14 Mayıs 2019 Salı

Inferno 10 Farinata



Farinata ve Cavalcanti
Inferno 10

Çeviri ve Yorum: Elif Mat


Karanlık şehrin duvarının dibinden, duvarla acı çekenler arasındaki gizli bir yoldan ilerliyorduk
 Üstadım  önde ben arkada.
“Erdem sahibi rehberim; beni bu imansızlar arasından geçiriyor, acı çekenleri gösteriyorsun;
Bir sorum var cevap verebilir misin?
Bu mezarların içinde kim var, görebilir miyiz?
Kapakları kalkmış başında bekçi de yok.”
Kıyamet gününde Jehosaphat’ a gidip de ete kemiğe bürünüp,
 döndüklerinde bütün kapaklar mühürlenecektir.
Burada Epikür ve takipçileri yatar
‘Ruhun da bedenle bir öleceğine’ inanırdı onlar.
Burada sorularının cevabını bulacaksın
Benden sakladığın sorularının da...”

Düşüncelerimi mütevazı bir şekilde, kısaca söylemeyi senden öğrendim üstadım;
 onun dışında  sakladığım düşüncem yoktur.”



 “Ey  Toskanalı burdan geçmekte olan, çok kibar konuşan yaşayan adam;
Lütfen bir dakika durabilir misin?
Güzel sözlerinden, asil bir şehrin evladı olduğunu anladım,
Belki de o şehre çok zararım dokunmuştu dünyadayken...”

Alevler içindeki mezardan geliyordu bu sözler ;
Birden korkup hemen rehberime yanaştım.
“Dön bak, ne yapıyorsun! O konuşan Farinata’ dır!
Mezarından doğruluyor;
Belden yukarısını göreceksin, alevlerin arasında” dedi
Dimdik duruyordu gururlu.
Virgil, beni ona doğru yöneltti ve “Nasıl konuşacağına dikkat et” dedi.
Mezarın ayak ucunda yalnız durduğumda, büyük ruh  bana tepeden bakar gibi bir edayla:
“Kimlerdensin?” dedi
Söyledim, bir şey saklamadan, itaat etmeyi istercesine.
Şöyle bir kaşlarını kaldırdı;
“Bana düşmandılar, aileme, partime;
Onları iki kez darmadağın ettim, kuzey Italya dan sürdüm.” dedi

“Eğer darmadağın oldularsa da, her iki seferinde de toparlanıp dönmeyi bildiler” dedim
“Ama senin taraftarların bu sanatı öğrenemediler!”


Bunu duyan başka bir ruh kalktı, doğruldu; herhalde dizlerinin üzerinde duruyordu
Benim etrafıma bakınıyordu, bir şey arar gibi karanlığın içinde,
Başka bir yolcuyu...
Bulamayınca ağlamaya başladı, başını çevirip.
“Bu yolda bu karanlıkta sırf kendi zekanın kuvvetine yürüyebiliyorsan;
O zaman benim evladım nerede?
Niye yanında değil?”

“Ben yalnız değilim bana rehberlik eden ,bu yoldan geçiren var (o yere veya O'na götüren var)
 belki de Guido' nun küçümsediği ” dedim.
Söylediklerinden ve cezalandırılma şeklinden kim olduğunu anlamış ona göre cevap vermiştim
Hem sorusuna, hem de gerçekten demek istediğine.
Derhal kalktı ayağa:
“Küçümsediği mi dedin? Ne diyorsun, öldü mü yoksa oğlum?
O tatlı ışık artık gözlerine değmiyor mu?”
Biran cevap veremedim;  geri ateşin içine düştü,
bir daha kalkmadı...
Olup biteni izlemekte olan ilk konuştuğum azametli ruh
 hiç yüz ifadesini değiştirmedi bu sözleri dinlerken.
Kaldığı yerden devam etti:

“O sanatı benim soyumdan gelenler hala öğrenemedilerse;
Ona yanarım işte, burada yandığımdan da fazla.
Ama o sanatın ne olduğunu, ne kadar zor olduğunu sen
Ay kraliçesinin yüzünü elli kez göstermesinden evvel tadacaksın.
Dünyaya dönmeden evvel söyle bana;
Niye benim soyumdan gelenlere o kadar acımasız davranıyorlar;
Aleyhimize kanunlar çıkarıyorlar?”


“Monteperti savaşından sonra Arbia nın suyu kırmızı akmıştı
Ondan herkes öfkeli hala.” Dedim.

İç çekti;  başını salladı:
“O işte yalnız değildim dedi katıldıysam da mutlaka geçerli sebebi vardı.
Ama Floransa' ya ölüm emri çıktığında ben tek başıma karşı durdum;
Açıkça savundum o şehri.”


İstirahat edebilmeni dilerim, hiç olmazsa bazan” dedim
“Acaba aklıma takılan bir soruya cevap verebilir misin?
İleriyi görebiliyorsun galiba ama şimdiki zamanı bilmiyorsun?”

Evet,” dedi “ileriyi görürüz yakını göremeyiz;
Eğer biri gelip de haber vermezse, dünyada ne olduğunu bilemeyiz.
Gelecek yakınlaştığında da şu anda bildiklerimiz hafızamızdan silinir.”

Üzülmüştüm, “Oğlunu soran adama, oğlunun yaşadığını söyler misin?” dedim
“Ona hemen cevap vermediysem, o anda aklım bu soruyla meşgul olduğu içindir.”

Artık rehberim beni çağırıyordu;
Aceleyle o ruha burada başka kimlerin yatmakta olduğunu sordum.
“Binlercesi” dedi
“İkinci Frederict burada ve Ubaldini Kardinali
Diğerlerini söylemeyeyim istersen.”
Ve bunu söyleyerek kayboldu, bende döndüm,
Farinata’nın benim için yaptığı kehaneti düşünerek,
 büyük şaire doğru yürüdüm.

Şair yürümeye devam etti ve bana dönüp sordu:
“Neyin var? Seni üzen ne? Niye moralin bozuldu?”
Anlattım.
Dinledi ve “Bu sözleri aklında tut ve şimdi söyleyeceklerime dikkat et” dedi, parmağını kaldırarak;
“Tatlı Hanımın yanına gidince - Onun gözleri herşeyi görür-
O sana anlatacak herşeyi.”
Bunları dedikten sonra sola döndü alevler içindeki duvarın kenarından daha aşağıya
Pis kokulu vadiye doğru inmeye başladık...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder