15 Kasım 2020 Pazar

Bir Başka Yoldan Gitmelisin

 Dante İlahi Komedya

Çeviri ve Yorum Elif Mat 


INFERNO

Kanto 1



Hayatımızın ortasına geldiğimde, kendimi gölgeli bir ormanda buldum.

Çünkü doğru yolu terk etmiştim;

 

Şimdi anlatması bile zor,

Balta girmemiş vahşi, zor ormanı hatırlamak, korkutuyor beni.

 

Öyle acı ki; ölümden beter...

Ama orada bulduğum iyiliği anlatmam için, önce başka şeyleri anlatmalıyım.

 

Ormana nasıl girdiğimi, tam olarak söyleyemem.

Doğru yoldan ayrıldığımda, öyle uykuluydum ki...

 

Bana çok korku veren vadinin dibine indiğimde,

 birden karşıma çıkıverdi, 

 


Yüreğime indi, yukarı baktığımda, omuzlarının

İnsanı bütün yollarda, doğruya götüren Güneşin ışığıyla parıldadığını gördüm.

Biraz rahatladım;

 

Geceyi korku içinde geçiren kalbim,

şu anda karşımda bulunan bu yeni tehlikeye tepki veriyordu

 

Denizde boğulmaktan yeni kurtulup da, kıyıya vardığında dönüp, nefes nefese,

gerideki tehlikeli dalgalara bakan biri gibi,

Ruhum da hala kaçak, dönüp  baktı,

Arkadan hiç kimseyi sağ bırakmayan geçite...

 

 

Yorgun vücudumu dinlenmeye bıraktıktan sonra, tekrar ıssız yokuşu, tırmanmaya davrandım.

Yere sağlam basan ayağım, hep geride kalandı.

 

Tam tepenin başladığı yerde, işte orada bir leopar, çevik yırtıcı, sırtı desenli.

 Gitmedi kaybolmadı, öylece durdu orada.

Yolumu kesmişti. Döndüm geri çaresiz.

 

Şafak söküyordu, Güneş kendisine eşlik eden, diğer yıldızların arasından doğuyordu.

Bu saat, bu güzel mevsim, tam bana umut veriyordu ki; Aslanı gördüm.

Umut, korkuya mani olamadı. Başı yukarıda, karnı aç,

Etrafındaki hava bile titriyor. Bana doğru gelecek.

 


Sonra bir dişi kurt göründü; zayıf ve aç; bütün açlıkları yanında taşıyor.

Çok canlar yakmış bugüne kadar…

Onu görünce, artık bu dağı tırmanmanın imkansız olduğunu anladım.

Beni gerisin geri, gölgeye itti.

 

Daha aşağılara indikçe birden gözümün önünde biri belirdi:

Belli uzun süredir sessizdi, solgun görünüyordu.

Onu uçsuz bucaksız doğanın içinde görünce, Miserere di me

“Merhamet et, adam mısın ruh musun, herneysen“ dedim.

 

“Yaşayan bir insan değilim, bir zamanlar öyleydim;

Anam babam Lombardiya’ dan geldi. Ikisinin de memleketi Mantua’dır.

 Sezar zamanında doğdum; İyi Augustus zamanında Roma‘da yaşadım,

 

Mevsim, yalan Tanrılar  zamanıydı. Şairdim, Anchises'in oğlunu anlattım.

İlyum’ un gururu  ateşe verilince, Truva'dan geleni…

Ama niye perişanlığa dönmek istersin?

Bu tatlı dağa, her türlü neşe ve sevincin kaynağına tırmanmak varken?”

 

„Sen Virgil ‘sin öyleyse, güzel sözlerin menbaı“ dedim utanarak;

„Şairlerin ışığı onuru; Uzun çalışmalarım, derin sevgim, bana şimdi hizmet etsin,

Sen benim ustam, şairimsin, Benim kalemim, soylu stilini senden almıştır,

Beni öyle tanırlar,“ dedim ve sordum,

 

"Beni kenara atan canavarı gördün mü? Bilge adam bana yardım et!

Onun korkusu kanımı titretti.“

 

"Başka yoldan gitmelisin“ dedi gözyaşlarımı görünce; "O canavar seni bırakmaz,

Ne yapar eder, mâni olur yoluna

Kötülüğü öyle fazladır ki; aç gözünü doyuramazsın onun hiçbir zaman.

Karnını doyurdukça, yeniden acıkır; Herkesle çiftleşir, "daha" der.

 

Ta ki; köpek gelip parçalayıp, onu öldürünceye kadar,

Köpeğin istediği, bilgelik ve sevgidir; diğerleri gibi midesini düşünmez.

İtalya' yı eski haline getirecek. Canavarı, bütün şehirlerinden kovacak;

Sonunda alıp, Cehenneme tıkacak; İlk cezasını çekeceği günah, kıskançlık olacak.

 

Sen en iyisi beni takip et! Buradan geçirir, ebedi yere götürürüm seni.

Giderken, ümitsizlik çığlıkları duyacaksın, Eski ruhları acı çekerken göreceksin,

Her biri ikinci ölümü bekler,

Sonra alevlerin içinde, halinden memnun olanları göreceksin

Çünkü onlar, iyilere kavuşacakları zamanı beklemekte olacaklar.

 

Eğer dediğim yere kadar ulaşabilirsen,

benden daha kıymetli biri, sana rehberlik edecek,

Seni ona emanet edip gideceğim.

 

Çünkü göklerin hükümdarı beni almaz, kendi şehrine. O’nun kanununa uymadım vaktinde,

Her yerin hakimidir ama oradan hükmeder, Orasıdır O’nun yurdu, başkenti

Ne mutlu, Tanrı’nın izniyle o şehre girebilene”

 

„Şair Allah rızası için sana yalvarırım,

Beni bu Cehnennemden ve sonraki daha korkunç olanlardan kurtar.

Dediğin yere götür; Aziz Peter‘ in kapısını göreyim;

Acılar içindekileri de göreyim“

 

O yola düzüldü, ben takip ettim.






 

YORUM

Cehennem’in açılış kantosunda Dante kendisini ıssız bir ormanda bulur. Oraya nasıl geldiğini kendi de bilememektedir. Buradan kurtulmak için dağı tırmanmak gölgeli ormandan ışığa çıkmak ister.

Şiirde perspektif konusu önemlidir. Dağın tepesine çıktığında bakış açısı genişleyecek nerede olduğunu tespit edip yönünü bulabilecektir.

Ancak karşısına sırayla çıkan üç yabani hayvan o tırmanışa mani olur. Bu üç hayvan insanın hayvani yönünü ve Cehennem’in ilerleyen bölümlerinde göreceğimiz çeşitli günahları veya başka bir değimle insanın günaha olan eğilimlerini, günah işlemesine yol açan duygularını temsil eder. Aç gözlülük, doymak bilmezlik, sinsilik, şehvet gibi.

Hayatımızın ortası diyerek şair bu hikayenin sadece kendi hikayesi değil hepimizin bütün insanlığın ortak hikayesi olduğunu anlatır.

Şiirin yazılış tarihi daha sonra olmakla beraber kurgusal olarak başlama tarihi 1300 yılının Paskalya zamanıdır.

Ölüm ve Diriliş konuları vurgulanır. Kutsal Cuma günü Hazreti İsa çarmıha gerilmiş ve o acı günün yıldönümünde 1300 yılında Dante kendisini Cehennem’de bulmuştur.

Hayatımızın ortası demekle İncilde geçen bir ifadeyi hatırlatır. İncil'e göre ortalama insan ömrü 70 yıldır ve Dante’de 1265 doğumlu olduğuna göre o tarihte 35 yaşındadır.

Burada Cahit Sıtkı Tarancı'nın,

"Yaş Otuz Beş, Dante gibi Ortasındayız Ömrün" şiirini hatırlıyoruz.

 

Orta’da olmak aynı zamanda o anda içerisinde bulunduğu duyguları da yansıtır.

Daha evvel Floransa’da yaşayan bir siyasetçi iken, çeşitli iç çekişmeler yüzünden sürgün edilmiştir.

Artık eski hayatına dönemeyecek, çeşitli maddi manevi sıkıntılar içinde geleceği belirsiz, ne yapacağını bilemez bir halde yaşayacaktır.

 

Issız ormanda Dante‘nin karşısına Roma devrinin büyük şairi Virgil çıkar. İsa’dan önce 19 yılında ölmüş olan Virgil, Beatrice’ in kendisinden rica etmesiyle Dane’ye yardıma gelmiştir.

Virgil ’in eseri Aeneas nesiller boyu sevilerek okunmuş bir milli destandır. Dante ’de İtalyan dilinde nesiller boyu okunacak bir büyük eser vermek istemektedir.

Karşısındaki kişinin bir insan mı yoksa ruh mu olduğunu anlayamayan Dante, korkarak

Misere die me der. Latince olarak Zebur’dan 51. Mezmur’u hatırlatan bu sözleri söyler.

Bu Hazreti Davut’un Tanrıya, affet beni merhamet et bana diye yakarışıdır.

 

Böylece eserin iki temeli olduğunu anlarız, Bir yanda felsefe ve ilimden klasik dönem edebiyatından bir yandan da dinsel metinlerden, Kutsal kitaplardan alıntılar yapılarak, okuyucu düşünmeye teşvik edilecektir.

Dante’nin vurgulamak istediği önce hatamızı görmemiz Tanrı’dan af dilememiz ve tövbe etmemiz gerektiğidir. Ancak ondan sonra ilerleyebiliriz. Tıpkı bir matematik probleminde hatalı olan işlemi düzeltmedikçe ne yaparsak yapalım doğru neticeye varamayacağımız gibi.

Burada Komedya’nın en sevdiğim mısralarında birini Virgil söyler,

Bir başka yoldan gitmelisin

Bazen sorunlar karşımıza duvar gibi dikilir, aşmak için ne kadar uğraşsak olmaz, taa ki birisi gelip Bir başka yol var deyip, başka bir çözüm gösterene kadar.

 

Burada üstü kapalı olarak anlatılmak istenen, Dante’nin çıkmak istediği tepenin Araf tepesi olduğudur. O tepeye de daha sonra göreceğimiz gibi varmanın tek yolu, deniz yoludur. Çünkü Araf, Komedya ’da Dante’nin hayali coğrafyasına göre, Güney yarımkürede bir adadır.

O tarihlerde bugünkü coğrafi bilgiler yoktu ve Dante güney yarım kürenin sadece sudan ibaret olduğunu sanıyordu. O yüzden Araf, güney yarım kürede bir ada ve adadaki yüksek bir dağ olarak düşünülmüş.

Deniz yolculuğu da ileride göreceğimiz gibi tehlikeyi barındırır, hedefe varamamak, geri de dönememek vardır ihtimaller arasında.

Örneğin Komedya ’nın her üç bölümünde de sözü edilen Ulysses hedefe varamamış, gemisi kayalara çarparak batmıştır.

Dante Virgil’i bulmakla kendisini böyle bir tehlikeden kurtulmuş hissediyor. Çünkü varmak istediği hedefe ancak rehberlerin yardımıyla gidebileceğinin farkında.

Virgil ’in  Truvalı Prens Aeneas’ın hayatının anlatıldığı Aeneas destanının  yazarı olduğunu anlatmasıyla büyük şairin kimliğini öğrenen Dante, büyük bir sevinç ve gurur duyar.

Yaşadığı dönemde iç savaş ve kargaşalar yüzünden siyasi bakımdan çok sorunlu olan İtalya’nın geleceğiyle ilgili iyi şeyler umut eden Dante, burada Virgil ’in ağzından ileride kuvvetli bir hükümdarın geleceği ve İtalya’da birliği sağlayacağı kehanetinde bulunuyor.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder