11 Haziran 2021 Cuma

Hatırla Sevgili

 


Bu haftaki kelimemiz “hatırlayalım”,

Hatırlayalım, hatırlamasına ama hatırlamakla birlikte gelecek yürek sızısını ne yapalım?

Gidelim şöyle bir geriye,

Hatırla sevgili, özellikle sen hatırla. Bu günleri bilmeyen, yaşamamış olan sen hatırla.



Büyükada faytonlar, tiril tiril keten elbiseler, şık hanımlar, beyaz köşkler zarif kapılar, inci gibi işlenmiş saçaklar, kapıları, bahçeleri pergolaları sarmış sarmaşık güller hanımelleri, o iç bayan koku. Bisikletine binmiş gezen genç yaşlı adalılar.

Istanbul’un en iyi kuaförlerinden, yazı adada geçirmeye gelen meşhur sanatkarlarının elinde fön çekilen saçlar. Ankara’ da köşkte kuaförlük yaparak geçirdiği günlerden kalma askerlik anıları, hanımların manikürlü elleri, bol pırlantalı yüzükleri,  kollarında Rolex saatleri, bol bahşiş bırakılarak ödenen hesap için açılan  kasalarda taşacakmış gibi duran, üzerinden bastırılan paralar.

Deniz kenarındaki yeşil gözlü, yanık tenli, uzun boylu yakışıklı delikanlı, gene bakıyor mu ne?

Şezlonga uzanıp, güneşlenirken dalınan hülyalar, akşam ağaçların altında içilen çaylar kahveler, denize girerken de, çıkarılmaya gerek duyulmayan o parıltılı mücevherler.

Akşam yürüyüşünde sokaklarda duyulan çeşitli azınlık dilleri, Ermenice başlayan Türkçe devam eden Fransızcaya dönen sohbetler.

Ağaçların koyu gölgesi, havanın dayanılmaz nemi.

Anadolu kulübünün çikolatalı suflesi. Bir yandan oğluna kız bakan şişman sevimli anneler.

Hemen sandalyeyi yanıma çekip, anneme “kızınız pek güzelmiş” deyip oğlunu anlatmaya başlayan o güzel teyze.

Gözünü uzaklara dikmiş denizi seyreden yaşlı devlet adamlarının ve eşlerinim Yassıada anıları, gözümüzün önünde kalbimizin içinde canlanan mahkeme salonları, duruşmayı izleyen hanımın bir yandan örgüsünü örmesi, bir yandan gözlerinin yaşarması, gidip gelen tekneler, Adaya gitmek için rıhtımda beklemeler, evdeki çocuklara yaşlılara laf anlatmalar, uzaktan gördükleri eşleriyse bir an için göz göze gelmeler, okunan mektuplar, açıklanan kararlar, kurtulanların yüreklerine düşen ateş, mahkum edilenlerin omuzlarına binen ağırlık.

Devranın değişmesi, kurtulanların yıllar sonra yollarının meclis salonlarında, senato toplantılarında kesişmesi.

Devranın bir daha değişmesi, 12 Eylül- Darbe -Özal…

Özal’ın bir akşam yemeğine kulübe gelmesi, kapıların giriş çıkışların Heybeli’den gelen beyazlar içindeki yakışıklı askerlerce tutulması, binaya girerken askere “çek şu silahı burnumdan” deyişim.

Akşam yemekte eskilerden hiç kimsenin yeni başbakana ve eşine dönüp bakmayışları. Sessizlik…

Neler, neler yıllar sonra bir öğleden sonra televizyonu açtığımda karşıma çıkan "Hatırla sevgili" dizisi ve eşsiz müziği…

Hatırla sevgili, özellikle sen hatırla. Bu günleri bilmeyen, yaşamamış olan sen hatırla. Diyeceksin ki, “Benimle ne alakası var bütün bunların?” Var, herşeyin seninle alakası var.

Hatırla.

 

 

 

2 yorum: