17 Eylül 2019 Salı

Hainler




Kanto 32


Eğer daha sert, daha korkutucu kelimelerim olsaydı,
Cehennemin taa dibini daha kolay anlatabilirdim.
Olmadığına göre, biraz isteksizce başlıyorum.
Kolay değil, evrenin dibi burası,
Anlatmak da dil, ancak çocuk dili gibi kalır.
Belki ilham perileri yardım edebilir bize...

Kuyunun karanlık dibindeydik
Devlerin ayağının altından daha aşağılara indik.
Daha hala duvara bakarken bir ses duydum:
“Nereye gittiğine dikkat et,
Önüne bak, zavallı kafalara çarpma”
Dönüp baktığımda, ayağımın altında cam gibi parlayan bir buz tabakası gördüm,
Ne Tuna nehri, ne de Don ırmağı böyle kalın buz tutmuştur.
Sudan başlarını çıkarmış, kurbağalara gibi bu buzun üzerinde,
ölülerin kafaları vardı.
Boyundan aşağısı, buzda sıkışıp kalmıştı;
Yüzleri utançtan kızarmış, dişleri soğuktan birbirine çarpmaktaydı.
Leylek gibi takır takır ses çıkarıyorlardı
Hepsinin başı öne eğik , kalplerinde acı,
Gözleri yaşlı, takırdayan ağızlarıyla, ayna gibi olan buza günah çıkartıyorlardı.
Etrafıma bakınca, ayağımın dibinde kafa kafaya vermiş iki kişi gördüm.
O kadar yakındılar ki; saçları birbirine dolanmıştı.
“Kimsiniz  siz”  dedim, “ böyle göğüs göğüse duran?”
İkisi birden, güçlükle başlarını kaldırdı cevap vermek istercesine,
O ana kadar tutmakta oldukları gözyaşları, gözlerinden fışkırdı;
 soğuktan donup, göz kapaklarını kapadı.
Acıdan öyle vahşileştiler  ki;
 keçi gibi, kafalarını tokuşturdular.

Soğuktan kulakları donmuş olan bir başkası,
“Ne bakıyorsun,
“Niye bizi seyrediyorsun?” dedi hala kafası öne eğik şekilde.
“Bunların kim olduğunu merak ediyorsan
Bisenzio vadisinin sahibi Albert’in oğullarıdır bunlar.
Ana baba bir.
Bütün Caina’yı arasan buraya bunlar kadar layık birisini bulamzsın.
Ne Kral Artur’un ikiye biçtiği yeğeni, ne  Focacia,
 ne de Sassolo Mascheroni bunlar kadar beterdir.
Ben Camicion de Pazzi’ydim hayatta, merak ediyorsan.
Carlin’i beklerim burada. Onun günahları yanında, benimkiler ufak kalır.

Camicon’nun yanından ayrılınca,
 soğuktan yüzleri morarmış binlercesini daha gördüm.
Bütün ağırlığın merkezine vardığımızda,
O daimi gölgede titrerken,
Artık istiyerek mi oldu; yoksa kader mi, kaza mı, hernasılsa,
Rehberimin arkasından giderken,
Ayağım sertçe- günahkarlardan birinin suratına- çarptı.


Ağlayarak bağırdı, adam:
“Niye beni tekmeliyorsun?
Montaperti’ nin intikamını almaya mı yolladılar seni?
Öyle değilse niye acıma acı katıyorsun?”

“Efendim” dedim Virgil’e  “ bana biraz müsaade eder misiniz?
Kafamdaki şüpheyi gideryim; sonra yine sizin hızınıza uyarım.”

Dali

Rehberim durdu hemen.
Adama,
“Sen kimsin, herkese küfrediyorsun?” dedim
O da bana, “ Sen kimsin, buradan milleti tekmeleyerek geçiyorsun.
Sanki yaşayan bir adam gibi.” dedi.
Ben yaşıyorum. Eğer şansın varsa,
 yukarıda isminin anılmasını istiyorsan, kitabıma seni de yazarım.” dedim.
“Hayır, tam tersine, yukarıda
Adımın anılmasını istemem.
Bırak beni kendi halime,
 bu buzun içinde yatanlarla nasıl konuşulacağını bilmiyorsun.”
Eğildim saçına yapıştım, o hayvanın,
“Sen kimsin, doğruyu söyle, yoksa yolarım kafandaki saçı” dedim
“Kel de bıraksan beni, sana ne kim olduğumu söylerim; ne de yüzümü gösteririm,
İstersen beynimi oy!”
Zaten saçını sıkıca tutmuştum, bir avuç yoldum;
Köpek gibi inledi.
Ama yüzünü benden uzak tuttu.
Diğeri bağırdı:
“Hangi şeytan dokundu sana Boccia?
Dişlerinin takırtısı yetmedi, şimdi bir de uluyor musun?”
Adamın kim olduğunu anlamıştım:
“Seni hain daha artık bir şey demen gerekmez!
Utanmaz, seni rezil etmek için, ne halde olduğunu anlatacağım, dönünce”

“Ne dersen de, ama git başımdan;
Illa da Dünya’ya döneceksen, şuradaki yakışıklıyla konuşmadan dönme;
Onun çok söyleyecek lafı var.
Fransızlardan aldığı rüşvetin bedelini ödüyor burada.
Buoso da Duera’ yı gördüm dersin.
Manavda tezgahta serin tutulan yeşil salata gibi yatıyordu buzun üzerinde kafası...

Bu kışı burada geçiren başkaları da var:
Floransalı Guelp’lerin kafasını kestiği Beccheria da burada,
tam yanında duruyor.
Ghibellinlere ihanet eden Gianni de Soldanier de burada,
 az ileride;
Roland’a ihanet eden Ganelon,
Ve Bolonyalılar girsin diye, şafakta Faenza’nın kapılarını açan Tebaldello,
hepsi burada...”


Bocca’nın yanından ayrıldığımda,
 -birinin kafası, diğerinin üzerinde- iki ruh gördüm.
Üstteki, çok aç bir adamın ekmeğe saldırması gibi,
ötekinin-kafasının etini- yiyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder