2 Mart 2019 Cumartesi

Cennet Kanto 27 Gasp

Cennet Kanto 27
Gasp


“Baba oğul ve Kutsal Ruh”
Öyle tatlı ilahiler söyleniyordu ki;
 zevkten mest oldum.
Sanki Cennet’in tüm güzelliği,
Beatrice’ in gülüşüne yansımıştı.
Hem kulaklarım, hem de gözlerim bayram ediyordu.
Bu bahtiyarlığı hiç bir dil anlatamazdı.
Aşk ve huzur!
Öyle bir zenginlik ki; her şey var,
Aranacak bir şey kalmamış artık!
Dört Meşale halen yanıyordu orada.
Benimle ilk konuşanın,
(Aziz Peter) ışığı en parlaktı
Jupiter sanki Mars’ın rengini almıştı
Cennet’in orkestrasına sessizlik emredildi o anda.
“Niye kızıllığın hakim olduğunu anlayacaksın;
Ne lazım gelirse söyleyeceğim şimdi.
 ben konuştukça buradaki ruhların da rengi değişecek!
“Bana verilen tahtı gasp edeni biliyorsun,
Bana verilen taht;  Hazreti İsa nazarında boştur şimdi!
Benim, benim,
 benim tahtımın altından,
Mezarımın bulunduğu yerden,
 Kan, irin ve lağım akmakta şimdi.
Aldatıcının, buradan kovulmuş olanın
 (şeytanın) pis kokusu her yeri sarmış.” dedi Ruh.

Güneşin doğması ve batması anındaki kızıllık,
bütün Cennet’in rengi olmuştu.
Beatrice de bu sözlerden utanarak kızardı.
Aziz Peter’ın sesi öfke doluydu;
Kızgınlıktan karardı:
“Kiliseyi kendi çıkarlarına alet ettiler.
Isa’nın benim ve diğerlerinin kanı bunlar
altın yağmalasın diye mi döküldü?
O kan ahireti kazanmak için döküldü.
Sixtus’ un Pius’ un ve diğerlerinin kanı ve gözyaşları...
Bizden sonra gelenlerin,
Inananlar arasında ayrımcılık yaratmasını istemezdik.
Benim elime verilen anahtarları,
Kendilerine bayrak yapıp;
 başka Hrıstıyanların üzerine sallamalarını istemezdik.
Benim resmimi Papalık mühründe kullandılar!
Sahtekarlıklarını onunla mühürlediler!
Düşündükçe öfkeleniyorum.
Buradan baktıkça her köyde, kentte;
Her dağda, ovada, her ırmak kenarında
Çoban kıyafetinde kurtlar görüyorum!
Allah’ın sopası ne zaman üstlerine inecek?
Gascon ve Cahors kanımızı emmek için geldiler.
Ne kadar güzel başlamıştı yolculuk
Ama şimdi gemi bamak üzere.
Zamanında Scipio’ya yardım eriştirip Roma’yı
 Hanibal’ın ordularından kurtaran Allah;
Yine yardım eder.
Oğlum! Senin daha dünyada yürüyecek yolun var!
Geri döndüğünde ağzını açmaya çekinme!
Ben ne söylediysem anlat onlara!”

Güneş oğlak burcundaydı;
Atmosfer soğuktu dünyada.
Cennet’te de soğuk rüzgarlar esmekteydi.
Bunları anlattıktan sonar
Aziz Peter’in ruhu diğer ruhlarla beraber hızla yukarı,
 Meryem Ana’nın yanına yükseldi
Manzara sanki tersine yağan kar gibiydi.
Taneler aşağıya inmiyor; yukarı çıkıyordu...
Arkalarından taa, onlar görünmez oluncaya kadar takip ettim.
Benim halimi gören Güzel Hanım:
“Şimdi bir de aşağıya bak;
Ne kadar yol almışsın gör! Dedi
Benim doğduğum yılın üzeinden çok zaman geçmişti.
Buradan baktığımda taa  Cadiz’de Ulise’nin,
 deli yolculuğuna başladığı yerden (İspanya)
Europa’nın boğa tarafından kaçırıldığı yere kadar;
Phoenicia- Doğu akdeniz kıyıları
Görünüyordu...
Daha da görebilirdim belki, ama dünyanın bir kısmı,
 Gölgede kalıyordu...

Resim: Rembrant
 Europa'nın Kaçırılması
1632

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder