26 Kasım 2023 Pazar

Odyseus

 


Evet Hera, Athena’yı Yunan ordusunun yanına yolladı “ -winning words- kazanacak sözlerinle onlarla konuş” dedi. Athena derhal Odyseus’u buldu. O diğerleri gibi memleketine dönme telaşında değildi. Athena Odyseus’ a “Laertes’in asil oğlu, taktik ustası Odyseus, neler oluyor böyle? Priam mı muzaffer olacak? Sizler memleketinize kaçıyorsunuz. Helen için pek çoğunuz hayatınızı feda ettiniz. Helen halen memleketine dönemedi. Hemen arkadaşlarınla konuş -winning words- kazanan sözlerinle onları ikna et. Gemilerine binmesinler” dedi.

Athena ve Odyseus arasında paralellik görüyoruz. İkisi de korkusuz savaşçı, ikisi de taktik ustası ve ikisi de söz sanatının ustası. Yunanlılar içinde en çok Odyseus’a yakınlığı var Athena’nın.

Odyseus hemen koştu geride uçuşan pelerinini düşürerek, o sırada Agamemnon ile karşılaştı elinden asasını aldı. Gemilerin yanına gitti. Krallarla kral gibi nezaketle askerlerle de komutan gibi konuştu. Agamemnon bizi deniyor. Onun gerçek niyetini henüz bilmiyoruz. Daha önce savaş konseyini toplayıp saldırı planı yapmıştı. Onun onuru kral olduğu için Zeus tan geliyor kızdırmayalım Agamemnon’u . Bu dünyayı yöneten Zeus’tur o da Agamemnon’a yetki vermiştir” dedi.

Askerler içinde aleyhte konuşan olursa onları susturdu. “Emre itaat edin. Bir tek komutan vardır, o ne derse o olur. Her kafadan bir ses çıkmasın” dedi.

Adamlar toplanıp kendi aralarında tartışırken geride deniz kabarmış dev dalgalar çıkmıştı.

Herkes hizaya girdi, disiplin sağlandı ancak Thersites halen konuşmaktaydı. Ağzına geleni söylüyordu, krallara hakaret ediyordu. Bu adam Truva’ya gelen askerler içindeki en çirkin adamdı. Bacakları yamuk, kamburu çıkmış, göğsü içine çökmüş, kafası sivri saçları yün gibi..

İlyada daki en uzun tarif verilmiş burada. Komutanlara karşı gelen adam fiziken de çirkin olarak tarif edilmiş.

Thersites susmuyordu. Agamemnon’a bağırmaya başladı. “Ey güçlü kuvvetli kral, hala ne mızmızlanıyorsun? Altını gümüşü depoladın, güzel kadınları esir aldın daha ne istiyorsun? Esir aldığın askerler için Truvalıların ödediği fidyeler de yetmedi mi? Aşil’in elinden ganimetini aldın. O bile sustu. Sen hala doymadın” dedi.

Odyseus’un elindeki Agamemnon’un asası adamın sırtına indi. “Böyle konuşmaya devam edersen parçalarım seni” dedi Odyseus. Adam acıyla eğildi gözlerinden yaş boşaldı. Çivili asanın vurduğu yer kabardı.

Odyseus isyanı bastırmıştı. Artık kimse sesini çıkaramadı. Odyseus’u övmeye başladılar. Ithaca’ lı kahramanın yanı başında Athena’nın gözleri parlıyordu.

Kral’ın gücünü simgeleyen asa Odyseus’un elindeydi, hitabet kabiliyetiyle orduyu hizaya sokan da oydu, ancak gene de Agamemnon’a hitaben güzel bir konuşma yaptı “Ordu emrine hazırdır. Esasında bir ay bile insanın yurdundan ayrı kalması çoktur ama bir burada dokuz senemizi doldurduk. Ancak Truvayı almadan gitmeyeceğiz. Buraya gelirken bir yılanın dokuz kuşu yuttuğunu görmüştük bu savaşın dokuz seneden önce sonuçlanmayacağı belliydi. Onuncu senede zafer bizim olacak” dedi.

 

25 Kasım 2023 Cumartesi

Agamemnon’un Rüyası

 


Gece olmuş, herkes uyuyor ama Zeus yatağında dönüyordu. Thetis’ e söz vermişti, Yunanlılara savaşı kaybettirecekti ama nasıl? Sonunda Rüya tanrısını göndermeye karar verdi. Rüya isimli tanrıyı yanına çağırıp, “Agamemnon’un rüyasına gir aynen bu dediklerimi söyle” dedi.

Rüya tanrısı Agamemnon’un çadırına girdi, başında durdu.

Agamemnon rüyasında güvendiği yaşlı komutanı Nestor’u gördü. Nestor rüyada ona: “Hala uyuyor musun Agamemnon, kalk. Senin gibi sorumlulukları olan adam uyumaz. Senin bir emrinle adamların ölüme gidiyor. Tanrılar aralarında anlaşmış, Zeus sana haber gönderdi, “Gün bu gündür, saldırsın, Truva’nın geniş caddelerine ordularını soksun. Truva’nın başına Zeus’un hışmı çökecekmiş. Aman uyandığında bu rüyayı unutmayasın” dedi.

Şaşkın Agamemnon bu rüyaya inandı. Tez kalkıp giyindi, gümüş kakmalı kılıcını kuşandı, eline asasını aldı. Gücü hiç tükenmeyecek baba yadigarı asasını sıkı sıkıya kavradı, Bronz süslemeli gemilerine doğru koştu.

O sırada, Olimpos dağında güneş doğdu, Zeus uyandı, Agamemnon gemilerinin yanında savaş çığlığı atarak askerlerine silah başı emri verdi. Önce Nestor’un gemisi yanında savaş konseyini topladı, rüyasını anlattı. “Geleneğe göre savaş emri vermeden askeri deneyeceğim, siz savaş pozisyonu alın” dedi.

Nestor Agamemnon’un gene bir aptallık yapacağını anladı. “ Bu yolculuğa çıkmadan evvel rüzgar yok, gemiler yola çıkamıyor diyerek kendi kızı İphegenia ’yı tanrılara kurban eden, onun evvelinde av tanrıçası Artemis’in kutsal geyiğini vurup, “ben daha iyi avcıyım” diye tanrıçayı kızdıran, sonra rahibin kızı meselesinde Apollo’yu bize düşman eden, Truva kıyılarında girdiğimiz 23 savaşı bize kazandıran Aşil’in elinden Briesis’ i alıp, en iyi savaşçımızı bize küstüren Agamemnon, şimdi de bir rüyaya kandı bizi savaşa götürecek” diyemedi. “Bu rüyayı başkası görseydi inanmazdım ama madem kral görmüş o zaman savaşa hazırlanalım” diyebildi.

Ortalık birden arı kovanı gibi hareketlendi. Asker toplandı, hareketten yer sarsıldı. Biri bağırdı: “Kralınız konuşacak, dinleyin”

Agamemnon asasını eline aldı konuşmaya hazırlandı. Bu konuşmayla reverse psychology (ters psikolojik taktik) uygulamak istedi. “Kaç senedir savaşıyoruz. Zeus bana yine saldırı emri verdi ama artık yeter, evimize dönelim. Eşimiz çocuğumuz bizi bekler. Zararın neresinden dönülse kârdır” dedi.

Zannediyordu ki asker “hayır olmaz savaşalım Truva’yı almadan gitmeyelim” diyecek. Öyle olmadı. Denizin dalgalanması gibi dalgalandı bütün ordu. Herkes sevinç içinde gemilerine koştu. “Gemileri denize yürütün, rampaları boşaltın, açılalım hemen” diye bağırıyorlardı.

Agamemnon’un hitabet yeteneği(!) ortaya çıkmış oldu. Olan biteni gören Hera telaşlandı. Athena’yı çağırdı. “Neler oluyor böyle? Yunanlılar evlerine dönüyor. Koş yetiş mâni ol bunlara” dedi.

 

24 Kasım 2023 Cuma

Thetis

 


Briseis giderken, Aşil de arkadaşlarından ayrılır, deniz kıyısına gider, ağlar. Uçsuz bucaksız denize bakarak, annesi Thetis’i çağırır. Aşil’in annesi deniz tanrıçasıdır ve denizin derinliklerinde yaşamaktadır. Oğlunun sesini duyunca hemen gelir, yüzeye çıkar, oğlunu bulup yanına oturur. Oğlunu  okşar, şefkatle sorar: “Neyin var niye ağlıyorsun, üzüntünü kalbine gömme, söyle”

“Anlattırma bana anne, zaten biliyorsun olanları.”

 Sonra başından anlatır olan biteni. “Zaten kısa ömrüm var bari onu da şanım şerefimle yaşayayım” der.

Ömrü kısa olacakmış Aşil’in. Böyle bir kehanet varmış. Annesi duruma üzülür. Aşil der ki “Vaktiyle bize anlatıyordun, sana Zeus’un bir iyilik borcu varmış. Benim için ona git, yalvar, bu savaşta Yunan ordusunu yenik düşürsün. Agamemnon’ nun burnu sürtsün, gene bana muhtaç olsun.”

Annesi oğlunun bu isteğini kabul eder. “Şimdi bütün tanrılar Etiyopya’ya gittiler Afrika gezisi yapıyorlar. 12 gün sonra gelecekler o zaman Zeus’un huzuruna çıkacağım, istediğini ileteceğim” der.

Zeus geldiğinde Thetis onu ziyarete gider, dizlerine kapanıp, Aşil’in isteğini iletir. Zeus durumdan pek hoşlanmaz. Bu isteğin karısı Hera’yı kızdıracağını bilir. “Şimdi Hera cıngar çıkarır” der. Ama Thetis’e de önceden verilmiş sözü vardır. “Başımı olumlu anlamda sallarsam o iş olacaktır der, ve başını sallar. İsteğin olacak şimdi git” der Thetis’e.

Hera durumu uzaktan fark eder. Gelip Zeus’a ne olduğunu sorar.  “Ben yaptıklarını hep sonradan öğreniyorum” der. Zeus da “Eğer seni ilgilendiren bir şey olursa önce sana haber veririm merak etme” der.

Zeus ile Hera’ nın oğlu Hephaestus, hemen annesinin yanına gelip “aman babamı kızdırma, hiddetlenmesin, durumu idare et” diyerek onları yatıştırır.

Hephaestus sanatçı bir tanrı, Roma mitolojisinde adı Vulcan (Volkan) demircilik ve diğer sanatları biliyor. Ayağından bir sakatlığı var ama eli kolu çok güçlü.

Zeus ve Hera’nın aralarının düzelmesiyle diğer tanrılar da rahatlar hep birlikte yiyip içip eğlenmeye devam ederler.

İlyada’nın birinci bölüm böyle bitiyor. Yeryüzündeki kavgayı Nestor yatıştırmaya çalışmıştı, gökyüzündeki arabuluculuk vazifesini Hephaestus yaptı.

 

23 Kasım 2023 Perşembe

Aşil'in Kılıcı

 

Aşil elini kılıcına atmış, kararsızca, çekip, saldırsın mı, yoksa öfkesine hâkim mi olsun bilememiş.

Koskaca kılıcı çekip, kınından çıkardığı anda bir bakmış, gökten bütün hızı ve görkemiyle Athena iniyor.  Hera Olimpos dağının tepesinden olanları gördüğünde, “Ben bu ikisini de seviyor, destekliyorum, kavga etmesinler, Athena, sen yetiş duruma müdahale et.” Demiş.

Athena arkasından yaklaşıp, Aşil’in gür saçlarına elini atmış, o anda Athena’yı Aşil’den başka gören olmamış (yarı tanrı olduğu için o görebiliyor). Aşil hayretle dönüp baktığında, şimşek çakan gözlerle karşılaşmış. “Zeus’un kızı neden geldin? Neden şimdi? Agamemnon’un bana ettiğini gördün mü? Şimdi cezasını vereceğim onun” Demiş.

Athena’nın bakışları yumuşamış, “Hera gönderdi beni, Agamemnon’a kılıç çekme, söz söyle yeter, ben hakikati biliyorum, gün gelecek bundan çok daha fazla hazineler senin önüne serilecek. Tut kendini şimdi, sinirlerine hâkim ol, Hera ve bana itaat et” demiş.

“Kalbim param parça olsa da size itaat edeceğim. Tanrılara itaat edenlerin duaları kabul edilir” diye cevap vermiş kahraman. Ve o kılıcını kınına sokarken, Athena göklere yükselmiş.



Sonra, Agamenon’a dönüp, “köpek suratlı, kuş yürekli sarhoş, ben olmasam ne yapacaksın? Yenildiğinde ordunun en yaman savaşçısını darılttığına pişman olacaksın. Bu kutsal asa üzerine yemin ediyorum ki böyle olacak” diyerek, Kral’ın asasını fırlatır atmış. Sonra gidip, yerine oturmuş.

Agamemnon’un yüzü kararmış bunları duyunca, hadise büyümesin diye hemen araya Nestor girmiş. Nestor, ordunun en yaşlısı, tatlı sözlü, bilge bir adam. “Kavga etmeyin yoksa Truvalıları yenemeyiz. Agamemnon sen Aşil’in ganimetini alma, Aşil sen de krala itaat et. Bu asa ona Zeus tarafından verilmiştir, kutsaldır” demiş.

Agamemnon “Doğru söylersin ama tanrılar bunu en iyi savaşçı yaptılarsa da bana karşı gelmesi için yetki vermemişlerdir. Bütün ordunun komutasını kendi almak istiyor” diye cevap vermiş. İki adamın üstünlük mücadelesini görüyoruz burada.

Aşil “Artık ne senin için ne de kız için savaşırım. Bir gün verdiniz bir gün geri almak istediniz. Artık gemimim yanına gelip, bana ait bir şey almak istersen, mızrağımı gömerim karnına kara kanını akıtırım” diyerek bağırmış ve her ikisi de ayağa kalkarak yollarına gitmişler.

Agamemnon, Chyseis’i Odyseus’a emanet ederek, gemiye bindirip, memleketine göndermiş çaresiz.

Geride kalanlara savaşın ve hastalığın kirinden pisinden arınmak için yıkanıp, paklanmalarını söylemiş. Kurbanlık hayvanlar hazırlanmış, kesilip, pişirilmiş, kokusunun göğe yükselip Apollo’ya ulaşacağını ümit ederek, af dilemişler tanrıdan. Ancak, bütün bunlar olurken, Agamemnon’un öfkesi hâlâ geçmemiş. İki adamını yollayarak, Briseis’i elinden tutup getirmelerini istemiş:

 “Eğer, Aşil meselese çıkarırsa ben gelip alacağım”

Adamlar korkarak, çekinerek Aşil’in kampına gelmişler. Aşil onları uzaktan görmüş, “sizin bir suçunuz yok, buyurun, gelin, oturun demiş ve arkadaşı Patroklus’a kızı getirmesini söylemiş.

Elçiler önde, Briseis arkada gönülsüzce gitmişler…

 

Not:

Dante’yi takip eden arkadaşlar hatırlayacaklardır. İnferno’ nun ikinci bölümünde Virgil’in nasıl yardıma geldiği açıklanır. Cennet’ten bakan Azize Lucia, Dante’nin zor durumda olduğunu görür, Rachel’ a haber verir, Rachel Beatrice’e “Seni seven ve her zaman sevecek olan adama yardım et” der. Beatrice Cennet’ten inerek, Cehennem’e girer, Virgil’i bulup, Dante’ye rehberlik etmesini ister. Başta Meryem Ana, Dante’nin yolculuğunda kadınların merhametini gördük. Halbuki burada gökten inen savaş tanrıçasını görüyoruz. Onun aslında merhametle alakası yok. Bugünlerde televizyona çıkanlar kadar olmasa da savaş stratejileri ve taktik ustası.

 


22 Kasım 2023 Çarşamba

İki Adam, İki Kadın

 


Adamlardan biri Agamemnon Yunanlıların kralı, diğeri Aşil en iyi savaşçıları. Kadınlar Cyriseis ve Briseis.

Agamemnon’un kardeşi Meneleos’un eşi Helen’in kaçırılmasından sonra, Yunanlılar toplanıp Truva kıyılarına gelmişler. Savaş başlayalı tam dokuz sene olmuş, halen bir sonuç elde edilememiş. Ancak çevre illere saldırılar düzenleyerek, epeyce ganimet elde etmişler.

Bu ganimetler içinde maalesef kadınlar da var. Savaştıkları yerlerden kaçırdıkları kadınları komutanlar arasında paylaştırmışlar. Agamemnon’un payına Chryseis, Aşil’in payına Briseis düşmüş.

Chryseis’in babası Apollo tapınağının rahibiymiş. Adamcağız elinde hediyeler Yunanlıların gemilerinin yanına gelmiş, kızını istemiş. “Aman ne olur kızımı bana geri verin, size hediyeler getirdim” demiş. Hediyeler de öyle az değil, altın gümüş özel yapım tapınaktan Apollo’ya ait çelenk, görkemli hediyeler.

Askerler, “Rahip efendiye saygı gösterilsin, bu değerli hediyeler kabul edilsin, kızı geri verilsin” demişler.

Agamemnon “Çek git bir daha gözüm görmesin seni, benim gemilerimin etrafında dolaştığını görmeyeyim. Elimden bir kaza çıkmadan kaybol şimdi. Kızı vermem. Ben yaşlandığımda da bu kız yanımda, yatağımda olacak, benimle beraber yaşlanacak” diyerek rahibi kovmuş.

Bizde de bir rahip meselesi vardı geçmiş yıllarda. Rahibi geri verme meselesi. Neyse…

Dönelim hikayemize. Rahip çaresiz geri dönmüş, biraz uzaklaşınca, ellerini açmış Apollo’ya dua etmiş. Ey Apollo, benim haykırışlarımı duy. Senin tapınağından kızımı kaçırdılar. Benim gözyaşlarım senin okların olsun. Bu Yunan ordusu üzerine hastalık yağdır.”

Apollo hem güneşi temsil eder, ışık saçar, şairlere ilham verir, hem de kızarsa salgın hastalık yayar yeryüzüne.

Olimpos dağından bu yakarışı duyan Apollo öfkeye kapılmış, gümüş yayını kaptığı gibi yeryüzüne inip, Yunan ordusu (o zaman Argive deniyor, Argos’tan gelenler anlamında) üzerine oklarını atmış. Önce hayvanlar sonra askerler birden hastalanıp kıvranmaya başlamışlar.

Aradan dokuz gün geçmiş bir iyileşme belirtisi yok. ( Bu dokuz rakamı önemli) Aşil demiş ki, “bir kâhin bulalım, soralım, neymiş başımıza gelen bu felaket.”

Kalkas çağırılmış, kâhin demiş ki, “Evet ben biliyorum ne olduğunu ama söyleyemem. Mühim bir adamı kızdırmaktan korkarım. Aşil anlamış, onu koruyacağına garanti vermiş. “Uzatma, söyle artık” demiş.

Kâhin, “ Bu felaket başımıza rahibin kızını kaçırdığımız için geldi. Rahibin getirdiği hediyeler reddedildi, yaşlı adama hakaret edildi. Apollo kızdı bizlere hastalık gönderdi. Bu işten kurtulmanın yolu, önce kız memleketine geri gönderilecek, babasından hiçbir hediye, fidye alınmayacak, üstüne Apollo tapınağında kurban edilmek üzere en iyi en kuvvetli yüz boğa seçilip yollanacak, af dilenecek.”

Agamemnon’un yüzü kararmış “Felaket tellalı hiçbir zaman doğru bir şey söylemezsin. Ben bu kızı geri vermek istemiyorum. Endamı, aklı, bilgisi, yetiştirilme tarzı, el işlerindeki hüneriyle hiç kimseden geri kalmaz. Ben onu herkesten fazla seviyorum ama ordunun selameti için geri göndermeyi kabul edeceğim. Ancak benim onurum söz konusu. Diğer herkese ödül verildi, benim hakkıma düşen bu ödülü ben geri verirsem olmaz. O zaman bana başka bir armağan verilsin” demiş.

Aşil demiş ki “Yapacak bir şey yok, ganimet dağıtıldı. Hazırda sana verilecek bir hediye yok. Sen çaresiz bu kızı geri vereceksin. İlerde Truva şehrini ele geçirirsek gene ganimet alırsın”

Bu sefer Agamemnon Aşil’e kızıp, “o zaman Briseus’ u ben alacağım” deyince kavga çıkmış.

Aşil demiş ki “Bir defa bu Truvalılarla benim bir alıp veremediğim yok. Bunlar bana kötü bir şey yapmadılar. Bize saldırmadılar. Buraya senin kardeşin Meneleos’un eşi Helen’in kaçırılması dolayısıyla geldik. Sen böyle yaparsan ben savaştan çekiliyorum. Adamlarımı toplayıp, gemime binip evime döneceğim.

Savaşlarda ben öndeyim, darbeyi ben alıyorum, ben koşuyorum herşey sen Aslan payını alıyorsun. Bir de yetmemiş gibi bana verilmiş hediyeye göz diktin. Briaus’u vermem. Burada da daha fazla kalıp senin kabını doldurmanı seyredemem. Bensiz savaş bundan sonra!”

Agamemnon da öfkelenmiş, “Gidersen git, ben sana muhtaç değilim, rahibin kızını göndereceğim sonra da gelip Briseus’u alacağım. Benim kim olduğumu göreceksin!”

Öfkesi dayanılmaz bir hal alan Aşil, elini kılıcına atmış…

 

19 Kasım 2023 Pazar

HELEN

 


Paris altın elmayı Afrodit’e verdikten sonra, kendisine tanıştırılacağı vaat edilen “En güzel kadını” görmek ister. Artık Paris’ in gerçek kimliği açıklanmış, Truvalı bir prens olduğu anlaşılmıştır. Afrodit bu güzel hanımın Spartalı Helen olduğunu ve Kral Meneleos’un eşi olduğunu söyler. Paris Helen’in Sparta Kraliçesi olduğunu ve bu güçlü kral ile evli olduğunu öğrenmiş olsa da yine de Sparta’ya gidip görmek ister.

Afrodit bu isteği kabul eder. Birlikte Sparta’ya giderler. Yunanistan’da Truvalı bir prens olarak karşılanıp, itibar görür genç delikanlı. Helen’in eşi Meneleos ile de arkadaş olur. Niyetini belli etmez. Taa ki Meneleos, Girit adasına bir iş için gidene kadar. Kral’ın yokluğunu fırsat bilen Paris, Kraliçe’yi kaçırır.

Helen kendi gönlüyle mi gitti, zorla mı kaçırıldı bu mesele tartışmalıdır. Ancak Truva’ya geldiklerinde sevgiyle karşılanırlar. Kral Priam oğlu ve gelinine sarayda yer verir.

Meneleos haberi alınca çok hiddetlenir, Ağabeyi Miken Karlı Agamemnon’ a haber yollar. Birlikte bir ordu oluşturarak Truva’ya karşı savaşa hazırlanırlar. Aslında ayrı ayrı krallıklardan ve şehir devletlerinden oluşan Yunanistan bir bütün olarak Truva’ya karşı olan bu savaşa hazırlanır. Savaşın gerekçesi Helen’i geri getirmektir. Oysa gerçek amaç zengin Truva şehrini yağmalamaktır.

Bu savaşta Agamemnon bütün Yunan orduları komutanı diğer kralların üzerinde bir kraldır.

Helen ise Homer’in söylediğine göre uğruna bin geminin yelken açtığı güzel bir kadındır. Yalnızca güzelliği ve asaletiyle değil, gözlerinin parlaklığı ve iyi görmesiyle de meşhurdur. Helen “başkalarının göremediğini gören” kadındır.

Bu kaçırılma hadisesi üzerine taraflar belli olmuştur. Bundan böyle Hera ve Athena Yunan tarafında, Afrodit ise Truva tarafında olacak, başlayacak savaşta tanrıçalar kendi halklarına yardım edecektir.

 

 

 

Kudüs

 


Bizans zamanında Kudüs sadece bir Hristiyan şehri yapılmak istenmiş, Yahudiler şehirden çıkarılmış, kiliseler inşa edilmiş, Yahudilerin ancak dini bayramlarda girmesine izin verilmiş. Özellikle Constantin ve Justinyen tarafından izlenen bu politikalardan sonra bu defa da Pers Hükümdarı şehri işgal etmiş, çevreden gelen Yahudilerle birlik olarak Hristiyanları öldürmüş. (614)
629 yılında Kudüs’ü tekrar Bizans almış, İmparator Herakles tekrar şehri Hristiyan nüfusla doldurmuş.
İslamiyet’in gelmesiyle birlikte 623 yılında Kudüs Müslümanların ilk kıblesi oluyor.
Hazreti Ömer’in 638 yılındaki fethiyle Müslümanlar şehre giriyor. Halife, Bizanslı Hristiyanlarca karşılanıyor. 'Yahudiler nerede?' diye sorduğunda "Yok' diyorlar,

"Nasıl olmaz? Burası Kudüs değil mi?" diyor.

"Biz onları şehirden surduk' diyorlar. Onun üzerine halife „Şehre Yahudiler geri alinsin" diye emir veriyor.
Şehirdeki Hristiyan mabetlerine dokunulmayacağına dair Patrik Sophoronius‘ la anlaşma yapıyor.
Namaz vakti geldiğinde Hristiyanlarca en kutsal yer olan Hazreti Isa'nın naaşının gömülü olduğuna inanılan Kutsal Kabir Kilise'sinde namaza davet ediliyor. Halife bunu kabul etmiyor hatta kilise bahçesinde de namaz kılmıyor, yanındaki boş bir arazide kılıyor. Çünkü onun namaz kıldığı yere bir cami inşa edilecegini biliyor. Gerçekten de Müslümanlar o noktaya Hazreti Ömer Camiisini inşa ediyorlar.
Herkesin dini inancına ve Hazreti İsa'ya saygısını orada gösteriyor.
Kilise'yi camiye çevirme gibi bir yola girmiyor.


Bugun Mescid’i Aksa’nin bulunduğu, Yahudilerce kutsal sayılan Tapınak tepesi, Bizans devrinde çöplük olarak kullanılıyormus. Hazreti Ömer oranın temizlenmesini istiyor, Araplar ve Yahudiler birlikte temizlemişler. Daha sonra Halife Abdülmelik zamaninda Kubbet-ül Sahra insa ediliyor.
Müslüman yönetiminde her üç dine mensup insanlar barış içerisinde yaşamışlar. Taa ki Haçlılar gelip de hem Müslümanları hem de Yahudileri kesene kadar.

Osmanlı devrinde de barışı yaşamış olan bölge Osmanlı sancağının indiği 1917 tarihinden sonra maalesef huzuru bulamadı.

18 Kasım 2023 Cumartesi

Paris' in Hakemliği

 

Paris Truva kralı Priam’ ın oğullarından biridir. Vaktiyle Truva çok zengin bir krallıkmış Doğu -Batı arasında önemli bir ticaret ve kültürel merkez. Aynı zamanda Çanakkale Boğazının hemen güneyinde yer alması nedeniyle antik çağlarda gemilerin boğaza giriş yapmadan önce veya çıkışta uğradıkları alışveriş yaptıkları bir liman kenti. Emlakçıların tabiriyle location, location, location! Bir gayrimenkul için en önemli üç şey: konum, konum, konum.

Bugünkü arkeolojik bilgilere göre Truva’da 9 kat medeniyet var. Şehir zaman zaman saldırılara uğramış, depremler olmuş ve tekrar tekrar inşa edilmiş. Bugün eski konumunu kaybetmiş deniz kıyısından daha içeride kalıyor.

Efsanelere göre denizler tanrısı Poseidon’ un yardımıyla inşa edilmiş ancak Truvalılar Poseidon’a yeteri kadar saygı göstermediği ona kurban vermediği için Poseidon şehirden korumasını kaldırmış.

Antik çağlarda şehrin duvarları o kadar sağlam ve güçlüymüş ki bu duvarlar tanrılar tarafından yapıldı ancak tanrılar tarafından aşılabilir deniyormuş.

Şehrin kaderi Yunan efsanelerine göre bir güzellik yarışmasıyla değişmiş. Yunan mitolojisinde çeşitli olaylar anlatılır ama her olayın daha evveli ortaya çıkar. Bu hikâyeye de İda dağında bir düğün yapılır. Düğüne bütün tanrılar davetlidir, tek eksik Eris adı verilen anlaşmazlık tanrıçasıdır. Düğünde bir tatsızlık çıkmasın diye çağrılmamıştır. Ancak o yine de haber alarak gelir.  Bir altın elmayı üzerine en güzele diye yazarak düğünün ortasına atar.

Tanrıçalar bu elmaya sahip olmak isterler aralarında anlaşamayınca Zeus a sorarlar. Zeus bu tanrıçalar arasındaki çatışmaya dahil olmak istemez. Güzellik yarışmasında hakemlik görevini Priam’ın oğlu Paris’e verir.



Haberci tanrı Hermes, hanımları Paris’in bulunduğu yere götürür ve kendisine bir görev verildiğini söyler. Paris bu görevi memnuniyetle kabul eder ancak üç güzel kraliçe arasında bir seçim yapamaz.

Zeus’un eşi Hera," Ben Tanrılar arasında kraliçeyim, en güzel benim bu elma benim hakkım der ve kendisini seçmesi için Paris’e sana Doğu’yu ve Batı’yı vereceğim" der. (Yani Türkiye ve Yunanistan)

Athena atılır. “Ben Zeus’un kızıyım, bilgelik ve savaş tanrıçasıyım, sen bir çobansın dünya işlerini bilmezsin, eğer sana Doğu ve Batı verilse bile topraklarını savunamazsın. Beni seçersen sana savaş sanatını öğretirim, girdiğin bütün mücadelelerden galip çıkarsın”, der

Afrodit ise, “Ben sana bunları veremem ama Aşk ve Güzellik Tanrıçası benim elbette ki bu elma benim hakkım, hem beni seçersen sana dünyanın en güzel kadınını veririm der.

Bunun üzerine Paris elmayı Afrodit’e verir.



Paris annesinin karnındayken annesi bir rüya görür rüyada bir ateş topu doğurmaktadır. Bu rüyadan korkar, endişelenir, kahinleri çağırıp manasını sorar. Kahinler ona der ki "bu çocuk ileride size dert olacak, bunun yüzünden Truva şehri yanıp yıkılacak, aman bu çocuğu sarayda ve bu şehirde tutmayın doğunca atın, ölüme terk edin".

Paris’in anne ve babası bu duruma üzülürler ama yapacak bir şey olmadığına inanarak yeni doğan bebeklerini bir çobana vererek, öldürülüp, dağ başına atılmasını isterler. Pagan dönemlerinde maalesef böyle ölüme terk edilen bebekler çok olduğu için sanırım böyle çok efsaneler uydurulmuş.

Çoban ve hanımı bebeği öldürmeye kıyamazlar kendileri büyütürler. Bebek, şehirli olarak büyümez prens olduğunu bilmez, kendisi de bir çoban olarak yetişir.

Zeus ve Hera arasındaki mücadelede Zeus şehirliliği kültürü, Hera tabiatı simgeler. İnsan çeşitli binalar yapar şehirler kurar okur yazar bilimde teknolojide ilerler ama tabiat ana bazen gelir, yıkar geçer.

Kadın tabiatı simgeler, Hera aynı zamanda evi aileyi aile düzeninin de tanrıçasıdır. Kadın evdir. Hem ailenin evi hem de insanın anne karnında büyümesi nedeniyle insanın evi koruyucusudur.

Zeus’un İlyada destanında Tanrılar ve Tanrıçalar insanların işlerine tabiat olaylarına sürekli müdahale ederler ancak onlara göre bunlar eğlencelik işlerdir. Gerçek anlamda insanların üzüntüleri, sevinçleri onlar için çok önemli değildir.

Paris’in bu güzellik yarışmasındaki hakemliği The Judgement of Paris ismiyle çeşitli resimlere konu olmuştur.

Bazen merak edilir acaba bu Paris'in Fransa'nın başkenti ile bir ilgisi var mı denir. Hayır yok. Başkent Paris adını Seine nehri kıyısında yaşamış olan Pari kabilesinden almıştır.