21 Ağustos 2019 Çarşamba

Cüppeliler


Kanto 23
Inferno

Bolonya


Sessizce ve bize kimse refakat etmeden, yalnız yolumuza devam ettik.
Papazların birbiri peşi sıra yol almaları gibi.
Bu son olaylar beni, Aesop’un hikayelerini düşünmeye sevk etti.
Fare ve kurbağanın hikayesini...
Başını ve sonunu düşünecek olursak eğer...

Düşündükçe kendim içinde korkmaya başladım.
Bizim yüzümüzden bu İblislere hakaret edildi.
Şimdi bunun intikamını alırlar, çünkü epeyce bozuldular.
Zaten kötüler, bir de kızınca daha beter olurlar.
Gelir yakalarlar bizi hemen.
Korkuyla arkama bakıp, ustadıma:
“Ben korkuyorum; bunlar bize yetişirler diye,
Adeta seslerini duyuyorum”dedim.
“Ayna olsam, dış görüntünü o kadar çabuk yansıtamam,
Senin içini ayna gibi görebiliyorum şu an.
Aynı şekilde düşünüyoruz, aynı şekilde davranıyoruz seninle.
Onun için ikimizin yerine karar verdim:
Eğer yamaç çok dik değilse, bir sonraki çukura  inelim.
Arkamızdakilerin korkusundan kurtulalım - hayali bir korku- bile olsa.”
Daha sözünü bitirmemişti ki; kanatlıların yanaştığını,
Üzerimize atlamak üzere olduklarını gördüm.
Rehberim hemen sıçradı beni kucakladı.
Yavrusunu kurtaran bir ana gibiydi.
Çamurdan aşağıya kaydık beraberce.
Sanki şelale hızıyla aşağı indik;
 beni göğsüne bastırmıştı.
Biz çukurun dibine indiğimizde,
 tepede on tane iblisin bize bakmakta olduklarını gördük
Ama artık zararsızlardı.
Kendi bölgelerinin dışına çıkamaları yasaktı.

Aşagıda yorgun, bitkin, yenik,
 ağlamaklı yürümekte olan bir gurup günahkara rastladık.
Cluny papazları gibi, kocaman cüppeleri vardı
Kapişonları o kadar büyüktü ki; gözlerine iniyordu.
Dıştan bakarsan, pelerinleri  süslü- püslü, işlemeliydi.
İnsanın gözünü alıyordu.
Ama içi kurşun kaplı, öylesine ağırdı ki;
Frederict’ in işkencede kullandığı pelerinleri hafif kalır bunların yanında.
Sonsuza kadar bu ağır cüppenin ağırlığı altında ezilecekler.
Her zamanki gibi, gene sola döndük, onlarla beraber
Ağlamaları bizi etkilemişti.
Ama o kadar yavaş yürüyorlardı ki; biz onları geçiyorduk
Her adımda, yanımızda bir başkası oluyordu.
“Yürürken, bir yandan da tanıdık var mı, diye bakalım” dedim Ustama.

Birisi Toscana lehçesini tanıyıp,
“Bu karanlıkta hızla giden;
Belki de aradığın benim” dedi
Ustam “bekle onu  sonra da adımlarını ona uydur.” dedi.
Arkada bize doğru gelmekte olan iki kişi gördük;
 yanımıza gelmek istiyorlar ama çok ağır hareket edebiliyorlardı.
En sonunda yanımıza gelince, öyle durup yüzüme baktılar bir müddet
Sonra birbirlerine dönüp;
“Bunun boğazı oynuyor sanki, canlıya benziyor.
Bunların ikisi de ölüyse, niye sırtlarında cüppe yok?
Ne özellikleri var?” dediler.


Sonra bana:
“Toskana’lı bu ikiyüzlü zavallıların yanına gelmişsin,
Sen kimsin?” diye sordular.
“Arno ırmağı kıyısında, o büyük şehirde doğdum;
Bu gördüğünüz gövdeyi taşıdım.
Ama siz kimsiniz gözleriniz yaşlı?
Neyin cezasını çekmektesiniz? dedim onlara.
“Sarı cüppelerimizin içi kurşunla kaplı; ağırlığı altında eziliyoruz,
Kemiklerimiz kırılıyor.
Bolonya’lı rahipleriz biz;
Ben Catalano, bu da  arkadaşım Loderingo;
Birimiz Guelp, birimiz Ghibelline, birlikte
Barışı tesis etmek için Podesta  -belediye başkanı- seçildik.
Senin şehrince.
Normalde bu göreve tek kişi atanır.
Bizim işimizi, şimdi- Gardingo sarayındakiler- yapmakta.”


“Ooo Rahipler, ne kadar yanlış işler yaptınız siz.”
derken birden kaldım;
Yerde çarmıha gerilmiş bir adam vardı.
Catalona:
O gördüğün yere mıhlanmış olan,
 “bir kişi ceza çeksin, bir millet değil” diyen Caiphas’ tır.
Onu çıplak yere germişler,köprü gibi herkes üzerinden geçer,
Bunca ağırlığın altında kalır.
Hem kendi, hem de kayınbabası Annas burada ceza çeker.
Ve de bu işe karışan diğer Yahudiler.” dedi.
Sonra Virgil’ i gördüm; o da çarmıha gerilmiş adama hayretle bakıyordu.

Sonra:
“Acaba buradan bir çıkış var mı?
Zebanileri çağırmadan, kendimiz yolumuzu bulabilir miyiz?” diye sordu günahkarlara.
“Bir taş köprü vardı burada ama yıkıldı.
Onun kırık taşlarının üzerine basa, basa, tırmanabilirsiniz yukarıya.”

“Bak, şeytanlar yalan söylemiş” dedi Virgil.
“Bolonya’da bir şey duymuştum, -Şeytanın en iyi özelliği yalanıdır- demişlerdi
Bütün yalanların babası Şeytan.” dedi rahip.


Virgil kızgın, dev adımlarla yürümeye başladı.
Ben de hemen günahkarları bırakıp, ustamın değerli adımlarını takip ettim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder