Paris altın elmayı Afrodit’e verdikten sonra, kendisine
tanıştırılacağı vaat edilen “En güzel kadını” görmek ister. Artık Paris’ in
gerçek kimliği açıklanmış, Truvalı bir prens olduğu anlaşılmıştır. Afrodit bu
güzel hanımın Spartalı Helen olduğunu ve Kral Meneleos’un eşi olduğunu söyler.
Paris Helen’in Sparta Kraliçesi olduğunu ve bu güçlü kral ile evli olduğunu öğrenmiş
olsa da yine de Sparta’ya gidip görmek ister.
Afrodit bu isteği kabul eder. Birlikte Sparta’ya giderler. Yunanistan’da
Truvalı bir prens olarak karşılanıp, itibar görür genç delikanlı. Helen’in eşi
Meneleos ile de arkadaş olur. Niyetini belli etmez. Taa ki Meneleos, Girit
adasına bir iş için gidene kadar. Kral’ın yokluğunu fırsat bilen Paris, Kraliçe’yi
kaçırır.
Helen kendi gönlüyle mi gitti, zorla mı kaçırıldı bu mesele
tartışmalıdır. Ancak Truva’ya geldiklerinde sevgiyle karşılanırlar. Kral Priam oğlu
ve gelinine sarayda yer verir.
Meneleos haberi alınca çok hiddetlenir, Ağabeyi Miken Karlı Agamemnon’
a haber yollar. Birlikte bir ordu oluşturarak Truva’ya karşı savaşa
hazırlanırlar. Aslında ayrı ayrı krallıklardan ve şehir devletlerinden oluşan Yunanistan
bir bütün olarak Truva’ya karşı olan bu savaşa hazırlanır. Savaşın gerekçesi
Helen’i geri getirmektir. Oysa gerçek amaç zengin Truva şehrini yağmalamaktır.
Bu savaşta Agamemnon bütün Yunan orduları komutanı diğer
kralların üzerinde bir kraldır.
Helen ise Homer’in söylediğine göre uğruna bin geminin yelken
açtığı güzel bir kadındır. Yalnızca güzelliği ve asaletiyle değil, gözlerinin
parlaklığı ve iyi görmesiyle de meşhurdur. Helen “başkalarının göremediğini
gören” kadındır.
Bu kaçırılma hadisesi üzerine taraflar belli olmuştur.
Bundan böyle Hera ve Athena Yunan tarafında, Afrodit ise Truva tarafında
olacak, başlayacak savaşta tanrıçalar kendi halklarına yardım edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder