2 Ağustos 2019 Cuma

Floransalı üç asil ruh




Şelalenin sesini duyabiliyorduk;
Bir sonraki halkaya suları dökülüyor,
Arı vızıltısı gibi bir uğultu yapıyordu.
Kendilerini cezalandıran acımasız yağmurdan
Kaçmakta olan guruptan, üç ruh ayrılarak bize doğru koşmaya başladılar.
“Dur” diye bağırdılar; “ kıyafetleriniz  bizim perişan memleketimizden gelmiş olanlara benziyor, durun!”
Ah onların vücutlarında ne yaralar gördüm, kimisi yeni kimisi eski
Ateşin açtığı yaralar, şimdi bile hatırlamak ürpertiyor beni.

Rehberim,  bu sesleri duyunca döndü bana baktı, göz göze geldik.
“Söyledikleri gibi yap” dedi,
“Bu ruhlara saygı göstermemiz gerekir”
Durduk,  inlemelerine başladılar gene.
Aşağıda bizim hizamıza geldiklerinde  bir çember oluşturdular.
Yağlı güreşte birbiri etrafında dolaşan pehlivanların, rakiplerini nasıl yakalayacaklarını hesap etmeleri gibi
Birbirlerini tartıyorlardı bakışlarıyla,
Bir yandan da dönüp duruyorlardı.
Boyunları hep sağa dönüyordu, arkalarına bakıyorlardı.


“Buradaki acı hal ve bizim perişan görüntümüz yanıklarımız sizi iğrendirebilir
ama dünyadaki namımızı düşünün ve bize kim olduğunuzu açıklayın.
 Nasıl oluyorda halen canlı olan ayağın Cehennem’in toprağına bu kadar güvenle basabiliyor?
Şu önümde koşmakta olan yaralı ve çıplak ruh,
 dünyada zannettiğinizden daha önemli bir kimseydi hem onuru, hem derecesi.
Guido Guerra’ydı ismi Gualdrada’ nın torunu.
Hem devlet adamlığıyla,  hem de savaşta ki basşarısıyla  nam salmıştı.
Arkamdaki Tegghiaio Alcobrandi onun tavsiyerlerine uysalardı -şimdi dünya daha iyi bir yer olurdu-.
Ben de Jacopa Rusticuccı’ yım, benim başıma gelenler hep karımın yüzünden.”


Yağan ateşten ürkmesem, onların yanına yüksekten atlardım hemen,
 belki öğretmenim de izin verirdi buna.
Ama ateşte yanmaktan korkarak, onlara hemen koşup sarılma güdüme hakim oldum.
“İğrenmiyoruz dedim;  Merhamet ediyoruz halinize, bu çektiğiniz acıya.
Üzüntüden dilim tutuldu sizin gibiler için Tanrı tarafından vadedilen cezaları düşününce.
Ben de sizin memleketlinizim; sizin ününüzü yaptığınız iyilikleri yaşadığınız mutlu hayatı duydum.
Rehberimin ve onun hakikatinin sayesinde bu üzücü yerden geçerek,
 tatlı elmaların olduğu yere gideceğim. Ama önce en dibe inmem gerekiyor.”


“O zaman ruhun ve bedeninle git istediğin yere
Dünyada da kendine iyi bir nam yap; arkandan parıldasın ismin.
Söyle bana, şehrimizde eskisi gibi erdem ve nezaket var mı hala?
Yoksa bunların devri geçti mi?
Borsiere aramıza yeni katıldı. Onun anlattıkları içimizi yaktı.”

“Ah Floransa senin yeni bulduğun zenginlik ve sonradan görmeler
İçini acıtmakta.Yüreğine ağır gelmekte.”
Başımı göğe kaldırıp haykırdım.
Aşağıdakiler birbirine baktılar, durumu anlayan adamların bakışıyla.
“Eğer gerçekten böyle düşünüyorsan ve diğer insanları aydınlatıyorsan sözlerinle,
 biz seni mutlu bir adam olarak kabul eder selamlarız.
Eğer tekrar yaşayanlar arasına dönersen, onlara bizden bahset”

Hareket halindeki halkalarını bozarak dağıldılar
Uçarcasına vadide gözden kayboldular
Amin denecek kadar vakit geçmeden, o kadar hızla,
 Uçarcasına vadide gözden kayboldular.
 Onların ayrılması ustamı memnun etmişti.
Şelaleye yaklaşmıştık burada artık konuşsak da; şelalenin gürültüsünden duyulmazdı.
Kirli suyun  sesi o kadar yüksekti ki,
 San Benedetto dell Alpe deki suların coşmasına benziyordu.
Neredeyse uğultu bizi sağır edecekti.
Belimdeki ipi çıkardım onu leopara karşı kullanırım sanmıştım ilk gördüğümde
Rehberimin isteğiyle ipin düğümünü çözdüm; dürüp ona verdim
Gerilip, önümüzdeki çukura fırlattı Virgil ipi;
 İp bir yay gibi şekil alarak, düştü çukura,
“Bu çok acaip” dedim kendi kendime.
“Bunda bir iş olmalı,
Rehberim böyle dikkat kesildiğine göre...”

Bizim ne yaptığımızı gören, hatta ne düşündüğümüzü bilebilenlerin yanında,
 bir insan ne kadar dikkatli olmalı değil mi?
“Biraz sonra neyi beklediğimi göreceksin” dedi rehbrim.
Yalan gibi görülen hakikatı söylersem yalancı demeyin diye susmam lazım;
 dudaklarımı mühürlemem lazım olaqbildiğince,
Ama susamıyorum Değerli Okuyucu;
Komedyamın satırlarına yemin ederim ki;
-Dilerim ölümsüz olsun şiirim-Beni hayrete düşüren acaip bir varlık,
 o çukurdan yukarı süzülerek, adeta yüzerek geldi, yükseldi, kanatlarını yukarı açtı,
ayakları yanaştı...



Guido Guerra:
Guelp’ lerin lideri; 1220 1272 yılları arasında yaşamış.
İsmi Guerra savaş manasına geliyor.
Tegghiai Aldobrandi :
 Guido Guerra ile Siennalılarla olan savaşa karşı çıkmış. Onun sözünü dinlemeyip savaşa giren Floransa lılar Montaperti savaşında yenilmişler. Bir asilzade.
Jacopa Rusticcuci:
Zengin bir şovalye.
Borsiere :
Barış yanlısı bir kişi. Bourse para kesesi demek. Borsiere çantacı manasına geliyor ya ismi ya lakabı.Bu kişi diğerlerinden daha sonra öldüğü için, Floransa’dan yeni haberler getirmiş.

Bu bölümde 15. kantonun devamı. Burada günahın ne olduğu konusunda bir açıklık yok. Fakat Virgil ‘in daha evvel Halkalar bölümünde yaptığı açıklamalardan homoseksüellik, tefecilik ve kibir gibi suçlar anlaşılıyor.
Bu iki bölüm biraz kafa karıştırıcı, bazı bölümlerde sevmediği kişileri düşman olduğu kişileri özellikle Floransa politikasından ve din adamlarından kendisine zarar vermiş olan kişileri Cehennem’e koymuşken burada sevdiği saygı duyduğu kişileri de koyuyor.
Bi insan dışarıdan iyi görünse de içini bilemeyiz kimin ne günah işlediğini kimin Cennetlik kimin Cehennemlik olacağı bilinmez mi demek istiyor yoksa bu kişiler hakkında başkalarının bilmediği kendisinin bildiği bazı bilgilere mi sahip bilemiyoruz.
Ama diğer yazarlarda, tarihi belgelerde bu kişilere karşı herhangi bir suç veya günah isnadı olabilecek birşey yok, deniyor.
Benim fikrim her canto yu bir tiyatro sahnesi gibi düşünüyorum orada söylemek istediği fikirleri bazı meşhur insanların ağzından söyletiyor veya onlarla olan dialogda kendi söylüyor. Belki şu kişi şu günahtan dolayı burada diyebileceğimiz yönü burada çok önemli değil.
Bu kişiler Dante’den bir evvelki nesli temsil ediyorlar. İyi ailelerden gelen asilzadeler. Arkalarında iyi bir isim bırakmışlar. O devirde şehir kalabalıklaşıyor zenginleşiyor görgüsüz yeni zenginler türüyor. Şehrin yönetiminde eskisi gibi asilzadeler değil tüccar sınıfı söz sahibi olmaya başlıyor. Ölçüsüz bir kazanç ve ölçüsüz bir harcama var. Şımarıklık var. Şehrin dokusu bozuluyor. Dante’nin kendisinin bu yeni zengin sınıfla arasında bir mesafe var. O bu sınıftan değil zengin hiç değil zaten. Eski terbiyeyi, eski adetleri, saygıyı arıyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder