Cennet 4
Eşit uzaklıktaki iki yiyecek arasında hangisini seçeceğini
bilemeyen
Bir adam eğer iradesi serbest bırakılırsa nasıl aç kalırsa,
İki kurt arasında kalıp da nereye kaçağını bilemeyen bir
kuzu,
Ya da yakalamak istediği iki geyik arasında kalan av köpeği
gibi
Benim zihnimde de iki düşünce eşit ağırlıktaydı.
Zorunluluktan ötürü sessiz kalmıştım.
Konuşmadım amam merakım yüzümden okunuyordu.
Öyle ki, konuşsam meramımı bu kadar açık anlatamazdım.
Beatrice anlamıştı, İki şüphenin seni nasıl huzursuz
ettiğini görüyorum,
“Eğer iyi niyetim varsa niye başkalarının zorbalığıyla
benim değerim azalıyor?” Diyorsun
Bir de Plato’nun öğrettiği gibi ruhların geldikleri
gezegenlere dönmesi konusunu merak ediyorsun.
İki sorunun cevabını öğrenmeye de eşit derecede
meraklısın.
Önce daha tehlikeli olandan başlayalım
Ne Seraphine, ne Hz Musa, ne Samuel, ne Yahya, ne de Hz
Meryem
bu ruhlardan başka
bir Cennet’tedir.
Bütün ruhlar bir arada Emphyrean’ dadır.
Hepsinin güzel bir hayatı vardır
Bazısı Ebedi Nefesi daha çok hisseder.
Bu ruhlar kendilerini sana burada gösterdiler ama
Gerçek evleri burası değil,
Sadece Emphyrean’ daki yerlerinin en alt derecede
olduğunu göstermek için böyle yaptılar.
Bu gibi işaretler senin aklına uygundur çünkü duyularınla
algılarsın sonra bu öğrendiklerin aklına uygun hale gelir.
İncil’de de insanların anlayabilmesi için Tanrı’nın eli
ayağı var denir.
Ama söylenmek istenen o değildir.
Kilise resimlerinde meleklerin yüzü tasvir edilir.
Timaeus’un ruhlarla ilgili söyledikleri senin burada
gördüğün değildir.
O ruhun hangi yıldızdan gelmişse o yıldıza döneceğini
söylemiştir.
Belki de başka bir şey söylemek istedi.
Eğer bu gökcisimlerine bazı onurlar veya suçlamalar
yöneltmek istediyse,
Etkileriyle ilgili olarak,
Belki oku gerçeğe
ulaşmıştır.
Bu prensip yanlış anlaşılmış bu yüzden insanlar,
gezegenlere
Jupiter, Mercury
ve Mars gibi adlar vermişlerdir.
Diğer şüphen bunun kadar tehlikeli değil.
Ölümlülere buradaki Adalet anlayışı adaletsiz gelebilir.
İman’la alakalıdır,
İrade direnç gösterirse bükülemez.
Zorlama karşısında olsa bile.
Bu kişiler zorlama karşısında direnip yine manastırlarına
kaçabilirlerdi.
Şehitler gibi inançları uğruna zora karşı direnip ölümü
göze alabilirlerdi.
Ama iradenin böyle bir bütünlük göstermesi çok nadirdir.
Böylece şüphen giderildi ama görüşünü bulandıran bir
başka mâni daha var.
Ruhlar Gerçeğe yakın oldukları için burada yalan
söylemezler dedim.
Belki Piccarda ’nın sözleri benimkilerle çelişiyor gibi
görünebilir sana.
Evvelce kötülükten kaçmak için insanlar istemeseler de
yapmamaları gereken şeyleri yaptılar.
Alcmaen babasının arzusunu yerine getirmek için annesini
öldürdü.
Babasına iyi bir evlat olmak için zalimce davrandı.
Beraberce işledikleri bu suçun bir mazereti olamaz.
Affedilemez.
Mutlak irade kötülükte toplanmaz.
Şarta bağlı irade, daha fazla kötülüğe
mâni olmak için bükülebilir.
Piccarda mutlak iradeden bahsediyordu,
ben göreceli olarak anlatıyorum.
İkimizde doğru söylüyoruz.”
Doğruluk ırmağı böyle akıyordu. O’na dedim ki;
“İlk Aşk’ın sevdalısı, konuşman içimi ısıttı.
Ben sana yeterince teşekkür edemem,
Mükafatın Tanrı’dan olsun.
Aklımız hiç yanılmayan İlahi Gerçek’le aydınlanmadıkça
bilemez.
Aklımız o Hakikate ulaşınca huzur bulur.
Aksi takdirde bütün arzularımız boştur.
Bizim merakımız aslında hakikat ağacının kökünden bir
sürgün vermesi gibidir.
Bu tabii merak bizi yükseklere çıkarır.
Bunu anladıktan sonra bir sorum daha var sana
hanımefendi.
Acaba sözümüzü tutamazsak başka bir şekilde hatamızı
telafi edebilir miyiz?
Başka iyi işlerle.”
Beatrice bana aşk dolu gözlerle baktı.
O kadar ilahiydi ki gözleri
Bakamaz oldum.
Gözlerimi yere indirdim.
YORUM
Bu kantoda Dante aklını kurcalayan iki şüphesini Beatrice’e
soruyor.
Şüphelerden biri, “ Bir iyilik yapma konusunda iradem varsa
ve devam ediyorsa başkalarının zorlamasıyla söz verdiğim şeyi yerine getiremediysem
niye benim değerim azalmış olsun?” diyor yani bir önceki bölümde gördüğümüz
Piccarda ve İmparatoriçe Constance’ın neden Cennet’in daha alt kademesi olarak
görülen Ay’da yer aldığını soruyor.
İkinci mesele de Platon’un söylediği gibi yıldızların ruhlar
üzerinde bir etkisi var mıdır sorunu. Antik Yunan medeniyeti filozoflarından Platon
(Eflatun) ruhların bir yıldızdan geldiğini dünyadayken de bu yıldızın etkisini
taşıdıklarını öldükten sonra da yine o yıldıza döneceklerini düşünüyormuş. Dante’nin
yaşadığı dönemde Platon’un eseri Timaeus biliniyordu. Bu fikirlere o kitap
vasıtasıyla ulaşmışlar.
Cennet’in yapısı daha önce söylediğimiz gibi MS 100-170
tarihleri arasında yaşamış olan Ptolomy’nin dokuz halkasına göre belirlenmiş ve
ilk durak Ay.
Bu durumda Ay’dan gelen ruhlar tutarsız olabilir, Venüs’ten
gelen ruhlar şehvet nedeniyle bazı günahlar işleyebilir, Mars’tan gelenler
savaşçı olabilirler.
Beatrice’e göre bu ikinci mesele daha mühim. Çünkü
yıldızların bizim seçimimize bir etkisi var dersek, o zaman serbest iradenin
yeterince serbest olmadığı ortaya çıkıyor. Eğer biz bu günahı yıldızlar
sebebiyle işlemişsek niye Cehennem’e gidiyoruz. Veya yıldızların etkisiyle iyi
bir şey yapmışsak niye Cennet’e gidiyoruz? Kilise bu gibi yorumlara şiddetle
karşı ve yıldızlar ya da burçlardan yola çıkarak yapılan yorumları dinden sapma
olarak görüp Ortaçağ’da bu düşüncede olanları yakmış.
Sadece aforoz etmiyorlar kazığa bağlayıp yakıyorlar.
Bu durumda Dante’nin eski Yunan filozoflarından bahsetmesi
de tehlikeli oluyor. Çünkü zaten Roma İmparatorluğunda Hristiyanlığın
yerleşmesi dört yüz seneyi bulmuş, sonrasında da bu da eski pagan inançlara
pagan düşüncesine karşı mücadele vermişler.
Dante insanın doğru yolu bulması için hem akla felsefeye hem
de dine vahiy yoluyla gelen bilgilere ihtiyaç duyduğunu savunuyor.
Ama felsefeyi savunmak veya Yunan felsefesinden örnek vermek
zaman zaman tehlikeli hale geldiği için burada vahyi temsil eden Beatrice’in
ağzından konulara açıklama getirmeye çalışıyor.
Beatrice Pluton’un fikirlerinin mecazi anlatım olduğunu,
yıldızların bizim seçimlerimize etki edemeyeceğini söylüyor.
Burada ruhların Ay’da gösterilmesinin Dante’ye konuyu
anlatmak için bir yol olduğunu gerçekte bütün ruhların hep beraber olarak
Empyrean’da bulunduğunu anlatıyor.
Bu mecazi anlatım İncil’de de mevcut mesela Tanrı’nın eli
var denirse bu gerçekten Tanrı’nın eli olduğu anlamına gelmez diyor.
Kiliselerde meleklerin resimlerinin olması da temsilidir.
Meleklerin nasıl göründüğünü insanlar bilmez.
Temsili anlatımı uzun uzun anlatmakla herhalde Dante
kendisini şiiri dolayısıyla meydana gelebilecek yanlış anlamalardan ve
suçlamalardan peşinen korumak için yapıyor. Çünkü kolaylıkla heresy yani dinde
kilisenin öğretilerinden farklı düşünmekle suçlanabilir. Heresy terimi eski
Yunan’da farklı düşünmeyi temsil ederken Hristiyan devrinde bir suç gibi olmuş,
sonu kafirlikle suçlanmaya aforoz edilmeye kadar gidebilen bir durum.
Piccarda ve Constace ‘ın durumuyla ilgili olarak Beatrice mutlak
irade ve şarta bağlı irade ayrımı yapıyor. Dante’nin ilk sorusuna cevap vermek
için Hristiyanlık şehitlerinden örnek gösteriyor. Onların iradesi mutlaktı
zorlama karşısında bükülmedi bu yüzden Cennet’teki yerleri daha üstün diyor.
Bu tip tartışmaları Cennet bölümünde sık sık göreceğiz çünkü
Cennet aynı zamanda Serbest Sanatlar(7 Liberal Arts) diye bilinen geçmişte
eğitimin temelini oluşturan Gramer (Genel anlamda edebiyat) Mantık, Retorik, Müzik,
Geometri, Astronomi, Aritmetik ile de
ilgili. Bu yüzden mantık tartışmalarını da göreceğiz.
resim: Dali
Beatrice' in bir öğretmen gibi Dante' ye bir şeyler öğretmesi, lirik şiirin hiç konuşmayan uzaktan aşık olunan kadınına karşı konuşan hem de otoriter tarzda konuşan bir kadın figürünün Komedya' da yer alması dikkati çekiyor. Dali de bu özelliği vermiş.
Empyrian: Eski Yunan medeniyetinde Cennet‘ in en üst
katı ateşten oluşuyor Dante de bu manada kullanmış burada Cennet in en üst katı
Allah‘ın bulunduğu varsayılan yer
Allah bize göre, la- mekan dır Zaman ve mekan
kavramının dışındadır Ama aynı zamanda her yerdedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder