Inferno
Cehennemin Dibi
Yorumlar
Elif Mat
The kiss of Judas by Giotto Bondone Judas Opucugu
Virgil bir ortaçağ şarkısı
mırıldanarak, Dante'ye artık Şeytan'a yaklaşmakta olduklarını haber verir. "Orada
uzakta Cehennemin Kralı’nın bayrağı dalgalanıyor, dikkat edersen görebilirsin" der.
Sisler içinde görünen
değirmen büyüklüğünde bir canavardır. Daha önceki bölümlerde gördükleri devler şeytanın
ancak kolu kadardır.
Korkunç yaratık hırsla
kanatlarını çırpmakta; içine sıkışıp kaldığı buz kütlesinden kurtulmaya çalışmaktadır.
Daha önce bahsettiğimiz
gibi, kalplerinde hiç bir sıcaklık insan sevgisi barındrımayanlar, Cehennemin
dibinde, buzun içine hapsedilmiş vaziyettedirler.
Dante, burada okuyucusuna
seslenir: "Siz benim, şu anda ne kadar korktuğumu tahmin edemezsiniz; sesim soluğum
kesildi; şu anda ne ölüyüm ne de yaşayan biriyim."
Bir yandan da şeytanın, bir gemi yelkeni büyüklüğünde olan kanatlarının çırpmasından dolayı, esen
korkunç rüzgarlara maruz kalmaktadırlar.
Şeytan "kurtulayım" diye çırpındıkça, kendi yol açtığı rüzgarların etkisiyle hava daha da soğur; kendi kusuruyla
düştüğü Cehennem'den, gene kendi hareketleri neticesinde kurtulamaz; gözlerinden
kanlı yaşlar akar.
Üç yüzü vardır: biri kan
kırmızısı, diğerleri, kötü bir sarı ve siyah. Her üç ağızında da birer adam
çırpınmakta ve bu korkunç canavara yem olmaktadırlar.
Virgil, Dante' ye şeytanın ağzındaki adamlardan birini gösterir: "Bu önde olan ve
Cehennem'de en çok azap çekmesi gereken Judas Iscarıot' tur" der. (Hazreti Isanın havarilerinden Yahuda Iskaryot)
Isa peygamber zamanında, Israil bölgesi, Roma İmparatorluğu'na dahildi; insanlar hem Roma' ya hem de Yahudi rahiplere
vergi veriyordu; peygamberin, insan haklarını koruma mücadelesinde, bazıları
kendisine düşman oldu ve öldürme planları yaptılar. Her iki taraftan da baskı
geldi ve Hz. Isa'nin, "Kutsal Mabetlerde ticaret yapmayın" demesi üzerine Yahudi rahipler, onun
Romalı askerlere teslim edilmesini istediler.
Judas Iscariot Son Aksam yemeginden kaciyor Carl Bloch
İncilin, "Matthew" bahsinde
anlatılan hikayeye göre; Judas rahiplerden rusvet olarak "30 gümüş dinar" alıyor ve önceden
yapılan plana göre, Romalı askerler gelince, Hazreti Isa' yı operek, kimliğini
belli ediyor. Böylece carmıha götürülme süreci başlıyor.
Daha sonra, yaptıklarında
pişman olup, "30 gümüş dinarı" rahiplere geri vermek istiyor, rahipler kabul
etmeyince, elindeki keseyi yere fırlatıyor ve bu paralar yere saçılıyor.
Judas returning silver pieces-Rembrant paralari geri vermek istiyor
Judas'ın sonu hakkında
rivayetler muhtelif, kimisine göre intihar etmiş, kimine göre uçurumdan
yuvarlanmış, her halukarda kötü bir sonla cezalandırılmış.
Bugün hala edebiyatta ve
günlük kullanımda Judas ismi, Judas öpücüğü ve 30 gümüş para "ihanet" anlamında
kullanılıyor.
Diğer iki ağızda Sezar' a
ihanet eden Brütüs ve Cassius vardir.
Brutus
Sezar zamanında Roma
Cumhuriyetti ve Consüller idare ediyordu,
çünkü daha evvel Tiran’ lar vardı ve Roma halkı, Tiranlardan kurtulmak için
Cumhuriyette karar kılmış; tek adam olmasın, üç kişilik konsül olsun
istemişlerdi.
Ama
insan tabiyatı, bazıları tek başına lider olmak istiyor, Sezar ve Pompey
arasındaki savaşlar sonrasında, Sezar tek başına iktidar olacak, Roma da
Cumhuriyeti yıkacak, Imparatorluk kuracak, “tiranlık” geri gelecek korkusuyla,
aslında Brütüs "Roma ‘yı kurtarmak için" bu işe girişiyor ve Cassius la beraber
Sezar'ı öldürüyor.
Buna rağmen, Dante bu işi devlete karşı islenmis bir suç olarak görüyor ve katilleri "ihanet" kısmında, Cehennemin dibinde, şeytanın ağzına vererek cezalandırıyor...
Buna rağmen, Dante bu işi devlete karşı islenmis bir suç olarak görüyor ve katilleri "ihanet" kısmında, Cehennemin dibinde, şeytanın ağzına vererek cezalandırıyor...
Judas, "peygambere" ve "dine" ihaneti temsil ederken; Brütüs ve Cassius, Sezar' ın kişiliğinde, "Roma'ya" ve "Devlet'e" ihaneti temsil ediyor.
Bunları gördükten sonra, Şair Virgil, "Artık herşeyi gördük; gün akşam oluyor, zamanımız doldu, gitmemiz
gerek!" diyor.
Yalnız gidecek bir yol
yok, şeytanın sırtına tırmanmaktan başka... Çaresiz şeytanın sırtını basamak
yapıyorlar, çıkmaları gereken tepeye o sayede çıkıp, bir kaya oyuğundan geçerek
ışığa doğru ilerliyorlar.
Dante yorulup bir kaya dibine oturuyor. Virgil, "Kalk", diyor, "ayaklarının üzerinde dur, yolumuz uzun ve meşakkatli, hem artık sabah olacak!"
Dante yorulup bir kaya dibine oturuyor. Virgil, "Kalk", diyor, "ayaklarının üzerinde dur, yolumuz uzun ve meşakkatli, hem artık sabah olacak!"
Biraz önce akşam
oluyordu, şimdi hemen nasıl sabah olacak? Biraz önce buzun içindeydik, şimdi buz
kayboldu! Biraz önce şeytanın başını görmüştük, şimdi ayak kısmını görüyoruz, manzara değişti etraf yeşillikler içinde.
Dante şaşırıyor, Virgil'e ne olduğunu soruyor.
Virgil, bu meşakkatli
yolun sonuna geldiklerini, Cehennem'den çıkmak üzere olduklarını; Judeca bölümünün
bittiğini; (Judas' ın ismiyle anılıyor) o kayanın derin oyuğundan
geçtikten sonra feraha vardiklarini ve aynı zamanda kuzey yarım küreden güney yarim kureye gectiklerini anlatiyor,
"Bu taraf suçsuzların
yeridir; Şeytan Cennet' ten
kovulupta Cehennem'e atıldığında, düşüşünün etkisiyle, bu yarık açılmıştı; oradan
geçtik, biz buradan geçip gidiyoruz ama şeytan hep orada hapis kalacak" diyor.
Yani "her şerde bir hayır
olaması" gibi; bu kötülükten de bir iyilik doğmuş. En kötünün olduğu yerde de; eninde sonunda "Hak'kın rahmeti" üstün geliyor; herşey iyiliğe tevil oluyor.
Geldikleri yerde ırmaklar akıyor; gizli dar bir yoldan ilerleyerek tepeye
tırmanıyorlar; Virgil önde Dante arkada yerin merkezine açılan bir cukurdan tekrar dünyanın yüzeyine çıkıyorlar.
Ve… yeniden yıldızları
görüyorlar!
Infernonun sonu; bir sonraki bölüm ARAF...