16 Şubat 2018 Cuma

Bana aşkı anlat



Hocam dersi anlattıktan sonra,
 gözlerime baktı, acaba anladım mı diye.
Ben sessizdim, şimdi yeni sorularım vardı;
 bir  yandan da, “acaba fazla  sorup rahatsız mi ettim” diye düşünüyordum.
Gerçek bir baba gibi durumu anladı ve beni cesaretlendirdi.
“Beni çok aydınlattınız” dedim
“Söylediklerinizi iyi anladım,
Aşkı iyi ve kötü diye tanımladınız,
Şimdi lutfen bana aşkın ne olduğunu öğretin."


"İyi düşün"  dedi,
"Kör köre rehberlik ederse, nice olur halleri?
Ruh çabuk sevmeye programlanmıştır,
Hoşuna gideni sever,
Güzellik karşısına çıkınca, hemen uyanır;
Güzel görüntüyü alırsın, ruhunda seversin.
Doğa, ruhunu aşk ile yeniler;
Sonra alevlenir,
çünkü alev göğe yükselmek üzere yaratılmıştır.
Yükseldiği yerde en uzun süre yaşar.
Ruhun kendini aşka kaptırınca,
 sevdiğine kavuşuncaya kadar huzur bulmaz.
Bütün aşklar övgüye değer.
Aşk hep iyi görünür, bazan insanı kandırır.
Her mühür iyi değildir belki, ama mühürün yapıldığı her mum iyidir."

"Hem senin sözlerin, hem de kendi aklım bana aşkın ne olduğunu anlattı;
 ama gene de şüphelerim var.
Eğer aşk karşıdan geliyorsa ve ruh buna tepki veriyorsa,
 o zaman doğru veya eğri ruhun bir günahı yok!"
"Mantıklı bu kadar anlatabiliriz,
 ondan sonrası için Beatrice’i bekle.
Herşeyin kendi özü vardır,
Harekete geçene kadar anlaşılmaz.
Bitkinin filiz vermesi gibi.
İnsan da kendi içinde olanı,
 Zekasını,  kavramlarını
Aşka düşene kadar bilmez.
Aşk  arıdaki bal gibidir
Içseldir ne övgüye değer, ne de suçlamaya,
Aşk içten gelir ama bir de eşik var,
Bazı prensipler var, senin değerin ona göre anlaşılır.
 Aklın var, ahlak kuralları var.
'Gereklilikten doğar aşk' desek de;
 onu dizginleyecek kuvvet de gene sen de var.
Serberst Irade kutsal güçtür.
 bunu Beatrice sana anlatırsa dikkatle dinle."
Gece yarısını geçmişti;
Ay parlıyordu;
Bakır bir kap gibi olmuştu, yepyeni bir ışıkla parlıyordu, yıldızlar azalmıştı…
Öbür tarafta Roma' da güneş batıyordu.
 Mantua'lı beni şüphelerimden kurtarmıştı.
Ben yeni hasat yapmış bir çiftci gibiydim,
Sorularıma açık cevaplar almıştım.
  Uyumadan önce çeşitli hayallere dalıyordum ki;
Arkamızdan gelen seslerle irkildim:
Bacchus

Bakus' u çağırmak zorunda kalan Theban' lılar gibi,
 Çemberi dönüp haklı iradeleri ve haklı sevgileriyle gelen gurubu gördük.
Gurup bize yaklaştı, koşuyorlardı.
Önde ikisi ağlıyordu;
"Meryem Ana dağa ulaşmak için koşuyordu" dediler
"Lerida' yı almak için Sezar önce Marsilya, sonra Ispanya' ya saldırdı;
Yetersiz aşkla kaybettiğimiz zaman yeter.
Iyiliğe niyetlenince yol bulunur,
Geçmiş ihmalleriniz ve tembellikleriniz için;
Şimdi acele edin!

Şurada halen yaşamakta olan adam var!
Yalan söylemiyorum;
Sabah gün ışır ışımaz hemen yola düzülecek,"

Bunu duyan Virgil:
"Öyleyse bize söyleyin geçiş nerede?” dedi.

Bir tanesi cevap verdi:
"Gelin bizi takip edin o zaman;
Bulursunuz.
Gitmek için o kadar hevesliyiz ki;
Duramayız; kusura bakmayın,
Nezaketsizlik sanmayın acelemizi.
Ben Verona da St Zeno Manastırı rahibiydim
Barbarosa hükümrandı o zaman
Milano ya çok çektirdi o
Biri daha var bir ayağı çukurda,
Bu manastıra çok yanacak o,
Bir zamanlar kudretliydi.
Gerçek çoban yerine oğlunu yerleştirdi gayrı meşru oğlunu,
Hem bedenen hem de kafadan sakat
Kafadan sakatlığı daha fazla…"
Artık sustu mu yoksa biz mi duymaz olduk bilmiyorum, arayı epeyce açtı.
Sadece bu kadarını duyabildim ve duyduklarıma sevindim.
Bana her zaman yardım eden rehberim,
"Dön de bak iki kişi daha geliyor,
Tembellerle dalga geçiyorlar" dedi.

"Kendileri için Deniz yarılanlar,
    Ürdün bu diyara yerleşenleri gördüğünde çoktan ölmüşlerdi.


Anchieses' in  oğluyla birlikte sonuna kadar mücadele etmeyenler,
Adı sanı bilenmezler olarak yaşama devam ettiler."
Bu ruhlar arayı epeyce açıpta görünmez olunca bir şey geldi aklıma;
Ondan sonra da pek çok mesele, pek çok soru birbirini kovaladı.
Kafamda birbirini kovalayan düşüncelerle uykuya daldım,
 düşünceler bir süre sonra rüyaya dönüştü...

Truva dan ailesiyle birlikte kaçan Aeneid yaşlı babasını taşıyor

Burada ruhsal tembelliğe iki örnek veriliyor:
Biri Musa Peygamber kavmini Mısır daki Firavun un zulmunden ve kölelikten kurtardıktan sonra kendileri için Denizin yarılmasına ve sağ salim karşı kıyıya geçirilmelerine rağmen peygamberlerini dinlemiyorlar gene eskiye dönmek buzağıya tapmak istiyorlar Bu yüzden Vadedilen topraklara varmaları çok seneler alıyor ulaşabilenler sadece Mısır dan çıkanlardan iki kişi Ürdün ırmağı kıyısına varanlar Joshua ve Caleb (onlarla birlikte sonraki doğan nesiller ulaşabiliyor.)
Diğer örnek Virgil in kitabı Aeneid den Bu eserde Truva Savaşı anlatılıyor
 Savastan sonra Aeneid Truva dan kurtulanlarla beraber Akdeniz de kıyıdan kıyıya seneler süren bir yolculuk yapıyor
Önce Ayvalık tarafına, oradan  Trakya kıyılaına Selanik civarına, Rodos oradan Afrika kıyılarına (Kartaca 'ya) seneler süren bir  yer yurt arayışı bir kurtuluş mücadelesi.
 Afrikalı Kraliçe Dido' yla olan aşkı sonra Roma yı kurmakla görevlendirildiği için üzülerek Afrika dan ve aşkından ayrılması Sicilya ya gelmesi en sonda Sicilya dan Italya kıyılarına varması konu ediliyor.
Virgil in bu eserinde Roma nın kurucusu olarak Aeneid gösteriliyor soylu bir aileden gelen ve kendisine kutsal bir görev verilmiş olan bir kişi Ama herkes kendisiyle gelmiyor Sicilya da kalanlar en son zaferi göremiyorlar. Orada yaşam kuruyorlar kendilerine
 Her iki örnekte de vadedilmiş kutsal topraklar var ulaşabilecekken o azmi göstermeyenler var…
 Kanto 18
Araf
Çeviri ve yorumlar: Elif Mat
Dido' dan  ve Afrika dan ayrılma sahnesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder