdan da böyle; ön yargılarımıza, yetiştiriliş tarzımıza ve tecrübelerimize göre olaylara bakış açımız değişebiliyor.
Montereggionni

Dante' nin kule gibi gördüğü ve Italya’nın Montereggioni şehrine benzettiği yere yaklaştıklarında, sis perdesi aralanır ve şekiller secilmeye başlanır. Gorduklerinin ne oldugunu anlamaya baslayinca Dante nin korkusu artar... Bunlar kule değil, insan şeklinde, mitolojideki dev yaratıklardır.  Mitolojideki Devler, bir sonraki çukurun etrafını kale duvarı gibi kuşatmışlar,  geniş omuzlari göğüsleri, iki tarafa açılmış kocaman kollarıyla ve butun heybetleriyle,  Cehennemin son çukurunun bekçileri, Zebanileri olmuslar. Yanlarına geldiklerinde  sadece devlerin belden yukarısının  görüldüğü, bacaklarının çukurun içinde olduğu anlaşılır.

Doğada da çok büyük hayvanlar vardır, ama onların insan zekası yoktur. Bu devler iki özelliğe birden sahip oldukları için çok korkutucudur. Dante, "doğa bunları yaratırken Mars'ın etkisi altında yaratmış"der. (Mars mitolojide savaş tanrısıdır.-Demek k; devler kuvvetlerini iyiye kullanmayacak)
Devlerden biri anlamadıkları bir dilde birşeyler söyler ve Virgil deve kızarak susmasını söyler “aptal aptal konuşma borazanını çal” der Sonra Dante ye dönüp açıklar: “Bu Nemrut’ tur bu aptal aptal konuşması, yeryüzündeki yaptığı kötülükler yüzündendir”

Çeşitli efsanelere  ve kutsal kitaplara göre insanlar azgınlık yapınca, Nuh Tufanı çıkıyor, tufanda kötüler boğuluyor, kurtulanlardan bir kısmı tekrar yeryüzüne yayılıyor. Sonra, gene kötülerle iyiler arasında mücadele çıkıyor kötüler diyor ki “Allah gene bize bir tufan gönderir boğuluruz; en iyisi bir kule yapalım, tufandan kurtulalım, şehirlerimizi kuleye kat kat inşa edelim.” Bunun üzerine Babil Kulesi inşa ediliyor.
(gene perspektif var; en tepeden görüş açısı değişiyor daha fazla şey görebiliyor- bu sefer bilgiyi ne yonde kullanacak ne amaçla istiyor? )
Pieter Bruegel- Tower of Babel

Bazılarına göre Kral Nemrut, Ibrahim peygamberi ateşe atan kişi ve  "görelim bakalım senin Tanrini” deyip kule yaptırmak, aklınca cennete kadar uzanıp oraya kötülük yapmak istiyor. Allah'i inkar ediyor. Bir anlamda tuzak kuruyor Allah bir bela gönderirse o kulesi sayesinde kurtulacak. Bunun üzerine büyüklenenlere bir ceza olarak Allah kulesini yıkıyor kulede yerlesmis olan halk bütün dünyaya yayılıyor.  Bir rüzgarla ( Nuhun tufanıyla) bir araya toplandılar, bir başka rüzgarla (kulenin yıkılmasıyla)  gene bütün dünyaya yayılıyorlar çeşit çeşit kavimler ve konuşulan diller olmak üzere. Dillerin karistirilmasi deniyor buna.
Insanoğlu hep merak etmiş; "Acaba Cennette hangi dil konusuluyordu? Ademle Havva hangi dili konustu? Dünyaya geldikten sonra niye insanlar bu kadar çok kavimlere ayrildilar? Niye bu kadar çok dil var?"
Babil kulesiyle ilgili efsanelere  ve Dante nin inancına göre Cennette Adem' le Havva Ibranice konusuyordu, Babil kulesi yapılana kadar dünyada tek dil Ibraniceydi, fakat insanlarin büyüklenmeleri üzerine, Allah insanları dünyanın dört bir yanına dağıttı.
(Tabii bu bizde farklı ilgili ayetleri asağıda yazacağım, farklı kavimlerin olması insanlara ceza degil. Aksine bir nimet. Insanların birbirlerini daha iyi tanımaları ve birbirlerinden bir şeyler öğrenmeleri amacıyla Allah öyle yaratmış. Yani bir fabrika ürünü gibi herkesin birbirinin ayni olmasi amaçlanmamış. Yaratılış hiç bir şekilde sınırlı değil aksine  uçsuz bucaksız sonsuz.
Ayrıca "teklik" Allah’a özgü; insanlarin bir "teklik" iddiasinda bulunmaları söz konusu değil. Bir tek kişinin çıkıp herkesi yönetmek iddiasında olması da mümkün değil. Büyüklenen teklik iddiasında olan haddi aşmış oluyor.)
Nemrut  kendi ınanışlarınca insanların dünyaya yayılması ve başka başka dilleri konuşmalarına kavimlere bölünmelerine sebeb olduğu için burada cezalandırılmıs Cehenneme konmuş ve gene suçla ceza arasında bir paralellik var onun lisanı diğerleri tarafından anlaşılmaz olmuş kimseye ne istediğini anlatamıyor.)
Virgil Dante' ye “Nemrutla konuşmak için nefesini tüketme bu bizim lisanimızı anlamaz saçma sapan konuşur” diyor ve yollarına devam ediyorlar; karşılarına bu sefer daha da korkunç bir canavar çıkıyor ama bu dev zincire vurulmuş hareket edemiyor.
Virgil açıklıyor; " bu kibirli canavar antik çağ tanrısı Jove' yi kızdırdı onun için zincire vuruldu. Çok kuvvetlenmişti, çok böbürlenmişti başka bütün canavarları yenmişti onun için tanrıları kızdırdı, eli kolu sonsuza dek bağlandı" diyor. Gene mitolojide devler Tanrılara karşı ayaklanıyor Jove onların üzerine yıldırımlar yağdırarak o isyanı bastırıyor. Bu ayaklananlar Cehennemde de zincire vurulmus vaziyetteler.
Virgil Hırıstiyanlık öncesi, pagan devirden olduğu için böyle örnekler veriyor.
Dante antik dönemden diğer devleri de görmek istediğini söyler. Virgil ona Antaeus' u gösterir. Denizler Tanrısı Neptune ve yer tanrısı Tellus' un oglu olan Antaeus pek cok savasta kahramanlık gostermiş sonunda kendisinden daha güçlü Herkül e yenilmiştir. Belden yukarısı çukurun üzerinde belden aşağısı içindedir ama o diğerleri gibi zincire vurulmamıştır.
 Virgil "Cehennemin  dibine, bütün suç ve günahların en dibine, Cocytus bölgesine bizi indirecek olan Antaeus' tur" der.
Virgil Antaeus' a yaklaşınca ona övgü dolu sözler söyler, kahramanlıklarını anlatır ve "senden ricamız bizi Cehennemin dibine, buz tutmuş vadiye indirmendir" der.
Cehennemin en dibi hainlerin yeridir ve onlara ateş bile çok görülmüş; onlar buza mahkum olmustur.
Bu kibir kulesi gibi duran dev elini uzatır önce Virgil' i; sonra, Virgil' in yardımıyla, Dante' yi avucunun içine alır.
 Dante kendisini Bolonya' daki kulenin tepesine çıkmış gibi hisseder; "keşke başka bir şekilde, Cehennemin dibine inmek mümkün olsaydı" der ama dev onları incitmeden,yavaşça eğilerek ayaklarının dibine bırakır...
Sonra gemi direği gibi tekrar dimdik doğrulur...
Bolonya Kulesi

Evet, bu enteresan bir konu değişik kültürlerde farklı yorumlanmış, sanat eserlerine konu olmuş. Babil kulesi çeşitli ansiklopedilerde ayrıntılı olarak anlatılıyor. İncil' de "Genesis" bahsinde geçiyor. Kuran' da bu konularla ilgili ne var diye araştırdığımızda, aşağıdaki ayetleri görüyoruz.
İlgili ayetler:
Kasas Suresi 38.ayet
Kuranda kule meselesi Musa ve Firavun hikayesiyle ilgili geçiyor
 Kasas suresi 38 ayet Firavunun kule yaptırıp Musa nın Tanrısına ulasmak istemesi konu edilmiş ve tabii Babil de değil, Mısırda.
38 Firavun dedi: Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Haman Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp bana bir kule yap ki Musa nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum
Bakara Suresi 102 Babil ismi geçiyor ama ayrı bir konu, büyüyle ilgili
...Ve Babilde Harut ve Marut adlı iki melek uzerine indirileni öğretiyorlardı...

Nahl suresi
22 Hiç kuşkusuz Allah onların sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyor.
 O büyüklük taslayanları sevmiyor.

 (26 binaların çökmesiyle ilgili yer belirtilmiyor._
26 Onlardan öncekiler tuzak kurmuşlardır. Bunun üzerine Allah binalarına temellerinden çarpmış da üsterindeki tavan tepelerine çökmüştü. Azap onlara hiç farketmedikleri yerden gelmişti.

Insanların kavimlere ayrılmasıyla ilgili olarak:
Hucurat 13
Ey insanlar! biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz Allah katında en seçkininiz kötülüklerden en çok korunanınızdır. Allah herşeyi bilir herşeyden haberdardır.
Maide 48
... Allah dileseydi sizleri tek bir ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çekmek için öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yaraşın. Tümünüzün dönüşü Allahadır. O size tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir.

1 Ocak 2017 Pazar

Kanto 30 Kalpazanlar



Dante Inferno
Yorumlar
 Elif Mat Erkmen

Yusuf ve Zuleyha- Guido Reni


Şairler sahtekarlar bölümündeki yolculuklarına devam ederler. Burada Dante antik dönemden hikayeler hatırlar. İnsanların savaş zamanlarında birbirlerine yaptıkları barbarlıklar, kötülükler, hayvanlardan beter birbirinin canına kastetmeleri, yaşadıkları travmalardan sonra intihara sürüklenenler, sevdiği evladını kaybedenler, bu acıyla göğsünü yırtarcasına feryat edenler gözlerinin önünden geçer…
 Inferno da gördükleri bundan beterdir buradaki ruhlar birbirinin etine dişini geçirmiş yırtmaktadır.
Sahtekarlar bölümünde en beter vaziyette olanlar; sahte kimlikle başkalarını kandıranlardır.
(Maalesef günümüzde de görüyoruz sahte doktor sahte dişçi sahte psikolog sahte dindar insanlara iyilik öğreteceğine fitne tohumu atan ayrılıkçılar din mezhep dil etnik ayrım yapan masum insanların ölümüne neden olanlar vazifesini başkasının yaşam tarzına bekçilik yapmak sananlar…)
Bu çukurda gezerken, karşılarına böyle çeşitli menfaatler uğruna, sahtecilik yapanlar çıkar;

Master Adam sahte para basmıştır ve gerçekten Dante zamanında yaşamış bir kisidir. 24 ayar altın yerine 21 ayar altın para basarak ekonomik krize sebep olmuştur. O dönemde Floransa' nın parası Florantine Avrupa da çok önemli bir para birimiydi. Paranın üzerinde de John the Babtist (Yahya Peygamber)in resmi bulunmaktadır bu da suçunu daha da ağırlaştırmaktadır.
Master Adam, Inferno da susuzlukla cezalandırılmış. Dante onu gördüğünde ateşler içinde yanan hasta bir adamın kurumuş dudakları gibi ağzının açılmış ve vücudunun şişmiş olduğunu farkeder.
Master Adam,  "Nedeninin bilmiyorum, ama cezalı olmadığın halde burada bulunan yolcu" diyerek, Dante' ye hitap eder; "Bu kadar gözden düşmüş olan, hayattaki mevkisini kaybetmiş, olarak gördüğün kişi benim der. Dünyadayken ne istersem elimin altındaydı, bir elim yağda, bir elim baldaydı, şimdi bir damla suya hasret kaldım; susuzluktan kıvranıyorum" der
"Hayattayken Arno ırmağının kenarında yeşillikler içinde bir yerde yaşıyordum, o ırmağın serinliği tatlı tatlı etrafa  yayılıyordu, şimdi onun hatırası her an  gözlerimin önünden akıyor ve bu hatıra canımı yakan hastalığımdan daha fazla bana ızdırap veriyor. Ben sahte para basma işini Romena' da öğrendim ve bu suçum ortaya çıkınca, direğe bağlanıp yakıldım" der ve orada bulunan diğer ruhları Dante' ye gösterir.
 "Guido Kontu ve kardeşleri de burada; beni sahte para basmaya onlar ikna ettiler" der "guido" İtalyanca "rehber" demek; yani bu kişiler Master Adam'ı iyiliğe değil kötülüğe kılavuzlamışlar.
"Bu görüntüyü şu anda Branda ırmağının soğuk sularına değişmem" diyerek sözlerine devam ediyor, yani onların da Cehennem de olmasına seviniyor- kendisini suç işlemeye teşvik ettikleri için; " Ama ne çare ki şimdi artık ayaklarım beni taşımıyor yoksa koşar işlerini bitirirdim"
Dante, Master Adam'a orada bulunan başka ruhları soruyor.
Adam "Bunlar ben geldiğimden beri buradalar ve yerlerinden kıpırdayamıyorlar" diyerek orada bulunan ruhlari anlatiyor.
Master Adam ın parası sahteydi buradaki diğer ruhlarında sözleri sahte yani   çukurunun dibinde yalancılar var: Birisi Hazreti Yusuf hikayesinden bildiğimiz Züleyha.  Kutsal kitaplara gore; Yusuf köleyken efendisinin karısı önce onunla beraber olmak istemiş; Yusuf  Peygamber kabul etmeyince onu haksız yere kendisine saldırmakla suçlamış; sonradan gerçek oraya çıkmış...

Diğeri Truva'dan Sinon. İtalyanca "Si" evet "non" hayır manasına; ismi gibi sözleri de yanıltıcı...Truvalıları kapıyı açıpta Truva atını içeri almaya ikna eden Yunanli.

Master Adam "bunların ikisi de burada yanmaktalar" der.
Kendisinden bahsedildiğini anlayan Sinon kızarak gelir; Master Adam' a bir yumruk patlatır. Adam ın bacakları ve vücudu şiş, 'yerinden kalkamaz' haldedir, ama "sag kolum hala işliyor" der; ve o da Sinon' a bir yumruk patlatır.
Sinon ona "senin elin şimdi paraları basarken olduğu gibi serbest  ama yakılmaya giderken bağlıydı" der.
Adam ona "sen yalancısın Truva'nın başına büyük bela açtın" diye karşılık verir.
Sinon "vay ben bir kere suç işledim, senin bastığın her bir sahte para kadar günahın var; çuvallar almaz.  Sen bu Cehennem deki en sahtekar kişisin" der.
Adam   "Truvanın atını kimse unutmaz" der.
Sinon "Sen bu perişan halinde Narcisus' un aynasını bulsan; koşarak gidersin, seni kendini beğenmiş" der.
Bu iki sahtekar ruh bu şekilde atışırken; Dante durmuş hayretle onları seyretmektedir. Virgil bu durumdan hoşlanmaz: "Eğer bunlara biraz daha bakarsan aramız bozulacak" der.
Virgil' in kendisini azarlaması üzerine, Dante çok mahçup olur, kendisini bir karabasanda hisseder, "Allahım, bu rüya olsa" der, özür dilemeğe uğraşır ama sesi çıkmaz.
Virgil, Dante'nin halini anlar, "üzülme der, o kadar mahçup oldun ki daha ağır bir kusurun da olsa affedilirdi, unutma ben hep senin yanındayım, Bir daha böyle bir kavga görürsek durmayalım yolumuza devam edelim. Böyle adi kavgaları, itişip kakışmaları seyretmek bize yakışmaz" der....
Ecco and Narcissus- John William Waterhouse

Narcissus un aynası mitolojide Narsissus bir su birikintisine bakarken kendi aksini görür ve kendi kendine aşık olur devamlı orada kalıp kendisinin suda aksini seyrederken şekil değiştirip Nergiz çiçeğine dönüşür
Ovid Metamorphosis eserinden