14 Ocak 2021 Perşembe

Yakup'un Melekle Güreşmesi

 


Rüya mıydı gerçek miydi, Yakup’un kendi vicdanıyla hesaplaşması mıydı, ertesi gün Ağabeyiyle karşılaşmanın heyecanı mıydı bilinmez, Yakup o gece sabaha kadar karşısına çıkan bir adamla güreşir. Bana göre bu kendi vicdanıdır.

Yakup’un onu yenemeyeceğini anlayınca adam onun uyluk kemiğine başını çarpar, yani kafa atar, Yakup’un uyluk kemiği yerinden çıkar.

Ama adamı bırakmaz, Adam artık gün ağarıyor bırak beni der,

“Beni kutsamadıkça seni bırakmam” diye yanıtlar.

Demek ki babasını kandırarak kutsandığı için şimdi açıktan açığa melek tarafından bilinerek, bir kandırmaca olmaksızın kutsanmak istiyor Böylece kendisine olan saygısını kazanacak. Çünkü ne yapsa ne kadar servet edinmiş olsa da eşleri çocukları köleleri sürüleriyle bir ordu gibi geri dönüyor olsa da evine, vicdanını rahatsız eden şeyler var ve ağabeyinden korkusu var.

Eşleri de çocukları da köleleri de sürüleri de önden gönderdi, kendisi en arkaya kaldı, fazla kahraman sayılmaz, belki rüyasında bu adamla mücadele yapıp kazanarak kendisine moral veremeye çalışıyor beyni, bilinç altı…

Bu bence Tevrat’taki en ilginç hikâyelerden biri, Peygamberler, toplum liderleri sütten çıkmış ak kaşık gibi masum gösterilmiyorlar, iyi kötü insan yönleriyle yanar döner ve gerçek duygularıyla çıkıyorlar karşımıza.

Adam Yakup’ a “Adın ne?” diye sorar. “Yakup” deyince; adam, “Artık sana Yakup değil İsrail denecek. Çünkü Tanrı’yla insanlarla güreşip yendin” der.

Yakup, hilebaz manasına gelir İsrail doğru, Yakup takipçi manasına gelir İsrail lider, İsrail, Tevrat’a göre Tanrıyla güreşir anlamına geliyormuş.

Ama bu kişinin kim olduğu belli değildir. Yakup Adama ismini sorar. Adam söylemez ama Yakup’u kutsar.

Bu güreşten Yakup topallayarak çıkar ama “Tanrı’yla yüz yüze görüştüm” diyerek oraya Peniel, (Tanrı’nın yüzü) adını verir.

Bu hikâyeden maksat Yakup’un bir transformasyon geçirmesi, artık İsrail oğulları olarak anılacak ve kendi 12 oğlundan türeyecek kabilelerin babası sayılmasıdır.

Ama eğrilikten doğruluğa geçmesi, hilebazlıkla elde edilen kutsanmayı bırakıp hakiki kutsanma sahnesi yaratılması da şüphelidir.

Çünkü bu düş mü gerçek mi belli değildir. Mücadele ettiği kişinin kim olduğu belli değildir.

Tarih boyunca liderler kendilerine bir kutsallık atfetmek istemişler, Tanrı tarafından görevlendirildiklerini, iktidarlarının haklı ve yasal bir iktidar olduğuna insanları inandırmaya çalışmışlar.

Ama kimin kime hangi yetkiyi verdiği, o yetkiyi vermeye yetkili olup olmadığı daha sonra İmparatorluk ve Papalık mücadelelerinde göreceğimiz gibi hep tartışmalı olmuş.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder