20 Haziran 2021 Pazar

Oğlum sen hayatını kendin kontrol ettiğini sanıyorsun. Durum öyle değil.

 

Öykü

Elif Mat


Werner günlerini okulun laboratuvarında geçiriyordu. Gittikçe teknik konuları daha iyi öğreniyor, tam da hocasının istediği gibi kafası makine gibi çalışıyordu. Bir akşam koğuşa döndüğünde, Frederict’in olmadığını gördü. Merak etti etrafa sordu. O bugün saldırıya uğradı dediler. Komutanlarının da göz yummasıyla diğer çocuklar tarafından feci halde dövülmüştü. Werner hemen revire koştu. Frederict’ i sordu. Hemşire gözleri dolu, hastanede dedi, başını çevirdi.

Frederict’ten başka haber alamadı. Nazilerin kalbinde Berlin’de, bir Nazi okulundaydı üstelik en akıllı öğrenciydi ama olan bitenlerden haberi olamıyordu. Dışarıda olup da yabancı radyoları dinleyenler, Almanya’da ne olup bittiğini daha iyi haber alabiliyorlardı.

Sadece Alman radyosunu dinleyenler ise çeşitli propagandalarla kendilerinin gerçekten üstün ırk olduğuna, Almanya’nın çok kuvvetli olduğuna inanmaya başlamışlardı.

Hitler kalabalıkları topluyor coşkuyla konuşuyor çılgınca alkışlanıyor sonra bu konuşmalar radyodan yayınlanarak Almanya’nın her yanına yayılıyordu. Polonya ‘ya saldırı başlamış, nihai istikamet Rusya olmuştu.

Bir taraftan askerlerin Fransa’ya girdiğini Jutta duymuş, ağabeyine Paris’i bombalıyorlar demişti.

Frederict’in başına gelenden sonra Werner’in morali bozulmuş, hocasıyla takışır gibi olmuştu. Artık okul yönetimi de Werner’i orada istemiyordu. “Yaşını yanlış yazmışsın buraya. Senin artık askere gitme zamanın geldi. Teknik ekibe yazdırıyoruz seni Polonya’ya gidiyorsun.” dediler. “Hayır ben on altı yaşındayım” dediyse de itiraz etmenin bir anlamı yoktu. Kağıtlara on sekiz yazıldı. Zaten kendisinden üç yaş büyük olan Volkheimer ile birlikte işlemleri tamamlanıp, yolcu edildiler.



Yollarda kamyonların üzerinde, tren vagonlarında üst üste yığılmış cesetler ve cesetlerin yanında yolculuk etmekte olan savaş esirleri gördüler. Volkheimer etkilenmişe benzemiyordu. Savaşı kabullenmişti.

Werner’ın görevi yasak radyo yayını yapılan yerleri tespit etmekti. O’ nun gösterdiği adrese baskın yapılıyor, Volkheimer işi bitiriyordu. İnsanları öldürüyorlar, radyoları teknik aletleri alıyorlar, sonra evi ateşe veriyorlardı.

Tetiğe basan, el bombasını atan el Werner’in eli değildi ama bu vicdanını rahatlatmaya yetmiyordu. O’nun tespit ettiği yer ateşe veriliyordu.

En kötüsü bir gün hesaplarda yanlışlık oldu. Bir çamaşır ipi asılan direği de anten zannettiklerinde Volkheimer’in ekibi yanlış eve baskın yaptı anneyi ve salıncakta sallanan kız çocuğunu öldürdü.

Artık bundan sonra o kız çocuğu hep benimle olacak dedi Werner. Her nefeste onu kalbimde hissedeceğim benimle yaşayacak. Bu vicdan azabından kurtulması mümkün değildi.

O sırada kız kardeşi Jutta’nın da Berlin’e gönderildiği ve bir fabrikada çalışmaya mecbur edildiğini öğrendi. Aklı kardeşindeydi.

Savaş ilerledikçe Fransa’ya daha çok asker gönderildi. Fransa’da direniş artıyor, artık Amerika’nın da savaşa dahil olacağı, onları kurtarmaya geleceği söyleniyordu.

Bir emirle Werner ve ekibi Polonya’dan Almanya’ya geri dönmeye sonra da Fransa’ya gitmeye zorlandılar. Hayatlarının kontrolleri artık kendi ellerinde değildi. Tıpkı Frederict’in söylediği gibi. Bir gün Werner’e, “Oğlum sen hayatını kendin kontrol ettiğini sanıyorsun. Durum öyle değil.” Demişti.

Berlin’den ayrılmadan evvel Frederict’i evinde ziyarete gitmişti. Ne yazık ki arkadaşının beyninde bir hasar meydana gelmiş, artık ne askerlik ne de başka bir şey yapabilecek durumdaydı. Evde bakıma muhtaçtı. Gözleri yaşlı ayrıldı o evden Werner.

Kader onu Saint Malo’ya doğru götürüyordu. Çocukken radyo yayınlarını dinlediği Etien’in evine…

 


6 yorum: