Ayrilma Zamanı
Ayrilma karari bir gecede verilmis gibiydi... Bir aksam eşim
isten geldi ve kilometrelerce uzakta bir
baska yerden aldigi is teklifini kabul ettigini soyledi. O detaylari anlatirken
ben orada, kalakaldim, onunla beraber gitmemek icin bir bahane aramaya
basladim. Sonucta çocuklarimiz buyumustu ve on yedi seneden beri oturdugumuz bu kocaman ev artik bizim icin gerekli degildi.Isimi her yerden yapabilirdim.Niye direniyordum?
Niye dondum kaldim, niye korkuyorum , niye öfke doluyum?
Aslinda fazla karisik olmayan gercegi gormem cok zor
olmadi.Onunla beraber gitme istegi ve enerjisi yoktu ben de.Yeni bir yerde yeni
bir hayata baslamak ozellikle de bu evliligimiz boyle duraganlasmisken imkansizdi. Tek
dusunebildigim alternatif,Cape Cod da ki yazlik evimize gitmekti. Bunu
soyleyince kendim de sasirdim. Oraya gidip, dusunmeliydim.
Bu hareketsizligimden, bu umursamazligimdan tedirgin oldum;
ama olay buydu iste.
Bu yasal bir ayrilik mi olacakti, bunu bilincli olarak
dusunmuyordum. Sadece nefes almak istiyordum bu iliskiye bir ara vermek... Çesitli sebeblerden dolayi bir kac ay sonra biraraya gelecektik, nasilsa. Kocam
bu durumu soyledigimde, bir tepki vermedi, duygularini gostermedi, daha
uzaklasti sanki.
Olmayan gelecegimizden konustuk, fazla da onemesemeden ve
korkutan bir kibarlikla. Sonra bu durumu
arkadaslarimiza soyledik. Ihtiyacimiz
olmayan fazla esyamizi sattiktan sonra, her iki manada da yukumuz hafiflemis oldu. Komsulardan biri " Burada ne hatiralariniz var" dedi.
Oglum daha evvel burada yaptigimiz kutlamalardan birini
hatirlatinca, urperdim. Anilar birbirini izledi ta ki oda anilarla dolana kadar. Sonra hayatimizin bu bolumunun bitmesi bana makul geldi. Burada yasanmislik var, bu evi
sevmistik. Tam isigi sondurmus yataga yatmisken birden yakin gelecegimi
dusunerek panik oldum.
Boyle belli bir olgunluga gelmis anlarin daha once
yasanmis diger anlari bir anda silme ozelliği vardir. Ona dogru döndüm ve elimi onun karnına dogru uzattım, ne için bilmiyorum. Bu yakınlığı özleyecegim , ona
doğru daha da yaklastim. Kipirdadi, bir an donup bir sey
soyleyecek veya beni kollarina alacak zannettim,
hayir hemen uykuya daldi ben de onun nefesini bir ninni gibi dinledim.
Daha once, bir cok geceler onun yaninda yatarak ne ruyalar
gordugunu dusunurdum.
Onu dertlendiren neydi? Alkolik bir ailesi vardi cocuklugu sert ve yanliz gecmisti.Daha on iki yasinda nefret ettigi yatili okula gonderilmisti. Bunlari basindan beri biliyordum. Onunla gorusmeye ilk basladigimda benim bunlari anlamami istedi hayatinda aldigi darbeleri, tasidigi yuku; ben de merhametli biri olarak bu golgelerden daha da etkilendim. Bu evlilige girerken rolumun belirlenmis olmasi, -annelik- beni rahatlatti. Bir şekilde eşimin melankolisini geciririm ve bu tasidigi karanliktan onu çıkarırım zannettim.
Onu dertlendiren neydi? Alkolik bir ailesi vardi cocuklugu sert ve yanliz gecmisti.Daha on iki yasinda nefret ettigi yatili okula gonderilmisti. Bunlari basindan beri biliyordum. Onunla gorusmeye ilk basladigimda benim bunlari anlamami istedi hayatinda aldigi darbeleri, tasidigi yuku; ben de merhametli biri olarak bu golgelerden daha da etkilendim. Bu evlilige girerken rolumun belirlenmis olmasi, -annelik- beni rahatlatti. Bir şekilde eşimin melankolisini geciririm ve bu tasidigi karanliktan onu çıkarırım zannettim.
Zamanla onun bu tükenmeyen acısı beni de yordu.Duygusal olarak
yakın olamıyordu, ben de bu durumu reddedildigim, seklinde yorumladim, ilgi
istiyordum: “Benim de ihtiyaclarim var biliyorsun degil mi? diyordum. Aramizda
bir bağ kurulsun, beni kabul etsin istiyordum. Kitabindan kafasini kaldirip
bana “ihtiyac dedigin sey, basini sokacak bir ev ve yiyecekten ibarettir”derdi.Bu
da benim susmama sebep olurdu, diger cevaplari da oyle; bir sey sorduğuma pisman
ederdi beni. Akli basinda bir tavirla benim kizginliklarimi hafife
alirdi. Ne de olsa pragmatik bir adamdi... Bu ona uyuyordu. Seneler süren bu
durum yani zorlayarak, herseyin makulunu aramasi benim icin sonunda tahammul
edilmez bir hale geldi.
Bir kaç defa beni kiskandi. Bir aksam yemeğinde
davetlilere anlattigim hikayeler ve fikralardan sonra icine kapandi ve bana dedi
ki: “sen renkli televizyon, bense siyah beyazim”.
“Ne olacak” dedim,” ne var bunda, niye sen de yasantina
biraz renk katmiyorsun?”
Benim cevaplarim hic bir zaman onun ki kadar akillica
olmazdi ve hic bir zaman konusmalarimizda espri yer almazdi.Ben kendi yarattigim
ve oynadigim bur rolden bunalmaya baslamistim. Benim mutluluk anlayisim, vermek,
vermek ve vermekti; ta ki karsi taraf mutlu olana kadar.Bu yanlis yolla kendi
mutlulugumu, karsi tarafin yuzundeki mutlulugu gormeye baglamistim. Ben kendimi
unutursam o da beni daha iyi gorurdu. Oyle zannetmistim. Benim ihtiyaclarim,
ona karsilamak istemedigi talepler gibi gorunuyordu. O denedigi zaman da onun çabalari yeterli olmuyordu.Her nedense yasama sevinci yok olmustu ben de bunu
yeniden canlandirma umudunu kaybetmistim.
Evlilik bana gore bir macera olmalidir, eglendirici ve
paylasimci.O kendi rolunu eve ekmek getirmekle sınırlı goruyordu, aile hayatina
baska katkisi yoktu
.
.
Hafta sonlarını insanlarla ve partilerle dolduruyordum, eşimin moralinin duzelmesini istiyordum, ama o
giderek daha fazla içe kapandi. Ben onu kabuğundan çikartmaya çalistikca, O da
bana:”Bu ne zaman bitecek, ne zaman tatmin olacaksin? Istedigin heyecansa, git
ara bul” diyordu...
Gec oldu... Yarin buyuk bir gun; dusuncelerimle birlikte dondum ve uykuya daldim.
Gec oldu... Yarin buyuk bir gun; dusuncelerimle birlikte dondum ve uykuya daldim.
Saat beste kalktik, onun icin herzamankinden bir saat
erkendi. Arabalara esyalarimiz doldurduk ve o yeni isine, ben de yeni hayatima
dogru hareket ettik. “Bunu yaptigimiza inanamiyorum” dedim, boylece izin almayi
da zorlastirmis oldum ve aslinda onun bana ne cevap verecegini biliyordum.
“Inanamiyorsun?” dişlerini sıkarak, “Bu senin fikrindi”
dedi. Sözlerim onu daha da sinirlendirmisti, zaten dolu olan bagaja bir kac çanta daha atarken, vucut dili kizginligini yansitiyordu. Bagajin kapağını carparak
kapatti.
Gulumseyerek, “Gitmem lazim” dedi, biraz onceki tersligi
yumusatti bu gulumseme.”Benim de senin gibi kendi hayatima baslamam lazim”
dedi.
Kendimi daha fazla cezaya hazırladim, zira arkasina bakmadan
gidiyordu, ama o anda dondu, kara bir bakisla bakti, aci vardi o bakista ama
huzurlu bir sekilde "gorusuruz” dedi. Iste hepsi bu...
O anda evden ayrilmasinin agirligi cok sasirticigdi.
Basimi arabanin ustune dayadim ve aglamaya basladim.
Baska caresi
yoktu... Iki arkadasim, ellerinde bir termos kahve ve yol icin bazi yiyecekler
hazirlayip gelmisler, onlari gorunce aglamayi
kestim. Birbirimize sarildik. Bu hem evli, hem bekar kadinlar, evlilikleri
coktan soğumus ve kizginliklara kurban gitmis bana oylece bakiyorlardi onlarin
gozlerinde de ayni seyi yapma
istegi vardi. Bana cesur oldugumu ve ayni seyi yapabilmeyi istediklerini
soylediler. Onlar da kendi ayaklarinin uzerinde durabilmeyi hayal ediyorlardi. Kafami
kaldirdim ve aglamamaya calistim. soylediklerine karsi bir soz bulabilmek zordu. O anda halimi
en iyi ifade eden kelime,”umutsuz”du. Benim halime “Cesur” demek dogru olmazdi.
Benim yetistirilis tarzima gore"sen nereye gidersen, ben de oraya
gelirim...”demek gerekiyordu ama simdi aksi istikamete dogru kosuyordum. Burada
gecirdigim her dakika tehlikeliydi, beni vazgecmeye itebilirdi.
Kadin arkadaslarim benim icin" her derde deva"ydilar, her zaman kotu gunlerimizi
paylasirdik.Ama simdi ortada bir kriz var ve ben butun dikkatimi bunu cozmeye
vermeliyim, arkadaslarimin benim dikkatimi dagitmalarina izin vermemeliyim.
Alistigim cevrenin icinde kalmak, benim hareketime mani olur. Arabama bındım, paslanmaya
yuz tutmus, eski bir Volvo, ıcınde kıtaplarım, kagıtlarım bıtmemıs el yazısı
metınlerle yazarların tasıdıgı her cesıt
oteberi. Giderken evin onundeki “SATILIK” levhasina son bir kez baktim. Burada son duragim, banka olacak, hesabimda
kalan parami alacagim. Muhim odemeleri esim yapacak ben de
kendime bakacagim bundan sonra. Adil bir anlasma sayilir, ben bunca yil
yazarliktan kazandigim parayla cocuklarin okul masraflarini vergileri ve bazi
ekstra harcamalari karsilamistim.
Kopruye yaklasirken icimden defalarca ayni seyi
tekrarladim”Dogru yapiyorsun, gitmeye bak ,dogru yoldasin...” Kopru gecis
ucretini odeyip “New England” isaretini gorunce, rahatladim. Sonunda yoldaydim ve
bu degisikligin kafamin icinde cok uzun zamandan beri var oldugunu anladim.
Belki de
oyleydi. Yanlis baslangiclar daha once olmustu.Bir kac defa ani bir kararla
kacmis sonra da geri donmustum. Bu sefer cok iyi bir planlama
yaptim, olmeden once butun islerini hale yola koyan bir kisi gibiyim.
Hayatlarindan sorumlu oldugum herkesin isi gucu yolunda.Bazan kendi ozgurlugume
biran evvel kavusmak icin sabirsizlandigimi ve bu sebeple cocuklarimi, diger arkadaslarindan cok daha evvel
evlenmeye tesvik ettigimi dusunuyorum.Evlilik diger genclerin akillarina bile
gelmezken ben kendi yuzugumu, tasiyla
nisanlisina yeni bir yuzuk yaptirabilmesi icin kucuk ogluma verdim.
Belki kendi mutlulugumu temin edemedigim icin onlarinkini garantiye almayi istiyordum. Tam kendi gerceklerimizi gormeye basladigimiz zamanda cocuklarin evlilikleri bizi bir muddet oyaladi. Pek cok arkadasim cocuklarini evlendirirken dugun telasiyla bir cok ayrintiya kendilerini kaptirdilar.Kocamla ben de ayniydik. Romantizm bizim icin artik basdondurucu degildi ama teselli mukafati olarak cocuklarin mutlulugundan bizde payimiza duseni alabilirdik.
Hep dusunurdum acaba dugunlerde bu kadar insanin aglamasinin sebebi acaba bu muydu? Aski goruyorlar ve kendileri icinde istiyorlardi ama ayni zamanda boyle bir ruyanin gerceklesmeyecegini de biliyorlardi.Ogullarimizin dugun torenlerinde gururla anne baba olarak o ani yasamak gosterinin bir parcasi olmak cok guzeldi. Cocuklarim icin tasidigim umutlari kendimiz icin de tasiyor muydum?
Belki kendi mutlulugumu temin edemedigim icin onlarinkini garantiye almayi istiyordum. Tam kendi gerceklerimizi gormeye basladigimiz zamanda cocuklarin evlilikleri bizi bir muddet oyaladi. Pek cok arkadasim cocuklarini evlendirirken dugun telasiyla bir cok ayrintiya kendilerini kaptirdilar.Kocamla ben de ayniydik. Romantizm bizim icin artik basdondurucu degildi ama teselli mukafati olarak cocuklarin mutlulugundan bizde payimiza duseni alabilirdik.
Hep dusunurdum acaba dugunlerde bu kadar insanin aglamasinin sebebi acaba bu muydu? Aski goruyorlar ve kendileri icinde istiyorlardi ama ayni zamanda boyle bir ruyanin gerceklesmeyecegini de biliyorlardi.Ogullarimizin dugun torenlerinde gururla anne baba olarak o ani yasamak gosterinin bir parcasi olmak cok guzeldi. Cocuklarim icin tasidigim umutlari kendimiz icin de tasiyor muydum?
Ama geleneksel pirinci firlattiktan sonra hemen buyu
bozuldu, gunluk hayata geri donduk. Hatta kedi bile zamanini bilmis gibi bir
Pazar gunu, biz klisedeyden, evin bodrumunda
oluverdi. Artik ikimizi birbirine baglayan,bize bagimli olan hic bir sey yoktu
hayatimizda.
Artik basim donuyordu,bir kalem bulup dusuncelerimi yazmaya
basladim.”Bir gun araba kullanirken, yazi yazmaktan dolayi oleceksin.”demisti
bir arkadasim. “Biliyorum,biliyorum” dedim ve hicbir zaman uyarisini dikkate
almadim.
Volvo’nun icine
buzusmus, hayatimdaki herseyden uzaklasiyordum. Su anda zihnim acilmis kendimi
cok hafiflemis hissediyordum. Radyoyu actim klasik muzik istasyonunda
Vivaldi’nin “Dort mevsim”i caliyordu. Bu eskiden kosarken dinledigim muzikti-
iyi isaret-ben de su anda yeni hayatima kosuyordum. Duyduguma gore Olimpiyatlara
hazirlanan atletlere heyecanlarini bastirmalari icin; onemli yarismalardan once
soyunma odasinda barok muzik dinletiyorlarmis. Derin bir nefes aldim ve
o huzura ve sakinlige kavusmayi diledim.
Yine de kendimi
yaramaz hatta kotu bir cocuk gibi hissediyorum. Ayrilip giden daima sucludur,
pasif bir sekilde olaya katilan, ama kalan butun sempatiyi hakkeder. Anladigim
kadariyla cogu adam terketmeyi istemiyor. Ayrilmayi istiyor ama olaylar oyle
gelissin ki kapidan cikip giden kadinlar olsun istiyorlar. Simdi, cocuklar olup
biteni sorgulamaya baslayacaklar ve eminim ki benden cok babalari icin
kaygilanacaklar. Onun hatalarini, cok seyrek olarak gorurler cunku kendisi,
herzaman akilci, sorumluluk sahibi ve durusttur. Diger taraftan , sopayi atan
ben, cok konusan ve inanilmaz ruh hallerine geciren ve duruma gore çığlık atan (sebep
olan adama kizilmaz) hep ben.
Interstate 95 Vivaldi’yi dinleyerek gidiyorum. Gene de kafamin
icin de olumsuz sesler bana simarik oldugumu soyluyorlar. Sonucta, kocam
karısını döven veya ona kötü sözler soyleyen biri degildi (bir defa cadi gibi
demisti)ve çok da mahsun gorunuyordu.
'Bu sefer gercekten
yaptin, Joan!”dedim kendi kendime ve yumruk atar gibi direksiyona vurdum. Keske
simdi bir içki olsaydi.
Tam o sirada
tabelayi gordum; “New Haven”. Allahım, buradan yuzlerce kez gectim ve hic kendi
gecmisimle bağlanti kurmadım. Bu tanıştığımız yer. “Yale” baslangicti. Frene
bastim cikisa dogru kaydim,gecmisi gormeye gittim, sanırım bir iki hayalet bulacagim.
Bir kac dakika
sonra kendimi ”White Tower Diner”a bakar buldum.Green’in tam karsisinda,
birbirimizi ilk tanidigimizda, bedava doldurduklari ikinci kahvelerle bizim bütün gece
konusmamiza neden olan yer. Paslanmis hafizama guvenerek,Trinity tarafina
dondum ve drama okulunu gordum, gosterisli kirmizi kapilari tam hatirladigim
gibiydi, ve yakinlardaki arayol, opustugumuz yer...Bir kac ogrenci tas duvara yaslanmis ayni seyi yapiyorlar simdi.
Her yerde bir
kararlilik ve heyecan var, olmasi gerektigi gibi, okul yilinin basi; sonbahar.
Etrafta piril piril ogrencileri goruyorum, bazisi hararetli bir sekilde konusuyor,
bazisi kararlilikla siniflarina yürüyor. Biz de öyleydik, ama birden onun- iliski
ciddiye gitmeye baslayinca- kactigini hatirladim.
Belki onun pesini o zaman birakmaliydim. Ama birisiyle evlenmeye cok kararliydim ve o da iyi bir aday gibi gorunuyordu.O beni yakalayana kadar, ben onu takip ettim, sonunda nisanlandik; annesi ona yuzugu verir vermez, bir kac dakika icinde bana getirdi. Sanki ayarlanmis bir evlilikti, simdi bana oyle geliyor. Eve başka kiz arkadaslarını daha önce getirmis ama annesine göre büyük ödülü alan, ben oldum. Benim annem de pek beğenmişti, çünkü nisanlim bir doktorun oğluydu, yani parali pulluydu ve iyi kuluplere üyeydiler, içkileri hos görülebilirdi...
Deniz Kenarinda Bir Yil
Joan Anderson
Tercume: Elif Mat
Belki onun pesini o zaman birakmaliydim. Ama birisiyle evlenmeye cok kararliydim ve o da iyi bir aday gibi gorunuyordu.O beni yakalayana kadar, ben onu takip ettim, sonunda nisanlandik; annesi ona yuzugu verir vermez, bir kac dakika icinde bana getirdi. Sanki ayarlanmis bir evlilikti, simdi bana oyle geliyor. Eve başka kiz arkadaslarını daha önce getirmis ama annesine göre büyük ödülü alan, ben oldum. Benim annem de pek beğenmişti, çünkü nisanlim bir doktorun oğluydu, yani parali pulluydu ve iyi kuluplere üyeydiler, içkileri hos görülebilirdi...
Deniz Kenarinda Bir Yil
Joan Anderson
Tercume: Elif Mat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder