Aklını Kullanabilmek Meselesi
Sapere Aude
Horace December 8, 65 BC – November 27, 8 BC)
Milattan önce 65 ve 8 yılları arasında yasamış Romalı Şair
Sapere Aude latince "Bilmeye cesaret et" "dare to know" veya
"bilge olmaya cesaret et" "Dare to be wise" anlamlarına geliyor.
Dimidum facti coepit, habet: sapere aude, incipe.
Bu ifade Imparator Agustus zamanında yaşamış
olan Romalı şair Horace’ ın bir şiirinden alınmış. Bu şiirde insanlar kendi
akıllarını kullanmaya öğrenmeye ve bilge olmaya cesaret etmeye teşvik ediliyor,
Baskalarının kendine birşey öğretmesini beklemek, ırmak kenarında ırmak dursun
da karşıya geçeyim diye bekleyen yarım akıllı birinin durumuna benzetiliyor.
“Başlamak
yarı bitirmektir. Hadi Başla! Bilmeye Cesaret Et!” deniliyor.
Immanuel Kant (1724- 1804)
Bu düşünceleri aydınlanma çağında Kant da benimsemiş. "Aydınlanma Nedir?" Başlıklı yazısında bu konuyu irdelemiştir.
Kant insanları başkasının öğrettiği bilgiyle yetinmemeleri
konusunda uyarıyor. Bu size yetmez kendi aklınızı kullanın ne öğreneceğinize
kendiniz karar verin diyor. Koyun gibi herkesin ayni şekilde eğitilmesi nin
günü geçti diyor.
Klisenin ve devletin kişilerin üstündeki baskısının
kaldırılmasını ve kişinin kendi aklıyla düşünebilmesini istiyor.
Burada kullanlıan kelime “paternalism”. Bizde bir “devlet
baba” kavramı vardır, halkı koruyup gözetmesi iş ve aş imkanı sağlaması beklenir çocuk baba ilişkisi
gibi, halbuki batılı anlayışta
günümüzde sosyal devlet ilkesi çol önemli olmakla beraber kişilerin
yetişkin olması beklenir dolayısıyla devletin paternalismi karışma olarak
algılanır.
Kanta göre kişi kendini geliştimeli çocukluktan kurtulıp
rüştünü ispatlamalıdır. Buradaki engel kişinin anlayışının eksik olmasi değil
vatandaşın kendi aklını kullanmaya cesaret edememesidir ve tembellik etmesidir... Yani sorun psikolojik kökenlidir.
Bilgelik kisinin kendinden kaynaklanmalıdır, başkasının yol
göstermesi beklenmemelidir. Bunun için Aydınlanma Çağının motosu Sapere aude!
Kantın ahlak anlayışı da “otonomi” yani özerklik ilkesine
dayanıyor. Ahlak anlayışının temelinde de bağımsızlık ve rüştünü ispat etme koşulu
var.
Kanta göre insanların çoğu kliseye (dini otorite) veya
devlete (siyasi otoriteye) bağımlı olmaktan memnun, bu durumdan şikayet
etmiyorlar. Çünkü özerk olmaya bir türlü karar veremiyorlar, kendi aklını
kullanmaktan ve düşünmekten korkuyorlar. Kendi düşünce dünyalarının sorumluluğunu
üstlenmek istemiyorlar.
Diyelim ki kendileri özerk olmaya karar verdiler, bunu da
hemen gerçeklestirmek kolay değil, çünkü kafalar bu amacı gerçeklestirilecek
şekilde eğitilmemiş.
Kant akılcılık yoluyla bu zincirlerden kurtulabileceğimizi
söylüyor, “Entellektüel bekçiler dediği yani insanlarin düşünsel hayatını kontrol
etmeye çalışan sistem yanlıları arasında bile bağımsız düşünebilen entelektüel
sayısının az oldugunu ifade ediyor. Ve ancak bu az sayıda özgür düşünebilen
öncülerin toplumun geri kalanın kafa yapısını geliştirmekte örnek olabileceğini
ifade ediyor.
Kantın bence asıl dehası o günlerde bütün Avrupa nın hayran
kaldığı Amerikan Ihtilalini değerlendirmesinde: ihtilal despotluğa, kendi kuvvetini arttırmak için yapılan her türlü
eziyete son verebilir ama eski devir biter yenisi
kendi önyargılarıyla birlikte gelir, o da "düşünmeyen halk yığınlarının" kafa
yapısını kontrol altında tutmak ister diyor.
Frederick II Prusya Kralı Aydınlanma, Sanat ve Bilimi desteklemiştir.( 1712-1786)
Kantın yaşadığı devir
Büyük Frederick devri, yazdığı yazılarda yöneticilerin de halkı tartışmaya
davet etmesi gerektiğine işaret ediyor” istediginiz konuda istediğiniz kadar
tartışın” densin istiyor.
Ona göre Sapare aude despotismi yıkacak, toplum ve devlet
yararına yapılacak açık tartışmalar ve politik söylemlerle daha iyi politik
yöntemler bulunacaktır. Ve halk için çok önemli olan meşru şikayet yolu
açılacaktır.
Horace reads before Maecenas by Fyodor Bronnikov
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder