1 Kasım 2018 Perşembe

Sad Suresi, Hazreti Davud ve 99 Koyun Hikayesi

Diyanet   Vakfı    
 Sad Suresi çevirisi  Diyanet Vakfı:   


  
Diyanet Vakfı
17. (Resûlüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi.




18. Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.



19. Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.



20. Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.



21. (Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanmışlardı.




22.Davud'un yanına girmişlerdi de Dâvud onlardan korkmuştu. "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.



23. (Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni yendi.



24. Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi.



25. Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.



26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.



27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!



28. Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?



29. (Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.



30. Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi.



31. Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.



32. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.



33. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet güneş battı. (O zaman:) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.



34. Andolsun biz Süleyman'ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.



35. Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.



36. Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.

37. Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da.



38. Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik.)



39.  "İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik.

40.    Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.




41. (Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.



42. Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik).



43. Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.

44. Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.


 Bu son resimde Hazreti Davut zamanından kalan şehrin surlarını görüyoruz. Inanışa göre devtinin en kuvvetli devletini kurmuş Alah'ın kendisine vermiş olduğu büyük kudret sahibiydi Güzel sesiyle Zebur dan dizeler okuyordu. Müziğe ve şiire büyük kabiliyeti vardı. Yalnız insanlar değil kuşlar da onu dinliyordu.
20. Ayette hikmet ve güzel konuşma yeteneği verildiği söyleniyor Söyledikleri iyi anlaşılabilen doğruyu yanlışı iyi ayırdedebilen ve güzel ifade eden manasında anlaşılması gerekiyor bu güzel konuşma yeteneğinin.Hükmettiği zaman "adaletle" hükmediyor.
Burada bir hakim görevi yapıyor.
Şehrin surları aşılmış sarayının duvarları aşılmış evin içene ibadet ettiği mabedine kadar girilmiş. Birden bu beklenmedik sahne karşısında korkuyor.
O sırada dünyanın en kuvvetli devletinin kralı kendisi kahramanlığıyla tanınan biri Calut' u öldürmüş Allahın peygamberi her hangi birinden normalde korkacak biri değil Ama o anda korkuyor.Öünkü insan ve bu beklenmedik akla hayale gelmeyecek bir olayla karşılaşıyor.
Gelenler "korkma biz davacıyız"diyorlar.

"Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler.


Sonra içlerinden biri fakir olanı tek koyunu olan çoban durumu anlatıyor
Davut Peygamber hüküm veriyor bu tek koyunu olan çobanın haklı olduğunu söylüyor.

Sonra anlıyor birden tövbe edip af diliyor

Neyi anlıyor, niçin tövbe ediyor?
Sadece bu ayetlere bakarsak anlaşılan bir hakimin korku ve endişeliyken düşünmeden durumu yeterince değerlendirmeden yanlış hüküm verebileceği anlaşılıyor. Nitekim burada karşı tarafı, yani 99 koyun sahibi zengin çobanı hiç dinlemedi, acele etti. Acaba görevini hakkıyla yaptı mı?

Diğer yönden, daha evvel gördüğümüz, Tevrat'ta anlatılan Bathsheba ile olan ilişkisini düşünürsek, bu olayla o olay arasında bağlantı kurup, kendi hatasını hatırlayıp, af dilediğini düşünebiliriz.

"Kendisini denediğimizi sandı" diye çevirmişler;  aslında "anladi" da denebilir. Burada eğilip, secdeye kapanıp af diliyor. Bu ayet okunduğunda peygamberimiz de secde ediyormuş.

Ingilizcesi: And David understood that We had tried him; so he sought forgiveness from his Lord, fell down kneeling and repented.( bazı ayetler bir kaç değişik tercümeye bakınca daha iyi anlaşılıyor)

Acaba sadece bu davacıların olayı mı imtihandi? Yoksa Bathsheba hadisesinden beri hepsi mi imtihandi? bilemiyoruz.

Tevrat' ta da, Nathan' ın gelip, ona bu 99 koyun hadisesini anlatması var. Orada bu şekilde anlatılmıyor, King David hadiseyi Nathan 'dan öğreniyor ve kendisi Bathsheba olayıyla bağlantı kurup af diliyor.

- Daha sonra oğlu Hazreti Süleyman anlatılıyor önce mal sevgisiyle sınanıyor sonra tahtının üzerine bir ceset birakıldı deniyor. Acaba hakiki ceset miydi, insan mıydı, cin miydi, neydi bilmiyoruz bir bilgi yok. Yoksa, acaba dünya işini önemseyip, esas peygamberlik görevini unuttu da, kendisi mi tahtının üzerinde işe yaramaz ceset gibi oturuyordu? Sonra anladı durumu tövbe etti.

Sonraki çümle daha ilginç:

 Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, 

He then repented saying, "My Lord, forgive me and bestow a kingdom upon me such as shall not befit anyone after me. Truly though art the Bestower."

Önce af diliyor sonra kimseye verilmemiş bir hükümranlık istiyor.

Buna benzer şekilde Bakara Suresi 37 ayette de şöyle deniyor:

Bunun üzerine Adem, Rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de O 'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten de O evet O Tevvab'dır tövbeleri kabul eder, Rahim'dir rahmetini cömertçe sunar. ( Yaşar Nuri ÖztürK) çevirisi

Demek ki kelimeleri öğrendiğinde ilk iş, tövbe ediyor.

Başkasına verilmeyecek bir hükümranlık istiyor Hazreti Süleyman; çünkü o kadar yetki -rüzgara hükmetmek, cinlere, şeytanlara hükmetmek; onlara  binalar yaptırtmak; denizin dibinden cevherler çıkartmak- başkasına fazla gelir.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder