6 Ağustos 2019 Salı

Sahtekarlar



"Sivri kuyruklu Canavar'a dikkat et;
Dağları aşan, kılıçları kıran, duvarları yıkan;
Pis kokusu dünyayı saran, Canavar!"
Rehberim böyle diyerek;
Canavara kıyıya yanaşması için işaret etti.
Sahtekarların kralı geldi; başı ve vücudu kondu kıyıya;
Uzun kuyruğu hala çukurdaydı,
Yüzüne dürüst bir adam ifadesi takınmıştı
Görünüşü hali tavrı kibardı;
Gövdesi yılana benziyordu.
Ön ayakları tüylü göğsü sırtı süslü kumaşlarla kaplıydı
Ne bir Türk'ün ne de bir Tatar' ın dokuyamacağı kadar güzel.
 Arachne’ nin işleyemeceği incelikte;

Kıyıya yanaşma şekli,
 sanki kıyıya yarım çekilmiş bir kısmı su da bir kısmı karada olan kayıklar gibiydi.

Avını yakalamaya hazır aç bir hayvan gibi hareketlenmişti.
Kuyruğu akrep kuyruğu gibi yukarı kıvrıldı.
"Canavar’ın yanına gidelim" dedi Ustam.

Aşağıda ateşten korunmak için kayalıklara yanaşmaya çalışanları gördüm.
"Konuşmak istediklerinle konuş, ama kısa olsun" dedi Virgil.
"Ben de bu Canavar' la anlaşmaya çalışayım.
Bizi sırtına alması için ikna edeyim."


Üzgün ruhların yanına doğru gittim.
Gözleri yaşlı, hem kızgın kumları hem de alevleri savmak için elleri kolları sağa sola hareket ediyordu.
Yaz sıcağında atsineklerini kovmaya çalışan pirelerden böceklerden kurtulmaya çalışan,
 bunalmış hayvanlar gibiydi hareketleri.
Yüzlerine baktım hiç tanıdık yoktu.
Hepsinin boynunda koca bir çanta asılıydı.
Çantaların üzerinde aile armaları vardı.
Gözleri çantalarındaydı.
Biri mavi, biri aslanlıydı
 Biri de kırmızı zemin üstü beyaz bir kaz resmiyle süslenmişti.


Çantasının üzerinde koca bir domuz resmi olan biri bana seslendi:
Bu acılı çukurda ne işin var senin?
Bırak bizi kendi halimize!
Daha ölmemişsin sen; döndüğünde komşum Vitaliano' ya git
Söyle ona yeri hazır benim yanımda.
Ben bu Floransalıların arasında kalmış bir Padua’ lıyım.
Sabah akşam bağırır dururlar:
‘Üç keçili kesesi olan şovalyeyi gönderin bize’
Diye kulağımı sağır ederler.”
Biraz doğruldu; sığır dili gibi olan dilini çıkardı yalandı.
Ustam beni geç kalmamam konusunda uyarmıştı; onu kızdırmamak için görüşmeyi kısa kestim.
Döndüğümde Canavar’ın sırtına binmişti.
Bana “Korkma” dedi “bizi çukura götürecek.
Sen öne bin kuyruğu zehirli bunun.“
Sıtmaya tutulmuş gibi titredim.
Virgil bana öyle kızgın baktı ki;
 Efendisini kızdırmak istemeyen bir köle gibi, hemen Canavarın omuzlarına tırmandım
"Bana yardım et" diyecektim, sesim çıkmadı boğazımda düğümlendi sözler.
Beni her zaman cesaretlendiren ustam sarıldı bana.
Sonra Geryon' a bağırdı:
"Biz hazırız. Unutma bu yaşayan bir adam ;
Uzun daireler çizerek dikkatle in aşağı
Sarsma bizi."

Limandan geri geri çıkan küçük bir tekne gibi Geryon yavaşça uçuruma doğru kaydı.
Şöyle bir döndü,  kuyruğunu açtı.
O yılan balığı gibi süzülürken, ben korkudan sarardım.
Phaeton  da böyle korkmuştur, arabanın tekerleri gökyüzünü yırtıp, Samanyolunu oluşturduğunda.
Ya da Icarus gökten düşerken...


Artık uçuşu hissedebiliyordum,
 Canavar dan başka bir şey görünmüyordu.
Etraf sisliydi.
Yavaş yavaş alçaldı.
Sağımda şelalenin gürültüsünü işitiyordum.
Aşağıda Cehennem'in derinlikleri görünmeye başladı.
Bu seferde inmekten korktum.
Her yerde ateş, her yerde ağlama inleme vardı.
Ateşten korunmaya üstümü örtmeye çalıştım.
Çukurun her yanı korkunçtu.
Geryon yorgun düşerek yanaştı bizi bir kayanın kenarına bıraktı.
Ağırlığımızdan kurtulunca hemen ok gibi yeniden havalandı.

Canto 17 Inferno

Geryon:
Mitolojide Ispanya Kralı sahtekarlığı temsil ediyor.

Türk ve Tatar dokumaları
O tarihte en güzel dokumaları Türklerin ve Tatarların yaptığına inanıyorlar.

Arachne:
Mitolojide en güzel danteli işleyen kadın. Tanrıça Minerva O'nu kıskanıp örümceğe çeviriyor.

Phaeton

Mitolojide Apollo'nun oğlu. At arabasını alıp yıldızlara gitmek için izin istiyor. O kadar hızlı gidiyor ki Zeus dünyayı yakacak diye korkuyor ve bir yıldırım gönderip onu öldürüyor.
Samanyolunun bu hadisenin izi olarak gökyüzünde kaldığına inanmış Yunanlılar.

Icarus
Icarus un babası Daedalus uçmak için kanatlar yapıp Icarus un sırtına yapıştırmış. Çok yükselmemesi için ikaz etmiş. Ama babasını dinlemeyen Icarus çok yükseğe uçunca güneşin sıcağından yağıştırıcı mumlar erimiş ve denize düşerek ölmüş.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder