Mavi elbise çok yakışmıştı Vildan’a mavi gözleri siyah
kıvırcık saçlarıyla ışıl ışıl parıldıyordu. Neşeli şarkı söylemeyi seven bir
kızdı. Notre- Dame de Sion’ da okuyordu.
O gece “Bak sen şu ufaklığa” dedi Tarık, “Ne de çabuk
büyümüşsün. Genç kız olmuşsun.”
Vildan’ın kalbi hopladı. “Yeni mi fark ettin?” dedi içinden.
Tarık’a sadece gülümsemekle yetindi.
“Hadi gel, ilk dansını benimle yap.”
Tam ağzına lokmasını atmaktayken gelmişti bu teklif.
Şule ile göz göze geldiler. Şule güldü.
Hemen kalktı “Peki, nasıl isterseniz” dedi. Piste doğru
yürüdüler. Çevredeki hanımların onaylayan bakışları üzerlerindeydi.
Yanakları kızardı dans ederlerken başı Tarık’ın omzundaydı.
“Hiç bakmayacak mısın bana?” Dedi delikanlı.
Başını kaldırdı. “Hah şöyle, yüzünü göreyim” dedi,
gülümsedi.
“Sen hep böyle çekingen miydin?”
“Değildim.”
“Bitti mi okul?”
“Evet, bitmek üzere”
“Nasıl?”
“Bir dersten ikmale kaldım”
“Hangisi?”
“Söylemeyeceğim.”
“Peki”
“Hangisi?”
“Niye ısrar ediyorsun?”
“Merak ettim”
“Kimya”
“Niye kaldın?”
“Laboratuvarda deney yaparken ufak bir kaza oldu.”
“Havaya mı uçurdun okulu?”
“Neredeyse”
“Tehlikeli bir kadın tipi var sende” dedi eğlenerek.
“Biraz öyle galiba.”
Bütün gece konuşarak dans ederek geçmişti. Adeta zamanın
nasıl geçtiğini anlamadılar. Eğlenceli
bir düğün olmuştu. Misafirler yavaş yavaş ayrılmaya başladılar.
“Sen biraz daha kal, misafirleri yolcu edelim, ben seni
evine bırakırım” dedi Tarık.
“Beklerler evden”
“Yok canım, düğünün bu saate kadar uzayacağını tahmin
ederler.”
Müthiş bir gece olmuştu. Birkaç hafta evveline kadar böyle
bir şey olacağını, Tarık’la böyle samimi güzel bir akşam geçireceğini rüyasında
görse inanmazdı.
Rüksan’da çok güzel bir gelin olmuştu. Düğünden sonra,
başlarına gül yaprakları dökülerek, mutluluk dilekleriyle uğurlandılar
kulüpteki odalarına.
“Fayton çağırayım mı?” dedi Tarık.
“Yok yürüyelim, fazla uzak değil ev.”
Evin önüne geldiklerinde yanağına bir öpücük kondurdu. Elini
öptü. “Yarın akşam iskeleye gel, görüşelim” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder