26 Eylül 2016 Pazartesi

Kelle Kulesi


Kelle Kulesi

Tarihten bir sahne…

-Neden Balkanları kaybettik?
-Osmanlı imparatorlugu oluşturan çesitli etnik gruplara karşı çok toleranslıydı....
-Ejdadımız...Osmanlı adaleti...dış politika...mevcut sorunlar...
.... Gibi konularda konuşmadan önce bakılması gereken bir resim.


Sultan İkinci Mahmut zamanında Sırp ayaklanması çıkar. 1809 yılında Hurşit Paşa Sırbistan’in Niş şehrine gönderilir. Sırplar Çegar Savaşında yenilirler ve  ele geçiriliceklerini anlayınca barut deposunu patlatarak intihar ederler. Hem kendileri hem de civardaki Osmanlı askerleri ölür. Ele geçirilip, “kazığa oturtulma korkusu” (Wikipedia nın ifadesi; gerçekte Osmanlı da böyle bir uygulama var mıydı, yoksa efsane miydi?Ben hiç duymadım) ölüm korkusuna üstün gelmistir. Sırpların başları vücutlarından ayrılır kellelerden  bir kısmı bazı işlemlerden geçirildikten sonra Istanbul’a delil olarak gönderilir. Sanırım Padisahtan aferin alındıktan sonra olacak, tekrar Sırbistan’a  getirilir. Toplam 952 kelleden olusan Kelle Kulesi ibret’i alem olmak üzere ve Osmanliya bir daha kimsenin karşı gelmeyeceği ümidiyle inşa ettirilir. Kule üç metre yüksekliğindedir.
1878 de ( Osmanlı- Rus Savaşı) sırasında, Osmanlı Niş bölgesinden çekilir, kule korunmaya alınır ve etrafına küçük klise (chapel) yapılır. (Osmanlı neden kendisine Rusların saldıracağını ve Sırplara yardım edeceğini hesap edemez? Neden demokratik idare ve diplomasi yolunu seçmez de; üstlerine Hurşit Paşayı gönderip sorunu çözebileceğini zanneder?) Gecen zaman içinde bazı kelleler yerinden düşer, bazısını aileler alıp gömer, bugüne 54 tanesi kalmış ve Sırp kumandan (Barut deposunu ateşe veren) Sindelic’in başının camlı bölmede olduğuna inanılıyor.

Alfonse de Lamartine


Bugun gözdağının değil özgürlüklerinin sembolü olarak görülüyor her sene binlerce kişi ziyaret ediyor. 1830 da Fransiz şair ve yazar Alfonse de Lamartine bölgeyi ziyaret etmiş ve aşağıdaki gözlemlerini yazmış:

Ovanın ortasında Paris mermeri kadar beyaz bir kule gördüm, başımı kaldırıp baktığımda anıtın mermerden veya beyaz taştan değil sıra sıra insan başlarından inşa edilmiş olduğunu farkettim bu kelleler zamanla güneşin ve yağmurun etkisiyle beyazlaşmışlardı. Çok az bir malzemeyle kum ve kireçle çimentolanmıştı. Adeta bir zafer takı gibi yapı beni güneşten koruyordu. Bazılarının üzerinde hala saçları vardı (yosun tutan taşlara benzetmiş)ve rüzgarda uçuşuyordu. Dağ rüzgarı bu kafalardaki deliklerden geçiyor onların sızlanmaları ağlamalari gibi uğulduyordu.Ben gözlerim ve kalbimle bu cesur adamları selamladım, onların başları memleketlerinin özgürlük mücadelesinin yapi taşları olmuştu. Sırplar bu anıtı korusun çocuklarına babalarının ödemiş olduğu özgürlüğün gerçek bedelini göstersinler...

Maalesef savaş, savaş üzerine oluyor ölümden bazıları menfaat sağlıyor ve insanlık bir türlü huzura kavuşamıyor...

Not: Lamartine'in 8 ciltlik Osmanlı Tarihi Histoire de la Turquie adlı eseri de vardır.
Elif Mat

24 Eylül 2016 Cumartesi

Kanto 15 Eski Bir Tanıdık

Kanto 15

Eski Bir Tanıdık Ser Brunetto Latini


Şairler yüksekçe bir yerden yürümeye devam ederler; yedinci dairedeki ruhların üzerlerine ateş yağmaktadır; yürüdükleri yer ile bu alevli bölge arasına sanki bir set çekilmiştir. Cezalı ruhlar aşağıda kalır daha evvel gördüğümüz ağaçlık bölgeden epeyce uzaklaşmışlardır, dönüp baksalarda artık orayi göremezler.
Yanlarına bir grup ruh yaklaşır; şairlere yaşlı bir terzinin iğneyi ipliğe geçirirken gözlerini kısıp bakması gibi dikkatle bakmaktadırlar. Ürperirler karanlığın içinde üzerlerine dikilen bu bakışlarla...İçlerinden birisi -Ser Brunetto Latini- Dante’yi tanır, eteğine yapışır ve hayretler içinde sorar: “Bu olacak iş değil! Sen buradasın ha!” der. Dante yanmış yüze dikkatlice bakar tanımaya çalışır.

Bu şahıs Floransa’nın önde gelenlerinden, hem noterlik yapmış, hem de iki tane önemli eseri kaleme almış Ser Brunetto Latini’ dir. Kitaplarından biri Fransızca olarak yazılmış Livre du Tresor - Hazine Kitabı-ansiklopedik bir eser; diğeri de İtalyanca şiirlerini topladığı Tesoretta yani Küçük Hazine’dir. Her ikisinden de Dante çok şey öğrenmiştir; bu sebeble Brunetto'ya çok saygı gösterek “Hocam” diye hitab etmektedir.


Lorenzo de Medici


Dante Brunetto’yu tanıyınca, ayni şekilde  onu burada görmekten dolayı cok şaşırır ve “Ser Brunetto! Siz de mi buradasınız?” der.

 Brunetto, “Eğer sizi rahatsız etmeyeceksem sizinle beraber yürüyebilir miyim?” diye sorar. Dante bütün kibarlığıyla,  “Efendim, bunu bütün kalbimle isterim; arzu ederseniz ve rehberimde isterse oturup sohbet edelim” der.

Brunetto, “Hayır biz duramayız, hareket etmeliyiz, durursak her bir dakika için yüz yıl burada yatmak zorunda kalırız” diye cevap verir;“Siz yukarıdan yürüyün, ben senin eteğini tutarak aşağıdan takip edeceğim”

 Dante onun seviyesine inemez, ama saygıyla başını öne eğerek dinler. Brunetto, Dante’ ye niye burada olduğunu sorar ve Dante  hikayesini anlatır: “Ben doğru yoldan saptım, kendimi bir karanlık ormanda buldum, Virgil beni bu yoldan geçirerek yine aydınlığa kavuşturacak” der.
Brunetto, Dante’ nin o güne kadar yazdıklarını överek geleceğinin parlak olacağını söyler ama ilerde başına gelecek sürgün konusunda da uyarır: “Floransa’daki kıskanç *Fiesola'lar (Dağlılar) seni çekemeyecekler”der.

Brunetto, “yaptığın güzel işler senin düşmanın olacak çünkü kıskanacaklar.  Bunlar kıskançtır, kibirlidir, paragözdür; her iki tarafta sana düşmanlık yapacaktir” diyor,

Treasure- Hazine

Dante “sizin ölmenizi hiç istemezdim, bir baba gibi bana iyilik yaptınız, sizin sayenizde ben de sonsuza kadar kalacak eserler vücuda getirmeyi öğrendim” diyerek Brunetto'ya olan sevgisni dile getiriyor ve “Bana geleceğimle ilgili söylediklerinizi de, ilerde yanına gidebilirsem, o yüksekliklere erişebilirsem (yani cennete) bir hanıma (Beatrice’ )e soracağım” diyor. 

Sonra ona buralarda başka kimlerin olduğunu soruyor. Brunetto “Hepsini söyleyemem ama Floransa'nın asilzadeleri ve tanınmış insanlarından pek çok değerli kişi burada” diyor. “Bunları saymaya vakit yok;  ama biz hepimiz yüksek mevkilerdeydik, okur, yazardık; bilim adamıydık; hepimizin suçu aynıdır diyor; “Biliyorsun, bazıları hayattayken de sürgüne gönderilmişti bu sebeble… (papazlardan Andrea de Mozziyi kastediyor)

“Benim şimdi gitmem lazım, ama Hazine’mi unutma onun sayesinde ben yaşıyorum diyor sonra Verona daki yarışlarda yeşil kumaşı almak için koşanlar gibi hızla uzaklaşıyor…

Dante hep yaşamda çok başarılı olmuş kişileri de Cehenneme koyuyor hayattaki büyük başarılar Cehennemden kurtulmak için yeterli değil demek istiyor. Hayatta saygı görmüş iyi şeyler yapmış olsada bazı sebeblerle yine de cezalandırılabilir insan, diye düşünüyor.Dante, Brunetti’nin de Cehennemde olmasına hayret etti, çünkü onu buraya düşüren sebebi bilmiyordu...


Peki neydi bu bölümdekilerin günahı? Buradaki suç cinsel yönden yasak davranışlar. Floransa daha sonraki dönemlerde de homoseksüelliğin yaygın olmasıyla tanınıyor.
"Doğaya aykırı davrandığınız için şimdi de çöle mahkum edildiniz" deniyor kendilerine...
Sonraki devirlerde de Florantine kelimesi özellikle Mediciler devrinde çeşitli Avrupa dillerinde gay iması taşımış meşhur Floransa ipekli kumaşları süsülü giyim tarzları ve seki Roma devti alışkanlıkları bunda etkili oldu herhalde. Şiirde üstü kapalı olarak ve Dante'nin bazı kelime oyunlarıyla ima ediliyor.

*Floransa’nın kuruluşunun hikayesi şöyle: Yakındaki bir bölgeyi Sezar yerle bir etmiş; insanlar oradan kaçıp Floransa’yı kurmuşlar; dolayısıyla halkının bir kısmı Romalılardan yani şehirlilerden bir kısmı da Fiesolalılardan, yani dağlılardan oluşuyor. Dante kendisini Romalı ve kibar görüyor…



Bronzino Portrait of a young man

Dante
Inferno
Kanto 15
Yorumlar
Elif Mat

21 Eylül 2016 Çarşamba

Kanto 14. Küfre Sapanlar


Kanto 14

Küfre Sapanlar
Elif Mat Erkmen


Dante hala ormanda gördüğü ağaçlar içine hapsedilmiş ruhların etkisi altındadır. Bilhassa kendi memleketi olan Floransa’da yasamış dürüst bir insan olan Pier delle Vigne’nin durumu onu çok üzmüştür. Yerden bazı yaprakları toplayarak, ağaca geri verir ve yollarına devam ederler.
 Bu seferde kendilerini çölde bulurlar; yerde ot bitmez, hiç bir bitkinin kökü tutmaz; ortada bir kızıllık hakimdir ve gökten ateş yağar. Çölde zaten yanmakta olan ruhları kavurur. Önlerinde binlerce ruh vardır; bazısı yerde sürüngen gibi sürünür, bazısı çömelmiştir, elleriyle kollarıyla kendilerini yağan ateşten korumaya çalısırlar; bazısı da deli gibi etrafta daireler çizerek durmadan döner durur. Bunların ağlamaktan gözlerinden kan gelir. "Hayatta hayırlı bir şey üretmediniz, şimdi de hiç bir şeyin üretilemeyeceği bir yerdesiniz" denir kendilerine.
Bunlar küfre sapanlardır; Allah a karşı geldikleri için buradalardır. 

Dante orada birini görür ve kim olduğunu Virgil’e sorar. Bu adam orada da alevlere meydan okumakta ve bağırıp çağırmaktadır. Kendisiyle ilgili soruyu duyunca cevabı da kendi verir
"Ben dünyada ne idiysem, ölümde de oyum" der. Bu kişi Capaneus'dur, klasik devirde Zeus' a karşı gelmiş ve Zeus'un hiddetlenerek üzerine yıldırım isabet ettirmesiyle ölmüştür.

Inferno da ruhlar dünyadaki özelliklerini, aynı huylarını devam ettiriyorlar. Yani "can çıkmayınca huy çıkmaz" derler; bunlar ölümden sonra da akıllanmıyorlar, aynı kibir devam ediyor. Capaneus zamanında büyük bir savaşçıymış ve Hristiyanlık öncesi devir olduğu halde Dante Zeus'a karşı gelmeyi de aynı şekilde suç sayıp bu bölümde cezalandırıyor. Herhalde onlarin tanri kavrami Zeus diyor.

Capaneus konuşunca, Virgil çok sinirlenerek onu azarlıyor; "kibrin ve gazabın yüzünden buradasın, içindeki ateş gibi üzerine de ateş yağıyor senin" diyor.  Dante ise, bu ruhun hala bu kadar asi olmasına, otoriteye kesin karşı gelmesine, "ben asilikten vazgeçmem, Zeus beni cezalandırmaktan yorulur" diye düşünmesine hem hayret ediyor hem de içten içe hayranlık duyuyor...

Virgil  Dante ye dönerek anlatıyor: "Capaneus, Thebesin kuşatmasında görev alan yedi kumandandan biriydi ,kibrinin cezası artarak devam edecek". 

 Bu bölümde karşılarına bir ırmak çıkıyor Virgil, Dante'ye kumlara basmadan ırmak kenarını takip ederek, peşinden gelmesini söylüyor; böylelikle kendilerini ateşten korumaya çalışıyorlar.
Dante bu kızıl ırmağı Floransa da kıyısında fahişelerin yıkandığı( çünkü fahişeler şehir içindeki hamamlara alınmıyorlar) Bulicame ırmağına benzetiyor ve ürperiyor. Virgil e Cehennemde ki ırmakların kaynağını sorduğunda Vigil ona buradaki bütün ırmakların kaynağı Girit adasındaki bir Canavarın gözyaşlarıyla beslenen bir irmak olduğunu söylüyor.

Girit adası

Efsaneye göre Saturn'e "çocuklarından biri seni tahtından edecek" derler; o da doğan çocuklarının üzerine yıldırım gönderip öldürür. Çocukların annesi Rhea bu duruma katlanamaz ve en son doğan bebeği Girit adasına gönderir; bebek elbiselerini de bir taşa sarar; taşı bebek zanneden Saturn yıldırımlarıni taşın üzerine gönderir. Rhea, Girit adası halkına bebeği emanet ederek, "çocuk ağlarsa gürültü yapın, Saturn duymasın" der... Bizim Bursa daki kılıç kalkan ekibinin ataları buradadır!!! Çocuk her ağladıkça bağırarak şarkı söyler, dans ederler ve kılıçları kalkanların üzerine gürültüyle vururlar. Böylelikle küçük bebek büyür Zeus olur ve babasını tahtından eder.

İşte bütün ırmakların kaynağı bu Girit adasından çıkar. Virgil Dante'ye Cehennemdeki ırmaklar hakkında bilgi verir; "bir tanesi Lethe'dir burada tövbekar olanlar günahlarından arınmak için yıkanırlar" der.

Dante Cehennemin dolambaçlı yolları karşısında şaşırır Virgil daha daireyi tamamlamadık daha karşına çok şaşıracağın şeyler çıkacak der….

Rhea taş bebeği Saturn'e takdim ediyor









15 Eylül 2016 Perşembe

Kanto 13 Ağaçlar


Kanto 13 Ağaçlar

Resim William Blake The wood of Self murderers


Şairler karşı kıyıya vardıklarında kendilerini sık ağaçlık bir yerde bulurlar bu ormanın içinde yürüyebilecekleri bir patika bile yoktur; yapraklar yeşil değil siyahtır; dallar birbirine dolanmış geçit vermez haldedir; ağaçlar meyvasız, heryer karanlıktır. Ağaçların üzerinde sadece zehirli bögürtlenler vardır, dahası ağaçlardan kan damlamaktadir. Kanatlı bir takım acaip yaratıklar bu ağaçları kemirmektedir. Bunlar mitlolojide gittikleri yeri tamamen kurutan, rüzgarla, kasırgayla gelen yarı insan, yarı kuş gibi canavarlardır
Virgil, Dante’ye “Burası yedinci dairenin ikinci halkasıdır ve burada göreceklerine çok şaşıracasın etrafına iyi bak” der.
Karanlıkta, her yerden insan çığlıkları ve inlemeleri gelmektedir; fakat Dante ne kadar etrafına bakarsa baksın kimseyi göremez. Acaba ağaçlar arsında gizlenmiş birileri mi vardır? Ne tarafa bakacağını bilemeyince şaşkınlıkla olduğu yerde kalır.
Virgil “Hadi ağaçtan bir dal kopar bakalım ne olacak? O dalı kopardığında kafandaki sorulara cevap bulacakssın!” der. Dante dikenli bir dalı koparır; dal acıyla bağırır; “Beni niye koparıyorsun? Sende hiç acıma yok mu?” der. Ağaçtan kan akar: “Biz de bir zamanlar insandık; benim yerime yerde sürünen bir yılan olsaydı  ona daha çok acırdın, böyle tutup koparmazdın!” der. Dante korkuyla dalı yere düşürür, ne diyeceğini bilemez.

Virgil “Ben daha önce yazdığım şiirlerde bu konudan bahsetmiştim, ama Dante bilmez onun sana inanması için dalını kopartmasını söyledim; şimdi sen bize hikayeni anlat ki; Dante dünyaya dönünce, bu hikayeyi herkese anlatsın” der. Bunun üzerine ruh (Pietro della Vigna) sevinerek anlatır:



Kendisi İkinci Frederikt'in en güvendiği danışmanı, çok iyi bir aileden gelen, çok dürüst, çok bilgili bir asilzadeymiş fakat saray çevresinde kendisini çekemeyenler olmuş; ona rüşvet teklif etmişler, almamış; bunun üzerine çeşitli entrikalarla kendisini gözden düşürüp, hapislere atmışlar. “Böyleleri her mevki ve makam sahibi kişinin etrafını sarar ve sonunda o ortamda varolan bütün ahlaki değerler tükenir” diyor.

Sonunda çektiği işkencelere dayanamıyarak intihar etmiş, bütün hayatını dürüst bir insan olarak geçirdiği halde, bir bıçak darbesiyle, bir anlık bir hareketle, ahirette Cehenneme mahkum oluyor.
Dante bunu duyunca çok üzülüyor, ruh kendisinden dünyaya dönünce bu hikayeyi anlatmasını ve kendisinin dürüst bir kişi olduğunu herkese söylemesini istiyor... Sonra susunca Virgil “Başka soru sormak ister misin?” diyor Dante’ye, ama Dante soru soramayacak kadar üzgün, onun için Virgil soruyor; “Niye buraya hapsedildiniz?” diyor.

Eski Roma devirlerinde, hapsedilen, esir düşenler  insanlar, o işkencelerden kaçmak için intihar ederlermiş, bu da kötü görülmez, son bir kahramanlık addedilirmiş, ancak Hazreti Isa gelince intihar kesin olarak yasaklanmış; İsa insanlara bir ruhun asla esir olmayacağını, ruhu Allah’tan başka hiç kimsenin teslim alamayacağını, dünyadaki esaretin ve işkencenin ruha bir şey yapamayacağını öğretmiş. Insanın en şerefli varlık olduğu bu işkencelerin çekilen çilelerin insanın değerini düşüremeyeceği anlaşılmış. Dolayısıyla Hristiyanlıkta Müslümanlıkta olduğu gibi intihar büyük bir günah olarak kabul ediliyor.

Pietro' nun ruhu da bunu anlatıyor,  intihar edenler Cehenneme düştüğünde kendilerine beden verilmiyor; dünyada kendi bedenini yok ettin burada bedene kavuşamayacaksın deniyor onun için onların ruhları sonsuza kadar bu ağaçlara hapsolunmuş. Kıyamette sura üflenince herkes bedenine kavuşacak biz kavuşamayacağız diyor...


Sonra daha konuşmalar bitmeden ortaya av köpeklerinden kaçan sonra yakalanıp parçalanan başka ruhlar çıkıyor, bunlar kendi canına kıymamış ağaçlara hapsedilmemiş ama hayat kaynaklarını israf etmiş; yoketmiş, yakmış, yıkmış olanlar; sonunda kendileri de çıplak kalmış; bunların bedeni var, cezaları da kurtlar köpekler tarafından parçalanmak...

Not: Ortaçağ anlayışıyla olsa gerek, bazı yerlerde cezalar çok ağır ve korkutucu; biz ölüm için 'hakkın rahmetine kavuşmak' deriz ve eninde sonunda Allah'ın affedeciliği ve merhameti sayesinde herkesin huzura kavuşacağına inanırız...


Elif Mat Erkmen
Ikinci Frederik 1194-1250 Kutsal Roma Imparatoru

13 Eylül 2016 Salı

Kanto 12 Komşuya karşı işlenen suçlar

Kanto 12




Şairler yedinci dairenin ilk bölümüne girerler çok dik ve kayalık bir yokuşu zorlukla çıkarken karşılarına Minataur çıkar.
Vahşi suçluların olduğu bölüme zebani olarak meşhur Girit adası canavarı kafası boğa vücudu insan görünümlü Minataur görevlendirilmiştir. Bu korkunç canavar onları gördüğünde öfkeden kudurur ve kendi kendisini ısırır. (Keskin sirke küpüne zarar verir.)
Virgil onunla dalga geçer; “Bizi Atina dükü mü zannettin? O senin ölümüne sebeb olmuştu.” Bu sözler üzerine canavar bıçaklanıp ta ipinden kurtulan bir boğa gibi sağa sola savrulur adeta başı kesilmiş bir tavuk gibi bir o tarafa bir bu tarafa amacsizca koşar .Virgil Dante’ye “Hemen kaç; Canavar öfke nöbetindeyken dar geçitten kendini öbür tarafa at” der.  (Bu da enteresan insana öfke nöbetindeyken önünü göremeyeceği doğru kararlar veremeyeceği  hatırlatılıyor)



Dante koşarak devilmiş taşların üzerinden geçer; onun ağırlığıyla taşlar yerlerinden oynamaktadır. Bu durum oradaki herkesin dikkatini çeker. Çünkü ruhların ağırlığı yoktur ve dokundukları yer üzerinde bir etkileri olmaz.
Virgil Dante ye bu taşların Hazreti Isa’nın ziyareti sırasında yerlerinden yuvarlandığını; o sırada bütün Cehenneme sevgi dalgasının yayıldığını; bazılarının dediği gibi Hazreti Isa’nın dünyadan ayrılmasıyla dünyanın kargaşaya sürüklendiğini hatırlatır.
Sonra Dante’ye “vadiye bak” der. Orada bazı ruhlar kan gölünün içinde kalmış ve çıkamamaktadırlar. Dante bir bakar ki bir grup silahlı Centaur’lar (yarı at yarı insan olan mitolojik varlıklar) kendilerine doğru koşarak gelmektedirler. Yaylarını çekerler, bunlar dünyada da usta avcılardır. “Olduğunuz yerde durun! Yoksa size ok atacağız!” derler.
 Virgil onlara Chiron’la konuşacağını söyler; “Bu öfke size hiç bir zaman yaramadı” der. Dante’ye Nessun’u gösterir, “bu da intikam peşinde koşmuştu” der.


Chiron mitolojide Achhille’in hocasıdır. Dante’nin yaşayan bir varlık olduğunu anlar ve neden burada olduğunu sorar. Virgil “keyiften değil, zorunluluktan dolayı buradayız; bize yukarıdan izin verildi, sen de bize bir rehber ver” der.
Chiron sağına dönerek (doğruluk tarafı) Nessun’a şairlere rehberlik etmesini ve diğer Centaur’lardan onları korumasını söyler.
Nessun’un kafası insan, vücudu attır. Dante’yi sırtına alır, ırmağın sığ yerinden geçirirken onlara bilgi verir.Bu kaynayan kan ırmağında bulunan ve buradan çıkamayan ruhların geçmişte çok kan dökmüş olan işgal ve talan meraklısı krallar olduğunu söyler. Buradaki ruhlar ırmaktan çıkmak ve kaçmak isterlerse bu yarı at yarı insan olan binlerce Centaur bunları ok atarak durdurur ve gene ırmağa batırır
Bu halkada Dante diğer bölümlerde olduğu gibi cezasını çekmekte olan ruhlarla konuşmuyor; sadece kim olduklarını merak ediyor.  Başta Büyük İskender, Atilla ve çok kan dökmüş, talan için kimsenin gözünün yaşına bakmamış bir çok kral ve hükümdar ve y’ne kendi memleketi Floransa nin tiranları var. Dante yüzünü açıklaması için Virgil’e çevirir ama Virgil burada rehberliği Nessun’un yapacağını söyler. Nessun “dünyadaki tepelerde savaşanlar şimdi buradalar. ”der.
Şairleri karşı kıyıda bıraktıktan sonra da geldiği gibi döner gider...
Atilla 

Bu bölüm vahşet suçları komşuya karşı derken insanın insana zulmü kastediliyor diğer insanlara da kendi yakınınmış komşunmuş gibi iyi davranman gerekiyor...

Buyuk Iskender


Dante 
Ilah Komedya
Inferno
Yorumlar
Elif Mat Erkmen




11 Eylül 2016 Pazar

Kanto 11 / Halkalar


Tarih boyunca insanlar suç ve ceza kavramlarıyla ilgilenmişler edebiyat felsefe sanat sosyoloji hukuk her alanda bu konu irdelenmiştir. Dante de eserinde suç ve cezayı sistematik bir biçimde inceliyor Cehennemin ayrıntılı bir planını yapmış her suç ve günaha göre özel bölüm tahsis etmiş.

Kanto 11 

Halkalar
Federico Barocci - Truva'dan kaçış

Geçen bölümün sonunda Dante geleceğe ilişkin endişesini dile getirmişti Virgil de ona “Bu yolculuğun sonunda ışığa kavuştuğumuzda tatlı hanım (Beatrice) sana geleceği bildirecek” diyor. Bu yolculuğun sonunda Cehennem’den çıkıpta ışığa kavuştuklarında Beatrice’i de görecekler, bu müjdeyi veriyor.

Şimdilik yollarına devam ediyorlar ve Cehennemin derinliklerine indikçe etrafı dayanılmaz bir koku kaplıyor biraz dinlenmek ve kokuya alışmak için devrik kayaların yanında duraklıyorlar, bu yerlerinden yuvarlanmış kayalara yaslanıp, etrafa bakıyorlar.
Burası özel bir yer; bu kayalar Hazreti Isa zamanından kalmış burada; Hazreti İsa’nın öldüğü gün meydana gelen büyük bir deprem neticesi yerlerinden yuvarlanmışlar. O gün Hazreti Isa Cehennemi ziyaret ediyor ve kendi devrinden evvel yaşamış olan, dolayısıyla Hristiyan olmayıp pagan olan, ama ilim, irfan ve ahlak sahibi, insanlığa hizmet etmiş olan alimleri Cehennemden kurtarıyor.

Bütün eser boyunca suç ve ceza sorgulanıyor. Kim niye burada yer alıyor ve hangi suçtan günahtan ötürü yargılanmışlar? Cehennemin hangi bölümüne konmuşlar? Suçla ceza arasında nasıl bir ilişki var? Bu kişilere (ruhlara) acımak mı lazım yoksa İlahi adaleti düşünüp normal mi karşılamak lazım? Bütün bu cezalandırılmaların sonucu bu ruhlar islah olacak mı?

Evet bu sorularla zihinler meşgulken ve Cehennemin başşehri Dis in kapısından henüz girilmişken; bu dinlenme esnasında Virgil Dante ye Cehennemin yapısını anlatıyor; “Evladım, burada yani yedinci dairede üç küçük halka var senin daha gördüklerini daha iyi anlaman için izah edeceğim” diyor.

“Allah’ın en çok kızdığı şey kötülüktür.  Kötülükten maksat, başkasının canına, malına zarar vermek; sahtekarlık yapmak ve şiddettir Bunların içinde sahtekarlık sadece  insanın yapabileceği bir kötülüktür. Diğer yaratıklar da birbirini öldürür parçalar ama sahtekarlık yapmaz. Allah en çok buna kızar. Bu sahtekarlar aşağıya atılmıştır ve çektikleri azap diğerlerine göre daha ağırdır” der.
Allahın yarattığı en şerefli mahluk insan; insanı insan yapan özellik te ‘zekası’ sahtekarlık, insan zekasına karşı işlenmiş bir suç; bundan dolayı ağır cezalandırılıyor.

Virgil devam ediyor; "İlk gördüklerin şiddet suçlularıdır. Bunlar da kendi içlerinde Allah’a karşı suçlar, nefse karşı suçlar ve komşulara (yani diğer insanlara) karşı suçlar diye üçe ayrılır. Adam öldürme, kargaşa çıkartma, insanların haklarına zarar verme, taciz, yağma, ateşe verme, mafya usulü yıldırarak, şantaj yaparak, korkutarak parasını alma suçları ilk bölümde yer alır.
İntihar edenler, kumarda mal varlığını yitirenler, hayattan zevk almak yerine hayatını can sıkıntısıyla geçirenler, yani hayatın kıymetini bilmeyip, zamanını boşa harcayanlar ikinci halkadadır. Bunlar kendilerine karşı günah işlemişlerdir."
Küfre sapanlar, doğaya karşı suç işleyenler, cinsel sapkınlar ve tefeciler üçüncü bölümdedir. Bunlar Allah’a karşı işlenmiş suç sayılıyor, çünkü yaratılış kanununa aykırı görülüyor. Virgil bunu şöyle açıklıyor:
"Sahtekarlık, herkesin vicdanını rahatsız eder. Klise mevkilerini satan din görevlileri, bir menfaat elde etmek için yağcılık yapanlar, iki yüzlüler, yalan beyan verenler, hırsızlar,cadılar,rüşvet alanlar, pezevenkler ve diğer bütün dolanbazlar bu gruba girer.”
Sahtekarlığın bir türü de kendi akrabasına eşine dostuna kazık atanlardır. Onun için Cehennemin başşehri olan Dis in tam ortasında bunlar yer alır. Kendisinden en çok nefret edilenler hainlerdir bunlar cehennemin göbeğinde yer alır ve sürekli tövbe ederek kefaret öder."

Dante "Efendim üstün aklınızla meseleyi tamamen açıkladınız; bu kör karanlıkta görmemi sağladınız der Ama neden daha önceki bölümlerde gördüklerimiz Cehennemin başşehri Dis e alınmamıştı" diyerek bu ayrımı açıklamasını ister üstadından.
Bunun üzerine Virgil manidar bir şekilde sorar "Sen ilmini unuttun mu?" der Kastettiği Aristo felsefesidir:
 "Bu suçlar; derece derecedir, cezaları da ona göre olur. Daha evvelkiler kendine hakim olamayanlardı; daha az ceza ile cezalandırıldılar. şimdikiler bilerek isteyerek kötülük yaptıkları ve canavarca hislerle hareket ettikleri için buradalar. Güneş açar herşey aydınlığa kavusşur aydınlığa da karanlığa da şükretmek lazım Şimdi ilerleyelim" der Virgil
Dante ikinci bir soru sorar. "Burada 'tefeciler' de var; niye bu iş Allah'a karşı suç sayılıyor?"


"Çünkü doğanın kanunları vardır; meyvaları; mevsimleri vardır. Dünyadaki bütün üretim Allahın üstün tasarımından kaynaklanır. Eğer bilimi doğru öğrenirsen dünyadaki bütün üretilen herşeyin, aslında insanların Allahın yaratıcılığından ilham alarak yaptığı şeyler olduğunu anlarsın. Başından beri bu böyledir Allah insanı yarattı; insanda Allahın kendisine verdiği yeteneği kullanarak kendisi dünyada birşeyler üretti. Bizim ürettiğimiz şeyler aklımızın, elimizin, göz nurumuzun ürünleridir; bunun için kutsaldır. Bir anlamda direkt olarak Allah‘tan gelir...
Bütün kutsal kitaplarda  belirtildiği üzere insan çalışacak ve üretecektir. Bu taa başından Allahın emridir. Ama faizciler, tefeciler, gelirlerini alın teriyle kazanmazlar; başkalarının sırtından kazanırlar; bu doğanın normal işleyişine aykırıdır," diye açıklar sonra ilave eder;

“Ama artık gidelim zaman geçiyor daha gidecek çok yolumuz var…"

İlahi Komedya
Dante Aligheri

Inferno
Kanto 11

Yorumlar
Elif Mat Erkmen

Resim:

 Federico Barocci - Fuga di Enea da Troia in fiamme - 1598
Galleria Borghese, Roma.


6 Eylül 2016 Salı

Kanto 10 / Floransalı Ruhlar / Heretics


Kanto 10

Floransalı Ruhlar
Heretics



Şairler altıncı dairede gizli bir yoldan seyahatlerine devam ederler.
Etraf karanlıktır bir tarafta duvar bir tarafta azap çekenler vardır. Virgil her zamanki gibi önde yol gösterir; Dante arkada takip eder. Dante mezarlarda kimlerin olduğunu merak eder; “Değerli ustadım, bana anlat; burası neresi, bunlar kim, biz mezarda kimlerin olduğunu görebilecek miyiz?” diye sorar. Mezarların taş kapakları açıktır ve onların  bekçileri de yoktur. Acaba bu kişiler niye mezardadır?
Çünkü burada Epikür ve onun felsefesine inanmış olanlar vardır Epikür’e göre ölümden sonra hayat yoktur. Ne varsa bu hayatta vardır; dolayısıyla bu hayatı eğlenerek yaşamaktan başka bir amaçları yoktur. Önemli olan zevk ve sefadır Tabii Floransa nın zengin hayatını bilen Dante burada bazı Floransalıları göreceğini tahmin etmişti.
Virgil Dante’ye “istediğin olacak, görmek istediklerini göreceksin ve bana söylemediğin bir düşüncen daha var o da gerçekleşecek” diyor. Dante hemen durumu toparlamak istiyor ve “ben senden birşey saklamıyorum; az konuşup, mütevazı olmayı senden öğrendim” diyor. Her fırsatta ustasına olan saygısını dile getiriyor.
O sirada Dante’nin Toscana lehçesiyle konuştuğunu duyan ruhlardan biri, ona seslenir; “çok kibar konuşan ve yaşayanlar arasından buraya gelen kimdir?” diye sorar. “Konuşmandan anlaşıldığına göre asil bir aileden geiyorsun” der.
Dante şaşırarak sesin sahibini görmek için döner ve korkuyla Virgil’e yaklaşır. Hem şaşırmış, hem de korkmuştur. Virgil, ona sesin sahibinin Farinata olduğunu söyler ve tarafa yönelip ruhla konuşması için Dante’yi cesaretlendirir:
Farinata mezarın içindedir ve sadece belden yukarısı dışarıdadır ama gene böyle dimdik azametle durmaktadır. Sanki cehenneme ve alevlerine meydan okumaktadır. Kocaman göğsü, alevlerin arasından yükselmektedir. Hayattayken Floransa’da asilzadeyken sahip olduğu konum, sanki burada da devam etmektedir.
Virgil Dante’ye Farinatayla konuşurken saygılı ve dikkatli olmasını ima eder. Hayattayken karşı taraflarda yer almışlardır ama  birbirleriyle saygı bir biçimde konuşurlar.
Dante, Farinata’nın mezarının ayak kısmına gittiğinde, adam kibirle bakıp, “Kimlerdensin?” diye sorar. Dante de ona doğrulukla cevap verir. Farinata kaşlarını kaldırır ve “siz bize düşmandınız; bana, babama ve partime; bunun için sizden olanları iki defa sürgüne yolladık; bütün İtalya ya dağıldınız” der.
Dante, “Evet siz bizi bütün İtalya ya dağıttınız ama her seferinde geri döndük; siz de bunu öğrenemediniz”derken, bunu duyan bir başka  ruh, mezardan başını uzatır; dizlerinin üzerinde doğrularak onlara  bakar. Dante’nin etrafında bir başkasını aramaktadır, onun için endişeyle bakmaktadır kimseyi göremeyince ağlamaya başlar;“Sen  buraya gelebildiysen, benim oğlum niye gelmedi? O da şairdi...Niye o da seninle beraber değil?” diye sorar.
Dante “Ben yalnız gelmedim, bu korkunç yolu tek başıma göze alamazdım,  beni bir getiren var... belki senin oğlun Guido istemedi, Virgil’e yeteri kadar hürmet etmedi” der.
Dante adamın konuşmasından kim olduğunu anlamıştır. Bu yaşlı ve evlat hasreti çeken adam kendiside Dante gibi şair olan Guido’nun babasıdır. Fakat Dantenin verdiği cevaptan, “Guido Virgil’e değer vermezdi” demesinden, geçmiş zaman kullanmasından, zavallı adam şüphlenir ve oğlunun öldüğünü zanneder. “Öldü mü gözlerinin feri söndü mü?” diye sorar, üzüntüyle. Dante o anda hemen cevap veremez ve adam ümidini kaybederek mezarına geri düşer.
Fakat Farinata bu konuşmalara hiç aldırmaz; biraz önce oğlunun akibetini soran adama dönüp bakmaz bile kaldığı yerden Dante ile konuşmasına devam eder:
“Biz bu işi öğrenemediysek, (yani siyasi rakiplerden sürgüne göndererek kurtulma işini veya genel olarak siyaseti) ben burada şimdi Cehennemin yakacağından daha fazla yanarım. Siyaset sanatı zordur, sen o zorlukları daha öğreneceksin” der.
 Burada Dante’ye air bir kehanette bulunur ve bir ay benzetmesi yapar “elli sefer ayın ışığı görünecektir” der. Dante bundan elli aylık bir süre yani dört sene sonra bir sıkıntılı dönem yaşayacağını; belki kendisinin de sürgüne yollanacağını anlar.
Frantini devam eder; “Sen dünyaya dönüp te bunları öğrenmeden önce, bana söyle niye benim partimin aleyhine acımasız kanunlar çıkarıyorlar?”
Dante bunun üzerine Floransa’daki politik durumla ilgili bilgi verir; karışıklıkları ve düşmanlıkları anlatır. Frantini “ben bu işlerde yalnız değildim” der; kendi içinde bulunduğu grubun haklı olduğuna inanır; “karşı tarafa  katılmak için sebebim yoktu” der. “Ama herkes Floransa’nın aleyhine mecliste kararlar alırken, ben Floransa’yı savunmakta yalnızdım” diye ilave eder.
 Burada bir önceki ruh, evlat sevgisiyle; Frantini de vatan sevgisiyle ön plana çıkıyor.
Yalnız Dantenin aklını meşgul eden soru niye ruhların dünyada olan bitenlerden haberdar olmadıkları.
Bu karmaşık durumu düşünmek isteyen Dante Frantiniye, “Rica ederim, siz istirahat edin” der.Ruhlar geleceği biliyorlar ama  şu anı bilmiyorlar; birinin onlara haber vermesi gerekiyor. Çünkü iki ruhta ona sorular sormuştur; biri oğlundan diğeri Floransa’dan haber almak istemiştir. Bunu Frantini’ye sorduğunda, “Bize ne kadar gösterilirse biz o kadarını biliriz” der asilzade.
Dante’nin aklı oğlunu merak eden babada kalmıştır; Frantini’ye durumu açıklar: lütfen ona söyle oğlu ölmedi ben ona cevap veremedim, çünkü aklım bu konuyla meşguldü
O sırada Virgil Dante yi çağırır.  Oradan ayrılmadan  önce aceleyle Frantini’ye merak ettiği bir şeyi daha sorar: “Burda başka kimler var?” der.  Binden fazla ruh olduğunu; bunların içinde Kutsal Roma Germen İmparatoru İkinci Frederik ve Kardinal Uberdinsi’nin de burada olduğunu öğrenir. Frantini “Diğerlerini söylemeyeceğim” der ve daha fazla konuşmadan kaybolur.
Dante düşünceli bir şekilde üstadının yanına gider; Virgil yürümeye başlar ve Dante ye niye endişelendiğini sorar...
Frederik ve Al Kamil Görüşmesi

 Dante’nin yaşadığı ortaçağda Katolik klisesinin öğretilerini takip etmeyenler kendi fikirlerine göre hareket edenler “Heretic” yani ayrılıkçı veya sapkın sayılıyordu.
Burada Kral Frederik kliseye aykırı düştüğü; papaların her dediğini yapmadığı; zamanına göre modern,  beş lisan konuşan, haçlı seferlerine katılıp, müslümanlarla da dialog kuran; papanın isteği dışında anlaşma yapan, dünya görüşü sırf dinle sınırlı kalmayan bir kişi olduğu için klise tarafından aforoz edilmiş.


Kardinal Uberdinsi ise enteresan bir şekilde din adamı olmasına rağmen burada. Günahı, paraya pula çok düşkün ve tüccarlarla fazla içli dışli olması; kliseden çok cebini düşünmesi... O da diğer Epiküryenler gibi zevk, sefa ve dünya hayatı peşinde...

Kanto 10
Dante Ilahi Komedya
Heretic’s bölümü
Yorumlar
Elif Mat Erkmen

4 Eylül 2016 Pazar

Kanto 9 / Kapıda bekleyiş


Kanto 9
Kapıda bekley


Cehennemin Başşehri Dis’in (Yeraltı tanrısı Ploto nun bir ismi de Dis’tir) kapısına gelirler ve altıncı daireye girmek isterler ama kapı açılmaz... Virgil denemiş ama açamamıştır. 
Dante Virgil’in gersin geriye döndüğünü görünce üzülür, korkuyla yüzü sararır. Virgil de belli etmez ama endişelidir; puslu havada, kör karanlıkta önlerini göremezler. Bir bekledikleri vardır.
Virgil Dante’yi yüreklendirmek için “o mezarlığı muhakkak ki geçeceğiz” der. Cümleleri kesik kesiktir. Dante “tamamlasa daha iyi olurdu, çünkü tamamlamadığı için ben onun  söylemek isteyipde söyleyemediğinden çok daha fenasını hayal ediyorum” diye geçirir içinden.
Virgil’e sormak ister, soramaz... “Acaba buradan çıkabilecek miyiz?” endişesini taşımaktadır. Bunu sormakla Virgil’e saygısızlık etmiş gibi olacaktır. Onun için daha genel bir ifadeyle “Acaba buradan çıkan olmuş mudur?” der
Virgil durumu anlar. “Evet, buraya hiç birimiz gelmek istemeyiz; ben bir kere falcı Erichtho’yu çağırmak için girmiştim der (Sezarla Pompeyin yaptıkları iç savaşın neticesini öğrenmek için)O karanlık ruhu çağırmaya taa Cehennemin dibine Judaica ya indim” der. “Ama üzülme, Cennetten en uzak noktaya gittim,  geri döndüm
Sonra kaynayan gazları çıkan köpükleri gösterir; “Buraya zahmetsiz giremeyiz” der. O sırada bataklıkların arasından, şekillerinden kadın oldukları anlaşılan bazı acaip yaratıklar belirir. Bunlar gene “Cehennemin Kraliçesi”nin yani Ploto’nun karısının nedimeleri olan ve Virgil’in de mitolojiden tanıdığı bazı kadınlardır.
(Burası Cehennemin Başşehri çünkü, buradakiler Allaha ve ahirete inanmayanlar; bunlar ölümden sonra hayata inanmadıkları için ruhların da öleceğini sanıyorlar. Cezaları her zaman olduğu gibi günahlarıyla paralel; bunlar mezardalar ve ayıklar! Onlara “Hem mezardasınız, yani öldünüz; hem de ruhunuz olan bitenin farkında” deniyor; istirahat edemiyorlar, kabir azabı çekiyorlar, yani ölümden sonra hayat olduğunu ruhun ölmediğini böylelikle anlıyorlar.)
Dante ve Virgil’e bağıran  kadınların vahşi kuşlar gibi pençeleri var. Birbirlerinin ve kendi kendilerinin canını yakıyorlar.  Dante korkuyla Virgil’e sığınıyor. İçlerinden biri Dante’yi -hala yaşayan bir kişi olduğu için- orada istemiyor ve “Medusa’yı çağırın, bunu taşa çevirsin” diyor
Virgil hemen Dante’ye “o tarafa bakma!” diyor ve Dante’nin gözlerini kapatıyor. Çünkü Medusa, mitolojide kendisine bakanı taşa çevirmesiyle tanınan biri.

Dante bakıyor ki; bu kadar akıl ve felsefe adamı olmasına karşın, Virgil bu zorlukları tek başına aşamayacak, bazan kötülük karşısında insan aklının yetersiz kaldığını ve zorlukların duayla aşılması gerektiğini bir kere daha anlıyor.
O sırada bir fırtına kopuyor. Cehennemin korkunç havası gelen ruzgarla değişiyor. Virgil beklenen kişinin geldiğini anlıyor ve Dante’ye gözlerini açarak o yöne bakmasını söylüyor.O sirada bütün canavarlar kötü ruhlar etrafta kaçacak yer arıyor ve bir yere sıvışıyorlar.
Bir melek  hışımla ve o  kötü havayı sol eliyle savurarak geliyor, etekleri o pisliğe, o Nefret ırmağına, o bataklığa değmeden uçarcasına süzülürcesine geliyor. Dante Virgil’e dönüyor, sorar bakışlarla bakıyor; Virgil ona sessiz olmasını ve eğilmesini  işaret ediyor.
Melek asasıyla kapıyı bir dokunuşta açıyor ve daha önce kapıları açmayan Zebanileri azarlıyor ve “nasıl daha hala itaat etmeyi öğrenemediniz?” diyor (Tabii buradaki Zebaniler de Cennetten kovulmus, Cehennemde görevli kötü şeytanlar...)
Melek, “Her seferinde itaatsizliğinizin cezasını ödediğiniz halde, yukarıdan bir şey emredildiğinde onun mutlak surette vuku bulacağını anlayamadınız!” diyor “Cereblus buradan sürüklenerek çıkarıldı ve hala boynunda izini taşıyor!”
Melek gene geldiği gibi hışımla ve hiç kimseye bakmadan dönüp gidiyor.
Dante “Bize bakmadı bile onun aklı gideceği yerde” diyor; artık Meleğin verdiği güvenle korkmadan kapıdan içeri giriyorlar.
 Dante hayretle mezarlarda yatan ve azap çeken ruhlara bakıyor; “Efendim bunlar kimler?” diyor Virgil bunlar ayrılıkçılardır, dinden dönenlerdir, din içerisinde başka din icat edenlerdir, bunların şeyhleri ve müritleridir, sapkınlardır, kutsal mabetleri yıkanlardır...” diyor...

Dante
Ilahi Komedya
Inferno
Kanto 9
Yorumlar
Elif Mat Erkmen