21 Nisan 2015 Salı

Donusu Yok Beraberce Karar Verdik Ayrilmaya



Ayrilma Zamanı


Ayrilma karari bir gecede verilmis gibiydi... Bir aksam eşim isten geldi  ve kilometrelerce uzakta bir baska yerden aldigi is teklifini kabul ettigini soyledi. O detaylari anlatirken ben orada, kalakaldim, onunla beraber gitmemek icin bir bahane aramaya basladim. Sonucta çocuklarimiz buyumustu ve on yedi seneden beri oturdugumuz bu kocaman ev artik bizim icin gerekli degildi.Isimi her yerden yapabilirdim.Niye direniyordum? Niye dondum kaldim, niye korkuyorum , niye öfke doluyum?
Aslinda fazla karisik olmayan gercegi gormem cok zor olmadi.Onunla beraber gitme istegi ve enerjisi yoktu ben de.Yeni bir yerde yeni bir hayata baslamak ozellikle de bu evliligimiz boyle duraganlasmisken imkansizdi. Tek dusunebildigim alternatif,Cape Cod da ki yazlik evimize gitmekti. Bunu soyleyince kendim de sasirdim. Oraya gidip, dusunmeliydim.
Bu hareketsizligimden, bu umursamazligimdan tedirgin oldum; ama olay buydu iste.

Bu yasal bir ayrilik mi olacakti, bunu bilincli olarak dusunmuyordum. Sadece nefes almak istiyordum bu iliskiye bir ara vermek... Çesitli sebeblerden dolayi bir kac ay sonra biraraya gelecektik, nasilsa. Kocam bu durumu soyledigimde, bir tepki vermedi, duygularini gostermedi, daha uzaklasti sanki.
Olmayan gelecegimizden konustuk, fazla da onemesemeden ve korkutan bir kibarlikla. Sonra bu durumu  arkadaslarimiza soyledik.  Ihtiyacimiz olmayan fazla esyamizi sattiktan sonra,  her iki manada da yukumuz hafiflemis oldu. Komsulardan biri " Burada ne hatiralariniz var"  dedi.
Oglum daha evvel burada yaptigimiz kutlamalardan birini hatirlatinca, urperdim. Anilar birbirini izledi ta ki oda anilarla dolana kadar. Sonra hayatimizin bu bolumunun bitmesi bana makul geldi. Burada yasanmislik var, bu evi sevmistik. Tam isigi sondurmus  yataga yatmisken birden yakin gelecegimi dusunerek panik oldum.

Boyle belli bir olgunluga gelmis anlarin daha once yasanmis  diger anlari bir anda silme  ozelliği vardir. Ona dogru döndüm ve elimi onun  karnına dogru uzattım,  ne için bilmiyorum. Bu yakınlığı özleyecegim , ona doğru daha da yaklastim. Kipirdadi, bir an  donup bir sey soyleyecek veya beni  kollarina alacak zannettim, hayir hemen uykuya daldi ben de onun nefesini bir ninni gibi dinledim.
Daha once, bir cok geceler onun yaninda yatarak ne ruyalar gordugunu dusunurdum.

 Onu dertlendiren neydi? Alkolik bir ailesi vardi cocuklugu sert ve yanliz gecmisti.Daha on iki yasinda nefret ettigi yatili okula gonderilmisti. Bunlari basindan beri biliyordum.  Onunla gorusmeye ilk basladigimda benim bunlari anlamami istedi hayatinda aldigi darbeleri, tasidigi yuku; ben de merhametli biri olarak  bu golgelerden daha da etkilendim. Bu evlilige girerken rolumun belirlenmis olmasi,  -annelik- beni rahatlatti. Bir şekilde eşimin melankolisini geciririm ve bu tasidigi karanliktan onu çıkarırım zannettim.


Zamanla onun bu tükenmeyen acısı beni de yordu.Duygusal olarak yakın olamıyordu, ben de bu durumu reddedildigim, seklinde yorumladim,  ilgi istiyordum: “Benim de ihtiyaclarim var biliyorsun degil mi? diyordum. Aramizda bir bağ kurulsun, beni kabul etsin istiyordum. Kitabindan kafasini kaldirip bana “ihtiyac dedigin sey, basini sokacak bir ev ve yiyecekten ibarettir”derdi.Bu da benim susmama sebep olurdu, diger cevaplari da oyle; bir sey sorduğuma pisman ederdi beni. Akli basinda bir tavirla benim kizginliklarimi hafife alirdi. Ne de olsa pragmatik  bir adamdi...  Bu ona uyuyordu.  Seneler süren bu durum yani zorlayarak, herseyin makulunu aramasi benim icin sonunda tahammul edilmez bir hale geldi.

Bir kaç defa beni kiskandi. Bir aksam yemeğinde davetlilere anlattigim hikayeler ve fikralardan sonra icine kapandi ve bana dedi ki: “sen renkli televizyon, bense siyah beyazim”.
“Ne olacak” dedim,” ne var bunda, niye sen de yasantina biraz renk katmiyorsun?”
Benim cevaplarim hic bir zaman onun ki kadar akillica olmazdi ve hic bir zaman konusmalarimizda espri yer almazdi.Ben kendi yarattigim ve oynadigim bur rolden bunalmaya baslamistim. Benim mutluluk anlayisim, vermek, vermek ve vermekti; ta ki karsi taraf mutlu olana kadar.Bu yanlis yolla kendi mutlulugumu, karsi tarafin yuzundeki mutlulugu gormeye baglamistim. Ben kendimi unutursam o da beni daha iyi gorurdu. Oyle zannetmistim. Benim ihtiyaclarim, ona karsilamak istemedigi talepler gibi gorunuyordu. O denedigi zaman da onun çabalari yeterli olmuyordu.Her nedense yasama sevinci yok olmustu ben de bunu yeniden canlandirma umudunu kaybetmistim.
Evlilik  bana gore bir macera olmalidir, eglendirici ve paylasimci.O kendi rolunu eve ekmek getirmekle sınırlı goruyordu, aile hayatina baska katkisi yoktu
.
Hafta sonlarını insanlarla ve partilerle dolduruyordum,  eşimin moralinin duzelmesini istiyordum, ama o giderek daha fazla içe kapandi. Ben onu kabuğundan çikartmaya çalistikca, O da bana:”Bu ne zaman bitecek, ne zaman tatmin olacaksin? Istedigin heyecansa, git ara bul” diyordu...
Gec oldu... Yarin buyuk bir gun; dusuncelerimle birlikte dondum ve uykuya daldim.



Saat beste kalktik, onun icin herzamankinden bir saat erkendi. Arabalara esyalarimiz doldurduk ve o yeni isine, ben de yeni hayatima dogru hareket ettik. “Bunu yaptigimiza inanamiyorum” dedim, boylece izin almayi da zorlastirmis oldum ve aslinda onun bana ne cevap verecegini biliyordum.
“Inanamiyorsun?” dişlerini sıkarak, “Bu senin fikrindi” dedi. Sözlerim onu daha da sinirlendirmisti, zaten dolu olan bagaja bir kac çanta daha atarken, vucut dili kizginligini yansitiyordu. Bagajin kapağını carparak kapatti.

Gulumseyerek,  “Gitmem lazim” dedi, biraz onceki tersligi yumusatti bu gulumseme.”Benim de senin gibi kendi hayatima baslamam lazim” dedi.

Kendimi daha fazla cezaya hazırladim, zira arkasina bakmadan gidiyordu, ama o anda dondu, kara bir bakisla bakti, aci vardi o bakista ama huzurlu bir sekilde  "gorusuruz” dedi. Iste hepsi bu...

O anda evden ayrilmasinin agirligi cok sasirticigdi. Basimi arabanin ustune dayadim ve aglamaya basladim.
Baska caresi yoktu... Iki arkadasim, ellerinde bir termos kahve ve yol icin bazi yiyecekler hazirlayip gelmisler, onlari gorunce  aglamayi kestim. Birbirimize sarildik. Bu hem evli, hem bekar kadinlar, evlilikleri coktan soğumus ve kizginliklara kurban gitmis bana oylece bakiyorlardi onlarin gozlerinde de ayni seyi yapma istegi vardi. Bana cesur oldugumu ve ayni seyi yapabilmeyi istediklerini soylediler. Onlar da kendi ayaklarinin uzerinde durabilmeyi hayal ediyorlardi. Kafami kaldirdim ve aglamamaya calistim. soylediklerine karsi bir soz bulabilmek zordu. O anda halimi en iyi ifade eden kelime,”umutsuz”du. Benim halime “Cesur” demek dogru olmazdi. Benim yetistirilis tarzima gore"sen nereye gidersen, ben de oraya gelirim...”demek gerekiyordu ama simdi aksi istikamete dogru kosuyordum. Burada gecirdigim her dakika tehlikeliydi, beni vazgecmeye itebilirdi.

Kadin arkadaslarim benim icin" her derde deva"ydilar, her zaman kotu gunlerimizi paylasirdik.Ama simdi ortada bir kriz var ve ben butun dikkatimi bunu cozmeye vermeliyim, arkadaslarimin benim dikkatimi dagitmalarina izin vermemeliyim. Alistigim cevrenin icinde kalmak, benim hareketime mani olur. Arabama bındım, paslanmaya yuz tutmus, eski bir Volvo, ıcınde kıtaplarım, kagıtlarım bıtmemıs el yazısı metınlerle yazarların tasıdıgı her cesıt  oteberi. Giderken evin onundeki “SATILIK” levhasina son bir kez baktim.  Burada son duragim, banka olacak, hesabimda kalan  parami alacagim. Muhim odemeleri esim yapacak ben de kendime bakacagim bundan sonra. Adil bir anlasma sayilir, ben bunca yil yazarliktan kazandigim parayla cocuklarin okul masraflarini vergileri ve bazi ekstra harcamalari karsilamistim.

Kopruye yaklasirken  icimden defalarca ayni seyi tekrarladim”Dogru yapiyorsun, gitmeye bak ,dogru yoldasin...” Kopru gecis ucretini odeyip “New England” isaretini gorunce, rahatladim. Sonunda yoldaydim ve bu degisikligin  kafamin icinde cok uzun zamandan beri var oldugunu anladim.
Belki de oyleydi. Yanlis baslangiclar daha once olmustu.Bir kac defa ani bir kararla kacmis sonra da  geri donmustum. Bu sefer cok iyi bir planlama yaptim,  olmeden once butun islerini hale yola koyan bir kisi gibiyim. Hayatlarindan sorumlu oldugum herkesin isi gucu yolunda.Bazan kendi ozgurlugume biran evvel kavusmak icin sabirsizlandigimi ve bu sebeple cocuklarimi,  diger arkadaslarindan cok daha evvel evlenmeye tesvik ettigimi dusunuyorum.Evlilik diger genclerin akillarina bile gelmezken ben kendi yuzugumu,  tasiyla nisanlisina yeni bir yuzuk yaptirabilmesi icin kucuk ogluma verdim.

  Belki kendi mutlulugumu temin edemedigim icin onlarinkini garantiye almayi istiyordum. Tam kendi gerceklerimizi gormeye basladigimiz zamanda cocuklarin evlilikleri bizi bir muddet oyaladi. Pek cok arkadasim cocuklarini evlendirirken  dugun telasiyla bir cok ayrintiya kendilerini kaptirdilar.Kocamla ben de ayniydik. Romantizm bizim icin artik basdondurucu degildi ama teselli mukafati olarak  cocuklarin mutlulugundan bizde payimiza duseni alabilirdik.

Hep dusunurdum acaba dugunlerde bu kadar insanin aglamasinin sebebi acaba bu muydu? Aski goruyorlar ve kendileri icinde istiyorlardi ama ayni zamanda boyle bir ruyanin gerceklesmeyecegini de biliyorlardi.Ogullarimizin dugun torenlerinde  gururla  anne baba olarak o ani yasamak gosterinin bir parcasi olmak cok guzeldi. Cocuklarim icin tasidigim umutlari kendimiz icin de tasiyor muydum?
Ama  geleneksel pirinci firlattiktan sonra hemen buyu bozuldu, gunluk hayata geri donduk. Hatta kedi bile zamanini bilmis gibi bir Pazar gunu, biz klisedeyden, evin  bodrumunda oluverdi. Artik ikimizi birbirine baglayan,bize bagimli olan hic bir sey yoktu hayatimizda.



Artik basim donuyordu,bir kalem bulup dusuncelerimi yazmaya basladim.”Bir gun araba kullanirken, yazi yazmaktan dolayi oleceksin.”demisti bir arkadasim. “Biliyorum,biliyorum” dedim ve hicbir zaman uyarisini dikkate almadim.

Volvo’nun icine buzusmus, hayatimdaki herseyden uzaklasiyordum. Su anda zihnim acilmis kendimi cok hafiflemis hissediyordum. Radyoyu actim klasik muzik istasyonunda Vivaldi’nin “Dort mevsim”i caliyordu. Bu eskiden kosarken dinledigim muzikti- iyi isaret-ben de su anda yeni hayatima kosuyordum. Duyduguma gore Olimpiyatlara hazirlanan atletlere heyecanlarini bastirmalari icin; onemli yarismalardan once soyunma odasinda  barok muzik dinletiyorlarmis. Derin bir nefes aldim ve o huzura ve sakinlige kavusmayi diledim.

Yine de kendimi yaramaz hatta kotu bir cocuk gibi hissediyorum. Ayrilip giden daima sucludur, pasif bir sekilde olaya katilan, ama kalan butun sempatiyi hakkeder. Anladigim kadariyla cogu adam terketmeyi istemiyor. Ayrilmayi istiyor ama olaylar oyle gelissin ki kapidan cikip giden kadinlar olsun istiyorlar. Simdi, cocuklar olup biteni sorgulamaya baslayacaklar ve eminim ki benden cok babalari icin kaygilanacaklar. Onun hatalarini, cok seyrek olarak gorurler cunku kendisi, herzaman akilci, sorumluluk sahibi ve durusttur. Diger taraftan , sopayi atan ben, cok konusan ve inanilmaz ruh hallerine geciren ve duruma gore çığlık atan (sebep olan adama kizilmaz) hep ben.

Interstate 95  Vivaldi’yi dinleyerek gidiyorum. Gene de kafamin icin de olumsuz sesler bana simarik oldugumu soyluyorlar. Sonucta, kocam karısını döven veya ona kötü sözler soyleyen biri degildi (bir defa cadi gibi demisti)ve çok da mahsun gorunuyordu.

'Bu sefer gercekten yaptin, Joan!”dedim kendi kendime ve yumruk atar gibi direksiyona vurdum. Keske simdi bir içki olsaydi.

Tam o sirada tabelayi gordum; “New Haven”. Allahım, buradan yuzlerce kez gectim ve hic kendi gecmisimle bağlanti kurmadım. Bu tanıştığımız yer. “Yale” baslangicti. Frene bastim cikisa dogru kaydim,gecmisi gormeye gittim,  sanırım bir iki hayalet bulacagim.

Bir kac dakika sonra kendimi ”White Tower Diner”a bakar buldum.Green’in tam karsisinda, birbirimizi ilk tanidigimizda, bedava doldurduklari ikinci kahvelerle bizim bütün gece konusmamiza neden olan yer. Paslanmis hafizama guvenerek,Trinity tarafina dondum ve drama okulunu gordum, gosterisli kirmizi kapilari tam hatirladigim gibiydi, ve yakinlardaki arayol, opustugumuz yer...Bir kac ogrenci tas  duvara yaslanmis ayni seyi yapiyorlar simdi. 


Her yerde bir kararlilik ve heyecan var, olmasi gerektigi gibi, okul yilinin basi; sonbahar. Etrafta piril piril ogrencileri goruyorum, bazisi hararetli bir sekilde konusuyor, bazisi kararlilikla siniflarina yürüyor. Biz de öyleydik, ama birden onun- iliski ciddiye gitmeye baslayinca- kactigini hatirladim.

 Belki onun pesini o zaman birakmaliydim. Ama birisiyle evlenmeye cok kararliydim ve o da iyi bir aday gibi gorunuyordu.O beni yakalayana kadar, ben onu takip ettim, sonunda nisanlandik; annesi ona yuzugu verir vermez, bir kac dakika icinde bana getirdi. Sanki ayarlanmis bir evlilikti, simdi bana oyle geliyor. Eve başka kiz arkadaslarını daha önce getirmis ama annesine göre büyük ödülü alan, ben oldum. Benim annem de pek beğenmişti, çünkü nisanlim bir doktorun oğluydu, yani parali pulluydu ve iyi kuluplere üyeydiler, içkileri hos görülebilirdi...

Deniz Kenarinda Bir Yil
Joan Anderson

Tercume: Elif Mat


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder