22 Mart 2021 Pazartesi

Elanor

 


Fransız Kralı 7. Louis’nin başında bulunduğu Haçlı Ordusu, 8 Ocak 1148 günü Denizli yakınlarındaki Honaz dağının Kazık Beli mevkiinde kayalık geçitten geçmek üzereydi. Kafile de Fransızlar çoğunlukta bir kısım da Alman askeri vardı. Fransız Kralı ve Kraliçesi üzerlerinde diğer haçlılar gibi basit bir hacı gömleğiyle seyahat etmekteydiler. Kıyafetlerinden kim oldukları belli değildi. Haçlıların Honaz Dağını tırmanacaklarını haber alan Selçuklular daha evvelden gelip, bölgeyi kuşatmışlardı. 

Kafile geçite girerken birden baskına uğradı, iki taraflarından karşılıklı ok atılışına maruz kaldılar. Askerler paniğe kapıldı, bütün ağırlıklar, hayvanlar dağdan aşağı yuvarlandı.

Kral kaçıp bir kayanın ardına saklanmıştı. Üzerindeki kıyafetten ötürü tanınması da imkansızdı. Bu sayede saldırıdan sağ kurtularak yollarına devam ettiler.

İlk hedefleri Antalya, daha sonra da Antakya idi. Birinci Haçlı seferinde ele geçirilmiş olan Antakya kalesinde Elanor’un amcası olan Kont Raymond Prens olmuştu.

Bugüne kadar bir kraliçenin haçlı seferine katılması görülmemiş bir şeydi. Elanor Fransa Kraliçesi olarak gözü kara bir şekilde bu sefere iştirak etmekte ısrar etmişti.

Aquitain dükünün kızıydı. Çok iyi bir eğitim görmüş, Latinceyi matematiği astronomiyi çalışmış, o günlerin adeti dantel işleme, çeyiz düzme gibi konularda da eğitildikten başka çok iyi at binen, güzelliğiyle çevikliğiyle neşesiyle zekasıyla tanınan bir genç kız olmuştu.

Bütün Avrupa soylularının oğullarına almak istediği kız olmasının sebebi sadece bu yönleri değildi. Annesi ve erkek kardeşi olunca Aquitain Dukalığının yegâne varisi olmuş Düşes unvanını almıştı. O devirde Fransa henüz tek devlet haline gelmemiş, Dukalık Fransa topraklarının üçte birini kaplamakta ve çok verimli bir bölgeydi. Esasında Elanor’un topraklarının büyüklüğü Fransa Kralının topraklarından da fazlaydı.

Babası hastalanıp öleceğini anlayınca hemen bir vasiyetname yazmış, dukalığını Elanor’ a bırakmış, kendi ölümünün önce Fransa Kralına haber verilmesini ondan evvel kimseye söylenmemesini istemişti. Kızlarının velayetini ve topraklarının idaresini Fransız kralına emanet etmişti.

Elçiler gelip de bunları Kral Şişman Louis’ ye bildirince, Kral Dükün ölümüne fevkalade üzülmüş göründü. Ancak elçilerin salondan çıkmasıyla beraber bayram etti. Hemen 500 şövalye gönderip Elanor ’u saraya getirtti.

Velisi olarak Elanor ’u evlendirmek vazifesi de Kral’a aitti. O sıralar on beş yaşlarında olan Elanor’ u oğluyla evlendirmeye karar verdi. Derhal din görevlilerini çağırıp, evlenme işlemlerini başlattı.

Elanor’un kocasının ismi de babası gibi Louis idi.  Kralın ikinci oğlu olan Louis aslında kilise hizmetine girip papaz olmak istiyordu. Ancak ağabeyi ölünce tahtın varisi durumuna gelmişti. Genç çift Elanor’un topraklarına giderek, Louis’ye Aquitain’i göstermek için bir gezi düzenlediler. Elanor’dan dolayı Louis de Aquitain Dükü olmuştu.

Ancak daha bu gezinin başında Louis’nin babasının ölüm haberini aldılar. Artık kocasının kral olmasıyla, Elanor Fransa Kraliçesi olmuştu.

Mizaçları çok bağdaşmıyordu. Elanor biraz fala neşeli açık saçık giyiniyor, güney Fransa kültürünü taşıyor, saray hayatına uyumlu değil diye eleştirilmeye başlanmıştı.

Aslında bu eleştiriler Papa’nın her istediğini Kral’a yaptıramamasından kaynaklanıyordu. Bir piskopos atanması dolayısıyla sarayla papalık arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Bu olaydan sonra daha büyük bir sorunla karşılaştılar.

Elanor’un kız kardeşi Petronilla, evli bir adama âşık olmuştu. Her istediklerini elde etmeye alışık olan bu kardeşler çözümü krala baskı yapmakta buldular. Bu kont karısından ayrılsın Petronilla ile evlensin diyordu Elanor kocasına.  Fakat o devirde boşanma yok. Evlilikler daha çok siyasi nitelikte, kontun karısının ailesi de önemli bir aile. Bu kontun karısını bırakması meselesi yüzünden bir savaş çıkıyor. Vitry diye bir şehirde Kral Louis, kontun karısının ailesiyle savaşıyor. Halk kiliseye sığınıyor. Kralın adamları şehri ateşe veriyor. Bin kişi ölüyor.

Bu korkunç olaydan sonra Elanor’ a olan düşmanlık artıyor. Zaten aslında dindar bir olan Kral Louis büyük vicdan azabı çekiyor. Cehennem’e gitmekten korkuyor.

Devrin önemli din alimlerinden olan Bernard Clairvaux, Elanor’ u azarlıyor, kocanın işlerine karışmayacaksın diyor. Elanor bu sefer ağlayıp benim çocuğum yok onun için üzülüyorum diyor.

Bernard  Clairvaux bu sefer yumuşayıp,  ben senin için dua ederim siz de benim dediklerimi yapın diyor. Bu şekilde kilise ile aralarını düzelten çift, Louis’nin vicdan azabından kurtulabilmesi için Haçlı seferlerine katılmaya karar veriyor.



Haçlı kafilesi Constantinople’a vardıklarında imparator tarafından iyi karşılanıyorlar. Bugün Balıklı Rum Hastanesinin bulunduğu yerde o devirlerde bir saray varmış, oraya yerleşiyorlar. Üç hafta kalıp, ağırlanıyorlar. Onlar İstanbul’un güzelliğine hayran kalıyorlar, saray halkı Elanor’a iltifatlar ediyor.

Haçlı ordusunun daha fazla şehrinde kalmasını istemeyen İmparator, onları "Sizden evvel gelen Alman Kralı Selçuklulara karşı Eskişehir yakınlarında zafer kazandı siz de yola çıkın" diyerek, uğurluyor.

Gerçekte tarihte Dorion muharebesi olarak bilinen savaşta Alman Kralı Conrad büyük hezimete uğramış, yolda karşılaşıyorlar. Almanlar Türklerden kaçarak İznik’e çekiliyor.

Bunun üzerine Fransız ordusuyla, Almanların savaştan sağ kurtulan askerleri kısmı birleşiyor, Balıkesir Alaşehir yolu üzerinden Efes’e geliyorlar. Tarihi şehre geldiklerinde artık Noel zamanı olmuş. Neşe içerisinde Noel’i orada geçirdikten sonra Türklerin saldırısına uğruyorlar. Fransızlar Selçuklu ve Danişment askerlerini püskürtmekte başarılı oluyor.

Böylece tekrar yola düzülüp, yukarıda anlattığım Denizli macerasından sonra Antalya’ya varıyorlar.

 

Honaz Dağı

Elanor of Aquitain (1122-1204)

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder