Kelle Kulesi
Tarihten bir
sahne…
-Neden Balkanları
kaybettik?
-Osmanlı
imparatorlugu oluşturan çesitli etnik gruplara karşı çok toleranslıydı....
-Ejdadımız...Osmanlı
adaleti...dış politika...mevcut sorunlar...
.... Gibi
konularda konuşmadan önce bakılması gereken bir resim.
Sultan İkinci
Mahmut zamanında Sırp ayaklanması çıkar. 1809 yılında Hurşit Paşa Sırbistan’in Niş
şehrine gönderilir. Sırplar Çegar Savaşında yenilirler ve ele geçiriliceklerini anlayınca barut deposunu
patlatarak intihar ederler. Hem kendileri hem de civardaki Osmanlı askerleri
ölür. Ele geçirilip, “kazığa oturtulma korkusu” (Wikipedia nın ifadesi; gerçekte
Osmanlı da böyle bir uygulama var mıydı, yoksa efsane miydi?Ben hiç duymadım) ölüm
korkusuna üstün gelmistir. Sırpların başları vücutlarından ayrılır kellelerden bir kısmı bazı işlemlerden geçirildikten sonra
Istanbul’a delil olarak gönderilir. Sanırım Padisahtan aferin alındıktan sonra
olacak, tekrar Sırbistan’a getirilir. Toplam
952 kelleden olusan Kelle Kulesi ibret’i alem olmak üzere ve Osmanliya bir daha
kimsenin karşı gelmeyeceği ümidiyle inşa ettirilir. Kule üç metre yüksekliğindedir.
1878 de ( Osmanlı-
Rus Savaşı) sırasında, Osmanlı Niş bölgesinden çekilir, kule korunmaya alınır ve
etrafına küçük klise (chapel) yapılır. (Osmanlı neden kendisine Rusların
saldıracağını ve Sırplara yardım edeceğini hesap edemez? Neden demokratik idare
ve diplomasi yolunu seçmez de; üstlerine Hurşit Paşayı gönderip sorunu
çözebileceğini zanneder?) Gecen zaman içinde bazı kelleler yerinden düşer,
bazısını aileler alıp gömer, bugüne 54 tanesi kalmış ve Sırp kumandan (Barut
deposunu ateşe veren) Sindelic’in başının camlı bölmede olduğuna inanılıyor.
Alfonse de Lamartine
Bugun gözdağının
değil özgürlüklerinin sembolü olarak görülüyor her sene binlerce kişi ziyaret
ediyor. 1830 da Fransiz şair ve yazar Alfonse de Lamartine bölgeyi ziyaret etmiş ve aşağıdaki
gözlemlerini yazmış:
Ovanın ortasında Paris mermeri kadar beyaz bir
kule gördüm, başımı kaldırıp baktığımda anıtın mermerden veya beyaz taştan değil
sıra sıra insan başlarından inşa edilmiş olduğunu farkettim bu kelleler zamanla
güneşin ve yağmurun etkisiyle beyazlaşmışlardı. Çok az bir malzemeyle kum ve kireçle çimentolanmıştı.
Adeta bir zafer takı gibi yapı beni güneşten koruyordu. Bazılarının üzerinde
hala saçları vardı (yosun tutan taşlara benzetmiş)ve rüzgarda uçuşuyordu. Dağ
rüzgarı bu kafalardaki deliklerden geçiyor onların sızlanmaları ağlamalari gibi
uğulduyordu.Ben gözlerim ve kalbimle bu cesur adamları selamladım, onların
başları memleketlerinin özgürlük mücadelesinin yapi taşları olmuştu. Sırplar bu
anıtı korusun çocuklarına babalarının ödemiş olduğu özgürlüğün gerçek bedelini
göstersinler...
Not: Lamartine'in 8 ciltlik Osmanlı Tarihi Histoire de la Turquie adlı eseri de vardır.
Elif Mat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder