28 Haziran 2019 Cuma

Kızgın Kum

Inferno 14



Memleket hasretiyle, yerden çalı çırpı toplayıp
Artık sesi kesilmiş olan ruha verdim.
İkinci halka ile üçüncü halka arasındaki sınırdaydık
Bu vadide yeşillik yoktu,
Vadiyi çevreleyen orman karanlık ormandı.
Bulunduğumuz yer, kızgın çöl kumuyla kaplıydı.
Cato’nun bir zamanlar ayak bastığı yer gibi (Libya)
Cato

Bunu okuyanlar, Tanrı’ nın nasıl intikam aldığını anlayıp korkacaklardır.
Önümüzde ağlamakta olan pek çok çıplak vardı
Bunların cezaları derece, dereceydi.
Bazıları sırt üzeri yatmış, bazısı yere çökmüş;
Bazısı da durmaksızın hareket halindeydiler.
En geniş gurup dolaşanlardı;
Yerde sırt üzeri yatanlar en küçük guruptu,
 ama bunların dili çözülmüştü.
Anlatmak istiyorlardı, nasıl cezalandırıldıklarını.
Üstlerine ateş yağmaktaydı.
Ateş taneleri, rüzgarsız havada Alplere yağan kar taneleri gibiydi.



Büyük Iskender‘in, Hindistanın sıcak yerlerinde  gördüğü,
Ordularının üzerine yağan, alev gibiydiler.
Hani yangını söndürmek ve söndüğünden emin olmak için askerlerine
 tepinmelerini emrettiği yer.
Burada alev yağdıkça,  kum daha da kızıyor; adeta odun gibi yanıyordu.
Ruhların ezalarını iki kat arttıyordu bu durum.
Elleriyle, kollarıyla, ateşi savmaya çabalıyorlar;
Bu ellerin hareketi hiç durmuyordu.
Buranın Zebanisi kim? dedim üstadıma
Bu alevlerin sıcağı onu yumuşatmıyor, kaya gibi duruyor?
Canavar cevap verdi onu sorduğumu anlayınca:
"Dünyada nasılsam, burada da öyleyim" dedi
"Jove kızdığında beni yardıma çağırırdı, iyi Vulcan gel" derdi.
Thebes

Ustadım canavara  "Ne yaptıysan onunla cezalandırılacaksın,
Kendini beğenmişliğin hiç azalmamış; Cezan öfkene denk olacak." dedi.
Sonra bana döndü:
"Bu adam Thebes'i kuşatan yedi kraldan biriydi;
O yüzden Tanrının öfkesini çekmiştir.
Bu cezalar ona güzel yakışmış; Göğsünde madalya gibi.
Şimdi beni takip et; Kızgın kuma basmamaya çalış, orman tarafından gidelim."

Kan rengi bir ırmak akmaktaydı orada.
Kıyıları taşlıktı, oradan geçeceğimizi anladım
"Burada hiç görmediğin şeyler göreceksin" dedi Bilge.
Üstüne düşen ateşi söndürüyordu bu ırmak…
"Bir zamanlar Girit‘ te bir kral yaşardı
Onun zamanında dünya altın çağını yaşadı.
Ida Dağı yeşilliklerle ve ırmakla nimetlendirilmişti
Şimdi köhnemiştir.
Rhea oraya oğlunu saklamıştı
Ağladığı zaman adamlarına gürültü yapmalarını emretmişti
Orada yüzünü Roma‘ ya dönmüş bir yaşlı adam heykeli vardır
Sanki Roma onun aynasıdır.
Başı altından kolları gümüşten
gövdesi pirinçten bacakları demirden
ayağının biri topraktandır.
Heykelin saf altından başı sağlamdır ama diğer heryeri çatlak içindedir.
Gözyaşları o çatlaklardan akar yerde birikir toprağa sızar.
Acheron, Styx ve Phlegethon ırmaklarına karışır bu vadiye gelir,
Biraz sonra göreceğimiz gölü oluşturur.
Daire çizerek ilerliyoruz yeni şeyler göreceksin şaşırma."


"Phlegethon ve Lehe ırmakları nerede Ustadım?" diye sordum
"Bu gördüğün kızıl ırmak Phlegethon‘'dur;
diğeri yani Lethe Araf sınırındadır.
Tövbekarlar geçer oradan.
Tövbe edip günahlarını bırakırlar, ondan sonra arınacakları yere geçerler.
Burada işimiz bitti
Yakından takip et beni,
 Alevlerin söndüğü yere gidiyoruz..."



18 Haziran 2019 Salı

Kanto 13 Açıklamalar



Harpiler
Yunan mitolojisinde yüzü kadın şeklinde olan, felaket habercisi kuşlar. Virgil’ in eseri the Aeneid’de, Aeneas ve arkadaşlarına kötülük yapıyorlar. Dante bu hikayeyi Inferno’da kullanmış. Ağaçların yapraklarını yiyerek, ağacın içinde hapsolunmuş olan ruhlara eza veriyorlar.

Ağaçlar
Ağac haline dönüşmüş olan ruhlar Virgil in eserinde de var. Onlar da gelecekten haber veriyor. Burada Dante intihar edenleri ağaca dönüştürmüş Ruhla bedenin esasında ayrılamayacağını söylüyor. Kendi canına kıymış ama burada kendi bedeni yerine ağaç var. Ruh madde bütünlüğü böyle sağlanmış


Pierre delle Vigne
1190 1249,
Pierre De Vigne Kutsal Roma Imparatoru Ikinci Frederict in sağ kolu. O devrin  ikinci adamı bir entellektüel. Frederickt in en güvendiği adamı hükümetin bakanıyken sonrada güven sarsılıyorç Biraz da bizdeki Kanuni ve Ibrahim Paşa olayına benzer bir durum var burada. Frederict Pierre’i hapse attırıyor ve işkenceyle gözünü kör ettiriyor. Bunun üzerine Pierre intihar ediyor. Ceza olarak da ağaca dönüşmüş.
Çok güzel konuşmasıyla meşhur rhetorik karşısındakini ikna etme sanatının ustası ve devtinin en iyi şairlerinden biri.  Şiirde, Sicilya ekolünün temsilcisi Dante konuşmasını ona uygun bir tarzda yapıyor saygılı olarak.
Pierre de aynı usulde başlıyor ama sonra daha içten, kendi hikayesini anlatıyor.
İki Anahtar

Pierre’ in ismi Aziz Petrus’la aynı (Peter, Pierre, Petrus) kaya manasına geliyor Kilisenin üzerine inşa edildiği kaya. Hazreti Isa’ dan sonra gelen, kilisenin kendisine teslim edildiği kişi. Mozaiklerde elinde iki anahtarla temsil edilior. İmanın anahtarları onda.
Pierre, dünyevi hayata Tanrı’ya olan imanından daha çok önem vermiş. Frederict’ ten sonra O’nun sözü geçiyor. Kendi şanı için dini değil imparatoru tercih etmiş. Papa ile İmparator karşı görüşte. O da elinde iki anahtar olduğunu imparatorun kalbine ve sırlarına vakıf olduğunu söylüyor.
Sezar: Genel olarak imparator anlamında, burada Frederict kastediliyor.

Kıskançlık
Enkötü günahlardan olan kıskançlık sebebiyle Pierre hem mevkiisinden hem de hayatından olmuş. Sarayda aleyhine dedikocu yapılarak Imparatorla arasını açmışlar.
Yeni kök saldım diyor. Dante nin Inferno ya geliş tarihi 1300 Pierre 1249 yılında ölmüş orada yeni olduğunu belirtiyor.
Soyadı Vigne üzüm asması manasında, orada da kelime oyunu yapıyor.
Acı ve acıdan kurtuluş
Intiharla hem kendine acı veriyor, hem de aynı anda acıdan kurtuluyor. Harpilerde ısırarak hem acı veriyor hem de ağacı yok ediyor.
Kurtlar, köpekler, çakalllar:
Bunlar vahşeti temsil ediyor. Gelip oradaki ruhları parçalıyor sonra ruhlar gene bedenleniyor gene parçalıyorlar. Floransa daki iç savaşları gereksiz birbirlerini öldürmelerini simgeliyorlar.
Lano
Floransa’daki cimriliğiyle meşhur bir adam. Orada parayı harcamamak için hareket etmezdi şimdi koşuyor.
Jacoma da Sant’Andrea
Hem kendi malına, hem de etrafın malına zarar veren biri. Ateşe verme yakma olaylarının faili.Sırf eğlence olsun diye yakmış yıkmış.


Mars ve Vaftizci Yahya Peygamber
Floransa Hrıstıyanlıktan önce, Savaş Tanrısı Mars’ın şehri diye biliniyormuş.
 Hrıstıyanlığa geçince, heykeli yerinden kaldırıp, Arno kıyısında bir kulenin üzerine dikmişler.
Mars’ın tapınağının olduğu yeri de kilise yapmışlar.
Inanışa göre Mars, Floransa’yı hep iç savaşlara ve kargaşaya mahkum ediyor.
Totila
Ostrogotların Kralı, 542 yılında Floransa’ ya saldırarak büyük zarar vermiş.
Bu savaşta üzerinde heykel olan kule devrilmiş, Mars  heykeli suya düşmüş. Sonra sudan çıkarılıp Vechio köprüsü üzerine dikilmiş. O zamanın inancına göre, “ eğer bu heykeli kurtarıp yeniden köprünün üzerine dikmeseydik şehri tekrar inşa edemezdik” demiş halk.
Ama  heykel, 1333 yılında yeniden sele kapılıp kaybolmuş...

12 Haziran 2019 Çarşamba

Ağaçlar


Inferno 13

Nessus daha karşı kıyıya varmamıştı ki; kendimizi patikasız ormanda bulduk.
Sık ağaçlık, Cehennemin kırık tabanından yukarı, kıvrılarak çıkıyordu.
Yaprakları yeşil değil, karaydı
Dalları birbirne dolanmış, sağlıksızdı.
Meyvesi zehirdi...
Toskana’daki Cecina ve Cornetto ırmakları arasındaki ormandan daha çetrefildi.

Ustamın  yazdığı eserde,
Aeneas’ ı Stophades den kovan ve kötü kehanette bulunan
 Çirkin Harpiler buradaydı.
Kanatları geniş, ayakları pençe, koca göbekleri tüylerle kaplı,
ama boynu, yüzü kadın şeklinde;
Ağaçların üzerine tünemiş, karga gibi ötmekteydiler.

Ustam, “ikinci halkadayız” dedi.
“Kavrulmuş kuma varıncaya kadar, ağaçların arasından yürüyeceğiz.”
Burada çok değişik şeyler göreceksin; dikkatli bak!
Öyle ki; bana olan güvenin sarsılabilir, gördüklerin karşısında.
Korkunç çığlıklar duyuyordum,
 hemen sesin nereden geldiğini görmek için etrafıma bakındım;
Ama kimseyi göremedim
Çığlıklar karşısında şaşkınlıkla olduğum yerde kalakaldım.
Herhalde ustam,  ruhların dalların arasına saklandığını düşündüğümü sandı;
  o dallardan birini kır o zaman anlarsın” dedi
Şaşırmıştım, tereddüt ederek bir dala uzandım, yavaşça kırdım.

Ağaçtan bir ses geldi:
Niye kırıyorsun beni?”
İçinden kara kan aktı yaranın etrafını sardı;
Ağaç yine feryad etti;
Niye kırıyorsun beni
Sende hiç acıma yok mu?
Biz de insandık bir zamanlar,
şimdi çalı çırpı olduk.
Belki bunu bilsen, daha merhametli olurdun bize karşı!”
Yeşil ağaçların rüzgarda hışırdaması gibi, bu dallardan da sözler geliyordu.
Hem sözler geliyor, hem de kan akıyordu boşanırcasına.
Korkup dalı yere attım, hareket edemiyordum
Yarı döndüm Ustama.
Yaralanmış ruh eğer sadece sözlerime inansaydı sana dokunmazdık
Elini kaldırmazdı sana.
Onun için ona dalını kırmasını söyledim.
Doğrunun anlaşılabilmesi için.
Üzüldüm bu duruma şimdi.
Bize ismini söyler misin, hikayeni anlatır mısın?
Bu ruh dünyaya geri dönünce senin şöhretini tazelesin.”



“Bu sözler bana çok iyi geldi; çok uzun demezseniz anlatayım hikayemi.
Federico’ nun kalbinin iki anahtarı da benim elimdeydi.
Hünerle açıp, kapıyordum; istediğim gibi
Bütün sırlarına hakimdim.
Ama kendi şanlı mevkiime o kadar düşkündüm ki;
 hem uykularımdan oldum hem de hayatımdan.
Kıskançlık denen orospu, gözlerini Sezar’dan ayırmaz.
Sarayda onun hükmü geçer.
Herkesi aleyhime kışkırttı.
Arkamdan konuştular, felaketimi hazırladılar.
Beni Kral’ a karşı kötü gösterdiler.
Mutluluğum hüzne dönüştü.
Haksızca suçlandım.
Ruhum o kızgınlıkla, dünyadaki ezadan kurtulmak için kendine kıydı.
Kendime karşı adaletsizlik ettim.
Bu ağacın yeni salınan köklerine ant olsun ki;
Efendime, İmparator’a asla ihanet etmedim.
O şanına layık bir imparatordu.
Eğer dünyaya dönerseniz benden bahsedin,
Kıskananlardan intikamımı alın.”



Şair ayağa kalktı bana döndü;
“Artık sessiz” dedi “şimdi ona hayatını ve gördüğü eziyeti sorabilirsin.”
“Ona soracağım soruların bana yararı olacağını düşünebilirsin,
 ama boğazımda düğümleniyor sözler soramıyorum.” dedim.
O zaman ustam sordu:
“Sözlerinden çok etkilendi bu adam,
 Ey tutsak olmuş ruh, anlat bize; nasıl bu ağacın içine hapsoldun?
Burada kurtulmanın bir yolu var mıdır?”
Ağaç kuvvetlice üfledi,
O rüzgar, söz oldu;
Kendi canına kıyanın ruhu bedeninden ayrıldığında
Cezalandırılmaya gelir;
Minos onu yedinci çukura yollar.
Ağaçların arasına düşer.
Artık kader nereye savurursa, orada kök salar
Oradan filizlenir, büyür, genişler, ağaç olur.
Harpiler gelir yapraklarını yemeğe, ona eza vermeye başlar.
Aynı zamanda acının çıkış noktası olur o yaralar.
Hesap günü geldiğinde, biz de toplanma yerine gideriz.
Herkese bedeni geri verilir.
Bizde alırız bedenimizi ama üzerimize giyemeyiz.
Haksızlık olur,
Çünkü bize verilene kıymışız...

O bedeni alır, buraya sürükleriz
Ağaca asarız, bedenlerimiz sonsuza kadar bu ağaçlardan sallanır,
Dikenlerin üzerinde.”

Ağacın dibinde biraz daha bekledik ama ruh daha fazla konuşmadı.
O sırada bir gürültü koptu ormanda.
Sanki vahşi hayvan gürültüsü gibiydi.
Dalları kırarak, uluyarak, delicesine bir yarış içinde geliyorlardı
Solumuzdan kırılmadık dal bırakmadan, yaklaştılar.

Liderleri “Gel bakalı ölüm!” diye bağırdı.

Diğeri kendisini geçene kızarak,
Toppo’da bacakların o kadar kuvvetli değildi, Lano” dedi.

Nefessiz kalarak, kendisini dalların arasına sakladı.
Yapraklarla üzerini örttü.
Arkasında çakal sürüsü yetişti;
Hepsi birden üzerine çullandı.

Oracıkta param parça ettiler.
Her bir uzvunu bir tarafa yaydılar.
Ustam elimden tutup, beni oradan uzaklaştırdı.

Ağaçtan bir feryad yükseldi:
Jacoma da Sant’Andrea, benim ardıma saklandın da eline ne geçti?
Benim senin hayatınla ne alakam vardı?”

Ustam ona yakınlaşınca, sordu:
“Sen kimdin, böyle yaralı?” 




Floransa' lı cevap verdi:
Bu köpeklerin bizi nasıl yaraladığını görmeye gelen adam,
Yapraklarımı benden aldılar;
O yaprakları topla da yarama sar!

Ben Mars putunu yıkıp, 
Vaftizci Yahya’yı yücelten şehirde doğdum.
Bu hadise üzerine, Savaş Tanrısı intikam almaya yemin etti.
Hala Arno köprüsünde O’nun suretinden bir iz kalmıştır.

O orada olmasa Totilla' nın şehri yıkmasından sonra
vatandaşların çabalarıyla şehir yeniden kurulamazdı.


Benim anlatacak bir hikayem yok.
Astım kendimi...”

8 Haziran 2019 Cumartesi

Allat, Manat ve Uzza




Yunan kültürü ve İslamiyet' ten önceki Arap kültürü çok farklı zannediyoruz ama arada benzerlikler de var.
Üç Tanrıça ortadaki Allat Yunan Tanrıçası Athena ya benzetiliyor.Göğsünde Medusa resmi mızrak ve kalkanı var yanındakiler de Manat ve Uzza; bir aslanın üzerinde duruyorlar.
Bağdat Irak Müzesinde sergileniyor

Kuran' da Necm Suresinde geçiyor:

19 Gördünüz mü Uzza'yı, Lat'ı
20 ve ötekini üçüncüsü olan Menat'ı

6 Haziran 2019 Perşembe

Inferno 12 Tiranlar



Dağlık geçit vermez arazideydik.
Öyle bir yıkılmışlık vardı ki hiç kimse görmese daha iyiydi.
Deprem sonrası Verona ve Trent şehirleri arasındaki
Adige ırmağının kıyılarına benziyordu.
Ya bir deprem ya fay hattının kırılması
Sonucu dağ ikiye yarılmış kayalar yuvarlanmıştı
Yukarıdan aşağıya doğru inmek pek güçtü

Pasiphae

Girit adası Canavarı oradaydı
boğayla yatan kraliçenin çocuğu
Bizi görünce kendi etini kemirdi hırsından
 öfkesi burnundaydı
Üstadım alay etti onunla;
Ne oldu Atina Dükü’nü mü gördün
Defol git bu yanımdakini senin kardeşin göndermedi buraya,
 Senin nasıl cezalandırıldığını görmek için kendi iradesiyle geldi
Minatour bıçağın altında  can havliyle zincirlerini kıran
 Son nefesini verirken kendisini sağa sola atan  bir boğa gibiydi.
Akıllı rehberim  “bunun öfkesi gözünü kör etmişken
hemen koş  geçitten kendini karşıya  at” dedi
Ben kayaların üzerinden atlarken taşlar
ağırlığımla hareket ediyor; yuvarlanıyorlardı.
Düşüncelere dalmış olarak ilerliyordum
Rehberim “buranın nasıl bu hale geldiğini merak ediyorsundur” dedi
“Zebaniyi gördün yukarıda.
Ben buraya ilk geldiğimde, daha bu dağ yuvarlanıp aşağıya inmemişti;
Hazreti Isa buraya gelip, bazılarını Cehennemden kurtardığında
Aşkla yer gök inledi!
Etrafa huzur yayıldı ama madde dünyası kaos’a sürüklendi.
O zaman Cehennemde dağlar devrildi, kayalar yarıldı;
Şimdi gözlerini vadiye çevir,
Kan kaynamakta dibinde.
Başkasının canına kıyanlar o kanın içinde boğulmakta.
Kör, cahil, kendini beğenmiş, zaten kısa olan hayatı yarıda kesmiş olan kim varsa burada
Rehberimin söylediği gibi, Irmağın dibine baktım.

Bir gurup Centaur geldi,
ırmak kıyısıyla uçurumun arasında dört nala,
Ellerinde okları av peşinde koşuyorlardı.
Aynen dünyadaki gibiydi halleri.
Aşağı doğru inmekte olduğumuzu görünce,
Üç tanesi durdu; oklarını bize doğrultup, sordular:
“Karanlıktan niye aşağıya iniyorsunuz?
Kim yolladı sizi?
Olduğunuz yerde, kıpırdamadan cevap verin.
Yoksa çekerim yayı!
“Yanında duran Chiron’la konuşacağız biz.
Öfkeniz dünyada da en kötü kaderiniz olmuştu sizin.”
Sonra bana döndü rehberim;
“Oradaki Dejanira’ya saldırdığı için ormanda öldürülen Nessus” dedi.
“Ölürken kanıyla kendi intikamını aldı

Ortada olan yere bakan koca Chiron’dur; Achille’ e yaralandığına yardım eden.
Diğeri Pholus; hepsinden azgın.
Bu ırmak boyunca, binlercesi koşar; bekçilik yapar.
 Kafasını kaldırana oku yapıştırırlar.
Yanlarına yaklaştık;
Bir yandan okun sapıyla sakalını kenara atarak Chiron okunu çekti.

Sakalı çekilince geriye, koca dudakları göründü:
“Gördünüz mü?” dedi öbürlerine,
“Arkadaki yürüdükçe taşlar hareket ediyor.
Bu ölü değil galiba.”
Canavarın yanına varmış olan rehberim;
Doğru” dedi, “bu adam ölü değildir
Kader onu buraya getirdi bende rehberlik yapıyorum.
Merakından gelmedi.
Haleluya’ nın söylendiği yerden izin verildi ona.
Çapulcu değiliz ne ben ne de o.
Cürüm de işlemiyoruz.
Şimdi O yukarıdaki Büyük Güç adına bir yardımcı ver.
Adamların bizi buradan geçirsin.
Biz de takip edelim.
Irmağı geçeceğimiz zaman, bu yaşayan adamı sırtında taşısın.
Çünkü o ruh değildir uçarak geçemez.
Chiron sağına döndü, Nessus’ a, “onlarla git; rehberlik et,
Onların geçişine itiraz eden olursa, icabına bak” dedi
Nessun’ un peşinde, kan ırmağının içinden gelen çığlıklar arasında yola düzüldük.
Kimisi gözüne kadar kana batmıştı.
Centaur, “ bunlar yağmacı kan dökücü krallardır” dedi
“Azgınlıklarının yırtıcılıklarının cezasını çekmekteler

“İşte Büyük İskender; işte Sicilyayı kana bulayan Dionysius.
Kara kaşlı olan Azzolino,
Sarışın Opizza da Esti
Gözünün nurunu söndüren üvey oğlu olmuştu.”
Rehberime döndüm, ama o elini kaldırdı;
“Bırak O anlatsın, burada öğretmen O” dedi
Biraz sonra Centaur, bir gurup ruhun yanında durdu;
Hepsi boğazlarına kadar kanın içindeydiler; birini işaret etti:

“Bu Guy de Montfort, kilisede öldürdüğü adamın kalbi Londra’ ya gönderilmişti
Hala, Thames kıyısında saygı görmekte o kalp.”
O sırada bazılarının kalkıp kendilerini göğüslerine kadar göstermelerine müsade edildi.
Bir kısmını tanıdık geçerken.
Giderek ırkmaktaki kan seviyesi azaldı;
 sığ bir yere geldiğimizde karşı kıyıya geçebildik.
Buradan aşağısı Cehennemin dibine gidiyordu.
“Burası sığ ama ilerde gene derin yerler var.
Onu bilin, bu ırmak Cehennem boyunca akmakta” dedi Centaur.
Daha çok Tiranlar kaynar kanın içinde pişmekte.
Sextus Ve Pyrrus oradaydı;
Tanrının kırbacı Atilla’ da.
Katillerin, uğursuzların, yol kesenlerin yanında...”
Bunları söyledikten sonra döndü ırmağı geçti, gitti.
Dante
İnferno 12
Çeviri: Elif Mat