Bir okla yaralı
kalbim,
Boyacının
sandığında;
Güvercinim kâğıt
helvasında;
Sevgilim kayığın
burnunda;
Yarısı balık,
Yarısı insan;
İn miyim?
Cin miyim?
Ben neyim?
Orhan Veli
Ben kimin sorusu
edebiyatın temel sorularından biri. Ben kimim? Eskiden kimdim? Şimdi kim oldum?
Hayat değişiyor.
Hayat değişirken biz de aynı kalmıyoruz. Biz de sürekli değişim halindeyiz. Değişmeyen
tek şey değişimin kendisi.
Bu dünyadaki
halimizi anlamaya çalışırken, bir yerden de acaba geçmişte başka hayatlar
yaşadık mı? Reenkarnasyon diye bir şey var mı? diye merak ediyoruz.
Acaba eskiden
neler yaşadık? Hangi dilleri konuştuk? Neredeydik? Yanımızda, yakınımızda
kimler vardı?
Sevgilimiz kimdi?
Şimdi niye
buradayız?
Şu anda yanımızda
olan insanlar neden yanımızdalar? Bizi birbirimize bağlayan ne?
Kader mi?
Irmak
Niye yürümeyi
seviyorum? Niye su kenarı, ırmağın akışı, ağaçların rüzgardan sallanışı,
sonbaharda yaprak döküşü, kışın inceden yağan kar beni bu kadar etkiliyor?
Evlerimizden
çıkıp doğayla bütünleştiğimizde nasıl değişiyor başka biri oluyoruz. Düşünceler
duygular birbirini kovalıyor. Sanki yürürken beynimiz kendisini reset ediyor.
İnsan kendisine geliyor.
“Kendine gelmek.”
Bu lafı seviyorum. Evet, herşeyi bırakıp
arada kendimize gelmeliyiz. “Nerede kalmıştık?” diye sormalıyız.
Ev hayvanları da
bizi etkiliyor. Onların yanımızda olması, başlarını okşamamız stresimizi
atıyor, yüksek tansiyona çare oluyor.
Sevgilim kayığın burnunda...
Bir zamanlar o
sevgili bendim. Moda ‘da sandala binip gezmiştik. Benim üzerimde pembe etek,
pembe ceket, bebe yakalı bluz, çok
romantik bir kıyafet vardı. Onda beyaz pantolon açık renk gömlek, kürekleri
gayet güzel çekiyordu. Sanki her zaman yaptığı işmiş gibi. İkimizde sessizdik doğayla bütünleşmiştik.
Taş
Niye evlenirken
illaki taşlı yüzük verilir? Ya tektaş ya da pırlantalı alyans. Sonsuzluğu
simgelediği için olmalı. Malum, biz gidiyoruz, tabak çanak, bu arada tek taş
yüzük kalıyor geriye. İnsanlar kendi ölümlülüklerinin farkında oldukları için
hep sonsuzluk peşindeler. Bitmeyecek bozulmayacak, bitmeyecek şeyler
istiyorlar. Oysa gıdamız bile hemen çürüyor. Bize asıl gerekli olan şeyler
çürüyor, bozuluyor, gidiyor, bitiyor...
Sanki o taşı
parmağına takınca hiçbir şey bozulmadan kalacakmış gibi. Oysa gerçekte öyle
olmuyor. Taş parmaktan çıkıyor, geriye anılar kalıyor.
Unuttum desende
bir gün, bir yerden, mesela bir şiir
mısraından çıkıp gelip gene karşına dikiliyor....
Haftalık yazı çalışmalarından, rastgele kelimelerin ve tabii Orhan Veli'nin Karmakarışık adlı şiirinin verdiği ilhamla...
Elif Mat