Grand Düşes Katerina
Katerina’nın çocukluğu pek anne şevkati
görmeden geçmiş annesi ilk çocuğun kız olmasını istiyormuş ve Katerina işe pek
ilgilenmeden sonra doğan kardeşlerine ilgi göstermiş Bir de kızının çok
kendisine güvenmesini hoş karşılamıyormuş. O gururunu kırmak için hep sen çok
çirkinsin gibi kötü şeyler söylüyormuş. Yalnız Katerina‘ nın şansı bir Fransız
dadı olmuş, hem ondan Fransızcayı mükemmel öğrenmiş hem de şevkat görmüş.
Ayrılma zamanı geldiğinde evlenmek için
Rusya‘ ya gittiğini dadısına söyleyememiş çünkü Çariçe Elizabeth bunun saklı
tutulmasını istemiş. Katerina annesi ile beraber Berlin’e senelik gezilerini
yapmak üzere kendi evlerinden ayrılmışlar. Baba da Rusya ya davet edilmemiş
çünkü Luteran olduğu için Katerina’nın Ortodoksluğa geçmesine karşı geleceği
düşünülüyormuş.
Peter’ın çocukluğu zor geçmiş; hem annesini
hem de babasını kaybettikten sonra kendisine bir Alman hoca tayin edilmiş
eğitimiyle işgilenmesi için, ama bu çok sadist bir adammış. Çocuğa çok set
disiplin uygulamış, dövmüş; aç bırakmış, Rusya‘ ya geldikten sonra da bir
müddet aynı hocanın zulmu devam etmiş. Disiplinli yetiştirme çabası tamamen
ters tepmiş Peter, devamlı çocuksu şakalar yapan, haşarı, çok içen söz
dinlemeyen devlet işlerine ilgi göstermeyen bir genç haline gelmiş.Ne Rusya’yı,
ne teyzesi Çariçe Elizabeth’i, ne de eşi Katerina’yı sevmiş. Daha sonra Rusya’da
bir başka hoca tayin edilmiş ama o da ne kadar uğraşsa Peter’ın pek okumaya merakı olmamış.
Bu koşullarda Katerina‘ nın hamileliği de
biraz depresif geçmiş. Artık kendisine ihtiyaç kalmadığı için, sevgilisi Sergei
Saltykov’u başka bir yere göndermişler. Bir evvelki yazıda belirttiğimiz gibi
Katerina ile Peter arasında normal evlilik beraberliği uzun yıllar olmadığı
için artık tahta bir varis gerektiği inancıyla bir sevgili edinmesine izin
verilmişti.
Mayıs ayında Moskova’dan St Petersburg’a hareket
etme zamanı geldiği için saray halkı yola çıkar. Katerina‘ nın arabası o hamile
olduğu için çok yavaş yol alır ve bir ayda St Petersburg sarayına varırlar.
Saraya geldiklerinde Katerina, odasının Kraliçe’nin dairesine yakın
hazırlandığını görüp, üzülür. Bu durumda sevgilisi saraya gelse bile,
görüşemeyeceklerdir.
Çariçe Elizabeth
Kendisini çok yalnız hisseder. Doğum
sancıları başladığında Çariçeye haber verilir. Katerina bir yer yatağına alınır
ve ertesi gün çok beklenen erkek bebek doğar. Bebek doğar doğmaz Elizabeth
kendi dairesine geçer ve ebeye çocuğu kundaklayıp getirmesini söyler. Peter da
dahil olmak üzere, herkes odayı terk eder ve Katerina yeni doğum yapmış şekilde,
başında kendisine yardım edecek kimse olmadan, o yer yatağında kalır; ne bir
bardak su veren olur, ne de kaldırıp kendi yatağına taşıyan. Uzun müddetten
sonra ebe gelir kraliçenin emriyle, çocuğun bakımını yaptığını söyler.
Artık Elizabeth, minik Paul’u sanki kendi
çocuğu gibi, kendi dairesinde dadılarla, süt annelerle büyütecektir.Zaten kendi
çocuğu yoktur; adeta bu yeni varisi gasbetmiştir.
Katerina, bebeği ancak, altı gün sonra vaftiz töreninde
görebilir.Törenden sonra kendisine bin ruble ve bazı mücevherler verilir; fakat
bu mücevherler Katerina‘ nın beklediği gibi gösterişli değildir. Verilen para
da hemen geri istenir, sonra tekrar ödenir. Sebebini, Katerina sonradan
anlayacaktır: Bin ruble lafını duyan Peter, paranın yarısının kendisine verilemesini
ister, bu sebeble hazinede de fazla para
olmayınca, Katerina‘ nın parasını geri alıp, yarısını Peter‘ a veririler.
Artık
genç düşes için zor bir dönem başlamıştır. Kendi ailesinden, memleketinden
ayrılıp, ne dilini, ne adetlerini bilmediği bir ülkeye gelen Katerina’nın, bebeği
de elinden alınmıştır. Eşiyle zaten arası açıktır. Gerçek bir evlilik değildir.
Sevgilisi de artık başka yere gönderilmiştir.
Üstelik, Sergei‘ in artık Katerina da gözü
olmadığı açıktır. O’nu aramaz, sormaz; başka hanımlarla çapkınlık yapar. Grand Düşes’le
ilişkisini devam ettirip, kendisini zor duruma sokmak da istemez.
Hayatındaki bu yalnız dönemde, Katerina
kendisini okumaya verir. Aydınlanma çağının yazarlarını okur. Voltair ile ahbab
olur, büyük Düşünür‘ün ölümüne kadar yazışırlar.
Odasını da, sarayın uzak bir köşesine
taşır. Peter’in dairesinin yanındaki, kendi dairesine gitmez; zira Peter her
gece sahoştur, gürültü ve sigar dumanı Katerina’yı rahatsız eder.
Peter’ın başka sevgilileri vardır ve Katerina’ya kaba
davranır. Ama genç kadın, artık -Rus tahtının varisinin annesi olma –sıfatıyla,
kendi öneminin farkındadır O‘na göre davranır ve Peter da davranışlarını
düzeltir.
Ayrıca Peter, devlet işleriyle fazla
ilgilenmek istememekde, çok da anlamamaktadır, bu sebeble Katerina‘ dan yardım
ister ve böylelikle her geçen gün Katerina’nın etkinliği artar.
Peter bir yanlış daha yapar; Holstein’dan Alman
askerlerini getirir, onları sarayın yakınlarında ağırlar. Bu da bütçeye bir yük
getirir. Bu durum, hem Rus askerleri, hem saray görevlileri tarafından hoş karşılanmaz.
Bu günlerde, Katerina’nın hayatını
renklendiren bir yenilik, Rusya’ya yeni İngiliz elçisinin atanmasıyla
gerçekleşir. Elçi hoşsohbet kültürlü biridir ve aralarında bir dostluk başlar.
Aynı zamanda Katerina‘ yı sarayda en çok anlaşabileceği kişi olarak görür.
Kont Poniatowski
Elçinin, Kont Staislaus Poniatowski isminde
bir Polonya’lı yardımcısı vardır. Bu genç Katerina’ dan üç yaş küçük, daha
henüz 23 yaşında ama altı dil bilen, Polonya’nın ileri gelen ailelerinden
birine mensup, çok kültürlü biridir. Aralarında hemen bir aşk başlar. Bu
durumdan İngiliz elçisi de memnundur.
Bu beraberlikten, Katerina’nın ikinci çocuğu
doğar, bu defa bebek kızdır ve ismini Peter’ın annesinin ismi olan Anna
koyarlar.
İkinci bebek de Çariçe Elizabeth tarafından hemen gasp edilir ve
Çariçe’nin dairesine götürülür.
Katerina’nin üç çocuğu olacak ama hiç birisinde annelik zevkini
yaşayamayacaktır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder