12 Eylül 2018 Çarşamba

79/ 80 yılları ve 12 Eylul Dönemi



-16 Ocak 79 Sah Amerıkaya tedaviye gitme bahanesiyle Iran ‘ı terketti .
Humeyni memlekete geri çağrıldı.
Amerikalı diplomatlar şah’ın Amerikaya gelmesini istemediler; bu durumun ilişkileri daha da  bozacağını söylediler; fakat Kissenger  ve Rockefeller gibi bazı etkili isimlerin ısrarı üzerine kabul edildi. Ancak hayatının sonuna kadar Amerika da kalamadı oradan Mısır' a gitmek zorunda kaldı

-1 Nisan  79 Iran Islam Cumhuriyeti olmak için referandum yaptı
-4 Kasim 79 Iran rehine krizi çıktı
4 kasim 1979 dan 20 Ocak 1981 e kadar sürdü toplam 444 gün Amerıka Tahran da elçilikte rehin kalan diplomatlarını (52 kişi) kurtarmaya uğraştı. Tarihte bilinen en uzun rehine krizi oldu.


-Aralık 79 da Humeyni "Supreme Leader" oldu.
Batı dünyası bu olayları şaşkınlıkla karşıladı çünkü alıştıkları kitaplardan öğrendikleri tarzda bir ihtilal değildi bu. Ortada bir savaş yenilgisi; önemli bir mali kriz; köylü ayaklanması, yahut askeri ayaklanma olmadan doğrudan halk hareketi olarak gerçekleşmişti;  geniş destek bulmuş, hızla yayılmıştı. Bu durumda şah yanlıları ve/ veya devrim karşıtları hızla ülkeyi terkettiler


-Aralık 79 da Sovyeler Afgan'stan' a saldırdı ve 10 sene surecek Sovyet Afgan savası başladı.
Suudi Arabistan Afganistan a yardım etti. Amerika hem Iran- Irak savası hem de Sovyet -Afgan savası dolayısıyla bol bol silah sattı.



-Aralık 79 Pakistan Devlet Baskanı Zulfıkar Ali Butto idam edildi.
-27 Temmuz 1980 de Şah Rıza Pehlevi  Mısır' da öldü.
Ilk evliliğini Mısır Hanedanından  Fevzıye Sultan' la yapan Şah, Mısır'  da eski kayınbiraderi Kral Faruk‘ un da gömülü olduğu EL Rifai Camii'sindeki türbede  gömüldü.



-12 Eylul 1980 Turk'ye de askeri darbe oldu Amerikalılar “Our boys yaptı” dediler
-22 Eylul 1980 de Amerıkan destekli ve eğitimli Irak ordusunun saldırısıyla Iran- Irak Savası basladı.
  20 Agustos 88 de bitti iki taraftan toplam bir milyon kişi öldü yarısı asker yarısı sivil
- 4 Kasım 80 de Carter Amerikan başkanlık seçimini kaybetti Ronald Reagan kazandı.


79' da yakıt bulunmuyordu ;biz lise 1 deydik sınıfta paltoyla oturuyorduk.

 Evvelki baharda, ortaokulda mezuniyet resmi çektirmek için Kolejden Kızılay' a doğru yürüyorduk bir gün okul çıkışı. Resmi çektirdikten sonra dolmuşa doğru giderlen-  İngiliz Kültürün olduğu sokak vardı- oralarda birden kargaşa çıktı; liseli bir gurup diğerini kovalıyordu; yakalayamayacaklarını anlayınca arkalarından bir el ateş açtılar. Biz Ayşın'la olduğumuz yere çivilenmiş gibi kalakaldık.  Ne bir adım ileri atabiliyoruz; ne geri.  Esasında ileri gitmemiz gerekiyor dolmuşa doğru; gidemiyoruz. Geriye gitsek,   nereye gideceğimizi bilmiyoruz; öyle duruyoruz.  Sonra Aysın akıl ettı; İller Bankası yakındı; "oraya gidelim biraz bekleyelim" dedi. Gittik bir çay içtik; sonra gene bir cesaret çıkıp taksiye binip evlerimize geldik.

Üniversite yılları 12 Eylül döneminde geçti.

Hala hayret ettiğim konu hem basın özgürlüğü olmadığı ağır bir baskı olduğundan şikayet ediliyor hem de Cumhuriyet gazetesi ve Nokta dergisinde sürekli işgence haberleri yapılıyor olmasıydı. O baskı altında nasıl yazabiliyorlardı? Onlarin yazmasi darbecilerin hoşuna mı gidiyordu? Bütün darbeciler gibi topluma korku salmakla kendi tahtlarını daha mı emniyette görüyorlardı?
Makyavel’in dediği gibi Prens için "sevilmek te iyidir; korkulmak da, ama korkulmak daha garantidir. Sevmekten vazgeçebilirler ama korkmaktan vazgeçemezler."


11 Eylül de sokaklara tanklar dizildi. Dostlar sitesindeki odamdan görebiliyordum Türkiye Elektirik Kurumu'nun arkasından askeri tesislere giden bir yol vardı (sabahları oradan Yaylalar Türküsü eşliğinde askerlerin talim yapışını duyardık ) oraya dizildiler.
Toplumda öyle bir beklentide vardı. Gece gelip, siteden bazı mebusları götürmüşler; sabah oldu, kalktım mutfağa gittim, annem babam darbe olduğunu söylediler. Ben“ iyi oldu anarşi biter“ dedim Babam sustu, birşey demedi. O zaman anladım yok iyi bir şey değil..
.
Gece değil sokağa çikmak, perdeden dışarı bakmaya korkuyordu insanlar o dönemde. Darbe olunca çoğu kişi rahatladı  benim gibi "anarşi bitti“ dediler.
Gazeteler ilk başta durumdan memnun; askerleri öven tarzda yayın yapıyolardı. Her yerde Atatürk resimleri ve Kenan Evren vardı.

Aaanayasa” diyordu her fırsatta. Meydanlar doluyordu onu dinlemek için; siyah arabalar yıldırım gibi geçiyordu Ankara caddelerinden. Bazan Kuran' dan ayetlerde okuyordu. “Iyi adam, babacan diyordu halk.
Hukuk Fakültesinde birinci sınıfta Anayasa Hukuku dersi vardi; Oya Araslı hocamızdı. Önünde hem 61 Anayasası hem 82 Anayasası karşılaştırmalı anlatıyordu dersi; fazla siyasi yorum yapmadan.
83
Sonra seçim; Turgut Sunalp' e parti kurdurması ; yolda giderken seçim arabasında görmüştük onu da, otobüsün kapısı açık el sallıyordu. Artik "seçim olacak, demokrasi gelecek" diye umutlu bir hava vardı ülkede.  Kanada' da elçiydi; seçim için gelmişti, elçiliği bırakıp siyasete giren eski generaldi.  Modern görünüyordu ama o da diğerleri gibi işkenceyi destekledi
Turgut Özal köprüyü satmaktan sözediyordu;  karşısındaki Halk partili Necdet Calp masayı yumrukluyordu.
Bütün Türkiye televizyonda pür dikkat onları izliyordu.Evrenin Sunalp’e verdiği desteğe rağmen,
seçimin galibi Özal olmuştu…

Not:
79 dan alarak yazdım; çünkü 12 Eylülden evvel ki Iran Devrimi ve Rehine krizi ile ilgili olduğunu düşünüyorum Aynı zamanda 12 Eylülden 10 gün sonra başlayan Iran Irak savaşıyla da ilgili oduğunu düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder