Kanto 2
Kıyıya Varanlar
Artık sabah olmuş gökyüzünün renkleri değişmeye başlamıştır. Denizden
uçarcasına gelen bir gemi görürler, gemi ışık saçarak gelmektedir. Dante soran
gözlerle Virgil’ e döner; O da aynı şekilde hayranlıkla yaklaşmakta olan gemiyi
seyretmektedir; yaklaştıkça geminin parıltısı büyür ve kanatlarını çırpmakta
olan meleği farkederler.
Virgil gelenin melek olduğunu anlayınca, Dante'ye diz çökmesini, ellerini dua eder gibi birleştirmesini ve melegi öyle selamlamasını söyler: "Bundan sonra hep Allah'ın meleklerini göreceğiz"
Gemini küreği yelkeni yoktur; çünkü insan yapısı şeylere burada gerek
yoktur; gemi meleğin kanatlarının gücüyle zaten uçarcasına gelmektedir.
Artık mesafe azalinca meleğin parıltısı o kadar artmıştır
ki; bakamaz olurlar. Dante başını öne eğer, gemi hiç sarsıntısız kuğu gibi kıyıya
yanaşır.
Burada bazı konular Inferno' nun aynada aksi gibi; orada Charon, gemiyle günahkarları Cehennemin kıyısına taşıyordu; burada melek
ruhları Araf' ın eteğine getiriyor.
Exodus
Gelen ruhlar İncil' de ki "Exodus" bölümünden
ilahiler okuyorlar.Incil' de de Kuran'da Bakara ve Araf surelerinde oldugu gibi Israiloğullarının Mısır' dan Hazreti Musa tarafından kurtarılmaları; Musa Peygamberin Kızıldenizi yarmasiyla karşıya geçmeleri, Firavun ve adamlarının boğulmaları anlatılıyor.
Araf'a gelen ruhlar büyük bir neşeyle ve kıyıya varmanın sevinciyle bu
ilahileri soyluyorlar. Meleğin işaretiyle kıyıya çıkıyorlar ve Kızıldenizin kıyısında, Musa' nın Israıloğullarını bırakması gibi, melek onları
bırakıp geri gidiyor.*
Yalnız, gelen ruhlar nerede olduklarını ve nereye
gitmeleri gerektiğini anlamamış gibiler. Hiç bilmedikleri bir kıyıya varan
insanlar gibi etraflarına bakarak yön tayin etmeğe çalışıyorlar. Dante ve Virgil' e bakarak," eğer biliyorsanız dağ yolunu bize gösterir misiniz?" diyorlar.
Virgil, " Biz de sizler gibi yolcuyuz, biz de
bilmiyoruz, ama biz sizden çok daha 'meşakkatl' bir yoldan geldik; o yolu bilseniz
tırmanmak zorunda olduğunuz bu dik yokuş size kolay gelir" diyor.
Ruhlar, Dante nin nefes aldığını farkediyorlar ve
korkuyla renkleri soluyor. Yürümek zorunda oldukları yolu unutup Dante' ye
yakından bakmaya geliyorlar.
Birisi tanıyıp sarılmaya geliyor. Dante onun
sevgiyle yaklaştığını görünce, o da sarılmak istiyor ama ruhun bedeni olmadığı
için sarılmak imkansız ;Dante nin kolları boşluğu sarıyor.
Bu ruh, Dante' nin şiirlerini bestelemiş olan
Floransa dan arkadaşı Casella.
Dante, ona buraya gelmesinin niye bu kadar uzun
sürdüğünü soruyor, çünkü Casella dokuz ay önce ölmüş, " Ben Tıber kıyısında
bekliyordum" diyor ruh.
Artık meleklerin kimi ne zaman getireceklerini insanlar
bilemiyor; Ilahi Adalete göre herkesin bir sırası var;
"Cehennme gidecek gemiye binmeyenler, Araf gemisini Tiber'in denize dökülüğü yerde bekliyor"
Dante, Castella' ya ne kadar yorgun olduğunu
anlatarak burada dinlenirlerken bir şarkı söylemesini rica ediyor.
Orada bulunan
herkes bu güzel aşk şarkısını dinleyerek huzur buluyor.
Tam bu sırada Cato beliriyor:
"Nedir ne var, ne oluyor burada?" diye onları azarlıyor. "Tırmanmanız gereken bir yol varken, burada durmuş eğleniyorsunuz görevinizi ihmal
etmektesiniz" diyor.
"Burada nostalji yapmaya imkan yok, geriye
bakmayacaksınız" demek istiyor. Bir önceki bölümde Virgil, Cato' ya Marcia dan
bahsettiğinde; "Artık Marcia benim için bir şey yapamaz" demişti, iyi veya kötü
Marcia konusu geçmişte kaldı. Cato, şimdi sadece o anki görevini ifa ediyor; o yüzden, Dante' nin de, burada çalıp söyleyip geçmişi düşünüp vakit kaybetmesini
istemiyor.
Hemen, "yemlerini yerken, birisinin gelmesiyle korkup
ürkerek havalanan güvercinler gibi" herkes yerinden fırlıyor.
On emir
*Bu Kanto' da "Musa ile Firavun' un hikayesi" hatılatılıyor. Musa, Israiloğullarını sağ salim kıyıya ulaştırdığında, onları çölde bırakıp, kendisi dağa tırmanıp, inzivaya çekiliyordu. Dağda kırk gün boyunca yaptığı
ibadet neticesinde kendisine on emir geliyordu.
Bu süre içinde, kendisiyle beraber gelen
Israiloğullarının yanına, kendilerine liderlik etmesi için, kardeşi Harun' u
gönderir; fakat onlar, Harun'u dinlemezler; o dönemi sanki lidersiz geçirirler; tek
Tanrıya inanmışken, tekrar "doğru yoldan" saparlar, eski putperest inançlarına
dönerler ve kendilerine altından yaptıkları "boğayı" Tanrı edinirler.
Kutsal kitaplardaki bu hikayeyle insanlara "doğru
yolu" bulduktan sonra da yanılgıya düşüp sapabilecekleri hatılatılıyor; bir kez
inanmanın yeterli olmadığını, ömür boyu, her koşulda inancı sürdürmenin gerektiği; geçmiş kölelikte olsa, insan hep ilerlemezse durursa, bocalayıp gene eskiye
dönmeye, temayül edebileceği, "ayağın kaymasının" kolay olduğu anlatılıyor.
O "altından yapılımış boğa", "paraya, pula, maddiyata
tapanları" temsil ediyor; ne kadar inanmış da görünseler, "peygamberi takip
ediyoruz" veya "burada bekliyoruz" da deseler; bir zaaf var; para pul söz konusu
olunca yoldan çıkmak bazılarına kolay geliyor.
Onların çölde öylece kalması, yani inanmakla inanmamak
arasında bir yerde kalması; da Araf 'la bağlantılandırılıyor. Sonradan
peygamberlerinin geri gelmesiyle, tekrardan doğru yolu buluyorlar.
Purgatorio'daki bir özellik de, o suyu geçmenin, Araf' ın kıyısına gelmenin, O dağı tırmanarak o zorlu yolculuğu tamamlayarak, Cennet'e
varmanın, aslında insanın kendi istek ve iradesiyle olduğunun vurgulanması. Kimse onları zorla bu yola yöneltmiyor. kendi iradeleriyle ruhsal olgunluğa kavuşmak için geliyorlar.
Exodus, İsrailoğullarının Mısır 'dan çıkması aynı zamanda kölelikten özgürlüğe olan bir
yolculuk, insan oğlunun özgürlük mücadelesini de simgeliyor.