Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar;
Dante'yi de Floransa' dan kovmuşlar; üstüne bir de kağıt imzalatmışlar;
" Bir daha buralara gelecek olursan seni yakarız" diye; ( yani yakarak öldürmek anlamında)
Sene 1300 ler, devir Ortaçağ...
O üzüntüyle "İlahi Komedya"yı yazmaya başlıyor. Daha doğrusu o eserine Komedya adını veriyor ama seneler sonra eserin güzelliği karşısında okuyucular onu İlahi Komedya olarak isimlendiriyorlar.
28. Kanto da mealen şöyle diyor;
Gurbette başkasının ekmeğinin ne kadar tuzlu olduğunu ve
başkasının merdivenlerini inip çıkmanın ne kadar yorucu olduğunu anlarsın...
Tu proverai sì come sa di sale
lo pane altrui, e come è duro calle
lo scendere e 'l salir per l'altrui scale.
Thou shalt prove how salt is the taste of another's bread
and how hard is the way up and down another man's stairs.
Canto XVII, lines 58-60.
Bu hem mecazi anlamda hem de aynı zamanda Floransa'nın ekmeğiyle ilgili bir söz;
orada ekmek hamuruna tuz konmuyor bu nedenle Floransa'lılara baska yerin ekmeği tuzlu geliyormuş...
24 Nisan 2016 Pazar
Gulumse / Smile by Kemal Burkay
GÜLÜMSE
Hadi gülümse bulutlar gitsin
İşçiler iyi çalışsın, gülümse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.
Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıltaşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küskün
Bir kedim bile yok anlıyor musun
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse
Kemal Burkay
Smile, so the clouds go away,
Workers work happily,
Otherwise how can I be refreshed?
Maybe we’ll see a movie…
Maybe there will be a ‘forest’ in the writings…
The season will change;
It will turn Mediterranean
Come on smile!
I had musical instruments;
I had pebbles;
But you are different.
Do you understand?
Say I am hungry; I am cross with my mother;
Say whole town is cross with me.
I don’t even have a cat!
Do you understand?
The season will change;
It will turn Mediterranean
Come on smile...
Kemal Burkay
Translation: Elif Mat
23 Nisan 2016 Cumartesi
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Cihâna bir daha gelmek hayâl edilse bile
Avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece
Gurûba karşı bu son bahçelerde keyfince
Ya aşk içinde harâb ol, ya şevk içinde gönül
Ya lâle açmalıdır göğsümüzde, yâhut gül
Yahya Kemal Beyatli
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
BİR BAŞKA TEPEDEN
by Yahya Kemal Beyatli
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan. Yahya Kemal BEYATLI
7 Nisan 2016 Perşembe
J'écoute Istanbul/ Orhan Veli Kanik
J'écoute Istanbul
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
D'abord une brise légère doucement;
Tout doucement se balancent
Les feuilles sur les arbres dans le lointain,
Tout au loin
Les cloches obstinées des porteurs d'eau
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
Tandis que passent les oiseaux
Tout là-haut, par longues bandes criardes
Dans les pêcheries on tire les filets
Les pieds d'une femme baignent dans l'eau
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
Les voûtes du bazar sont fraîches, si fraîches
Mahmut Pacha est tout grouillant de monde
Les cours sont pleines de pigeons.
Des bruits de marteaux montent des docks
Dans le vent doux du printemps flottent des odeurs de sueur
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
Une yali aux sombres embarcadères
Dans sa tête, l'ivresse des plaisirs d'autrefois
Dans les ronflements des vents du sud apaisés
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
Une beauté marche sur le trottoir
Quolibets, chansons, ballades, moqueries
Quelque chose tombe de sa main
Ce doit être une rose
J'écoute Istanbul, les yeux fermés.
J'écoute Istanbul, les yeux fermés
Un oiseau bat des ailes autour de ta robe
Je sais si ton front est tiède ou frais
Si tes lèvres sont humides ou sèches, je sais
Une lune blanche se lève derrière les pins
Je perçois tout du battement de ton cœur
J'écoute Istanbul.
Translation from overblog
Orhan Veli Kanik
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı/by Orhan Veli Kanik
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geciyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
Orhan Veli Kanik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)