Karanlık ve acımasız
denizden sonra daha iyi sulara yelken açtık;
Şimdi insanın
ruhundan günahı atması ve Cennet'e yükselebilmesi için kendisine verilmiş
“İkinci Krallığı”
anlatma zamanı.
Kutsal ilham perileri
bana yardım edin de ölü şiiri diriltelim,
Doğudan, safirin tatlı
mavisi ufku kaplamakta,
Saflığı ve mükemmel
parıltısıyla gözler için bir şölen.
O karanlık, havasız,
ruhumu basan, gözümün nurunu körelten,
Ölü yerden çıktıktan
sonra,
Gözlerim bu
güzelliklere yeniden açılıyor.
Aşkın etkisini
çoğaltan gezegen (Venüs) bütün doğuyu ışığıyla gülümsetiyor.
Artık balık burcuna
girme zamanı.
Sağıma dönüp, diğer
kutba bakıyorum.
İlk insandan beri
kimseye görünmeyen dört yıldızı görüyorum,
Gökyüzü onlarla
parlıyor.
Bu yıldızlar ancak
güney yarım küreden görülebilir.
Yıldızlara bakmaya ara
verip de, başımı çevirdiğimde.
Yalnız bir adam
gördüm.
Eski bir adamdı,
duruşu bende büyük bir saygı uyandırdı.
Öyle bir saygı ki,
hiçbir babanın evladından bekleyemeyeceği kadar.
Saçı sakalı beyazlamış
ve uzundu, göğsüne kadar iniyordu,
Yukarıdan, dört
yıldızdan inen nurla yüzü parıldıyordu.
Bana döndü ve “Karanlık
vadiden tırmanan iki kişi siz kimsiniz?
Cehennem’ den mi
kaçtınız? Sizi buraya kim getirdi?
Karanlık vadiden
kaçışınızda size kim ışık tuttu?
O vadi ki, her
zaman karanlıkta kalacaktır.
O çukurun kanunları mı
değişti?
Cennetten yeni bir
karar mı çıktı ki;
Cehennemlikler benim
kayalıklarıma tırmanabiliyor?”
Tam bu sırada Üstadım
bana saygıyla eğilmem için işaret etti
Ve ona cevap verdi:
“Ben buraya ne kendi
irademle, ne de kendi kuvvetimle geldim,
Karanlık gününde bu
adama yardım etmem için
Cennetlik bir hanım
beni buraya gönderdi.
Ama daha fazlasını
öğrenmek isterseniz anlatayım;
Bütün deliliğiyle sona
yanaşmasına rağmen
Bu adam henüz ömrünün
son saatini doldurmamıştır.
O’nun ruhunu selamete
ulaştırmasına yardım etmek için gönderildim ben;
Buradan başka da yol
yoktur.
O’na suçluları
gösterdim.
Şimdi de sizin idareniz
altında bulunan ruhları göstermek istiyorum,
Çile çekenleri görmek
onu arındıracaktır.
Hepsini anlatmak uzun
sürer ama bize emir Cennet’ ten geldi
Bizim buraya gelmemiz
sizi memnun eder mi?
Buradan geçerek
özgürlüğüne kavuşacak olan bu adama müsaade eder misiniz?
Siz ki özgürlüğün
değerini bilen, özgürlük için Utica’ da hayatını feda edensiniz!
Bu sebeple ölüm size
tatlı gelmişti, bedenininizi bu uğurda kurban etmiştiniz.
O beden ki; kıyamet
günü canlanacak parıldayacaktır.
Biz buraya gelmekle
bir kanunu ihlal etmiyoruz,
Bu adam hala yaşıyor.
Ben de Minos’ un idare
ettiği Limbo’dan geliyorum
Orada sizin Marcia’nız
da var; hep size dua ediyor.
Onun hatırına bize
müsaade edin.”
“Dünyadayken Marcia’ ya bakmak beni mutlu ederdi,
Ne istediyse yaptım,
Şimdi kötü ırmağın
öbür tarafına düşmüş,
Onun duasının bana
artık faydası yoktur.
Ben göreve
başladığımda kanun buydu
Ama söylediğin
gibi Cennet’teki Hanım size müsaade çıkarttıysa
Bana övgü dolu sözler
söylemenize gerek yok.
Sadece söylemeniz
kâfi,
Gidin bakalım!
Şimdi bu adama
kılavuzluk et,
Ama önce eteklerinizi
toplayın ve gidip yıkanın.
Çünkü gözlerinizde hâlâ
Cehennemin sisi varken,
Cennetin kapısını
bekleyen meleğin huzuruna çıkmanız doğru olmaz.” Dedi Cato.
Dalgaların vurduğu
kıyıda, yumuşak çamurun içinde sazlar büyüyordu,
Orada ağaç yoktu.
“Bu tarafa geri
dönmeyin, ışığı takip edin
Doğan güneş size daha kolay bir yol
gösterecektir”
Bunu söyledikten sonra
yaşlı adam sessizce gözden kayboldu.
Ben ayağa kalkarak
rehberimin yanına gittim.
O da; “Beni takip
et; hafif eğimli bir tepeyi tırmanacağız” dedi.
Gün doğdu bütün
ihtişamıyla ve ben uzaktan denizin gürültüsünü duydum
Uzaklaşmış oldukları
yolu tekrar bulmak isteyen,
O yoldan ayrı
geçirdikleri zamanı kayıp sayan iki adam gibi,
O yalnız vadide geniş
adımlarla ilerledik.
Kuytu bir yere
geldiğimizde; daha güneş ısıtmamıştı.
Bitkilerin üzerindeki
çiğle Virgil ellerini ıslattı.
Maksadını anlayınca
gözlerimden yaşlar süzülerek yüzümü ona çevirdim;
Ve üstadım Cehennemin
kirini yüzümden temizleyerek,
Yüzümün eski rengine
dönmesini sağladı.
Yerden bir saz
kopararak belime kemer yaptı.
Yerde
sazın söküldüğü yerden hemen bir yenisi çıktı...